Kemal Kılıçdaroğlu ilginç bir insan.
Kısmen Gandi’ye kısmen de Eceveit‘e benziyor.
Ancak bu benzerlik sadece görüntüden ibaret. Bırakın Gandî’yi Kılıçdaroğlu’nun Ecevit olabilmesi için bile kırk fırın ekmek yemesi gerekir.
Ama ben onu daha çok Komedi Dükkanı’ndaki Tolga Çevik’e benzetiyorum. Sadece bir farkla, Tolga Çevik sahnede kendisine verilen aleni komutlarla , Kılıçdaroğlu ise açık alanlarda ve onbinlerce insanın karşısına geçerek daha önceden aldığı gizli komutlarla hareket edip konuşuyor.
Tolga Çevik rol gereğı yaptığı hataları anında yenilenen komutlarla telafi ediyor, Kılıçdaroğlu ise 24 saat sonra yine aldığı gizli komutlarla düzeltme yoluna gidiyor.
Tolga Çevik sanatı gereği rol yapıyor, Kılıçdaroğlu ise birilerinin ona biçtiği rolün ciddiyetine inanarak siyaset yapıyor.
Kendisine özgü bir düşüncesi olmadığı için bir lider profilini çizemiyor.
Gerek televezyonlarda ve gerekse meydanlardaki konuşmalarıyla tipik bir memur zihniyetini ortaya koymaktan bir türlü ileri gidemiyor.
Buna rağmen Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına getirilmesini, eğer bir hesap hatası değilse, Kürtler ve özellikle de Dersimliler açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirdim, bugün de aynı kanıdayım.
Diyeceksiniz ki Dersimli olan Kılıçdaroğlu, CHP’yi iktidara taşıyıp Kürt sorununu mu çözecek…
Elbette ki hayır.
Ne iktidara gelebilme şansı var CHP’nin, ne de Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununu çözme gibi bir kaygısı…
Ancak bu Kürtlere yararı olmayacağı anlamına gelmiyor…
Mesela Kılıçdaroğlu olmasaydı eğer Başbakan Erdoğan 1937-38 yıllarında Dersim’de Kürt halkına yaşatılanın katliam olduğunu ittiraf edebilecek miydi?
Kılıçdaroğlu’nun başında bulunduğu CHP’yi eleştirirken Erdoğan: „CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Dersimli. Dersim ile ilgili ne söylediklerini biliyorsunuz değil mi?
Vergi vermediler diye Dersim’in köylerini kim bombaladı?
Zamanının, o zamanki Cumhurbaşkanı’nın emriyle… Kimdi?
İsmet İnönü, CHP’nin başındaydı. Yani CHP bombaladı. 20 bin, 30 bin, 40 bin, 50 bin kişinin yargısız infaz edildiği söylenir. İnsaf ya. İşte sizin cemaziyülevveliniz bu. Gelin de siz bunu temizleyin önce“ diyor.
Buna karsılık Kılıçdaroğlu ise; „o tarihte henüz doğmamıştım“ diyerek kendince Erdoğan’ı alaya alıyor. Yani kendini Komedi Dükkanı‘nda zanediyor.
Kılıçdaroğlu’nun bu cevabı bana çok tanıdık geldi. Yılar önce Sıvas katliamıyla ilgili konuşmacı olduğum bir toplantıda, Alevilere yönelik tüm katliamların ya CHP’nin iktidarda, ya da iktidara ortak olduğu dönemlerde yaşandığını belirtmiş ve Dersim katliamında Atatürk ile evlatlığı olan Sabiha Gökçen’nin rolüne işaret etmiştim. Salondaki Dersimlilerden biri söylediklerime karşılık: „Yeğenim senin yaşın kaç ki, sen o tarihte daha doğmamıştın. Nasıl oluyor da kalkıp o dönemle ilgili Atatürk ve kızına iftira atıp ahkam kesiyorsun“ demişti.
Şimdi Kılıçdaroğlu’nun „o tarihte henuz doğmamıştım“ demesi kimbilir belki de Dersimlilerin „doğuştan gelen materyalist özelliklerinin“ bir sonucudur…
Görmediğine inanma, onunla ilgili ahkam kesme!
