Sevgili Kurd kardeşlerim, Türk devletini Osmanlı Devleti’nin kalıntıları üzerine kuran kadronun bir bütünü devşirme, yalanı, alçaklık ve barbarlığı, insanları vahşice öldürme alışkanlığını kendileri için kutsal bir görev bilen ve bu barbar anlayışı ilke edenler kurdu. Onların hiç birisinde acıma, gerçek insani bir duygu yoktu. Hepsi de kendilerini Asena Dêlegur’un soyundan geldiklerine inanıyor ve onu ilk anneleri biliyorlardı. Oysa Asena vahşi bir kurt, kurt ise hiçbir diğer vahşi hayvana benzemez. Bir koyun ve keçi sürüsünün içine girdiği zaman, birini alıp götürüp yemez, tüm sürüyü keskin iğrenç kanlı dişleriyle boğar, sonra teker teker yemeye başlar. İşte kendilerine “Türk’üm” diyen bu devşirme, insani duygudan uzak alçak mahluklar o günden bugüne biz Kürdleri kendilerine koyun ve keçi bilerek, her canları istediğinde topluca bize saldırarak, bizi yemeye çalışıyorlar, ne yazık ki biz bir türlü koyun ve keçi olmadığımızı, birleşerek bu zalim Asena eniklerine karşı, birer aslan yavrusu olamadık, olamıyoruz.
Bu zalim, devşirme, alçaklar yüzyıllık iktidarlarını, yönetme biçimlerini bin bir yalan üzerine kurmuşlar. Asena kurdun dürbünlü, geceyi gündüz gibi gören gözleri, bunların uyduruk yalanlarına yansıdığını söyleyebiliriz. Dünyada bu alçak devşirmeler kadar yalan söyleyen hiçbir halk olmadığı gibi, biz bomık Kürdler kadar da yalanlara inanan diğer bir halk yoktur, içinde yaşadığımız bu koca cihanda.Evet sevgili okuyucu Kürd kardeşlerim. Lütfen gerçek tarihinizin sayfalarını bir bir açın, bakın ve sağlıklı bir kafa ile okuyun veyorumlayın. Özellikle de İslâm sonrası ve T.C’nin kurulma aşamasındaki zamanı ve o günden bugüne gelen zaman dilimini iyi inceleyin. Gelo İslâm Kürd’e ne verdi? Arap Kürd’e cennet vaadetti, sahiden cenneti gören Kürd oldu mu? Selahaddin î Eyûb î şimdi nerede ve neden nerede olduğunu bugün gelip halkına söylemiyor? Ya Selanikli bêbav Erzurum ve Sivas’ta, diğer birçok Kürd Ağa ve Beylere ne dedi ve sonra ne yaptı? Şeyh Said’î kandıran, idam kararını veren alçak bir Kürd idi, ki o da düşman yalanıyla halkına düşman olmuştu. Keçel Ali. Bugün ise milyonlarca Kürd Keçel Ali var.
Bêbav Mıstê Kor, Koçkiri, Piran, Ağrı, Zilan ve Dersim’de yüzbinlerce Kürdü öldürttü. Özellikle de Dersim’de yetmiş bin çoluk, çocuk, genç, ihtiyar, kadın kız, ne yazıkki Dersim, Bamasur aşiretinde, babamın çocukluk arkadaşı, Lodek köylü Dünya Dünya, ölmeden önce, baygın yatar, sonra gözlerini açtığında babama: -aynı anda bende babamın yanında idim, okul dönüşü o eve gelmiş, babamla eve gidecektim- “Ali, rüyamda bizim evin önünden üç suvari geçti, biri Xızır, biri Hazreti Ali, biri de Mustafa Kemal” dedi.
Evet, sevgili okuyucular, Dünya Dede bunu söylediği zaman, ben o yaşımda bunu anlayamamıştım. Peki kim o zalim Mustafa Kemal, faşist diktatörü, Dersim Kürd halkına bir Xızır yerine koyup inandırmıştı?Bunun cevabını siz okuyucu kardeşlerime bırakıyorum.
