Sevgili okuyucu Kürd kardeşlerim uzun bir zamandan düne kadar, yani 27-8-2023 gününe dek, koca dünyayı küçük bir kutudan seyrettiğimiz internetin YOUTUBE’ bölümüne hiç girmiyordum, ki bence bu benim büyük eksiğim. Kanımca internetin bize sunduğu bu bölümü de sık sık takip etmek gerekli, ki ben bu gerekliliği biraz ihmal etmişim, bağışlayın.
Sevgili kardeşlerim iki gün önce, akşam saat 19’da kompüterimi açtığımda ilk önce YOUTUBE bir link yaptığımda, Ankara Türk Meclisindeki sert Kürdçe, Türkçe tartışması çıktı karşıma. Sandalyede oturup, seyredip dinlerken inanın hem çok üzüldüm ve hem de çok utandım. Üzüldüm, çünkü benim Kürd ismimi taşıyan birçok Kürdün, sözüm ona 56 bin Türk lirası maaş için o meclise gidip, kutsal Kürdlük davasını o kirli, hiçbir kıymeti ve onur duyulacak bir değeri olmayan paranın hatırı için hem rezil î rüsva ve hem de orada komik bir duruma düşmeleri, içimi incitti ve beni utandırdı.
Sevgili okuyucu kardeşlerim, meclis toplantısına başkanlık eden beyaz papyonlu adamın kim olduğunu bilmiyorum. Ancak Meclis Başkanı konuşma sırasını verdiği kişiye bağırarak “Lütfen meclisteki Sayın Milletvekillerinin anladığı dille konuş” demesi, ama konuşan kişinin inadına Kürdçe konuşması ve Kürdçesinin de o denli güzel ve anlaşılır olmaması sinirimi bayağı bozdu; ki konuşan da Amed, yani Diyarbekir Milletvekili Sayın İmam TAŞÇİER’di. İmam TAŞÇİER, orada konuşurken, herhalde kendini Diyarbekir’deki bir camide Kürdlere İslâm’ı anlatır hissediyordu. Oysa orası Kürd halkının imha evi ve kasaphanesiydi. O binada yüzbinlerce Kürdün öldürme ve imha emri çıkmış ve gereği de hunharca yerine getirilmişti. Ama bizim İmam coşa gelmiş, konuşmak istiyor, başkan ise onu susturdu ve o sessizce yerine dönüp otururken, bu kez de Sayın Meral DANIŞ BEŞTAŞ ile Başkan ve MHP devşirme Sakarya Milletvekili faşist Muhammed Levent Bülbül arasında sert tartışma başladı. Doğrusu hakkını yememek lazım, Meral Bacı müthiş bir Türkçe ile Başkana, o faşist kişiye ve meclisteki tüm milletvekillerine bağırarak konuşmaya başladı. Tabii ne konuştuğunu çok iyi bilen bir hukukçu ve canık bir Hanımefendi idi. Dilerim Kürdçesi de Türkçesi kadar güzel ve düzgündür. İnanın onun o sert tavrı, her Türkü utandıracak kadar güzel Türkçe konuşması, beni son derece sevindirdi. Yani her düşman dilini iyi bilen, konuşan, o dil ile düşmanın yüzüne, yüzüne kusan kişileri severim. Dilerim Meral Bacının tüm Kürd kardeşlerini derin Kürdlük duygusuyla seven bir Bacı olması. Onu bir kız kardeşim gibi sevdim. Tu her bijî Meral Can.
Evet, şimdi de Sayın İmam TAŞÇİER Bey’e sorayım, “Sayın İmam Efendi, senin ve senin gibi onlarca Kürdün ne işi var o düşman mezbahanesinde? (Bu sorum Meral Hanım için de geçerli) Neden şeref ve Kürdlük onurunuzu, halkınızın meşru ve kutsal davasını 56 bin Türk lirası maaşa satıyorsunuz? Siz o mezbahaneye giderken, kendi halkınızın faşist, zalim, kan emici bêbav Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim ve ilkelerinin üzerine yemin etmediniz mi? Ettiniz değil mi? O halde orada sırf Show, yani gösteriş olsun diye Kürdçe konuşuyor, kendini Kürd davasını savunan bir kahraman hissediyorsun değil mi? Çok yazık ve çok da ayıp İmo Can; kendinizi rezil, yurtsever halkınızı da utandırıyorsunuz; lütfen bırakın bu maskaralığı, sahtekârlığı ve bizi de utandırmayın. Unutma sen orada kendi halkının kutsal davasını Kürdçe olarak savunamazsın. Savunmak istiyorsan, o meclisin resmi diliyle savunmalısın, ki herkes senin ne dediğini ne istediğini bilsin, anlasın. Çünkü sen o dil ile yemin etmiş, namus ve şerefinle o zalim devlete söz vermişsin. Unutma, bundan yıllar öncesi Sıti Leyla ZANA iki kelimelik Kürdçe yemin için on yıl faşist zalimlerinin zindanında yattı, birkaç yoldaşıyla birlikte. Siz eğer kutsal Kürd davasını savunuyorsanız, lütfen yöntem ve siyasetinizi değiştirin. Önce dünyayı ve dünyayı yönetin büyük güçleri tanıyın bu bir. İkincisi, kendi halkınızın