Çete-Mafya-Devlet üçlemesinin oluşturduğu „Ergenekon“ Türkiye gündemini işgal etmeye devam ediyor. Onbinlerce sayfayı bulan Ergenekon iddianamesine rağmen bu konuda hala derine inilmedi ya da inilmek istenmiyor.
Çünkü hazırlanan iddianamenin önemli bir kısmı, geçmişte yaşananların adeta hikaye edilmiş hali. Hikayenin kahramanları, hikayede adı geçen şahıslar, dönemin aktif görevlileri olmalarına rağmen bugün yakalananların tümü emekli ya da ordudan atılmış olanlardan oluşuyor.
Oysa bu adamlar emekli olmadan önce ordunun Kürdistan’daki etkili ve yetkili konumdaydılar. Bu konumlarıyla devleti birinci dereceden temsil ediyorlardı. Suçlandıkları dönem de işbaşında oldukları dönemle ilgili.
Peki bu adamlar emekli olurlarken, sahip oldukları ilişkileriyle mi emekli oldular, yoksa bu ilişkileri kendilerinden sonra gelenlere mi devrettiler?
Ergenekon, emekliler örgütü olmadığına göre, demek ki Ergenekon’nun bugünkü asli unsurları hala işbaşında.
Bunlara ise dokunulmadı ve kimsenin dokunmaya da niyeti yok.
Birinci numaranın kimliği ve kimlerle bağlantılı olduğu, kimi gazeteciler tarafından bile bilinmesine rağmen, iddianamede karartılmış bir şekilde veriliyor ve adı açıklanmıyor.
Açık olan bir şey var ki, ne solcuların dediği gibi Ergenekon’un AKP ile Ordunun bir iç çatışması, ne de dış güçlere karşı ve iç asayişle ilgisinin olduğudur.
Ergenekon’un tek bi amacı vardı. O da Kürtlerin Türkiye’den kopuşunu engelemeye ve de onları eritmeye yönelik devletin uzun vadeli politikalarının gayri-resmi yolarla icra edilmiş olmasıdır.
Bu politika bu gün de aynı kesimler aracılığıyla uygullanmaktadır.
Bu nedenle Ergenekon soruşturnması salt maganzinsel olarak gündemde tutuluyor. Böylelikle devletin Kürdistan’da işlediği suç ve günahlar, tetikçi ve ayak takımı denilebilecek kimi unsurların üzerine atılarak, devlet de temize çıkarılmak isteniyor…
Derin ilşkilerin ortaya çıkması salt devletin Kürtlere karşı işlemiş oldukları suç ve günahları ortaya çıkarmakla birlikte, aynı zamanda onun Kürt ayağının ortaya çıkmasını da beraberinde getirecektirç
Bu ise sadece Türk devletinin sadece Kürtler nezdinde değil aynı zamanda ortak bir akla sahip olan Türklerin gözünde de mahkum olmasına yol açacaktır.
Asıl korkulan nokta da budur…
Yoksa tutuklanan iki emekli general gibi muazzaf olan bir iki generalin feda edilmesi, ne devleti ne de milleti çok fazla sıkıntıya sokar ve devlete helal getirmez…
Bu konuda asıl karar sahibi ise, ne Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı ne de davaya bakan mahkemedir.
Karar verici kurum, hükümetle ordunun tepe noktasıdır. Bunlar arasındaki uyum, genelkurmay başkanlığının devir teslim töreninde görüldüğü gibi, hiç bir şüpheye yer vermiyor…
Çözüm mü?
Anti-emperyalist solculara ve demokratik cumhuryetçi kürtlere kalırsa, hiç bir zaman gelmeyecek başka bir bahara…
29 Ağustos 2008