Sevgili okuyucu kardeşlerim, başlıktaki cümle için beni bağışlamanızı rica ederim. Başlıktaki cümlenin Kürdçesi daha hoş gibime geliyor, ama yazımı Türk diliyle yazacağım için, o hoş cümleyi Kürdçe ana dilimle kullanmadım. Eğer bu başlığı Kürdçe yazsaydım, eminim ki kendisine “Türk’üm” diyen, ya da Kürd olup da Kürdçe bilmeyen hiçbiri anlayamazdı. Dikkat ederseniz başlığın üçüncü sözcüğünü Kürdçe’deki aynı sözcüğü uygun görmedim ve “Uzuv” dedim. Çünkü üçüncü sözcük Türkçe ve Kürdçe’de “ayıp” diye karşılanır, ki bence bu doğru değil. Çünkü insan vücudunda bulunan bütün organların ayrı ayrı görevleri var, hiç birisi de “ayıp” sözcüğünü hak etmez. Buna rağmen halk arasında “ayıp” bilinen organın açık adını yazmadım, ama siz bilirsiniz benim neyi kastettiğimi.
Değerli kardeşlerim bilebildiğim kadarıyla dünyamızda 208 devlet var, bunların 193’ü Birleşmiş Milletler Kurumu’nun üyeleri. Ayrıca kimi araştırmacılara göre bugün dünyamızda 7000’e yakın dil var. Kanımca artık dünyamızda ne homojen bir dil var ve ne de homojen bir halk topluluğu. Yine kanımca bu kadar millet ve topluluk arasında “Türk” denen bir topluluk gerek genetik kan gurubuyla ve gerekse fiziki yapısıyla, düşünce ve hareket biçimiyle bir başka halktır. Bu halk Kafkas Çerkezlerinin 14 ayrı guruptan, Rus Çar’ından kaçıp Osmanlıya sığınan, Yunan, Makedon, Sırp, Boşnak, Pomak, Arnavut, Bulgar, Romen ve Anadolu’da yaşayan eski 47 ayrı halktan, Laz, Gürcü ve milyonlarca Kürd’ten oluşan, barbar Türk’ün zehriyle şırıngalanan, soyu-sopu birbirine karışan, buna rağmen kendilerini bütün dünya halklarından üstün gören, aşağılık duygusuyla yaşayan bir topluluk. Kısacası bu halk dünyaya bakışıyla, herkese düşman ve doymak bilmeyen yedi başlı canavar bir devdir. Kurttur, bir sürünün bütününü boğarak öldürür. Vampirdir kana aşık.
Sevgili kardeşlerim, ben bu barbar ve aşağılık duygu sahibi toplumu Aşure çorbasına da benzetemem. Çünkü Aşure 12 çeşit tahıldan yapılır, ama Türk’ün karışımı 12 değil, çok fazlası; onu yazdım. İşin ilginç yanı bu topluluk önce İslâm’a, sonra da Türklük morfiniyle Türkleşen barbar bir topluluk. Bu topluluk Merhamet, Adalet, Hak, Hukuk, Demokrasi, Evrensel İnsan Haklarının ne olduğunun bilincinde olan bir topluluk değil. Kendilerini bütün dünya halklarından üstün, atalarını da bütün dünya halklarının atası, dillerini de bütün dünya dillerinin anası bilen sersem bir topluluk. Bakın bir Bulgar devşirmesi olan Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944) bir şiirinde ne diyor:
Dünyada çok millet var
Türlü türlü devlet var
Fakat onlardan biri
Eski çağlardan beri
Birçoğuna kök olmuş
Yıldızlara gök olmuş
Hepsi ondan türemiş
Ondan kopup üremiş
Onun öz adı Türk’tür
Türk’üz Tanrı’ya şükür.
Şiir uzun ve bir yerinde de:
Kurmuş nice devletler
Nice medeniyetler.
