Türkiye bir gariplikler ülkesi. Ne iktidarı belli, ne de muhalefeti. Özellikle AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte, gerek siyasal ve gerekse toplumsal muhalefet adeta iktidarın statukocu rolüne soyunmuş, iktidarın attığı ya da atmak istediği her türlü adıma karşı mevcut statukoyu koruma refleksiyle hareket ediyor.
Oysa demokratik ülkelerde muhalefet, en az iktidar kadar demokrasinin vazgeçilmez bir unsurudur. Temel görevi, iktidarın statukocu konumuna karşı geliştirici ve önaçıcı rol oynamak, toplumsal ilerlemenin devamı için iktidarın önüne alternatifler sunmaktır.
Peki Türkiye’de yapılan nedir?
AKP’nin her icraatına, hatta AKP yöneticilerinin her söylemine karşı çıkmak toplumsal ilerlemeyi beraberinde getiriyor mu?
Ya da muhalefet, sadece iktidarın karşıtlığı üzerine kurulu olan bir oyun mu?
Örneğin, kuruluşundan beri bu ülkede yaşayan nufüsün en az üçte birini oluşturan Kürtlerin varlığı dahi inkar ediliyordu.
Her türlü hak istemleri, en iyi tabirle bölücülük, en masumane eylemleri ise terörizm olarak adlandırılıyordu.
AKP iktidarıyla birlikte Kürt sorunu konusunda önemli adımlar atıldı, devletın 80 yıllık red ve inkarının resmi bir itirafı olarak günün 24 saati Kürtçe yayın yapan bir televizyon kanalı açıldı. Bugün üniversitelerde Kürdoloji Enstitülerinin açılması gündemde.
Kuşkusuz bunlar kendiliğinden olmadı, AKP’nin Kürtlere sunduğu bir nimet olarak ta algılanmamalı ve Kürtler de bunlarla da yetinmemeli.
Ancak toplumsal ilerlemenin motoru olan muhalefetin görevi, Kürtlerin uğruna yıllarca mücadele ettikleri ve iktidarın attığı bu olumlu adımlara karşı çıkmak olmamalıdır.
Aynı şey Türkiye’de yaşayan Aleviler ve solcular için de geçerlidir.
Türkiye Cumhurriyeti kurulduğu günden itibaren sadece Kürtleri yok saymadı, Alevileri de yok görmemezlikten geldi.
Devleti tek millet ve tek meshep anlayışıyla şekillendirdi.
Emek ve sermaye çelişkisinin Türk toplumuna yabancı kavramlar olduğu, bırakın ilk ve orta eğitimde, üniversitelerde bile ders olarak okutuldu.
Aynı iktidar bugün Türkiye’de tıpkı Kürt realitesi gibi Alevilerin varlığını kabul ediyor, hatta diyaneten ayıracağı bütçeyle Aleviler için dini mekanlar kurulmasını, Alevilerin de dinsel inançlarını özgürce yerine getirmelerini gündeme getiriyor, ancak buna en fazla Aleviler karşı çıkıyor.
Neymiş?
Bu iktidarın amacı, Alevileri gericileştirmekmiş?
Sol muhalefet yıllarca canhıraş bir şekilde 1 Mayıs’ın resmi tatil olması için mücadele etti. Bu konuda attığı her adım karşılığında mevcut iktidarlardan baskı ve zulüm gördü, her yıl binlerce insan işkence tezgahlarından geçirildi.
Salt bir Mayıslarda meydanlara çıktıkları için bugüne kadar yüzlerce genç polis kurşunlarıyla can verdi.
AKP bunu da gerçekleştirdi.
Karşı çıkan kim?
Türk solcuları…
Niçin?
Salt AKP yaptığı için…
Başbakan Erdogan, son konuşmasıyla yine bir ilke imza attı. Devletin geçmişte salt farklı etnisiteye mensup oldukları için onları sürgüne tabı tuttuklarını ve bunun faşizim olduğunu belirtti.
Bu söylemine, yarın Türkiye’de yaşayan Ermeniler karşı çıkarsa hiç şaşırmıyacam…
Çünkü burası Türkiye, kimin iktidarı kiminse muhalefeti temsil ettiği hiç belli değil…
25 Mayıs 2009