Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) kuruluşundan 41 yıl sonra legal zeminde siyaset yapma kararı aldı. Bu kararı hayata geçirmek için parti Genel Sekreteri Mesut Tek, bir grup arkadaşıyla birlikte 17 Ekim 2015 tarihinde, uzun sürden beri yaşadığı Almanya’dan Amed’e döndü.
PSK’nin legalleşme konusunda nasıl bir yol haritası izleyeceği, Kürdistan’da varolan muhalefet boşluğunu nasıl dolduracağı, onun izleyeceği politika ve pratikte atacağı adımlara bağlıdır. Ancak bugüne kadar illegalite de ısrar etmeleri ve bu konuda geç kalmış olmaları, önümüzdeki süreçte ciddi bir dezavantaj olarak karşılarına çıkacağı da muhakkaktır.
Çünkü siyaset bir risk alma sanatıdır.
Siyasete yön veren aktörler, bu sanatı doğru zaman ve uygun koşullarda icra ettikleri ölçüde başarılı olabilirler. Geç kaldıkları her bir an, onları, doğru zaman ve zeminden uzaklaştırır, gelişip serpilmeleri önünde bir ayak bağına dönüşür.
PSK’de diğer tüm Kürt partileri gibi kuruluşunu illegal koşullarda gerçekleştirmek zorunda kaldı. O dönemin koşulları gereği adı bile bilinmemesine rağmen, partiyi oluşturan kadroların geliştirdikleri politik söylem ve bu söylemlere göre attıkları adımlar, Kürtlerin belli bir kesimi tarafından takdir gördü ve sempatiyle karşılandı.
Kuruluşundan kısa bir süre sonra, başta demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve toplumun diğer kesimlerinde bir karşılık buldu. Bunun bir sonucu olarak 1977’de Amed ve 1979’da da Ağrı’da yapılan yerel seçimlerde bağımsız adaylarla bu illerin belediye başkanlıklarını kazandı.
12 Eylül darbesiyle birlikte PSK’de ülke içerisinde sahip olduğu mevzilerini, diğer Kürt partileri gibi kaybetti ve varlığını sürdürebileceği zemini terk etmek zorunda kaldı.
12 Eylül darbesiyle birlikte oluşan yeni sürece göre kendisini yeniden reorganize edemedi, yönetici kadrolarını Avrupa ülkelerine taşıyarak mültecileştirdi. Darbe öncesi dirsek temasında olduğu kitlelerle varolan bağlarını kopararak, ülke zemininden uzaklaştı.
Bu durum 80’li yıların sonlarına kadar devam etti. Bu dönemde her ne kadar demokratik kitle örgütleri düzeyinde ve yayınsal alanda kimi çabalara girdiyse de, bu çalışmaları da hep uzaktan idare edip, yönlendirmeye çalıştı.
Başka bir deyişle, içerde kalan gövdenin üzerine uzaktan bir kafa eklemlemeye calıştı. Ancak ne gövde uzaktaki kafayı taşıyabildi, ne de uzaktaki kafa gövdeyi peşinden sürükleyebildi. Kafa ile gövde arasındaki uyumsuzluk yeni sorunlara, yeni belirsizliklere yolaçtı.
YBu sorunlar karşısında PSK, yeni arayışlara girdi. Özellikle PKK’nin silahlı mücadele yönteminin yarattığı sonuçtan etkilenerek, aynı yöntemi denemeye karar kıldı. Başarısız bir hazırlık döneminden sonra bu yöntemden vazgeçerek, bu kez legale çıkmayı gündemine aldı.
Ancak her defasında geç kaldı, bu arayışlarını uygun zaman ve zeminde bir politikaya dönüştüremedi.
1990’ların ortalarında gündemine aldığı legalleşme adımını bile ancak 20 yıl aradan sonra, eğer tesadüf değilse, 17 Ekim gibi manidar bir tarihte atabildi.
Hiç kuşkusuz PSK, bugün Mesut Tek’in önderliğinde atacağı legalleşme adımını, 20 yıl önce gündemine aldığı dönemde atmış olsaydı, hem dönüşü daha muhteşem, hem de üzerinde siyaset yapacağı zemin daha güçlü ve geniş olurdu.
Herşeye rağmen Mesut Tek ve arkadaşlarının PSK’yi bugün legal bir zemine taşımaları olumlu bir adımdır. Bu olumlu çıkışa rağmen dönüşleri yazılı ve görsel basında bile bir yankı oluşturamadı.
Olumlu bu adımın geçikmeden kaynaklanan dezavantajlarını nasıl ve ne şekilde telafi edecekleri, onların bundan sonra izleyecekleri yol haritası ve gösterecekleri performansa bağlıdır.
Başarılı olmaları, Kürt hareketine de yeni bir renk ve bir zenginlik katacaktır…
22.10.2015
firataras@navkurd.eu