Vay, vay, vay, ay sevsinler, nice medeniyetleri (!) İnsanlık tarihi boyunca, insanlığa hiçbir hizmeti olmayan, insanlık dünyasına bir iğne yapıp armağan etmeyen, uygarlık ve medeniyetten bahsetmesi ne kadar gerçekçi. At üstünde günahsız toplumlara saldıran, çoluk, çocuk, kadın yaşlı demeden insanları öldüren bütün varlığını talan, toprağını işgal eden bir barbar milletin uygarlık ve medeniyetten bahsetmesi, tam büyük bir aymazlık ve palavra. Yani insanlık tarihi Türk’ü böyle anlatmıyor. Keşke merhum tarih Piri Herodot yeniden bu fani dünyaya gelseydi de Türk’ü dünya insanlarına anlatsaydı. Birde Dersimli Seid Rıza, Piranlı Şeyh Said, Koçkirili Alişan Bey, Ağrılı Biro Hesikê Têli ve İhsan Nur Paşa, bir de Cibranli Xalit Bey ve Diyarbekir’de asılan 47 yoldaşlarıyla beraber.
Sevgili okuyucu kardeşlerim, yukarıda okuduğunuz bu şiirin temamı anılarımda yazılı, isteyen bulup okuyabilir. Ayrıca oğlu Aryan’a kirvesi olduğum kirvem Yılmaz Çamlıbel’in anılarında da var.
Evet, bunları size niçin yazıyorum sayın okuyucular? Elbette bir sebebi olmalı. Sebepsiz hiçbir şeyin söylenmediği, yazılmadığı kanısındayım. Ama bazı yazarlar kurgulu roman ve hikâyeler de yazarlar, ama ben o düzeyde bir yazar ve düşünür değilim. Ben somut olgulardan hareket eden, somut söylem ve işlerin bana göre nasıl olmasını söyler ve yazarım. Mesela günümüzde Kürd meselesinin hangi aşamada olduğu konusunu, PKK ve lideri Öcalan için, Güney Kürdistan için, Türkiye’deki Türk barbar hükümeti için bildiklerimi yazdım ve yazıyorum. Bu yazımın esas konusu da diğer yazılarımın bir örneği ve devamıdır. Bu yazım ise, Selanikli bir Devşirmenin kızı olan, İzmit’te doğan, geçmiş Çiller döneminde İçişler Bakanı ve 17.000 faili meçhul Kürdün asıl bilinen katili, bugün ise yine Türk Barbarlar Meclis’inde Milletvekili ve “İyi Parti” denen faşist Parti’nin Genel Başkanı olan Meral Akşener Hatun’un, 21-03-2024 günü Aydın’ın Söke İlçesindeki Ramazan iftar yemeğinde, on binlerce yıldan beri halkımız Kürd halkının başlangıçta yeni yıl bayramı, 2500 yıldan beri de Özgürlük Bayramı olarak kutladığımız Newroz Bayramı için bakın ne diyor:(O Nevruz diyor, “Newroz” demiyor) “Newroz Türk’ün bayramıdır. Yeni gün demektir. Yeni mevsim demektir. Newroz Buhara’dır, Newroz Bakü’dür, Newroz Ankara’dır, İstanbul’dur, Kırım’dır, Newroz Yunus Emre’dir, Hacı Bektaş Veli’dir, Mevlana’dır. Dolasıyla Newroz Bayramımız kutlu olsun” demiş. De gel de bu soyu-sopu beli olmayan, hiç Türk’e benzemeyen devşirme bêbava “Hadê be f…. deme. Şimdi bu devşirme bêbava sormak lazım “Newroz” sözcüğü Türk dilinde nasıl yeni gün, yeni mevsim oluyor?” Türk dilinde yeni gün, yeni gündür, başka bir anlamı yok. Mevsim sözcüğü de Türkçe değil. Bahar sözcüğü de hakeza, Türkçe değil, Kürdçe’dir. Bu sözcüğün ilk hecesi Ba, Kürdçe’ rüzgâra denir. Har ise, azgın, yani şiddet ve kudurgan anlamında. Çünkü baharın başlangıcı, rüzgâr ve yağmurla başlar ki, biz Kürdler