Hak-Par’ın Pazar günü yapılan kongresinden bir gün önce, Kürt gazete ve dergilerini, internet sitelerini tek tek taradım. Kongre ile ilgili haftalık yayınlanan Dema Nu Gazetesi’nde çıkan iki yazıdan başka ne bir habere ne de bir yoruma rastladım.
Her iki yazıyı da okudum.
Birincisi Yılmaz Çamlibel’in yazısı, diğeri de Arif Sevinç’in.
Yılmaz Çamlıbel’in yazısının birinci paragrafı aynen şöyle:
„HAK-PAR 2. Kongresi, 12 Kasım pazar günü, Ankara’da toplanıyor. Kuruluşu için yoğun emek sarf ettiğim bu partinin, Kürt sorununu konjonktüre ve çağdaş normlara uygun şekilde çözme konusunda, ciddi bir seçenek olduğuna inanıyorum. Bu nedenle kongrede yapılacak konuşmaları, alınacak kararları ve seçilecek yöneticileri merak ve heyecanla bekliyorum.“
Şimdi de Arif Sevinç’in yazısının ilk ve son paragrafları:
„HAK-PAR alışıldık bir parti değil tabiî ki.
Çok sesli bir parti,
Hatta çok fazla sesli bir partide diye biliriz.
İçinde, Kürtlerin temel hak ve özgürlükleri için mücadele eden pek çok kesim var çünkü.
Doğal olarak her kesim olaylara kendi penceresinden, kendi hasasiyetleriyle yaklaşıyor.
Her kesimin somut bir olayı kavrayışı ve ona yönelik tutumu da farklı oluyor.
Buda karar süreçlerini ve hızını etkiliyor…“
„… Ve Kürtlerin Rusipisi sayın Abdulmelik Fırat, genel başkanlık görevi için aday olmayacağını, HAKPAR saflarında, bir parti üyesi olarak katkılarını sürdüreceğini ilan etti.
Bir bütün olarak Kürtlerin, legal demokratik mücadelesini derinden etkileyeceğine, yeni, modern bir geleneğin yerleşmesinin ilk adımlarından biri olacağına inandığım bu çağdaş tutumundan dolayı Abdulmelik Fırat’ı kutluyorum.“
Her iki yazıyı okuduktan sonra ben de tıpkı Sayın Çamlıbel gibi merak ve bir okadar da heyecanla kongre gününü beklemeye başladım.
Tabii bu heyecanı yerinde yaşamak için Pazar günümü kogreye ayırdım. Kongre salonuna gidip izleyiciler arasında yerimi aldım.
Salona bir göz gezdirdikten sonra, farkettim ki beş dakkika önce duyduğum heyecandan eser kalmamış. Merak edilecek bir tablo da yok. Parti delegesi, taraftarı misafiri, izleyicileri ve basın mensuplarıyla(!) toplam katılım, AKP’nin toplam delege sayısının üçte biri civarında bir kitle.
Artık sayısını siz hesaplayın…
Kağıt üzerinde kongreye katılması gereken delege sayısı 401, ancak mevcut delege sayısı 215.
Yaklaşık delegelerin % 50’si kongreye katılmamış.
Gerek delegeler arasında ve gerekse genel olarak kongre salonunda kadınların ve gençlerin katılımı yok denecek kadar azdı.
Genel manzara, aksaçlı erkeklerden oluşan bir tablodan ibaretti.
Bu şartlarda başlayan kongrede, rahatsızlığı nedeniyle katılamayan eski Genel Başkan Amdulmelik Fırat’ın mesajı okundu.
Kongreye katılan parti ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri konuştular.
Kongreye gönderilen mesajlar okundu.
Faaliyet raporları üzerinde yapılan konuşmalar yapıldı, program ve tüzük değişiklikleriyle ilgili maddeler oylanarak kabul edildi.
Genel Başkanlık için Sertaç Bucak ile Bayram Bozyel’in aday oldukları açıklandı. Her iki adayın yaptıkları konuşmalardan sonra gündemin seçim maddesine geçildi. Kongreye katılan toplam 215 delegenin oy kullandığı seçimde, ikinci turda Bayram Bozyel’in geri çekilmesiyle Hak-Par Genel Başkanlığına Sertaç Bucak seçilmiş oldu.
Özetle Sayın Yılmaz Çamlıbel’in merak ve heyecanla beklediği kongre bu şekilde geçti. Ama benim merakım bitmedi. Kongre sonrası oturdum bir-iki gün basını taradım, sadece Yeni Şafak gazetesinde tek bir cümlelik haberden başka bir habere rastlamadım.
Başta Dengê Kurdistan ve diğer Kürt sitelerinde ise hemen hemen aynı kalemlerden çıkan haberlerde ise sadece genel başkanlığa Sayın Bucak’ın seçimi ve federasyon kararından başka bir detaya rastlamadım.
Nedense kongreye katılım, delege sayısı ve bileşeni es geçilmişti.
Şimdi Sayın Çamlıbel’e sormak gerekir; sürekli dile getirilen gerekçe ile Türk basınının uyguladığı sansürü varsayarak, kongrenin haber yapılmadığını anlamak mümkün, peki Kürt internet sitelerinde yer alan haberleri okuduktan sonra kongre öncesı duyduğunuz heyecan ve meraktan eser kaldı mı?
Türkiye’de örgütlü bir partinin olması gereken delege sayısının üçte birisine sahip ve bunların da ancak % 50’sini kongresine taşıyabilen bir parti, Türkiye genelini bir tarafa bırakalım, Kürtler arasında bile altenatif olabilir mi?
Arif Sevinç’in yazısına gelince, yaptığı tespitler çok önemlı. Gerçekten de Hak-Par alışıldık bir parti değil, gereğinden fazla çok sesli bir parti(!)
Gülmeyin ama!
Kongrenin sonucundan belli değil mi?
Arif Sevinç yazısının son paragrafında Sayın Abdülmelik Fırat’ın genel başkanlığa aday olmayacağına değiniyor, bu örnek tutumundan dolayı kendisini kutluyor.
Kutlamasına bir diyeceğim yok. Ama kutlama gerekçesi bana çok komik geliyor.
Sayın Fırat sevdiğim ve saygı duyduğum bir Kürt büyüğü. Ancak onun Hak-Par Genel Başkanlığı’na aday olmayışının örnek alınacak bir yanı yok. Sayın Fırat, bir önceki kongreye bile rahatsızlığından dolayı katılmamış, hatta aday bile olmak istememiş, hasta yatağında bir dönem daha genel başkan görünmesi yönünde ikna edilerek gıyabında seçilmişti.
Kaldı ki, Hak-Par ne iktidar partisi ne de iktidara alternatif bir parti. Kongrelerine bile katılamayacak kadar hasta olan bir insanın aday olmamasının örnek alınacak bi yanı varsa, Sayın Bucak’ın ikinci bir örnek davranış sergilemesi için acele etmesine hiç gerek yok, daha çok zamanı var…
Kendisine ve çok sesli partisine şimdiden başarılar dilyorum…
14 Kasım 2006
firataras@navkurd.net