Sevgili Kürd okuyucu kardeşlerim, bu yazının Türkçe başlığının karşılığı ana dilimiz Kürdçe’de şöyledir: “Sî û Sê Kilamên Hirçê”. Aslında gerçeği söylemek gerekirse, Kürdlük duygum ve gönlüm hep bana: “Ana dilinle Kürdçe yaz” diyor, ama yüzde yüz biliyorum ki Kuzey Kürdistan’daki halkımızın yüzde beşi bile Kürdçe ana dilimizi okuyup yazamaz. Keşke Kuzeydeki her Kürd kardeşimin bu konuda, ana dilimiz konusundaki isteği ve ulusal ruhu, ana diline karşı sonsuz sevgisi olsaydı da, biz de hep o şirin ve zengin ana dilimizle okuyup yazsaydık. Yani dert, keder, elem, acı ve tatlı bütün düşüncelerimizi, hayal ettiğimiz bütün umutlarımızı birbirimize anne ve babamızın diliyle anlatsaydık. Ama ne yazık ki bana göre biz Kuzey Kürdistan’daki Kürdlerin hem ana, baba diline karşı ve hem de mensup olduğumuz halkın ve onun binyıllardan beri üstünde yaşadığımız cennet coğrafyamıza karşı o kutsal ruhu bizde o denli gelişmemiş ve zayıf kalmıştır. Ama buna karşın soyut bir kavram olan dîn’e, görülmeyen, bilinmeyen, biz insanların hayâlı olarak yarattığımız Tanrı’ya, aynı fiziki yapıya sahip olduğumuz 1390 yıl önce ölen çöl Arabı Muhammed’e, aynı asırda ölen Ali’ye, şimdiki Şeyh, Seyid ve seroklarımıza karşı sevgi, saygı ve onlar için ölümü göze alma, kendimizi yakmamız, onlar için birbirimizi öldürmemiz, birbirimize düşman olmamız. Bence bu canavarca bir davranış, insani değil. Sahiden biz insanlar neden böyleyiz?
Sevgili okuyucu kardeşlerim bunları size neden, niçin yazıyorum? Elbet bir sebebi olmalı. Sebep yukardaki başlıkta gizli. Yani Ayı’nın 33 Türküsünde. Bu türküleri de kimileri “Armudun üstüne, kimileri de elmanın üstüne bestelenmiş” der. Benim ve bazı arkadaşların durumu da aynen Ayı’nın bu durumu gibi. “Ayı hep armut ve elma için türkü söyler” dedikleri gibi, bizim de çoğu kılam ve stranlarımız PKK ve onun Kürd kardeşine karşı yanlış ve düşmanca tavrı, Serok ve ideolojilerinin üzerinedir. Çünkü ortada en çok o görülüyor; biz de onun her harekât ve duruşunu görüyor, ona göre düşüncelerimizi yazıya döküp okuyuculara sunuyoruz. Ola ki bizim bu tavır ve davranışımız bazılarına hoş gitmeyebilir. Olsun. Şahsen ben gördüğüm ve bildiğimi, herkesin de gözüyle gördüğü bir varlığı, bir olgunun gerçekliğini ve o varlığın bir yanlışlık içinde olduğunu söylüyor ve eleştiriyorum. Yani ben kör değilim, hep görülen köyü işaret ediyor, gösteriyor, görülmeyen köy ve yolu değil. Yani yılardır ben gibi yüzlerce, binlerce Kürd insanı, Kürd yurtseveri PKK’nın doğru yolda olmadığını, yanlış yolda ve yanlış bir eylem içinde olduğunu söylüyor, ama PKK ne bu sesimizi duyuyor ve ne de bizi anlamaya çalışıyor. Hep bize “Hain, işbirlikçi, ajan, her şeyi ancak ben bilirim” diyor. Bu akılla binlerce Kürdü de yok etti, öldürdü. Halkımız arasında kan davasını, düşmanlığı körükledi. Her kim ki onun yanlışlarını söyledi, kardeşçe uyarmaya çalıştı, onun gibi düşünmedi; o, ona düşmanca cevap verdi, geçmişte yapılan tarihsel yanlışlardan ders almak istemedi ve istemiyor. Özellikle de taban, daha doğrusu sempatizan, Başkan Öcalan’ı bir dahi, bir Filozof, dünya lideri, hatta Tanrı yaptı ve yüzden fazla genç onun için kendini yaktı. Diyorum ya “Kürdün sevgi duygusu normal değil, anormal”. Kürd bir Kays’tır, Leyla için çöle düşüp ölendir, Kerem’dir, Aslı için 32 dişini çekendir, bir rivayete göre de yanandır. İşte PKK’de de binler, yüzbinler böyledir. PKK kardeşe düşman, düşman ile dosttur. Örneğin yarı tanrılarının 15 yıllık faşist, diktatör Hafız Esad ile dostluğu, Barzani, Burkay ve benzerleriyle düşmanlığı. O şimdi İmralı’da, ama mürit ve kalemşorları dışarda onun görevini yapıyorlar. Özellikle de bu ara tüm mürit ve kalemşorları Barzani ailesinin mal varlıklarını, milyon, milyar servetlerinin olduğunu, bilmem Amerika Florida’da 70 milyon gayrimenkulleri, Güney Kürdistan’ın “Güney’de ve diğer üç parçada yaşayan tüm Kürdlerin Kürdistan’ı değil, Barzanilerin Kürdistan’ı” olduğunu bağırarak ve medya yoluyla yazıp çizmekteler. Hele Mesrur ve Nêçirvan Barzani’nın Gürcü Reco ile o olumsuz görüntüleri, yapacakları propagandanın zehirden sosu ve onlara haşa-haşa “Caş” demeleri kabul edilemez. Çok büyük bir terbiyesizlik. Elbet