2015 Newroz’una damgasını vuran, „Eşme Ruhu“ oldu.
Newroz öncesi gündem Öcalan’ın tarihi bir çağrı olarak nitelendirdiği mesajına kilitlenmişti. Türküyle, Kürdüyle, hemen herkes çözüm sürecine yeni bir ivme kazandıracak olan o çagrıyı merak ediyordu.
Nihayet 21 Mart günü gelip çattı, yüzbinlerce Kürt Amed’e akın etti, yapılacak tarihi çağrıyı İmrali elçilerinin ağzından duymak ve o anın heyacanını yaşamak adına…
Newroz meydanını dolduran yüzbinler nefeslerini tuttular, yüzlerce gazeteci ve televizyon kameraları, yönlerini çağrının yapılacağı platforma çevirip heyacanla o anı beklediler.
Saatler 13’ü gösterdiğinde Pervin Buldan sahneye çıktı, bir elinde mikrofon, diğer elinde tarihi çağrının metni….
Pervin Buldan, Türkçe orjinalinden çevrilen çağrı metnini, Kürtçe’nin „Pervince“ lehçesiyle okudu. Tabii Pervince leheçesinde imla kuralları olmadığı için, yaklaşık 600 kelimeden oluşan metni, tek bir cümleden ibaretmiş gibi, adeta soluk almadan bitirdi…
Gazeteciler, televizyoncular, davetli, davetsiz Türk misafirler Kürtceyi bilmedikleri için, Kürtler de Kürtçe’nin Pervince lehçesine yabancı oldukları için, okunan çağrı metninden hiçbir şey anlamadılar… Buna rağmen çağrıyı yapan Öcalan’a saygılarını göstermek adına, alakasız yerlerde de olsa, alkış ve sloganlarla metni anlamış gibi görünmeye çalıştılar…
Pervin Buldan’dan sonra sıra asıl oğlan olan Sırrı Sürreya Önder’e geldi.
Bu kez Sırı Surreya aldı mikrofonu eline ve Türkçe orjinal çağrı metnini, bilmediği Kürdi bir aksanla okudu. Sırrı Surreya okumasını tamamladı, elindeki kağıtları katlayıp cebine koydu, ancak kitle hala çağrının tarihi nitelikte olacak olan kısmını duymayı hayal ediyordu.
Sırrı Surreya mikrofondan uzaklaştı, kitle ise duymayı hayal ettikleri beklentilerinden…
Kürdi bir aksanla da olsa, Sırrı Surreya’nın okuduğu Türkçe metin, Türküyle, Kürdüyle hemen herkes tarafından anlaşıldı ve Öcalan’ın mesajından beklendiğı gibi „Tarihi Çağrı“ yerine, kime ait olduğu dahi belli olmayan „Eşme Ruhu“ çıktı.
Eşme Ruhu neyın nesiydi, kime aitti, kimleri ortaklaştırıyordu?
Bu sorulara, ne Newroz alanındaki yüzbinlerce Kürt, ne de tarihi çağrıyı televizyon ekranlarında da olsa, duymak isteyen milyonlarca Türk ve Kürt cevap bulabiliyordu.
Kürtler Eşme Ruhunu, „Serok söylemiş ise, bu ruh mutlaka bize ait olmalıdır“ diye yorumlarlarken, Türkler ise; „Bu nasıl bir ruhsa, demek ki Malazgirt, Osmanlı ve hatta Atatürk’ün ruhundan da çok önemli bir ruh olmalı“ diye düşünüyor ve bu konudaki bilgisizliklerine hayıflanıyorlardı…
Kürtler birbirlerine sormaya, Türkler ise arşivlere dalıp bu ruhun kime ait olduğunu araştırmaya başladılar.
Ne Kürtler bu ruh ile ilgili bir iz bulabildiler, ne de Türkler arşivlerde bir kayda rastlayabildiler.
Sonuçta her iki kesim de çareyi, herşeyi bilen, her soruya mutlaka bir cevapları olan, cevapsız kaldıklarında karşılıklı küfürlerle birbirlerini susturmaya çalışan tartışma programlarındaki o meşhur yorumcuların bu konuda da söyleyecekleri bir şeyleri vardır, hesabıyla televizyonlarının karşısına geçmekle buldular…
Ve kısa bir süre içerisinde analdılar ki, bu ruh ne Kürtlere, ne de Türklerin bildikleri atalarına ait bir ruh…
Yine bu süre içerisinde anlaşıldı ki, bu ruh Kürtlere ait bir ruh olmasa da, bu ruhun çağrıcıları Kürt…
Bunlardan biri, Erdoğan’ın deyişiyle her makam ve mevkiye gelebilen Kürtlerden biri olan ve Devlet-i Alî yi Kürtlere karşı bile temsil eden MİT musteşarı Hakan Fidan, diğeri ise devlete karşı kırk yıllık silahlı mücadeleyi hala sürdüren örgütün lideri Abdullah Öcalan…
Eşme Ruhu’nun çağrıcıları Kürt oldukları için, Türk tarafı daha ilk günden bu ruh altında ortaklaşmaya karşı çıkıyor, Kürtler ise, çağrıcıları Kürt olsalar bile, ruhun kendisi yabancı olduğu için, sahiplenmeyi içlerine birtürlü sindiremiyorlar…
Dolayısıyla, Eşme Ruhu da, Newroz meydanındaki kitlenin dağılmasıyla birlikte toz, duman arasında kaybolup, gitti.
Geriye, kimi Kürtlerin kendi kendine mırıldadıkları aşağıdaki üç beyit ile kimi Türklerin o meçhul ruh için okudukları birer fatiha kaldı…
Kırk yıl iğneyle kuyu kazdım
Varabildiğim susuz bir Çeşme!..
Kendimi dağlara vurdum
Kanayan yaralarımı Deşme!..
Huzuru toprakta buldum
Kabrimi, bir de sen Eşme!..
25.03.2015