Ergenekon soruşturması çerçevesinde 17 emekli general, 4 muvazzaf amiral, 27 subay ve bir astsubay gözaltına alındı.
Gözaltına alınanalar arasında bir dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına , 1. Ordu eski Komutanlarından Ergun Saygun ile Çetin Doğan ve Abdullah Öcalan’ı Kenya’dan gelişini koordine eden emekli korgeneral Engin Alan’da bulunuyor.
Gözaltı gerekçeleri, bir süre önce Taraf Gazetesinin ortaya çıkarıp yayınladığı Balyoz Darbe Planına dayanıyor. Bu plana göre, „Çarşaf“, „Sakal“, „Oraj“ ve „Suga“ adı verilen operasyonlarla, Beyazıt ve Fatih camilerinde cuma günü bombalı saldırılar düzenlenecek, Ege’de Türk jeti düşürülecek, Ak Parti aciz gösterilmeye çalışılacaktı.
Ergenekoncu basın, daha öncekiler gibi bu operasyonun zamanlaması konusunda da kimi komplo teorilerine başvuracaktır. Kimileri AKP’nin kapatılmasına yönelik hazırlanan davanın önrövanşını, kimileri de AKP’nin yine mağduru oynayıp baskın bir seçime gitmeyi gerekçe gösterecektir.
Ancak bu operasyonun bugün yapılmış olmasının gerekçesi gayet açık. Operasyon, Balyoz Darbe soruşturması ile ilgili Taraf Gazetesine bavulla teslim edilen belgelerin gerçek olduğunun Emniyet Kriminal Dairesi tarafından açıklanmasıyla başlatıldı.
Kaldı ki Türk ordusu sadece darbe planı yapmakla yetinmedi. Çok partili sisteme geçişten sonra 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül olmak üzere üç kez fiili olarak ülke yönetimine el koydu, bu üç darbe esnasında 16 yaşlarındaki gençlerden ülkeyi yöneten başbakana kadar yüzlerce kişi idam edildi. Yüzbinlerce insana gözaltına alındı, uğradıkları insanlık dışı uygulamalarla kimileri sakat kaldı, kimileri tecavuze uğradı, gördükleri işkenceler sağlam kalanların bir ömür boyu rüyalarını süsledi!..
Bunun dışında 28 Şubat, 27 Nisan gibi onlarca dolaylı müdahalelerle toplum bir bütün olarak askeri vesayet altına alındı.
Tüm bu darbe ve darbecikler döneminde en büyük zararı toplumun en fazla ezilen kesimleri olarak işçi ve emekçiler, solcular, kürtler, aleviler, öğrenciler, kadınlar ve diğer azınlıklar gördü.
Siyasi partiler, sendikalar, dernekler ve mesleki örgütler birer birer kapatıldı, yeniden yapıllanmamaları için yöneticileri tutuklanarak cezallandırıldı, tüm mal varlıklarına el konuldu. Belki de en az zararı bugükü iktidarın mensupları olan kesimler gördü.
Ne acıdır ki, askeri darbelerden en büyük zararı gören kesimler, ordunun darbe planlarını bir bir deşifre edip, onları etkisiz hale getirmeye çalışan sivil iktidarın yanında yeralacaklarına, kimileri „ne camii, ne de kışla“ söylemiyle tarafsız kalmayı tercih ederek, kimileri de „sarık ve çarşaftansa uniformayı tercih ediyorum“ söylemiyle boğulmak üzere olan celladlarına can simidi olma işlevini görüyorlar.
Oysa bugüne kadar birçok sağ ve sol iktidarlar işbasına geldi. Çokları askeri darbelerden zarar görmelerine, hatta liderlerinin tutuklanmalarına rağmen hiç biri, toplumun kafasına bir kez daha balyoz inmesin diye en ufak bir girişimde bulunmadı.
Herseferinde „Ordu-Millet elele“ sloganı daha gür ve coşkuyla atılır oldu.
Oysa bugün hangi amaç ve saikle olursa olsun bugünkü siyasi iktidar, darbecilerden, darbe planlayıcılardan hesap soruyor.
Bugüne kadar darbelerden zarar gören kim olursa olsun, hangi siyasi ve etnik kökenden gelirse gelsin bu hesap sorma sürecinde yeralması ve sorgulayıcı olması gerekir.
Gelinen aşamada darbecilerden hesap sormak eğer AKP’ye kaldıysa, bunu AKP’nin gizli ajandasıyla açıklamak yerine, bu hesabı sorması gerekenlerin celladlarına hala yakın durmalarına acımak gerekir.
22 Şubat 2010