bu mevsime “Bıhar, bahar” demişiz. Kısacası Bahar sözcüğü Türkçe değil, Kürdçe’dir. Newroz Buhara’dır, Bakü’dür gelince, bugün nasıl ki 57 İslâm ülkesi Ramazan Arap bayramını kutluyorsa, geçmiş tarih süreci içerisinde de Kürd ve Persler İmparator oldukları dönemde komşu, işgal ettikleri halklarla Newroz’u kutlamışlardır. Yoksa Newroz Türk ırkı içinden çıkan bir bayram değil. Newroz Kürd ve Fars dilinde Yeni Gün anlamındadır. Bu sözcüğün ilk hecesi New, Kürdçe’de Nû, Farsça’da yanılmıyorsan yine New’dir. İngiliz dilinde de yine New, yeni anlamındadır. Roz, Roj ise Türkçe ile hiçbir alakası yok. Roz Farsça Güneş, Kürdçe’de de Roj yine Güneş’in ve günün adıdır. Ha, bir de bu soytarı Hanım “Newroz Ankara ve İstanbul’dur, diyor ki, doğrusu insan ne diyeceğini şaşırıyor. İstanbul eski bir Bizans başkenti, asıl adı Kostantinapolis’dır. Ancak 29 Mayıs 1453’te Afgan asıllı Otman Bey’in 1300 yılında Bursa’da kurduğu devletin adı Osmanlı oldu. Neden Otman’ı Osman yaptılar bilemem. Kemal Tahir “Devlet Ana” romanında da bunun nedenini anlatmıyor. Dikkat edilirse bütün dünya bu devlete “Otoman Empair” demiş. Otman Bey’in torunu Fatih Sultan Mehmet bu kenti işgal edince, ismini İstanbul’a dönüştürmüş. Bir söylentiye göre de yani “İslâm’ı bol şehir”. Ankara’ya gelince, Ankara 1923 yılından sonra Başkent yapıldı; yapanda Selanikli, cinsi, cibilliyeti bilinmeyen bêbav Osmanlı Paşası Mustafa Kemal; ama bu bêbav öldüğü 10 Kasım 1938’e kadar hiç bir zaman ne Newroz bayramını kutladı ve ne de Newroz sözcüğünü ağzına aldı, Kürdlere de dilleri ve müzikleriyle beraber Newroz’u yasakladı. Ayrıca 620 yıllık Osmanlı’da Newroz bayramını kutlamadı. Buhara ise, 2500 yıl önce Şah Feridun oğlu Tur’u Moğol Türk kabilelerine padişahı yapar ve Turanizm onun isminden gelir, dolayısıyla Orta Asya’da belirli halklarda Kürd ve Perslerle beraber Newroz’u kutlarlar. Bakü’ye, yani Azerbaycan’a gelince, bikez Azeriler Türk değil, onlar İran’ı bir halkıdırlar. Moğollar işgal edince, 40 yıl orada barbarca hüküm sürdüler, dolasıyla oraya “Türk Ülkesi” dediler, ki bu doğru değil. Onların Newroz’u kutlamaları gayet doğal. Yine Azerilerin büyük çoğunluğu asimile edilen Kürdlerdir. Bir hayli da Moğol kökenliler var. Sovyetler dönemindeki Azerbaycan Başkanı Haydar Aliev Liceli bir Kürd’ün torunu. Bugünkü Başkanı İlham Aliev, Türk Moğol zehriyle asimile olan Kürd kökenlidir. Merhum Fransa Filozofu Victor Hugo (1802-1885) boşuna dememiş “Türk’ün geçtiği yerde ot bitmez”. Ben ise; “Türk’ün girdiği ve yerleştiği her yerde, orada insan, insan değil, canavar olur, af buyurun piçleşir” diye düşünenlerden biriyim. Bunun somut örneği, onların Anadolu’ya gelişiyle, Yunanlılara, Lazlara, Ermenilere ve biz Kürdlere, Koçkiri, Piran, Ağrı, Zilan ve Dersim’de ne yaptıklarını çok iyi biliyoruz. Zira Yunanlılar kalmadı, Lazlar eriyerek Türk oldu, yüzbinlerce Kürd ile beraber, koca faşist bir kan emici toplum çıktı ortaya.
