Değerli okuyucu kardeşlerim, ülkemiz Kürdistan’da uzun yıllardan beri halkımızın kırmızı kanı o kutsal toprağı kızıllaştırmıştır. Yani yirminci yüzyılın başından bugüne kadar o kutsal ve tarihi toprak, çoluk, çocuk, genç, ihtiyar, gelin ve kızlarımızın kanıyla nar rengine dönüşmüş, ne yazık ki bütün bu vahşet ve zalimliği gören halkımızın liderleri barbar düşmanların bu zalimane davranışları karşısında, bir türlü bir araya gelip ne güçlerini birleştirdiler ve ne de ne istediklerini. 1806’da Abdurrahman Paşa hareketi, 1847’de Bedirxan, 1880, Şeyh Ubeydullah, 1921-12 Koçkiri, 1925 Piran, 1927-32 arası Ağrı ve Zilan, 1946 Mahabad, 1988 Helebçe -ki bugün Helebçe katliamının otuzuncu yılıdır- ve Enfal. Dün Kobani, Kerkük, bugün ise Efrin’de kardeşlerimiz barbar Türkün güçlü silahlarıyla imha edilmekteler, yine ne yazık ki 50 milyonluk Kürdlük dünyası derin bir sessizlik içindedir. Diasporada bulunan bir kısım Kürdler, daha doğrusu Apocular ise sokağa çıktıklarında hep Apo posterleri ve yıldızlı Parti bayrağıyla çıkmakta ve sloganlarının çoğu da her zaman olduğu gibi “Biji Apo”dur. İşte böylesi bir zaman dilimin de ben yeni bir hastalıkla karşı karşıya geldim. 1984 yılından bugüne kadar kalp rahatsızlığı, şimdi de gırtlak kanserine yakalandım. Zira yaşım da oldu 83. Buna rağmen yaşayıp bağımsız bir Kürdistan parçasını görmeyi çok isterdim, ama herhalde görmeyeceğim. Bunun için “Veda ve Son Yazı” başlığını uygun buldum. Tabii herhalde hemen ölecek değilim. Ola ki bir iki sene daha ömrüm olsun. Olsa dahi sağlıklı bir ömür sayılmaz. Çünkü dönüşü olmayan yolun bilinci, bilinç ve iradeyi etkileyeceği açık.
Bunun için siz okuyucularıma, ana dilimle “De Bi Xwatirê We” deyip 2018 Newroz bayramınızı kutlar, benden büyüklerin ellerinden, küçüklerin de gözlerinden öperim. Bugüne kadar Kürdlük duygularımı 23 kitap sayfaları üstünde karaladım. Şiir, Roman, Hikâye ve anılarım.
Anılarım iki dilde, yani hem Kürdçesi ve hem de düşman dili Türkçe. Şiir kitaplarımın bazıları yine iki dilde yazılmıştır. Yani iki kitap bir arada. Bunu özellikle Kuzey Kürdistan kardeşlerim için bu yöntemi kullandım; ayrıca maddi durum……….
Sevgili kardeşlerim, vasiyetim gereği, bedenim yakılacak, külüm doğduğum Kürdistan’daki köyüm Kûpık toprağının üstüne serpilecektir. Zaten nereye serpilmesi için çocuklarıma ve iki kardeşim Xıdır ve Haydar’a söylemişimdir. Külün serpileceği yerde bir taşın üstüne şunu yazmalarını söyledim:
“Rizê Alê Memê Gur/ Çû li Awistûralya Mir/ Laşê Wî Şewitandin, Axa wî Anîn Belav Kirin Li Vir”.
Sevgili okuyucu kardeşlerim, daha bu hastalığın haberini almadan iki hafta önce ana dilimle bir dörtlük yazmıştım. O dörtlükle yazıya son vermek istiyorum.
Tam di jîyanê da nemaye, êdî naxwazim bijîm
Çav melûl in, guh kerr bûne, bi mêjî ve jî gêj im
Ne dayîk heye, ne bav, ne jî heye xuşk û bira
Zarok di kêyfa-xwedane, ez rewşa xwe ji kê ra bêjim?.
Bir daha siz okuyucuların ve tüm Kürd yurtseverlerinin 2018 Newroz bayramını kutlar, bütün günleriniz Newroz olsun diyorum.
Not:
Bugüne kadar dünyanın dört kıtasındaki Kürd kardeşlerimin evinde misafir olmuş, onların hizmetini görmüş, yemeklerini yemiş, sularını içimişim. Bu nedenle onlara “Hakkınızı helal edin” diyor, sevgi ve
saygılarımı iletmek istiyorum.
Hoşça kalın.
rizacolpan@gmail.com