Tarihten az çok haberdar olan kişiler de bilirler ki, iktidar mücadelesi, salt kölelerle efendiler arasında olmadığı gibi, modern anlamda emekle sermaye arasında geçen mücadeleyle de sınırlı kalmadı. Kimi zaman bu mücadele, bir kardeş kavgasına da dönüştu. Bunun için çok uzaklara ve de çok gerilere gitmeye de gerek yok; çünkü yaşadığımız coğrafyanın tarihi bize bu konuda zengin ve zengin olduğu kadar korkunç örnekler sunmaktadır.
Mesela Osmanlı saraylarında yaşanan entrikalar, iktidar mücadelesinin ne kadar korkunç ve insanlıkdışı olduğu konusunda bize yeterince fikir vermektedir. Babadan oğula geçen postu kapmak için, kardeşin kardeşi nasıl imha ettiği, bu barbarlığın hangi kisveler altında yapıldığı, bu gün Türkiye’deki okularda tarih olarak okutulmaktadır.
Keza aynı ulusa mensup olup, aynı amaçlar doğrultusunda mücadele etmelerine rağmen, karşıtlarını bir tarafa bırakıp kendi aralarında savaşan ve ulusal mücadeleyi örgütlerarası mücadeleye indirgeyen ve bu yaptıklarıyla karşıtlarının işini kolaylaştıran anlayışlara, yine yakın geçmişte çokça şahit olduk.
Kuşkusuz iktidar mücadelesi sadece bu örneklerle de sınırlı değil. Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyada, özgür ve kardeşçe yaşama adına mücadele eden sosyalist örgütlerde bile iktidar mücadelesinin ne kadar korkunç bir şekilde cereyan ettiği, düne kadar yaşananlar bize gösterdi. Ancak bu alanda da Kürtlerin başkalarıyla başa yarıştığını söylemek, sanırım pek abartılı olmayacaktır.
Çünkü daha emekleme aşamasında iken, Kürt örgütlerin kendi iç yapılarında sürdürdükleri iktidar mücadelesi sonucu, binlerce insan öldürüldü ve bir o kadarı safdışı bırakıldı. Kimi zaman ahlak sınırları zorlanarak yapılan karşılıklı suçlamalar, ideolojik ve politik hedeflerin yerini aldı.
Daha düne kadar biribirleri için ölüme giden, herşeylerini hiç düşünmeden rahatlıkla bölüşen ve bir ömür boyu aynı yastığa baş koydukları eşlerinden bile sakladıkları sırlarını birbirleriyle paylaşan insanlar; bir de bakıyorsunuz ki bu gün rahatlıkla birbirlerine olmadık şeyler söyleyebiliyor ve hatta kimi zaman birbirlerini hain bile ilan edebiliyorlar.
Dün tanrı gibi gördükleri şeflerini, bugün mücadele ettikleri karşı gücün bir ajanı olarak niteleyip, ağıza alınmayacak şeyler söyleyebiliyor, dün ajan dediklerine ise bugün yurtsever ve birer lider adayları olarak yüceltebiliyorlar.
Dün kameraların karşısına biribirleriyle kenetleşerek çıkanlar, bugün internet sitelerinde kendi pisliklerini birer birer ortaya dökmek için adeta birbirleriyle yarışıyorlar.
Üstelik tüm bunlar, demokrasi, barış ve özgürlük adına yapılmakta, insanların daha insanca yaşaması adına söylenmekte…
Oysa farkına varmadan bu güzelim kelimeleri acımasız ve amaçsızca kirletmekteler.
Başkalarını kirli göstemeye çalışırlarken, içine girdikleri sefilliğin farkında bile değiller…
07 Kasım 2005