Türkiye bir yıla iki seçim sığdırdı.
7 Haziran seçimlerinde parlamentoya giren dört partiden hiç biri tek başına iktidar olmayı başaramadı. Uzun süren koalisyon görüşmelerinden de bir sonuç çıkmayınca ikinci kez seçime gitme zorunluluğu doğdu.
7 Haziran seçimleri sonrasi siyasi iklim bir an da değişti.
20 Temmuz’da Suruç’da patlayan canlı bomba ile bir katliam yaşandı, 30’un üzerinde genç yaşamını kaybetti.
Yıllar önce başlayan Çözüm Süreci, Erdoğan’ın deyimiyle dondurucuya kaldırıldı, yeniden çatışma ve orta yoğunluklu bir savaş başladı.
Ardından Kürdistan’ın birçok il ve ilçelerinde ilan edilen özyönetim, bunun akabinde sokak çatışmaları ve sokağa çıkma yasakları izledi.
Kırsal alanda devlet güçleriyle PKK gerillaları arasında çıkan çatışmalarda yüzlerce can kaybı yaşandı.
10 Ekim’de Ankara’da iki canlı bombanın kendilerini infilak etmesiyle yaşanan katliamda 102 kişi yaşamını yitirdi, yüzlerce kişi yaralandı.
1 Kasım seçimlerine, bombaların patladığı, ölümün kol gezdiği, seçime katılan partilerin mitinglerini iptal ederek salon toplantılarıyla yetindikleri bir iklimde gidiliyor.
Seçim sonrası ortaya çıkacak tablonun ne şekilde olacağını, bugün bile tahmin etmek olanaklı değil.
Bugüne kadar yapılan anketlerin ortaya koydukları tablonun 7 Haziran seçim sonuçlarından çok farklı olmayacağı yönünde. Bu anket sonuçlarına göre, tek fark, AKP’nin düşük bir ihtimal dahilinde de olsa, az bir farkla iktidar çoğunluğunu yakalama olasılığı.
Ancak, sonuç ne olursa olsun, ister AKP’nin tek başına iktidarı ve ister AKP-CHP ya da AKP-MHP koalisyonu, hiç bir olasılık, son altı ayda bozulan istikrarı kolay kolay geri getiremeyecek, aksine yeni sorunlara, daha farklı kutuplaşmalara yol açacaktır.
Çünkü hiç bir olasılık Kürtleri ve Kürt temsilini içermiyor. Her üç olasılıkda da Kürtlerin yaşadıkları illerde açık arayla birinci parti olan ve parlamentoda üçüncü parti olarak temsil edilen HDP, dolayısıyla Kürtler dışarıda tutuluyor.
Kürtlerin ya da Kürt temsiliyetinin dışarıda tutulacağı hiç bir alternatifin günümüz koşullarında, ne uygulanabilirliğı, ne de başarılı olma şansı vardır.
AKP’nin tek başına iktidar olma ihtimali, bugün yaşanan toplumsal kutuplaşmayı daha da derinleştirir.
Normal koşullarda biraraya gelmeseler bile, CHP-MHP ve HDP’in AKP karşıtlığı temelinde yapacakları muhalefetle varolan kutuplaşma tavan yapar.
HDP’in dışarıda bırakılacağı AKP’li koalisyon seçenekelerinde ise, Kürdistan’da sürmekte olan orta yoğunluklu savaşın farklı bir boyut ve formatla Türkiye geneline yansımasına yolaçabilir.
Dolayısıyla Türkiye’nin bugün yüzyüze kaldığı yönetim sorunu, ne Erdoğan’ın saray odaklı konumundan kaynaklıdır, ne de AKP’nin tekbaşına olan iktidarını kaybetmiş olmasına bağlıdır.
Bu istikrarsızlığın tek ve temel nedeni, tek kelimeyle Kürt sorunudur.
Bunu test etmek için Türkiye’nin son 40 yıllık siyasi tarihine bakmak tek başına yeterlidir.
Son kırk yıllık süre içerisinde Türkiye’nin başat sorunu haline gelen Kürt sorununu görmemezlikten gelen, ya da bu sorunu es geçen hiç bir iktidar başarılı olamadı, aksine her iktidar Türkiye’de yaşayan halklara da büyük bedeller ödeterek, siyasetten kendi sonunu kendi elleriyle haızırladı.
AKP’nin 13 yıllık iktidarı da bu tezi doğrulamaktadır.
Kürt sorununu gündemine alan, bu konuda yetersiz de olsa adım atan AKP, Türk ve Kürt halkının nezdinde bir istikrar unsuru olarak kabul görmüş ve bunun karşılığında da iktidarını sürdürebilmişti.
1 Kasım’da ortaya çıkacak tablo ne şekilde tecelli edecekse etsin, dondurucuya konulan Çözüm Süreci yeniden gündeme getirilmeden, Kürt sorununun eşitlik ve adalet temelinde çözümü için karşılıklı güvene dayalı ve samimi adımlar atılmadan, hiç bir iktidar alternatifinin başarılı olma şansı yoktur.
Bunun en kestirme yolu da, şu veya bu nedenle, Kürt temsilini meclise taşıyan HDP’in, dışlanmadan denkleme dahil edilmesinden geçer…
Seçim tahminime gelince:
AKP % 41-43
CHP % 25-27
HDP % 12-14
MHP % 11-13
Hata payına rağmen tablo bundan ibaret. Erdoğan’ın Aksaray’da kalması da, Türkiye’deki kutuplaşmanın sona erip istikrarın yeniden tesis edilmesi de, oluşacak alternatifin Kürt sorununu ele alış tarzına bağlıdır…
30.10.2015
firataras@navkurd.net