Evet, bu toplum böylesine bir topluluktur. Vahşidir, canavardır, kan emendir, kelle kesendir, acımazsızdır, ırza tecavüz edendir, bebekleri kuzu gibi kesendir, Gerillanın kafasını kesen ve resim çeken canidir. Şehit edilen genç Gerilla kızına tecavüz eden sapık vicdansızlardır; başkasının uzvuyla gerdeğe girendir. Meral Akşener’in ilk kiminle gerdeğe girdiğini bilmem. İlginçtir Meral Hanım Arap Hacı Bektaş Veli’yi, Mevlana’yı da Türk yapmış. Yunus Emre ise onun Türk olması tartışmalıdır. Bence O da bir Pers, Acem’dir. Doğrusu bu millet çok tuhaf bir millettir. Adamlar Amerika yerlilerine bile “Türk kökenliler” dediler. Neden? Çünkü onların Orta Asya’daki Uygurlara benzedikleri için. Bunu kim söylettirdi halkına? Selanikli bêbav Mıstê Kor. Hiç unutmam okulda bize Selahaddin î Eyyubi’nin Büyük Türk Kahramanı ve Hükümdarı, Rüstem î Zal’ı da büyük Türk Pehlivanı diye tanıtıyorlardı sözüm-ona öğretmenler. Macar Atilla, Hitit kralı Şüpililuma büyük Türk Hakan’ıydılar. Ayrıca artist, aktör Erol Fileyin’in isminin Erol olmasından dolayı ona da “Türk” dediler. Hatta merhum zenci boksör Muhammed Ali’ye da Türk dediler. Merhum Zeki Müren ona “Ayol buraya gel seni kuş sütüyle beslerim” diyordu. Çünkü ona da Türk dedikleri için. Ben o zaman askerdim. Kısacası her güzel şeye, her insanı ilişkiye, her toplumsal başarıya, her güzel ahlaka, her güçlü ve ünlü kişiye sahip çıkan ve derin aşağılık duygusu taşıyan bir toplumdur Türk toplumu.
Evet, son olarak devşirme Meral Hanım’a sormak lazım; Meral Hanım sen 68 yaşında bir bayansın, bu 68 yılda kaç Newroz bayramını Kutladın? Bir başka sorum, senin ülkeni yöneten elit, hükümran kesim, senin Newroz bayramını kutlayan Kürdlerden kaç kişi öldürttü? Sen Diyarbekir’de Newroz’u kutlayan yüzbinlerce Kürd’e silah çeken ve onlarca Kürdü barbarca öldürten devletine, onun silahlı gücüne Allah rızası için bir tek cümlecik “Yapmayın, günahtır” dedin mi? Demedin, ama alkışladın, ahlaksız. Meral Hanım, senin sıfatın kadın ve bir ana olduğundan son derece utanıyorum. Çünkü analar Tanrı. Tanrı yarattığını öldürmez, öldürtmez. Çünkü yüreği sevgi ile dolu, kin ile nefreti bilmez. Lütfen sıfatına sahip çık. Sana ait olmayan şeye sahip çıkma. Eşinden gayrı, başkasının uzvuyla sevincini giderme. Literatürde bunun adı………dur. O adı da sen söyle olur mu Meral Hanım? Lütfen Newroz’umuza da sahip çıkma, Newroz, Newroz’dur, Nevroz değil. Senin dilinle hiç alakası yok, alçak.
Not:
Yazıda Türklüğe ait sözlerim Türk ırkçı ve faşist kişiler içindir. Gerçek hümanist, insan sever, Sosyalist, halkların kendi kaderini, kendilerinin tayin etmesini isteyen Türk kişiler için değil. Örneğin merhum Çetin Altan’ın iki oğlu Ahmet ile Mehmet ve benzerleri. Birde İsmail Beşikçi Hoca. Bunlarında kesinlikle köken olarak Türk olduklarına inanmam. Özellikle Beşikçi Hoca ve Çetin Hocamın iki oğlu Ahmet ve Mehmet. Bunlara önerim genetik bir test yapmaları. Dilerim bu önerime kızmazlar. Kendilerine saygılar, sevgiler.