Ancak Kılıçdaroğlu’nun vermiş olduğu bu yanıt yeterli bulunmamış olmalı ki, CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol Dersim katliamının nasıl ve kimler tarafından gerçekleştirlidiğini günü gününe ortaya koyarak, faturayı Celal Bayar’a çıkarıyor.
Dersim olaylarının 21 Mart 1937’de başladığını belirten Anadol; “Olaylar devam ederken hükümet oraya asker gönderdi. 20 Eylül 1937’de Başbakan İnönü, Atatürk’ün izniyle 1.5 ay izne ayrıldı. Başbakan vekili olarak İktisat Vekili Celal Bayar atandı. Atatürk, daha sonra Demokrat Parti Genel Başkanı, 3. Cumhurbaşkanı olan Bayar’ı atamış başbakan vekili olarak. İdari, siyasi sorumluluk Celal Bayar’da, sayın İnönü yok. 22 Ekim 1937’de ayaklanma denetim altına alınmış. Bombalama varsa bu arada olmuş. 25 Ekim 1937’de de hareketin bitmesini bekliyor Başbakan İnönü, başbakanlıktan istifa ediyor. İzinli ayrılmıştı, istifa ediyor ve aynı gün Celal Bayar kabinesi açıklanıyor ve Celal Bayar’ın başbakan vekilliği bitiyor. 15 Kasımda Celal Bayar, başbakan olmuş fılen. 10 Kasım 1938’de Atatürk aramızdan ayrılıyor. İlkokul tarih kitaplarında bile var 11 Kasım 1938’de, bu olaylardan 1 sene sonra sayın İnönü Cumhurbaşkanı oluyor. Başbakan gerçekten bu bilgilerden habersizse, cehaletten söylüyorsa büyük felaketle karşı karşıyayız. Bunları bildiği halde tarihi çarpıtıyorsa felaketin ötesinde rezaletle karşı karşıyayız. CHP olarak biz tek parti dönemi dahil tüm geçmişimizin onurla arkasında duruyoruz. CHP´yi yerden yere vuran, DP´yi kurarak tahkikat komisyonları kuran Celal Bayar’ı o gün dünyada olmayan bizler savunuyoruz. Adnan Menderes´i de savunuyoruz. Menderes, Özal ve Erdoğan’ın demokrat liderler diye afişleri var. Son günlerde `tarihimize yüzleşelim´ kampanyası var. Ben 1941 doğumluyum. 1937 yılının hesabını veriyoruz. Kılıçdaroğlu o tarihte hiç yoktu benden de küçük” diyor.
Farzedelim ki Kılıçdaroğlu henuz doğmamış olduğu için olaydan bi-haber ve Kemal Anadol 1941 doğumlu olmasına rağmen olaya hakim.
Peki Celal Bayar kim?
Atatürk’ün Başbakanlığa atatdığı bir CHP’li.
O dönemde İnönü’nün ve ya Celal Bayar’ın başbakan olmuş olması CHP’nin ve hatta Atatürk’ün bu katliamda oynamış olduğu rolü değiştiriyor mu?
Türk Devleti’ni günahlarından arındırıyor mu?
Elbette ki hayır…
Ha, burada Erdoğan‘a da söylenecek üç beş lafımız var.
Birincisi, vergi vermedikleri için değil, devletin Kürtlere yönelik baskı ve sindirme politikalarının bir sonucu olarak Dersim katliamı yaşandı.
İkincisi, olayın asıl kahramanı CHP’nin ikinci genel başkanı olan İnönü‘den ziyade kurucu ve ilk başkanı olan Atatürk’dur. Kamer Genç’in deyişiyle senin de asıl niyetin oraya varmaktı. Ama bu süreçte O’na kadar gidemeyeceğini bildiğimiz için seni anlıyoruz…
Kürtçe de bir söz var:
„Ê ku bavê min kuştin, ha sîyar ha peya çi ferq dike…“ (O ki babamı öldürdüler, ister atlı ister yaya olsunlar ne fark eder.)
Dersim katliamı Atatürk’ün sağlığında başladı ve onun atadıkları başbakanlar tarafından icra edildi. Kürtler için O başbakanın İnönü ya da Bayar olması ne yi değiştirir ki, emri veren ortadayken!..
17.08.2010
firataras@navkurd.eu