Siyaset, ustalık gerektiren ciddi bir toplumsal uğraştır. Ciddi yapılamayınca siyaset, yapanı gülünç duruma düşürür.
Kürtler, Türkiye’de son yıllara kadar hep illegal koşularda siyaset yaptılar. Amaçlarına ulaşmasalar bile, bu alanda uzmanlaştılar, oynanabilecek tüm ayak oyunlarını biribirlerine karşı ustaca kullandılar.
Bugün sözkonusu legal siyaset olunca, illegalitedeki hünerlerini sergileyemedikleri için biraz çuvallıyorlar.
12 Haziran seçimlerine yönelik Kürt orijinli üç partinin (BDP, Hak-Par, KADEP) tavır ve tutumları bu tezimi yeteri kadar kanıtlamaktadır.
Bilindiği gibi bir süre öncesine kadar birbirlerini en ağır ithamlarla suçlayan bu partiler, Abdullah Öcalan’dan gelen bir çağrıyla, bir araya gelip seçime yönelik güçbirliği yapma çalışmalarına başladılar.
Milletvekili adaylarının belirlenmesine kısa bir süre kala BDP’nin tavrını gerekçe gösteren HAK-PAR, birlik çalışmasından çekildiğini kamuoyuna açıkladı. Akabinde seçimlere parti olarak katılacaklarını ilan edip, milletvekili aday listelerini YSK’ya bildirdi.
Bu kararın üzerinden daha bir hafta geçmeden Hak-Par’dan bu kez seçimlerden çekildiklerine dair açıklamalar geldi.
Genelbaşkan Bayram Bozyel adına yapılan ilk açıklamada seçimlerden çekilme gerekçesi olarak, „BDP’nin bağımsız adaylarına destek“ gösterildi.
Aynı gün Genelbaşkan yardımcısı İbrahim Küreken adına yapılan açıklama da ise, YSK’nın kendi adaylarına yönelik veto duyumu üzerine çekildikleri belirtildi.
Anlayacağınız bir-iki hafta içerisinde üç farklı karar ve seçimlerden çekilme ile ilgili bir günde yapılan iki farklı açıklama…
Ben bu süreçte Hak-Par’ı da kapsayan Kürtlerin seçim tavrı üzerine iki yazı yazdım.
Birinci yazımda daha çok Hak-Par ve KADEP’in BDP’ye yönelik sürece göre değişen yaklaşımlarının sonucu, bu güçbirliğinin gerçekleşme olasılığının düşük olduğunu belirttim. Nihayetinde de öyle oldu. Yazımdam bir gün sonra, Hak-Par bu çalışmadan çekildi ve bu tavrına „BDP’nin birlik ruhuna uymayan bir tutum sergilediğini“ gerekçe olarak gösterdi.
Oysa asıl gerekçe sonradan analşıldı ki, Hak-Par’ın çekilmesine ilke ve prensiplerden ziyade her iki parti arasında cereyan eden aday sayısı ile ilgili pazarlık neden olmuş.
Bu süreçle ilgili yazdığım ikinci yazım ise daha çok Hak-Par’ın aday listeleri ve ardından seçimden çekilme tavrı üzerineydi.
Ben o yazımda; 450’ye yakın adayın neredeyse bir kaç aileye mensup insanlardan oluştuklarını, mevcut adaylarla seçimlere katılmanın Hak-Par açısından bir hezimete neden olacağını belirmiş, „Hak-Par seçimlerden çekilme kararı almakla , hem 13 Haziran sabahı olası acı gerçeklerle yüzleşme ihtimalini bir süreliğine de olsa ertelemiş, hem de bağımsız adaylara destek vermekle, ulusal birlik konusunda ne kadar hassas olduklarını kamuoyuna yansıtmış olacaklar“ diye yazmıştım.
Bu iki yazıya yönelik çok sayıda tepki aldım. Sahte isim ve sahte mail adresleri kullanan bu kişilerin gönderdikleri tepkilerin çoğu tehdit mahiyetindeydi.
Neymiş efendim, Hak-Par’ı eleştiriyormuşum.
Hak-Par’a karşı önyargılı yaklaşıyormuşum…
Oysa Kemal Burkay da, Dengê Kurdistan adlı sitede yayınlanan son yazısında Hak-Par’lı yöneticileri sert bir dille eleştirerek, kendisinin de emek verdiği Hak-Par’a yazık edildiğini söylüyor.
Yoksa Kemal Burkay da mı Hak-Par’a karşı önyargılı?
Yine aynı stenin yazarlarından Aydoğan İnal ise, bir taraftan Kemal Burkay ve onun gibi düşünenleri isim vermeden realist olmaya davet ederken, diğer taraftan Hak-Par’ın seçimlerden çekilmesiyle ilgili bilmediğimiz başka bir gerekçeyi ileri sürüyor. O gerekçe ise, Hak-Par’ın YSK’ya ödenmesi gereken aday ücretlerini dahi ödeyemeyecek kadar ekonomik olarak kötü durumda olmasıymış…
Şimdi bana gönderdikleri maillerle hakaret eden, beni önyargılı olmakla suçlayan sevgili Hak-Par’lılara sadece iki soru sormak istiyorum.
1- Hak-Par yöneticileri, bir-iki haftalık bir zaman diliminde, bilmediğimiz hangi gerekçelerden dolayı üç kez karar değiştirdiler. Eğer son gerekçeleri olan bağımsız adayları desteklemek doğru ise, niçin kendilerinin de içinde yeraldıkları birlik çalışmasından çekildiler.
2- Diyelim ki, Sayın Aydoğan İnal haklı. Ekonomik neden etken oldu, 450 adayın yükünü kaldıracak güçte değil Hak-Par . Bunun alternatifi seçimlerden tümden çekilmek midir? Örneğin Genelbaşkanı Diyarbakır’dan, bir-iki yardımcısı da başta Ağrı olmak üzere Van, Bitlis ve benzeri Kürt illerinde gösterecekleri birkaç bağımsız adayla seçim sürecini kendi politikaları doğrultusunda değerlendiriemezler miydi?
Demek ki sorun ilke, milke değil.
Zikzaklı tavrın asıl nedeni, legal alana henüz adapte olamamanın beraberinde getirdiği acemiliktir…
13 Eylül sabahı ortaya çıkacak olası tablonun illegalitedeki alışkanlıklarla gizlenemeyeceği gerçeğidir…
Demek ki büyük konuşmakla, sağa sola küfretmekle legal alanda siyaset yapılamıyor.
Önce güç sahibi, ondan sonra da usta olmak gerekiyor.
Bunlar olmayınca da kimi dedikodulara da tahamul etmek gerekiyor…
Ne diyorlar biliyor musunuz…
Önce kendilerini pahalıya satmak istediler, olmadı.
Tek başına seçime gireceğiz havasını yaratmak istediler, kimse yutmadı.
Bağımsız adaylar lehine seçimlere girmekten feragat ettik dediler, bu gerekçelerine başta kendileri olmak üzere kimse inanmadı…
Bunları yazıyorum diye bana kızmayın, gerçekleri sizden gizleyen, bir halkın kaderini değişterecek güçteyiz deyip, sonra kendi kaderlerine bile hükmedemeyen abilerinizden hesap sorun…
04.05.2011