AKP 1 kasım seçimlerinde % 49 oy aldı ve iktidarını perçinledi diye dünyanın sonu gelmedi ve kesinlikle insanlık tarihi yeni bir döneme girmedi.
O yüzden sakin olun; panik yok.
Özellikle solda duranlar AKP nin bu “sandık çıkışından/zaferinden“ dolayı zinhar ekstra dertler edinmeyin. Zaten yeteri kadar derdiniz var. Biraz bana kulak verin:)
Samimiyetle söylüyorum, AKP nin bu “sandık” iktidarı, “sol” için büyük bir olanaktır.
Tamam biliyorum, bazılarınız dediklerime züğürt tesellisi diyecek, bazılarınız gereksiz bi aymazlık diye yorumlayacak dediklerimi ama, biraz tarihsel baktığımızda göreceğimiz şeyler var. Şİmdilik üstünkörü bi bakalım…
Öncelikle, bu iktidar bizim gözlerimizi açacak. Halkın da açacak. daha doğrusu halkın gözlerini biz bi şekilde açacağız. Çünkü, sol ve sola yakın libarel taifenin yani biz gibiler gözlerimiz açıldıkça, kendimizi ve söylediğimiz şeyleri daha fazla önemser hale geliyoruz ve söylediğimiz şeylerin önemli olduğuna inanmak için başkalarını buna ikna etmeye çalışıyoruz… Eeee malum artık solcular birbrilerini pek bi şeye ikna edemez haldeler ve kendi var oluşlarının ve inandıklarının gerçekliğini sınamak için halka gitmek zamanları geldi; yani istemeseler de salt bu saikten dolayı halka gidecekler… Bu yüzden hem biz hem halk bu süreçte aydınlanacak…. Biliyorum, zahmetli olacak bu hal; gözlerimiz kamaşacak ve bi çok şeyi yerli yerine koymakta zorlanacaz ama, mesela ülkemin bu dinci diktatoryaya evrilme hali bizi, yani çoğu kendi kültürüne yabancı solcuları Hikmet Kıvılcımlıyla buluşturacak. Kerbelayla da buluşturacak. Seyit Rızayla, belki Torlak Kemal le… Kimbilir, bazılarımız Ahmed-e Xani yi merak edeceğiz, belki Fuzuliyi,, Dede Efendi’yi…
Bu buluşmaya, paradoksal biçimde Kemalist aydınlanma değil, „negatif diyalektiğin“ temsilcisi AKP iktidarı hizmet edecek.
Bu gerici ve geriletici iktidar, tarihi kendi var olduğumuzla sınırlayan ve tarih bilinci eksikli olan yarı liberal-yarı sol „aydınları“ şimdiki zamandan çıkararak. Tarih okumak ve tarihi bu kültürün içinden kişilerin yazdıkları ve eyledikleri aracılığıyla okumak gerektiğini bu iktidar bize hem de okuyun diye zor kullanmadan ama varlığıyla öğretecek.
Bu iktidarın, tarihi çarpıtarak ürettiği işgalci ideolojik kavramlarına direnmek için kavramları kimden söküp aldığına odaklanacağız. O yüzden bu iktidar bu coğrafyada güçlü bir aydınlanmanın en güçlü damarını oluşturacak. Kendisi karşı-aydınlanmacı olduğundan, karşı-aydınlanmacılara karşı olanlar ister istemez gerçek anlamda aydınlanmacı olacak. Diyalektik zaten nedir ki, tam da bu değil mi?