Sevgili kardeşlerim, sosyal uyanışımın tarihi 1962. O tarihten önce bende çoğu kez alçak devşirme Türklerin yalanlarına inanıyordum. Çünkü delikanlı bir genç, tarihinden habersiz, dünyanın kaç bucak
olduğunu bilmiyordum. Zalim devşirme Türkün her yalanı bana doğru gibi geliyordu. Yani o günkü dünyam, daha sonraki dünyam değildi. Severdim düşmanımı o yıllarda. Sonra dünyam değişti, “Dost kim, düşman kim?” aramaya başladım, ama yine de net düşmanı tanıyamadım. Çünkü hocalarım “Sosyalizm, Komünizm her derde deva” diyorlardı, ki bu hocalarımız da yine asıl düşmanımızın sadık talebeleri idi. Yani hepsi Kemalist ve Mustafa Kemal’i de anti emperyalist diye bize sevdirmeye çalışıyorlardı.
Evet sevdik düşmanımız Mıstê Kor’u bir zamanlar. Kendimizi de kahraman Türk soyundan sayıyorduk. Yani vahşi Asena dêlegurên enik torunları. Sonra gün geldi, devri-devran değişti, “Biz gerçekten kimiz?” demeye başladık ve asıl kimliğimizin bilincine geçte olsa sahip çıkmaya başladık, ama ne yazık ki sesimize kulak veren, bizi anlamaya çalışan, dostu düşmandan ayıran çok az kişi oldu. Çünkü düşman bir laboratuvar ve koca bir fabrikanın otomatik makinaları gibi yalan üretiyor, piyasada da bedava diye satıyordu, bugünde o laboratuvar ve fabrikalarında daha bol yalanlar var piyasada, ne yazık ki müşterilerin çoğu yine çarıklı Kürd. Düşman eğitimi görmüş Kürd Mele ve hocalar, bu yalanları bedava satar, yer altında cennet, cennet de 70 güzel Huri-Melek vadederler, bomık Kürdler de inanıyor bu kuyruklu yalanlara.
Bakın sevgili okuyucu kardeşlerim, İslâm’ın çıkışından günümüze, İslâm’ın bize ne verdiğini soran Kürd olmuş mu? Ama bu soruyu Türk’e, Fars’a sorsan, cevapları nettir. Türk: “İslâm sayesinde Kürd’ü kandırdım, Ermeni’yi, Pontus’u yok ettim, Yunan’ı kovdum, onun, Ermeni’nin, Laz’ın, Kürd’ün koca toprakları üstünde Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdum, onları kendime köle yaptım” der. Fars ise “Azeri, Beluci ve Kürd için aynı şeyi övünerek söyler. Ne yazık ki Kürd ne bunları görür ve ne de duyar.
1977’de Ankara’dan yağız, kara kaşlı, kara gözlü, koca gövdeli bir Kürd çıktı, bu yanlış ve şaşkınlığı eleştirerek, “Birleşik, Büyük Sosyalist Kürdistan” dedi, bu ses birden yankı buldu ve o günlerde aktüel olan bu istek ve slogan çoğu Kürd’e hoş geldi, talana koşan çöl Arabı gibi geldiği sese doğru yürümeye başladı. Yani Kürd “Bu nasıl olur, Kürd halkının gündeminde Sosyalizm, Komünizm mi, yoksa esaret zincirlerini koparıp özgür bir halk olmak mı” demedi ve bu olmayacak şeye inandı. Yıllar sonra bir senaryo sonucu yakalanan bu kara kaş, kara gözlü, koca gövdeli esir zat, bir seksen dönüş yapıp, “Demokratik Cumhuriyet, Ortadoğu Konfederalizmi, Ekolojik Toplum” dedi, yine Kürd toplumu “Bu nasıl olur?” demedi ve demiyor. Bu da Kürdün kendine yalanı; ama yalana “Doğru” diyen zavallı bomıklar, halen de inanıyor, sed heyf, hezar mıxab.