devşirme Reco’nun o alçaklığı ve onların da sessizliği dostça, kardeşçe eleştirilmeli, hoş karşılanmamalı. Eleştiri herkesin hakkı olmalı, ancak küfür ve hakaret içerikli eleştiriye “Eleştiri” denilmez. Eleştiri teze karşı dostça tezin adıdır. Eleştiri yapıcı olmalı, yıkıcı değil. “Değil” diyorum, ama ne yazık ki PKK’lılar yapıcı eleştiri yapmıyor, Reco’nun o küstahlığı, alçakça davranış ve duruşu bir devlet adamına yakışmayan tarzı için Nêçirvan ve Mesrur’a küfür ediyor, haşa “Caş” diyorlar. Bunu diyen terbiyesizler gözleriyle Ala renginin İngiltere, Amerika, Fransa ve diğer birçok dünya ülkelerinin bayrağıyla yan yana görmemeleri insanı şaşırtıyor.
Sevgili okuyucu kardeşlerim, inanın bu tür şeyleri yazarken utanıyor ve çok üzülüyorum. Sahiden, biz neden böyleyiz? Niye birbirimize düşmanız? Hem de dört barbar düşmanımız var iken, bizim birbirimize düşmanlığımız ve birbirimize küfür etmemiz beni son derece şaşırttığı gibi, çok da üzüyor. Yukarıda “Eleştirinin herkes için bir hak” olduğunu söyledim. Eleştiri olmazsa insan ne gelişir ve ne de bilgi sahibi olur. Bilim ve bilginin değişmez kuralı da eleştiridir. Kanımca insan her somut olgu ve varlığa karşı düşüncesini söylemeli, olgu ve olayları yanlış görüyorsa kendi bilgi ve düşünce tarzıyla o olgu ve olayı eleştirmeli, ki hakikat ortaya çıksın. Hakikatler de mutlak değiller. Bugünün bir doğrusu, yarının yanlışı olabilir, ki bu da insanın gelişmesine bağlı bir olay.
Evet, iki aya yakındır Rusya ile Ukrayna arasında yoğun bir savaş var. İki tarafta ölenler, hep fakir, fukaranın çocukları. ABD ve Avrupa NATO ülkeleri günlerdir Ukrayna’ya durmadan silah veriyor ve savaşın devam etmesini istiyorlar. Dilerim Putin’i çıldırtıp bir nükleer savaşa sebep olmazlar. Eğer öyle bir savaş başlarsa, insanlık dünyası yok olur. Görüyorsunuz biz birbirimizi öldürebilmek için ne yapmış ve neler yapıyoruz. Atom, Hidrojen ve zehirli her türlü öldürücü silah.
Gelelim barbar ve faşist Türk devleti ile PKK meselesine. Rusya ile Ukrayna kendi aralarında savaşırken, faşist Türk devleti de yine PKK ile yoğun bir savaşa başladı. Günlerdir bu savaş Güney Kürdistan toprakları üzerinde devam ediyor. Edinilen gerçek bilgilere göre faşist Türk ordusu 40 kilometre kadar Güney Özgür Kürdistan’ın toprağına girmiş, 500 köy boşaltılmış, iki tarafta yüzlerce genç insan şehit olmuş. Bakın 25 Nisan, 2022 Pazartesi günü bu olay için PKK kalemşorlarından Bayan Elif Kaya, Yeni Özgür Politika’da ne yazıyor. Elif Kaya Hanım’ın makale başlığı aynen şöyle: “Cahşa, Cahş” demeli ve devamında hakaret içerikli uzun bir yazı yazmış, haşa bu “Cahş” kelimesini de Mesrur, Nêçirvan ve Mesud Barzani için kullanıyor ve şunu diyor: “KDP Güney Kürdistan halkını temsil edemez; kendi evine işgalciyi davet eden hiçbir güç meşru değildir, halkı temsil yetkisine sahip değildir. Kürdistan kahramanlıklar ve destanlar diyarıdır” diyor ve durmadan KDP ve Barzanilere hakaret içerikli yazı yazıyor. Şimdi soralım bu Hanım’a. Siti Elif Hanım, kahramanlık, kendi dışından, onun gibi düşünmeyenlerin hepsini öldürüp ortadan kaldırmak ise; kahramanlık 37 yıllık kirli bir savaş sonucu kendi ülkesinin koca coğrafyasını zalim düşmanının silah gücüyle tahrip etmek ise; yine kendi ülkesinin beş bine yakın köyünü viraneye çevirmek ise; 10 milyona yakın kendi halkının göçüne sebep olmuş, onları düşman metropollerinde asimilasyon çarkının önüne atmak ise; kahramanlık yüz bine yakın gencin ölümüne sebep olmak ise; (hem de bir hiç uğruna) kahramanlık Efrin, Gırê Sıpi, Serê Kani ve diğer birçok Kürd yerleşim yerlerini düşmana teslim etmek ise; kahramanlık zaman zaman zalim Türk Devleti’nin bir askeri karakolunu basıp, sonra gerisin geriye kaçıp Güney Özgür Parçasına sığınmak ve arkasından gelen zalim barbar Türk ordusunun işgalin sunmak ise; kahramanlık KDP ve benzer Kürd parti başkan ve üyelerini düşman gösterip onların ölüm fermanlarını çıkarmak, onlara “Caş, hain, ajan” demek ise; kahramanlık bu kadar tahrip, zarar, üzüntü, acı, dert, keder ve elem sonucu Kürdistan’ın bir karış toprağını dahi özgürleştirmemek ise; ben bin kere lanet olsun öyle kahramanlığa diyorum. Çünkü kahramanlık böyle olmaz ve değildir.
