Seksenli yıllarda İran Kürdistanı Demokrat Partsi’nin lideri Abdurrahman Qasımlo konuşmacı olarak İsveç’de bir toplantıya katılır. Toplantının soru-cevap bölümünde Kuzeyli Kürt örgütlerinden birisinin taraftarı Qasımlo’yu bağımsız bir Kürt devletini talep etmediği için eleştirir.
Rahmetli Qasımlonun ise bu eleştiriye karşı şu cevabı verdiği söylenir: „Bizim İran Devletine karşı savaşan onbinlerce Peşmergemiz olmasına rağmen biz bağımsız bir Kürd devletini talep etmeye cesaret edemiyoruz, sizin hangi güce dayanarak bağımsızlık istediğinizi merak ediyorum.“
Yine şu an Güney Kürdistan Federe Devleti’nin Başkanı olan Mesut Barzani’nin gazetecilerle yaptığı söyleşilerde, bağımsız devlet kurma talebiyle ilgili kendisine sorulan sorulara; „Her Kürt gibi benim de gönlümde yatan bağımsız bir Kürt Devleti’ni kurmaktır. Ancak şartlar buna müsait olmadığı için, bu istem şimdilik bir utopya olarak devam etmektedir“ der.
Bu iki örneği Ali Haydar Kaytan’ın PKK’nin 31. Kuruluş yıldönümü nedeniyle yapmış olduğu konuşmanın 29 Kasım 2009 tarihli Özgür Gündem Gazetesi’nde yayınlanması üzerine verdim.
Ali Haydar Kaytan konuşmasının bir bölümünde devleti bir kölelik kurumu olarak niteliyor ve şöyle devam ediyor; „Devletli uygarlık sistemi bir gereklilik mi, yoksa insanlığın yaşamak zorunda kalacağı kaçınılmaz bir durumu sorularına önderlik, ‚devletli uygarlık özü itibarı ile insanın varoluş tarzından bir sapmadır‘ tespitini yaptı. Devlet ve ona bağlı olarak gelişen iktidar ve hiyerarşinin kendisi bir sapmayı ifade eder. İnsanlığın gerçekliğinden, doğal halinden onun var oluş halinden, toplumsallık gerçeğinden bir sapmadır.
Devleti farklı tarzda bir toplum olarak değerlendirmek gerekir. İnsan belki de milyonlarca yıl devleti, iktidarı, sınıfı tanımadı, hiyerarşiyi, baskı ve sömürüyü bilmedi. Bu anlamda özgür eşit ve dayanışmaya dayalı bir toplum olarak yaşadı. Biz buna komünal demokratik toplum dedik. Fakat devlet ile birlikte ortaya çıkan toplumda ise devletin kendisini bir üst toplum, altında köle bir toplumu yaşatma tarzında gelişti. Bu yönü ile devlet bir kölelik kurumu, köleleştirme, sınıfsal ayrıştırma kurumudur.“
Bir halkın özgürleşmesini amaç edinen siyasi bir hareketin sözcüleri farklı çözüm önerileriyle ortaya çıkabilirler. Bu gayet doğaldır da.
Örneğin Türkiye koşullarında bağımsız bir Kürt devletini kurma isteminin gerçekçi olup olmayacağı gibi…
Devlet kurmanın Kürtleri köleleştireceğini ileri sürmek, devleti olan tüm halkları da köle olarak tanımlamak gerekir ki, bu tanımı da ancak ve ancak bir Kürt yapabilir.
Zaten, devleti kölelik kurumu olarak tanımlayan ve devletsiz yaşamayı Kürt halkının önüne bir seçenek olarak koyan kişi bir Türk generali yada siyasetçisi değil.
Bu sözlerin sahibi, yaklaşık 30 yılını bağımsız bir Kürt devleti kurmak amacıyla dağda geçiren bir gerilla lideri…
Bir kaç yıl öncesine kadar bağımsız bir devlet kurma talebinde bulunmadıkları için kendi dışındaki Kürtleri hain, işbirlikçi ve benzeri kavramlarla suçlayan bir politikacı…
Gerçi devlet kurmaya karşı olduğunu söyleyen ilk Kürt, Ali Haydar Kaytan değil.
Bu söylemi ilk ortaya atan ve İsmail Beşikçi’nin deyimiyle „sadece Kürt Devletine karşı“ olan „Kürt Halk Önderi“ Abdullah Öcalan.
Öcalan’ı böylesi bir düşünceye iten nedenler olabilir.
Mesela „önünün açılması“ için devlete karşı geliştirdiği bir taktiksel çıkış…
Ya da Sıraç Bilgin’in kuruluşunu kamuoyuna ilan ettiği „Zap Cumhuriyeti“ deneyimi…
Kimbilir belki de „Aşiret Ağaları“ olarak tanımladıkları Güney Kürtlerinin devletleşme yönündeki başarılarının yarattığı kıskançlık duygusu…
Ancak Ali Haydar Kaytan’ın devletle ilgili söylediklerine kendisinin de inanmadığı bir gerçek.
Çünkü Ali Haydar Kaytan sadece önderine yaranmak ve ona ne kadar bağlı olduğunu göstermek için , önderinin ortaya atmış olduğu söyleminin altını bin dereden su getirerek doldurmaya çalışıyor, tabanlarında kimsenin bunu tartışmaya cesaret demeyeceğini de bilerek.
Ancak, her ne kadar sesiz kalsalar da, hiç bir PKK’linin bu konuda Ali Haydar Kaytan gibi düşünmediğine adım gibi eminim.
Çünkü şartları ve koşulları varsa, Kürt Devletini kurmak istemeyen bir Kürdün olacağını düşünemiyorum, buna Abdullah Öcalan ve Ali Haydar Kaytan da dahildir…
02.12.2009