Ahmet Türk, iki gün önce İMÇ televizyonunda Roni Margulies’in sunduğu programa konuk olmuştu. Orada kendisine sorulan bir soru üzerine, Ahmet Türk, Kürtlerin 1915’te Ermeni, Süryani ve Ezidilere yönelik katliamlarda kullanıldığını söyluzor.
„Dedelerimizin eli kanlıdır“ diyen Türk, konuşmasının devamında;
“1915’lerde Ermeniler büyük acılar yaşadı. Burada Kürtlerin de payı var. Kürtler kullanıldı. Buradaki halk bir zulümle karşı karşıya kalmış. Hem Süryaniler, hem Ezidilerle ilgili hem de Ermenilerle ilgili dedelerimiz, babalarımız kullanıldı, bu halklara zulmetti, onların eli kanlıdır dedik. Bu halkların, bu grupların kanı ile elleri kirlidir, dedim. Biz evlatları olarak, torunları olarak özür diliyoruz. Bence özrü kabul etmek önemlidir. Biz Kürtler olarak diyoruz ki evet irademiz dışında kullanıldı. Propagandalarla Kürt halkı da Ermenilere zulüm etti. Bundan ızdırap ve acı duyduğumuzu çok rahat ifade edebiliyoruz. Türkiye’nin de bu büyüklüğü göstererek Ermenilerden, Ezidi ve Süryani halkından özür dilemesi gerekiyor. Bu olaylar cumhuriyetten önce olmuşsa bu sıkıntıya ne gerek var?” diyordu.
Bu güne kadar Ermenilerin soykırıma uğramalarında Kürtleri sorumlu tutan ve bu nedenle Ahmet Türk gibi Ermeniler’den özür dileyen başka Kürtlere de şahit olduk.
Hiç kuşkusuz yüzyıllarca yanyana yaşayan iki komşu halk arasında, kimi zaman her iki tarafı da şu ve ya bu yönde etkileyen sorunlar yaşanmıştır. Birbirleriyle kirve oldukları gibi, kimi zaman kavgaya da tutuşmuşlardır.
Soykırım ya da bir halka yönelik toplu katliam ise, ancak devletlerin yapabileceği bir iştir. 1915’de Ermenilere yönelik yapılan soykırımı daha önceden planlayan ve zamanı geldiğinde uygulayan da, Osmanlı Devleti idi.
Devletin bu soykırım politikasının uygullanma aşamasında rol alan Kürtler yok muydu?
Elbette birer figüran olarak bu katliamda yeralan Kürtler de vardı, kim olduklarını da en iyi bilen, onların bugünku mirasçılarıdır.
Devletin Ermenilere yöneldiği dönemlerde, Hamidiye Alayları’nın reisleri ve onların kimi yandaşları olan bu Kürtlerin de, sırtlarını dayadıkları devletten cesaret alarak, devlet adına Ermenilere saldırıp, onların mal ve mülklerine el koydukları da bir gerçektir. Ancak, ne Hamidiye Alayları’nın reisleri Kürtleri temsil ediyordu, ne de onların yaptıkları bir bütün olarak Kürtlere mal edilebilir.
Ahmet Türk’ün dedesinin sarayı olan Qesra Qenco’nun temelinde öldürdüğü Ermeni, Suryani ve Yezidilerin kanı olabilir ve O, bu yüzden dedesinin de eli kanlı olduğunu söyleyerek, onun kurbanlarının torunlarından özür dileyebilir.
Bizim dedelerimizin iki gözlü, topraktan yapılmış evlerinde ise, sadece zülme uğrayan Ermeni, Suryani ve Yezidilerle paylaşabilecekleri bir bardak çay ve bir tas çorbaları vardı…
Uzun süre Türk Tarih Kurumu’nun başkanlığını yapan ve son seçimlerde MHP’nin listesinden parlamentoya giren Yusuf Hallaçoğlu da, her seferinde devletin suçsuzluğuna kanıt olarak, Ahmet Türk gibi, Kürtleri işaret ediyordu.
Ararlarındaki tek fark, Hallaçoğlu Kürtleri işaret ederken, hem dedesini hem de dedesinin mensubu olduğu kendi devletini temize çıkarmaya çalışıyordu. Ahmet Türk ise katil olarak Kürtleri gösterirken, sadece o dönem dedesinin hizmet ettiği devleti aklamış oluyor…
Devleti temsil edenin devletin eski sırlarına vakif olması gibi, elbette dedelerini temsil edenler de, onların sırlarına, günah ve sevaplarına vakıftırlar.
O dönemde elini kana bulayan sadece Ahmet Türk’ün dedesi değildi. Onun gibi torunlarına saray, mal ve mülk bırakan sayıları yüzlerle ifade edilen başka Kürtler de vardı. Ancak bunların hiçbirinin Kürtleri temsil etme yetkileri yoktu, çünkü Kürtlerin kendilerine temsilci seçebilecek ne bir parlamentoları ne de bir hükümetleri vardı. Onlar da aynı dönemde katliama uğrayan Ermeni, Suryani ve Yezidi komşuları gibi zülme uğruyor, toplu katliama tabi tutuluyorlardı.
Dedelerinin günahlarına vakıf olan torunlar, „hiç olmasa bundan sonra mezarlarında rahat uyusunlar“ diye, dedelerinin kurbanlarından özür dileyip, bir vicdan muhasebesi yapabilirler, buna kimsenin itirazı da olmaz. Ancak bunu yaparlarken, başkalarının dedelerini de kendi dedelerine benzetmeye kalkışmasınlar.
Çünkü bu gün Ermeniler’den özür dilememizi gerektirecek bir kötülüğü ne dedelerimiz geçmişte Ermenilere karşı yaptı, ne de biz, onların mal ve mülklerini dedelerimizden miras edindik…
04.02.2013