Evet, sevgili okuyucu Kürd kardeşlerim, bakın yazar Kürd Elif Hanım, hakaret içerikli yazısının son paragrafında ne diyor: “Ülkemizi ve halkımızı savunan direnişçiler onurumuzken “Cahşa, Cahş” (O caş sözcüğünü böyle kullanıyor) demeliyiz. Hiçbir şey yapılmazsa bile Londra’da Mesrur Barzani’nin yüzüne tüküren yurtsever halkımız gibi ihanetin suratına tükürmeliyiz”.
Ahhh Elif Hanım ahhh. Keşke yüzüne tükürecek kişi ve kişileri tanısaydın. Barzaniler “Biz Türk’üz, aslımız, anamız Türk, Türk’e hizmete hazırız, Bağımsız Kürdistan istemini çöp sepetine atık, öyle bir devlet istemiyoruz, Genel Kurmay Başkanını ve devleti uyarıyoruz, bizim bu topraklarımızın üstünde ikinci bir İsrail’i kurmak isteyenler var” demediler. Herhalde bunun için haşa Caş ve hainler. Yezdanê Gewre, Heq û Taala nepejirîne, hiş bide vê bomikê û bomikan.
İki dörtlük
Elif, Elif, Elif, Elif Sıfatın kadın, anasın
Allah etsin seni sefil Neden bu denli fenasın?
“Barzaniler caşdır” deme Dilerim ben Xızır’ımdan
Lütfen biraz haddini bil Kör olasın, felç olasın. Bi a Xwedê.
Not: Sevgili okuyucu kardeşlerim, içimden kopup gelen bu iki dörtlükten sonra sizden beni af etmenizi dilerim. Çünkü kısa yazmayı bir türlü beceremiyorum. Yine iki buçuk sayfalık Türkçe yazı yazdım. Neden Türkçe yazdığımı da söyledim. Şimdi de müsaadenizle size son yazdığım iki Kürdçe şiirimi yazayım. Yani Kürdlük duygularımdan kopup gelen mısralar.
Dorbera me Çeper e
Dorbera me çepere
Çeperên sinc û sitirîn
Li hewa şerfiroqên zaliman
Li ser gelê me da bombe dibarin
Hewar dibêjim hewar
Bûye gurê devbixwîn
Dijminê hov û barbar
Cîhan bûye çavkor
Kesek nabihîse dengê min
Û li cîhanê jî mirovên heşt mîlyar
Şerm dikim bi navê evqas mirov
Nabînin Ereb, Faris
Tirkên xwîxwar û hov
Bûne yarê mêrkuj û zaliman
London
Parîs
Berlîn
Pekîng
Washîngton û Moskov
Hezar mixabin rastî ev e
Di nav agir da dişewite tevahîya cîhan
Ji me Kurdan ra jehr bûye jîn û jîyan
Pênce mîlyon kes in
Di Rojhilata Navîn da
Bê dewlet
Dîl in
Bindest in
Lê di nav xwe da ne bira ne
Wekî du kesên bîyan
Balam nav Kurd in
Mirov in
Digerin li ser pêyan.
4-4-2022.
Birano
Birano bikenin
Di dilê xwe da derxînin xemê
Guh nedên deng û rêzanên Anqarê
Tahran
Baxdat û Şamê
Ew zalim in
Barbar in
Nayên ramê
Hêzên xwe bikin yek
Wekî camêran
Û bêtirs
Derkevin meydanê
Şer bikin wekî meran
Bimirin wekı şeran
Rizgarkin welatê xwe
Ew e dayîka we
Li vê cîhanê
Şabin
Bigirin govendê
Şên bikin dîlanê.
15-4-2022.