O yüzden sakin olalım. Her şey kendi mecrasında işliyor. Ölen ve acı çeken çok yol arkadaşımız var, ne çok acıya beşiklik yaptı ve yapıyor bu manda gönü yüreklerimiz. Ama aydınlanma biraz da böyle bir şey işte …Aydınlanma doğum gibi sancılı…. O sancıyla gelecek işte, hem de acılara sebep olanlar hiç istemediği halde. Nasıl ki Kemalist aydınlanmanın eksiklikleri bu coğrafyayı uzun vadede AKP ye çıkardıysa, AKP nin eksiklikleri de bizi başka bi aydınlanmaya çıkaracak. Bu kaçınılmaz. Umudumuzu tam da buradan türetmeli ve o umutla yola devam etmeliyiz…
AKP ulus üstü sermeyenin taşeronu olarak artık son olan iktidar döneminde gidebileceği yere kadar gidecek, elindeki tüm enstrümanları bu sön dönem iktidarı süresince kullanacak… (Sosyalist sol hareket güçlü bir muhalafet yaratamazsa, AKP bile daha gerici kadrolar tarafından teslim alınacak ve belki de AKP nin bugünkü kadroları daha „selefi islamcı“ kadrolar tarafından tasfiye edilecek, hatta yargılanacaklar…Ama bu mesele şimdilik konu dışı… Biz kendi meselemize ve iktidarları süresince kullancağı her tür enstrümana dönersek….). Mesela AKP son iktidar döneminde orduyu istediği gibi Kürtlerin üzerine yada Ortadoğu bataklığına sürmeye deneyecek ve büyük oranda bunu başaracak. Savaş harcamaları bu yüzden genişleyecek. Ortadoğu’nun lanetinin içinde olan bir ülke olmamızın ekonomik ve yaşantısal halleri gündelik hayatımızı işgal edecek. Hadi her tür insanı duyarlılığı bir kenara bıraktık diyelim; Kürtlerin üzerine atılan bombaların faturası bu topluma yoksulluk olarak geri dönecek, salt bu savaş hali bizi ülkeyi yoksullaştıracak. (Büyük ihtimale 2018-19 da çıkacak dünya büyük ekonomik buhranını hesaba katmadan bile biz yoksullaşacağız).
Biz yoksullaştıkça, hayatın diğer alanlarındaki temel girdiler pahalanıp yeniden hayatımıza girecek. Bu pahalılıktan geçici süre nefes alınsın diye yeni enstrümanlar devreye sokulacak; Mesela iktidar asgari ücreti 1.300 TL ye çıkaracak ama asgari ücretlinin ücreti 1000 lirayken bile denetleyemediği ücret standardını AKP daha denetimsiz bırakacak. Yani şu olacak, 1000 TL maaşını bankaya yatıran ve hemen ardından bir miktarını (diyelim 200ünü) elden geri isteyen patronlarına teslim eden çalışanın yerini, 1300 TL asgari ücretle çalışan ve (diyelim 400ünü) geri ödeyen çalışanlar alacak. Ama hükümet bize asgari ücreti arttırdık diyerek bir vergi maliyeti “koyacak”.
Bu türden haller bir bilinçlilik yaratacak, örnek olsun diye diyorum; analojik düşünürsek; hükümetin çocukları dindarlaştıralım o yüzden her sınıfa yaygın din dersi koyalım diyerek okul hayatları boyunca her gün peygamberin hayatını dinlettiği çocuklar bundan nasıl bıktıysa ve bu bıkma üzerinden 4+4+4 eğitim sisteminde hükümet nasıl çuvalladıysa, ekonomik politikalarında da insanlar bıktıkça hükümet ve doğal olarak bağlı olduğu neo-con sistemin Türkiye ayağı bi biçimde darboğaza girecek. Yani ekonomik ve politik sıkışıklık derinleşecek; bunun yarattığı kriz ya daha fazla diktatörlükle yada hükümetin kovulmasıyla sonuçlanacak. Hükümet kovulabilirse, kovulan hükümetin yerine liberal sağdan yada ortanın solundan evrilttikleri hükümetler girebilecek O zaman belki de yeni bir sağcılık yada CHP nin gömlek değiştirerek solculuğunu ilan ettiği bir ortanın solu iktidarı denenecek (Tıpkı, demir leydiden bıkan, İşçi partisine yönelen ama en büyük hak kaybına işçi partisi iktidarı döneminde uğrayan 80lerin İngilteresi gibi)
Peki bu hükümetin dışlananları olan biz, yani gerçekten bu ülkenin kaderini “soldan/sosyalizmden” yana çizmeye çalışanlar bu süreçte ne yapacak?
Keşke bu soruya bir cevabım olsa, gerçekten bilmiyorum ama bildiğim bir şey var, AKP iktidarının üvey evladı olduğumuz kadar CHP iktidarlarının üvey evladı olduk biz. Dolayısı ile umut CHP ye yaslanmaktan geçmiyor…
O yüzden öncelikle her dönemde dışlanmışlarla hemhal olmalı öncelikle onlara hali pür mealimizi anlatmalıyız. Mesela şunları konuşmalıyız.
