Amerika ve Avrupa’dan sonra Türkiye’ye gelen Kürt Bölgesel Yönetimi’nin Başkanı Mesud Barzani, başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile yaptığı görüşmelerin ardından Kürdistan’a döndü…
Barzani ülkesi Kürdistan’a dönerken, Türkiye’deki görüşmeleriyle ilgili Türk gazetelerinde çokça haber ve yorum yapıldı…
Kimine göre; „Barzani PKK’yi Güney’den zorla çıkaracak“, kimine göre „Önce ikna ederek, ikna olmazlarsa PKK’yi zor kullanarak sınır dışı edecek“, kimilerine göre ise Barzani; „Haziran’da Kürt Konferansı’nı toplayacak, bu konferansın çağrısıyla PKK’nin silah bırakmasını sağlayacak, ardından da Amerika’nın da desteğiyle Türkiye’nin karşısına muhatap olarak çıkacak“…
Barzani ile Erdoğan görüşmesinde PKK ve Kürt Sorunu’nun konuşulduğu su götürmez bir gerçek. Ancak görüşmenin detayları konusunda herhangi bir yorum yapmak için henüz erken…
Bu görüşmenin sonucunda Barzani ile Türk devleti arasında ortak bir paydanın oluşup, oluşmadığı ve oluştuysa bunun ne olduğunu süreç içerisinde, tarafların Kürt sorunu ve PKK konusunda atacakları adımlarla ancak ortaya çıkacaktır…
Bugünden bir şeyler söyleyebilmek için Barzani ve Erdoğan’ın basına açıkladıkları kısa beyalarını esas almak gerekir ki, onlara da baktığımızda, özellikle Barzani’nin bu konudaki tutumunun dünden bugüne devam ettiği yönündedir…
Taraf Gazetesi’nde Melih Altınok’un belirttiğine göre Barzani; “Başbakan Erdoğan geçen sene Erbil ziyaretinde Kürt sorununda inkar döneminin bittiğine dair önemli mesajlar verdi. PKK ve BDP bu sürece daha fazla destek vermeli. Türkiye’nin Kürt politikasında yaşanan olumlu değişimler üzerinde durulmalı ve bu açılımlar daha da yükseltilmeli. Yoksa açılımlara karşı durarak sorun çözülemez. PKK beni biliyor. Silahlı mücadeleden yana değiliz. Bunu deneyimlerime ve birikimime dayanarak söylüyorum. PKK beni dinlerse iyi eder. Bu dönemden sonra PKK hâlâ silahı tercih ederse kendi kaybeder. Kendilerine kontrolümdeki bölgede silah kullandırmam. Bu savaşı bizim bölgemize çekmelerine müsaade etmeyiz” diyor.
Yine bir gazetecinin Türkiye’de üst düzeyde ağırlanması konusundaki sorusuna da; “Ben Kürtlerin meşru temsilcisiyim. Zaten bizi küçük görenlerle de biz görüşmeyiz” diyerek kendisinden beklenen cevabı veriyor…
Kuşkusuz Barzani, Kürt sorunu konusunda önemli bir aktör, ancak O Türkiye’deki Kürt sorununun çözümünden daha çok kendisini Güney Kürdistan’ın bağımsızlığına odaklamış ve son Amerika gezisinin en önemli amacının da bu olduğu yönünde…
Genel olarak Ortadoğu, Irak ve Suriye’deki son gelişmeler gözönünde bulundurulduğunda, Amerika’nın bu süreçte Güney Kürdistan’ın bağımsızlığına ışık yakması pek olası görünmuyor.
Barzani’nin gezisinde basına yansıyan Amerikan’ın resmi görüsü de bu yönde. Amerika’nın kapalı kapılar ardında olası bir ışık yakması durumunda ise, bu Türkiye’deki Kürt sorununun nihai çözümünden daha çok, PKK konusunda tarafların karşılıklı tavizleri neticesinde bir sonuç ortaya çıkabilir ki, bu da en iyi ihtimalle Türkiye’nin Güney’i tanıması karşılığında Barzani’nin PKK’yi Kandil başta olmak üzere Güney’den çıkmaya zorlaması ya da silahı bir araç olarak kullanmaya ikna etmesi olabilir…
Bu ise, Haziran ayında yapılması düşünülen Kürt Konferansının toplanmasına ve Kürtlerin bu konferansta ortak bir irade etrafında kenetlenip, herkesin üzerinde uzlaşabileceği bir yol haritası çizmelerine bağlı…
Ancak Kürt aktörlerin son dönemlerdeki tutum ve söylemleri esas alındığında, bugünkü koşullarda konferansın toplanması, toplansa bile böylesi bir sonucun ortaya çıkması, pek ihtimal dahilinde görülmuyor…
Çünkü Kürt sorunu artık Kürt, Türk, Arap ve Farsların sorunu olmaktan çıkmış, global bir sorun haline gelmiştir…
Dolayısıyla ne Kürtlerin ortak bir irade etrafında toplanmalarıyla ne de bölgesel aktörlerin karşılıklı iyi niyetleriyle nihai bir çözüme kavuşabilir…
Kürt sorunu bugün Büyük Ortadoğu Projesi’nin önemli bir ayağını oluşturmaktadır. Dolayısıyla bir yönüyle bu projenin başarıya ulaşmasına, diğer bir yönüyle de Avrupa Birliğı’nin daha etkin bir güç olarak ortaya çıkıp, bu konuda net bir tutup almasına bağlıdır…
Toplanacak Konferans, eğer Barzani’nin son yılarda ısrarla vurguladığı gibi Kürtlerarası diyalog ve tüm Kürtleri temsil eden meşru bir iradenin ortaya çıkamsına bir zemin oluşturursa, bu, gerek bölgesel ve gerekse uluslararası düzeyde Kürtlerin de güçlü bir aktör olarak pazarlık masalarında yeralmalarını sağlayacaktır…
Bunun için Kürt dünyasında kendini aktör olarak görenlere düşen görev, pazarlık masalarının kurulacağı salonların koridorlarında birer figüran olarak dolaşmaları yerine, kendi aralarında seçecekleri güçlü bir aktörle, masada oturabilmenin koşullarını şimdiden oluşturmanın arayışı içinde olmalarıdır…
Bunun yolu da, Kürdistani ortak paydada buluşmaktan geçer…
21.04.2012