Sevgili okuyucu Kürd kardeşlerim, uzun bir zaman önce, “Bizdeki Aptallar” başlıklı bir yazı yazmış, özellikle Apocu kesimden büyük tepki almıştım. Onlardan hukuk okumuş, -barbar Türk hukukunu- biri e-mail adresime kısa bir mesajla bana, “Alçak, Kavat, Pezevenk” bir diğeri, “Rıza Çolpan seni lahmacuna kıyma yapar, köpek babana yediririm” demişti. O günden bugüne, hâlâ beni lahmacuna kıyma yapan katil, mürit serseme rastlamadım. Belki de çok uzağında olduğum için. Okumuş aptala da gereken cevabı bir yazı ve birkaç dörtlükle vermiştim.
Sevgili okuyucular bu yazımın başlığını da yukarıda okuduğunuz gibi “Utanıyorum” başlığıyla yazmaya başladım. Çünkü bu konu çoktandır hep kafamı kurcalıyor, beni yazmaya zorluyordu; işte yazıyorum.
Peki neden ve kimlerden utanıyorum bu yaştan sonra? Yaş 84. Utanmanın yaşı olmaz değil mi sevgili kardeşlerim?
Evet, cevabı belki bu yazımı okuyan birçok Kürd’ü sinirlendirebilir, ama umurumda değil. Zaten her zaman gerçekler birçok ahmak ve aptal kişileri sinirlendiriyor. Olsun. Boşuna dememişler “Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar”. Ama ben köyde yaşamıyor, genelde doğrunun, adalet ve demokrasinin, fikir özgürlüğünün hudutsuz olduğu bir kıtada yaşıyorum. Burada istisnaların dışında, herkes doğruyu söyleyeni baş tacı yapar, ona saygı duyar.
Evet tasavvur edemediğiniz kadar biz Kürdlerin aptallaştırılmışlığımızdan, sersemleştirilmişliğimizden, bağnaz müritleştirilmişliğimizden, birbirlerine karşı düşmanlaştırılmışlığımızdan, dostun kim, düşmanın kim olduğunu bir türlü anlayamadığımızdan, doğruyu yalandan ayıramadığımızdan, hep yalana, uyduruk haber ve hikâyelere hemen inandığımızdan, utanıyorum,
utanıyorum, utanıyorum.
Utanıyorum yüzbinlerce atalarımızı, barbarca oluşturduğu çöl Arap ordular vasıtasıyla kılıçtan geçirerek İslamlaştıran kişiye tapıp her yıl onun doğum gününü -oysa doğum günü bilinmez, ama uydurulmuş- kutlayanlardan, İslam olmayan soydaşlarını düşman ve Kafir görüp “Bunların katli vaciptir” diyen Kürdlerden.
Utanıyorum, sadece bir günde -Sıfın savaşında- dünya insanlarının çoğunun inandıkları Tanrı kullarından 523’ünün kellesini Zülfikar adlı kılıcı ile uçurtan insan kasabı Ali’yi Tanrı bilen ve onun adına yemin edip beddua edenlerden, uyduruk onun iki oğlu ve diğer dokuz torununun
portresini evinin duvarına asan budala ve bilinçsiz “Alevi” ya da “Kızılbaş” denen Kürdlerden. -12 İmam fotoğrafını Şeytan bir Farsi ressam yapmış geçen yüzyılın içinde. Yani uyduruk ve ticaret için, bomıklarda inanmış, para ile alıp evin oturma odasının duvarına asmışlar. Uyduruk o resimlerden şefaat bekleyenlerden de ayrıca utanıyorum. Ha, Alevi olmayan Hacı Bektaş Veli’nin resmini de unutmayayım-
Utanıyorum, yüzyıldan beri parçalanmış kutsal vatanımız, on bin yıllık Kürdistan anamızın kurtuluşu ve özgürlüğü için, güç birliği yaparak, kardeşçe zalim ve barbar düşmanlara karşı birlikte savaşamadığımızdan.
Utanıyorum, bir Kürd liderinin, bir diğer Kürd liderini kendine düşman ve rakip görüp, bizzat ona karşı düşmanca davranıp, haşa huzurdan ona “Orospu çocuğu” demesinden.
Utanıyorum, tarihte ilk hayvanları evcilleştiren, toprağa arpa, buğday, mercimek ve benzeri tahıl ürünlerini eken, köy, kasaba şehir kuran, su bentleri yapıp, ekinlerini sulayan, bir ırkın, bir ecdadın bugünkü torunlarının köle, kul hallerinden.
Utanıyorum, dünya tarihi içinde ilk zulme ve egemen güce karşı baş kaldıran Demirci Kawa’nın bugünkü torunlarının davranışlarından, birbirlerine karşı düşmanlıklarından.
Utanıyorum, çağdaş, modern, küresel ve globalleşmiş bir dünyanın altı kıtasının bir kutu içine girdiğini ve bu kutuyu herkes gibi kendi cebinde taşıyan Kürdün dünyanın gözleri önünde, okumuş, okumamış, çobanından tut profesörüne kadar, on binlerce kişi, konvoy halinde, düşmanın eline gizli bir senaryo sonucu ile esir düşen kişinin doğduğu evin kerpiç, tezek kokan duvarını öpüp ve o evin toprağını teberik diye alıp ağzına atıp yiyen, muska yaparak boynuna takan, bu iğrenç davranışla bizi medeni dünyanın gözleri önünde ilkel bir topluluk olarak gösteren sersemleştirilmiş bir mürit topluluğundan utanıyorum,
utanıyorum, utanıyorum.