CHP nin güçlü iktidar olduğu Karaoğlan döneminde bile bizim evlatlığımız hiç öz statüsüne çekilmedi, neden? diye sormalıyız mesela CHP kitlesine… ve başka şeyler de söylemeliyiz. Bu söylemlerle uzun vadede demokrasi mücadelesinin halkasını genişletmeli, ortak yaşam kültürünü ve eşitlikçi bir hayatı ilmik ilmik örmeliyiz.
Bırakın CHP nin yetmişli yıllarda çoğulcu sistemde iktidar olduğu zamanları, Cumhuriyetin kuruluş zamanlarını takip eden zamanlarda bile, cumhuriyeti yada onun iskeleti olan kuva-i milliyeyi desteklemiş “solcu/devrimcilerin” başına neler geldi? diye sormalıyız mesela… Mesela Mustafa Suphi ve yoldaşlarının başına neler geldiğini anlatın bize demeliyiz…. Onların Karadeniz’de boğdurulmasını hele bir anlatın bir de sizin dilinizden dinleyelim demeliyiz.
Mesela 1937 Dersimini düşünün, mağaralara sığınanların üzerine örülen duvarları anlatın bize demeliyiz; içeride dumanlar atılarak boğulan çocukları,, yaşlıları, kadınları… Biz sormalıyız onlar analtmalı. Ama mutlaka biz sormalıyız, yani öncelikle hesap vermeliler. Şİmdiye kadar hep şunu yaptılar; „eee, cumhuriyet olmasa ne olurdu?“ Biz cevap vermemeliyiz, sormalıyız; “ eee cumhuriyet oldu da solculara ne oldu peki“????
Mesela, Nazım Hikmet’i kimler o kadar zaman içerde tuttular? AP lilermi, MHP lilermi, DYP lilermi?…
Peki Kahramanmaraş olayları hangi iktidar zamanında olmuştu? Ya Çorum?
Peki daha yakın zamanda Sivas’ta yakılan canlarımızın iktidar ortağı kimdi?
Dr. Kıvılcımlı bu ülkede defalarca, İslam ve diyalektik konularını birleştirerek yazdığı için yargılandı. Kim vardı iktidarda?…
Kendisi Atatürk’ün neredeyse çağdaşı olan Kıvılcımlı, 1902 doğumludur. Genç yaşta emperyalist işgale karşı savaşa katılmıştır? 1925 yani daha 23 yaşındayken onu İstiklal mahkemelerinde yargılayan ve mahkum eden kimdir? 1971 de eceliyle ölene kadar devrimci mücadelenin hem içinde hem önderi oldu Kıvılcımlı. “İslam ve Diyalektik” üzerine yazdıkları yüzünden defalarca yargılandı. Bunların bir kısmı DP döneminde oldu ve defalarca tutuklandı. Düşünsenize, bu adam, “dini devlet işlerine alet ederek komünizm propagandası yapma” gerekçesiyle tutuklandı ve iktidarda dinciler vardı. “Din aracılığıyla komünizmi övmek” ne güzel bir hapis gerekçesidir (!!!) . Kim yaptı bunları: Kıvılcımlının söylediklerini iktidarları için tehdit gören unsurlar; yani hem Atatürk CHP si hem menderes DP si değil miydi? Denizlerin idamına karşı çıksalar engelleyebilecekleri halde karşı çıkmadan engellemeyi bile denemeyenler kimlerdi?
Kıvılcımlı eceliyle öldü ve eceliyle ölmek bir devrimci için şanslı bir ölümdür ne yazık ki bu coğrafyada . Çünkü bu topraklarda devrimciler genellikle ya kurşunlanarak ya idam edilerek öldürüldüler.
İdeolojinin “yanlış bilinç” olduğunu epeydir biliyoruz. Bu baş aşağı olan yanlış bilinci yeniden ayak üstüne dikme fırsatı verecek AKP iktidarı bize.
Becerip ayak üstüne dik döndürebilirsek ne ala… beceremezsek, dert etmeyin, hayat böyle işliyor, biz ve çocuklarımız büyük acılar çekecek ama saflar daha da netleşeceği için çocuklarımız mutlaka becerecek…