Genel bir seçim havasında geçen 30 Mart yerel seçimleri nihayet geride kaldı. Seçim öncesi geliştirilen felaket senaryoları birer birer boşa çıktı. Siyasi partilerarası bir yarış olan bu seçimin de galipleri, başarılarıyla övünürlerken, mağlup olanlar da her zaman olduğu gibi avuntu arayışına girdiler. Hiç kuşkusuz, başta Gülen Cemaati olmak üzere sağ ve soldan oluşan karşıt cepheye rağmen, Türkiye genelinde bu seçimin galbi AKP olurken, Kürdistan’da da BDP oldu.
Seçim öncesi aldığı darbelere rağmen bir önceki yerel seçimlere göre oylarını artıran AKP, alternatifsiz olduğunu bir kez daha kanıtlarken, BDP de oy kaybetmekle birlikte, Kürdistan’daki yerel iktidarını daha da artırdı.
BDP’nin oy kaybına gelince, bu, BDP’yi uzaktan kumanda etmeye çalışan ve kendini „Üst Akıl“ olarak tanımlayan yapının bir ürünü olarak, ortaya çıkan HDP prpjesi. Bu üst akıl HDP projesiyle üç Türk’ten oy alayım derken, metropollerde yaşayan beş Kürdün oyundan mahrum kaldı. Aslında bu sonuç, BDP’yi dönüştürmek isteyen kesim için bir kayıp olmakla birlikte, genel olarak Kürtler için hiç de fena olmadı. Böylelikle HDP projesi fiili olarak bitmiş oldu…
Bu seçimin galipleri gibi hiç kuşkusuz mağlupları da oldu. Bunlar ise, Türkiye genelinde Gülen Cemaati ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’si, Kürdistan’da da Kemal Burkay’ın Hak-Par’ı…
Dolayısıyla kaybedenleri 1 Gülen, 2 Kemal olarak tanımlamak hiç de abartılı olmaz. Çünkü her iki Kemal’in ortak paydalarından birisi Dersimli olmaları ise, bir diğeri de Gülen ile olan ve adı konulmamış ittifakları…
Kemal Kılıçdaroğlu, 17 Aralık süreciyle birlikte AKP karşıtlığı temelinde Gülen ile ittifak arayışına girerken, Kemal Burkay’ın Gülen ile dirsek teması ise, daha Türkiye’ye dönüş yapmadan önce başladı.
Hatırlanacağı gibi her ne kadar dönemin Içişleri Bakanı olan Beşir Atalay bizzat Burkay’ı telefon ile arayıp Türkiye’ye davet ettiyse de, bu konuda belirleyici olan Gülen Cemaati oldu. Burkay’ın dönüş kararını, partsinin yayın organlarından önce, Zaman Gazetesi aracılığıyla kamuoyuna duyurması da, Burkay ile Cemaat arasındaki mutabakatın bir sonucuydu…
Gülen’in desteğiyle Başbakanlık rüyasına yatan Kemal Kılıçdaroğlu, 30 Mart akşamında kaosla uyandı. Memleketi olan Dersim’de oylarının % 50’sini kaybetti.
Kemal Burkay’ın partisi olan Hak-Par’a ise, memleketi olan Dersim’de tamı tamına 50 oy cıktı. Bu rakama göre Burkay’ın bırakın hemşehrilerinden, birinci derecedeki akrabalarından dahi oy alamadığını gösteriyor.
Burkay’ın liderliğini yaptığı siyasi geleneğin geçmişte birer kaleleri olan Diyarbakır ve Ağrı da ise, durum daha da vahim.
Diyarbakır’da aldığı toplam oy 2758, Ağrı da aldığı toplum oy ise sadece 95…
Oysa daha partisinin adı bile bilinmezken ve kendisi Ankara’daki dergi bürosunda, küçücük haberlerin reddaksiyonuyla uğraşırken, anılarında aşağıladığı arkadaşları, Kürdistan’ın birçok ilinde, halkla birlikte destan yazıyorlardı.
1977 yılındaki yerel seçimlerde, Burkay’a rağmen Diyarbakır Belediye Başkanlığı’na aday olan Mehdi Zana, yine Burkay’a rağmen tüm rakiplerini geride bırakarak seçimi kazanıyordu.
1979 ise, aynı tablo Ağrı’da tekrarlanıyordu.
Buna rağmen Kemal Burkay, bir kaç yıl önce yayınladığı anı kitaplarında, daha önceki partisi olan PSK’nin başarılarını kendi hanesine, başarısızlıklarına gerekçe olarak da, „çapsız“, „yetenek yoksunu“, „bencil“, „tembel“ gibi kavramlarla tanımladığı arkadaşalarını gösteriyor ve buna bir de iki dış etken ekliyordu.
Bu etkenlerden birini, Türkiye’deki basın ve yayın organlarının kendilerine kapalı oluşu…
Bir diğerini de, silahların gölgesinde seslerinin kitlelere yansımayışı olarak formüle ediyordu…
Bu üç bahaneyle yıllar yılı başarısızlığını örtmeye çalışan Burkay, kitleleri ikna edemediyse de, etrafındaki müridlerini uzun süre oyalamayı başardı…
Aradan uzun yıllar geçti.
Burkay illegal olan partisinin başından ayrıldı, AKP ve Gülen Cemaati’nin girişimleriyle Türkiye’ye döndü.
Havaalanında devlet töreniyle karşılandı.
Türkiye geldikten ve Hak-Par’ın Genelbaşkanlık koltuğuna oturduktan sonra, kendisine AKP ve Gülen medyasının kapıları ardına kadar açıldı.
Son bahanesi olan sillahların gölgesi de, Öcalan’ın son hamlesiyle ortadan kalktı.
Burkay, diğer liderler gibi kendi partisinin başında ve güvendiği yol arkadaşlarıyla birlikte, özgür bir biçimde seçimlere katıldı.
Kırk yıllık siyasi geçmişine rağmen, aldığı sonuç ise, içler acısı…
Buna rağmen seçim sonrası ilk açıklamasını yapan Burkay, tıpkı adaşı olan diğer Kemal gibi sonuçtan hiç de şikayetçi olmadığını, aksine seçimin kendisi ve partisi için basarılı gectiğini belirtiyor.
Ne diyelim, madem kendilerini başarılı görüyorlar, bu da ona ve müridlerine hayırlı ve uğurlu olsun…
01.04.2014
firataras@navkurd.eu