Sosyalist, Komünist, Ateist, Demokrat, Dindar-Muhafazakâr ve Liberalleriyle dost ve kardeş olun, bunlarla gücünüzü birleştirin, bu mazlum halk için ne istiyorsanız birlikte tespit edin, karar verin ve dünyayı değiştiren güçlere isteklerinizi sunun, ki arzuladığınız sonuca varasınız. Üç: Öcalan’ın ütopik, uyduruk hayâllerinden, yani onun Demokratik Cumhuriyet, Ortadoğu Konfederalizmi, Ekolojik Toplum Modelinin safsatasından uzak durun. Çünkü günümüz dünyasında böylesine rejimler hiçbir ülkede yok. Hayâl ile peynir gemisi yürümez, eriyip suyun köpüğüne karışır. Ayrıca İslâm ümmet anlayışından da uzak durmalısınız. Dinin birliği toplumları birleştirmez. Örneğin 22 Arap İslâm ülkeleri, aynı soydan ve aynı dili konuştukları halde birlik değiller. Ayrıca dünyadaki bütün insanlar dört renkten oldukları gibi, her toplumun dili, kültürü, örf ve adetleri, tarih ve müzikleri bile ayrı ayrıdır. Biz hâlâ kendi aramızda bile olması gereken bir birlik sağlayamazken, Ortadoğu halklarıyla bir Konfederasyon içinde yaşamamız mümkün değil ve bir İslâm ülkesine de demokrasi gelmez. İslâm demokrasiyle çelişmekte olan bir dindir. Yine ayrıca üç ayrı dil, kültür, tarih örf-adet, hatta giyim bile farklı. Yani Türk, Kürd, Arap ve Fars halkı bir Konfederasyon sistemi altında kardeşçe yaşayamaz. Bu halklar, diğer bütün dünya halklarıyla ancak ve ancak dost olurlar. Bu da sadece temenni anlamında. Keşke olabilseler. Bir de lütfen şu çarpık, faşist Kemalist soldan uzak durun. Kürd solcu, dindar kardeşlerinizle kardeş olun, faşist Kemalist solcularla değil. Bir diğer ricamız şu Türkiyelileşmek sloganıyla halkımızın kafasını karıştırmayın ve her şeyden önce “Kürdistanlılaşmaya çalışın” diyoruz. Çünkü ülkeniz Kürdistan; atalarınızın yurdudur orası.
Hiç unutmam, 1958 yılında (İstanbul) patronum olan ressam, dekoratör Harun İdil Bey’e “Harun ağabey, keşke dünyada hudutlar ve pasaport olmasaydı, herkes korkmadan istediği yere gidebilseydi” dediğimde bana “Ulan bu filozofça bir istek, olmaz oğlum böyle şeyler” demiş ve gülmüştü. Yani bu benim hayâlimdi o yıllarda. Ama şimdi hiç böyle bir şeyi dahi aklıma getirmiyorum. Çünkü İnsan î Kâmil oldum, doksana merdiven dayamış, son basamaktayım ve yanlış olan dua ya da “Âmin” diyemem. Dört: Oylarını alıp Milletvekili olduğunuz Kürd halkını birbirine karşı tepki temelinde örgütlemeyin, birbirine düşman etmeyin. Oylarını aldığınız ve sizi omuzlayan PKK’lı Kürd kardeşlerinize, özellikle de emir ve direktiflerini aldığınız Kandil’deki Serok ve kurmaylarınıza ricada bulunun ve onlara “Lütfen Kandil ve Güney Özgür parçadan çekilin, peşmerge kardeşlerinize silah çekmeyin, o Özgür parçaya zarar vermeyin, orasını gözünüzün nuru gibi koruyun. Çünkü orası dört parça Kürdistan’ın umududur, o umudu karartmayın. Barzani ailesinin ve tüm Kürdistanlı güçlerinin yanlışlarını gördüğünüzde kardeşçe eleştirin. Özellikle Barzani ailesini düşman görüp, o özgür parçaya “Barzanistan demekten ve kardeş kanını akıtılmasından elinizi çekin; sizin çalışma alanınız o özgür parça değil. Eğer ille de Türk devletiyle savaşmak istiyorsanız, Ağrı’ya, Cudi’ye, Sipan’a, Nemut ve Munzur’a çekilin” deyin. Beş: Eğer gerçekten ve yürekten Kürd, Kürdistanlıysanız çıkın o meclisten. Orada, yani Kuzey parçada mümkün görmüyorsanız, birlikte herhangi demokratik bir Avrupa ülkesinde “Yurtdışı Kürd Parlamento Meclisi” adı altında çalışmalarınızı sürdürün ve haklı davanızı dünyaya duyurun, ki Özgür Kürdistan’a kavuşasınız. Altı: PKK’nın tüm yanlış politikalarına karşı çıkın. Silah ile kutsal davanızı kazanamazsınız, günümüz dünyası bunu kabul etmez deyin. Öcalan’ın Özgür olmasını isterken, onu dört parça Kürdistan’ın büyük lideri değil, bir Kürd partisinin başkanı olduğunu her koşulda söyleyin. Son verirken, “Lütfen alacağınız maaş için Kürdlük onurunuzu satmayın ve sırf gösteriş olsun diye de bir daha böylesine komik bir duruma düşmeyin” diyorum. Böylesine bir dilekle.