Utanıyorum, on beş yıl zalim bir düşmanın emrinde olup Kral hayatı yaşayan, hiç bir Kürdistan dağına, tepesine, köyüne ayak basmayan, bir tabanca, ya da bir av tüfeğini dahi eline alıp düşmana bir mermi bile sıkmayan kişiyi kurtarıcı Tanrı bilen kişilerden ve onun için kendini yakan şartlanmış genç delikanlı ve ergen kızlardan.
Utanıyorum, sözüm ona okumuş, milletvekilli olmuş bir bayanın, hayalı yaratılan, fakat gerçekliğine inanan milyarların Tanrı’sının bile bilemediği ve göremediği İmralı adasındaki Abdullah Öcalan’ın tecritte olup olmadığı için ölüm orucuna girdiğini ve onu takip eden, aynı
sıfatı taşıyan HDP parlamenterlerinden.
Utanıyorum, yine aynı inançla zalim Türk’ün zindan hapishanelerinde kendilerini Öcalan’ın üzerindeki olmayan tecridi için asan ve kendini öldüren gençlerin o akıl ve davranışlarından.
Utanıyorum, 150 güne yakın bir zamandan beri olmayan tecrit için ölüm orucuna girmiş, hâlâ ölmemiş ve gençlerin yaşamından bahseden, onların yaşamaları için öneride bulunan kişinin aklından, komik ve gülünç söyleminden utanıyorum.
Utanıyorum, Öcalan’ı kurtarıcı Tanrı bilen milyonlardan birinin “Neden bizim Serok kendi üzerindeki tecrit için üç günlük açlık grevine girmiyor” demediğinden.
Utanıyorum bu milyonların, bir korkak ve neye hizmet ettiği kesin belli olmayan kişiyi bu denli sevip putlaştırdıklarından. Onun için viraneye dönmüş 4000 köy, tahrip olan bir coğrafya, 6 milyon insanın yerinden, yurdundan uzaklaşarak, Türk’ün asimilasyon çarkının önünde can çekişine sebep olan kişinin bu denli şuursuzca sevilmesine.
Utanıyorum, böylesine eleştiri yapan ben gibi kişilerin, kendilerini dev aynasında kahraman gören ve herkesten daha demokrat olduklarını her yerde söyleyen, fakat onları ve seroklarını insanca, yurtsever duygularla eleştiren kişilere karşı faşistçe davranış ve saldırganlıklarından.
Utanıyorum, bilinçsiz ve heyecanlı delikanlı gençlerimize, bir talimatla birçok kasaba ve kentimizde -düşmanın kent ve kasabalarında değil- hendek kazdırtan, -kazma kürek ile değil, belediye kepçeleriyle- o hendekleri o gençlere mezar eden zalim TC’yi yöneten sivil kadrolarına, faşist ordudaki asker, subay ve generallerine, “Biz düşman Türk’ün bu denli vahşi ve barbar olduğunu bilmiyorduk” diyen Kandil dağındaki sözüm ona Seroklardan.
Utanıyorum on şehir ve kasabamızı yerle bir eden, on binden fazla insanımızı barbarca öldürten Recep Tayyip Erdoğan ve onun partisine oy veren ve yüzyıllardan beri kendi halkının cellatlarına tapan, onları birer kahraman, kurtarıcı ve Tanrı mertebesinde gören Kürdlerden.
Utanıyorum, yine yüzyıllardan beri biz Kürdleri bir kuzu gibi kesen, öldüren barbar Türk’ü, Arap’ı, Fars’ı İslam î kardeş gören sersem ve yobaz Kürd’ün Şeyh’inden, Molla’sından, Cami Hoca’sından, Hacısından, kendini Ehlî Beyt ailesinden -ki o aileden hiçbirinin Alevi olmadığı, aksine o inanca düşman bir aile olduğu halde- sayan, yine kendilerine “Biz Seid î Saadet, Evladî Resûl, Rehper, Pir ve Mürşit’iz” diyen düşman yanlısı İzzettin Doğan gibi haramzade Alevi Kürdlerden. İlginçtir ne kadar Sünni Şeyh ve Seid varsa, bunlarda kendi atalarını götürüp Ehlî Beyt ailesine bağlıyorlar, ki bunlardan da utanıyorum.
Utanıyorum, düşman dilini kendi ana baba dilinden daha çok seven ve hayatın her alanında düşman dili ile konuşan her Kürd’den utanıyorum.
Utanıyorum, yüzyıldan beri bize yapılan her türlü barbar zulmü görmeyen, faşist Türk’ün yasakladığı dilimiz, kültürümüz, örf ve bugüne uygun adetlerimiz için her evi bir okul yapmadığımızdan utanıyor ve bunun için derin üzüntü duyuyorum.
Utanıyorum, binlerce Kürd küçük yaştaki torunlarının kendi dede ve nenesine “Heval” demesinden ve onlara bu eğitimi verenlerden.
Utanıyorum, Kılıçdaroğlu ve onun gibi Dersimlilerle aynı yörenin bir bireyi olduğumdan.
Utanıyorum, zaman zaman da ağlayarak, Kürdün düştüğü bu halet î ruhiye ye, müritleştirilmişliğine hayrete düşerek, -okuyucu bağışlasın- “Keşke Kürd olmasaydım” diyorum. İnsanlar bomık olur ama bu kadarı da fazla. Dilerim ölmeden önce bu utanma duygumu, sevince dönüştürecek Kawa gibi bir kurtarıcı çıkar, tutsak anamız Kürdistan’ı
özgürleştirir, beni ve ben gibi düşünen tüm Kürdleri bu utanç duygudan
uzaklaştırır. Ondan sonra ölürsem, gözüm açık olarak ölmeyeceğim. Bi a Xwedê.
Böylesine bir dilekle.
Silav û rêz.
Bimînin di xweşîyê da.