Son bir ayın değişmeyen gündem maddesi, Irak’ın geleceği ve Güney Kürdistan. Bu konuyla ilgili gerek yazılı ve gerekse de görsel basında yoğun bir tartışma yaşanıyor. Özellikle de Kürtler. Eli kalem tutan ya da sanal alemde dolaşan hemen herkes, söverek yada överek konuyu yorumluyor.
Bu konuyla ilgili bugüne kadar yazılıp çizilenlerin tümünü olmasa bile, kayda değer bulduklarımı itinayla okudum, beğendiğim ya da katıldığım yazılar kadar, abesle karşıladığım yazılar da oldu. Hatta düşüncelerini açıklayan kimileri adına da hüzünlendim… Bu nedenle içeriklerini paylaştığım kimi yazıların bir tekrarı olabilir diye, uzun uzadıya yazmayacam. Bu konuda, herkeşçe bilinen ve de tanınan Türkiyeli iki Kürdün söylediklerinden birer paragraf aktaracam.
Biri işe solculukla başladı, uzun yıllar, „Bağımsız ve Birleşik Kürdistan“ talebinden bir milim aşağı inmedi. Genç yaşında milletvekili, parti lideri oldu. Kürt kimliği ve siyasi düsünceleri nedeniyle tutuklandi, şu anki ömrünün ¼ birini cezaevinde geçirdi.
Diğeri aynı çoğrafya da doğup büyümesine rağmen muhafazakarlıkta karar kıldı. O da genç yaşta milletvekili oldu. Diğeri cezaevinde gün sayarken, o iki dönem üstüste bakanlık yaptı. Şu an mensubu olduğu partinin genelbaşkan yardımcısı ve parti sözcüsü.
Burada „Türkiyeli iki Kürd“ tanımlamasını bilinçli olarak seçtim.
Nedenine gelince, farklı partilerde siyaset yapmalarına rağmen, her ikisinın de bugün „Türkiyeli“ ortak kimliğinde buluşuyor olmalarıdır.
Her ikisinin bu konudaki söylemlerini sakin bir şekilde okuyun ve objektiv bir şekilde değerlendirin. Hangisinin daha Kürdi bir söyleme sahip olduğuna siz karar verin…
„Biz Kürt devleti fikrini tarihin çöp sepetine attık. Barzani Kürt devletini kurmamalı… Referanduma götürmemeli, halk ‚Devlet‘ der ve doğru olmaz. Siyasetçinin görevi bunu engellemek. Barzani ‚Kerkük Kürdistandır‘ diyerek hata yapıyor. Kerkük tüm halklarındır. Kerkük Kudüs gibidir, sadece bir halkın değil (sedece Kürtlerin değil) tüm halklarındır… Bütün halkları mutlu edecek konsensus sağlayıp savaşları acıları bertaraf etmek lazım. Kürt para bulunca ya gider birini vurur yada üçüncü bir kadınla evlilik yapar. Güney’dekiler biraz para, rahatlık buldu hemen devlet kurmaya girişiyor… Ulus Devlet diyerek (Kurdistan Devleti diyerek) halkları heba etmemeli… Ortadoğuda ulus devlet ilan etmekle (Kürdistan Devleti ilan etmekle) on yıllarca halkınızı savaşa acıya mahkum edersiniz. İran katliamlar yapsa da Kürtler için daha iyidir, mesela İran’da Kürdistan eyaleti var…“.
“Eskiden bağımsız bir Kürd devleti mevzuu Türkiye için savaş nedeni sayılıyordu. Hatta Kürdistan kelimesi bile insanları sinirli ve agresif yapmaya yeterliydi. Ama onların adı Kürdistan ve bunun kabul edilmesi gerekli. Eğer Irak bölünürse ki bu kaçınılmaz görünüyor; onlar bizim kardeşimizdir.”
Birinci paragraf, daha bir süre önce özgürlüğüne kavuşsun diye açılan imza kampanyasına imza attığım HDP’li Hatip Dicle’nin İMC TV’deki konuşmasından bir alıntı.
Diğer paragraf ise, Kürt olma kimliği dışında hiçbir ortak paydaya sahip olmadığım AKP’li Hüseyin Çelik’in konumuzla ilgili Financial Times Gazetesi’ne, verdiği demeçten bir alıntı.
Hüseyin Çelik’in söyledikleri, beni ne şaşırttı, ne de heyecanlandırdı.
Ama Hatip Dicle’nin konuşması, bana bir kez daha Kafka’yı ve de onun o meşhur romanını hatırlattı…
06.07.2014