Evet sevgili okuyucular, geleyim başlıktaki konuya. “Yani Yalanın Bu kadarına da Pes.” Yukarıda dedim, Türk’ün torba değil, çuval değil, “Xaşi” dediğimiz büyük çuvallarında milyonlarca yalan var. Bunlar
barbarlıkla imha ettikleri halkların, Bizans ve Osmanlı yalan ve entrikalarıyla uzmanlaşmışlar. Bizim kara kaşlı delikanlımız ve diğer birçok Kürd, “Kürdistan” dediklerinde Türk devleti yeniden paniğe kapıldı. Çünkü o zalim devlet “Biz Kürd sorununu Ağrı ve Munzur dağına gömdük” demişlerdi. Bizim kara kaşlı, kara gözlü Ulu Önder Şam’da bir düşmanın yanında keyif sürerken, ülkedeki mürit kadrosu 1984’te silahlı mücadeleye başladığında ve iki taraftan onlarca gencin ölümünden sonra, zamanın Başbakan’ı ve sonra Reis-i Cumhur’u Süleyman Demirel “Biz Kürd realitesini tanıyoruz” dedi ve öyle kaldı. Sonra Başbakan Mesud Yılmaz “Demokrasi’nin yolu Diyarbekir’den geçer” dedi, ama ne demokrasi Diyarbekir’den geçti ve ne de zulüm son buldu. Özal “Federasyonu tartışabiliriz” dedi, üç gün sonra öldürüldü. Ardından bir anne sıfatını taşıyan devşirme Başbakan, Boşnak Tansu Çiller: “Bask modelini tartışabiliriz” dedi, derin devletten bir şamar yiyince “Beni yanlış anladılar” dedi ve kendi döneminde 17 bin faili meçhul cinayeti işledi ve Kürd kanı Kürdistan toprağının rengini kızıla çevirdi ve gün geldi 2001 yılında Gürcü asıllı, benim Kasımpaşa Küçük Piyale mahallesinde komşum Recep Tayyip Erdoğan, diğer 73 arkadaşıyla birlikte, Adalet ve Kalkınma Partisini kurdu, kendisi Genel Başkan seçildi, 2002 yılında yapılan genel seçimlerde de çoğunluğu sağlayarak hükümet oldu ve Başbakan koltuğuna oturduktan sonra meclisin bir tartışmasında muhalefetteki CHP’nin eski Genel Başkanı ve bir zamanlar T.C Reis-i Cumhur’u ve Başbakan’ı olan İsmet İnönü’nün şekil ve bıyıklarını Hitler’e benzeterek, meclis kürsüsünde hiddetli bir sesle “Siz, -ismini de söyleyerek- Dersim’de on bin, yirmi bin, elli bin Kürd kardeşimi öldürdünüz” dedikten sonra, dört tane de belge göstererek, “13 bin, sekiz yüz altı kişi” dedi ki bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilkti ve ülkenin Başbakan’ın ağzından çıkıyordu. Bu Kürdler açısından son derece önemli bir söylem ve gösterilen belgeler idi. Ardından bu adam Kürd basınını üstünden bütün sansörü kaldırdı, ancak çok geçmeden bu adam birden bir seksen dönüş yaparak Kürdlerin baş düşmanı oldu, ki bence bunun sebebi de PKK ve onun legal görünümünde olan HDP’nin yanlış politikasından kaynaklandı ve Gürcü Recep Derin Devletin kucağına atıldı ve o hendek olayında da birçok kasabamızı yerle bir ederek, on binden fazla insanımızı imha etti, ki bu zulüm dünyada görülmemiş bir zulüm ve bir barbarlıktı. İlginçtir bunun emrini veren de dindar, Müslüman Kasımpaşalı Recep Tayyip Erdoğan, T.C Reis-i Cumhur’u idi.
Evet sevgili okuyucular, fazla detaylarına girmek istemem. Köpek kuduz olunca sahibini de ısırır. İnsan köpek olmasa da, çoğu kez kuduz köpekten daha da tehlikelidir. İlginçtir dünün mağduru Melek Recep
Tayyip Erdoğan, birden bir seksen dönüş yaparak, Hitler’den fazla bir Hitler olmuş, dünyanın en barbar ve en vahşi milleti Türk’ün Allah’ın Meleği ve en iyi kulu olduğunu söylüyor. Vallahi böylesi yalana “Pes”
dememek mümkün değil. Bizim Kürd literatürümüzde bu tür insanlara “Soytarı” derler. Yani soyu-sopu karanlık. Bu soytarı kişi hiç sebepsiz yerde PKK’yı bahane ederek 20 Ocak, 2018 günü barbar Türk
ordusunu Afrin’deki Kürd kardeşlerimizin üstüne saldırttı. Hem de 70 savaş bombarduman uçakları, top, tank ve mitralyöz uzun menzilli silahlarla, yüzlerce çoluk çocuk, genç ihtiyar günahsız sivil insanlarımızı dünyanın gözleri önünde öldürürken, genç kızlarımızın ırzına geçip sonra bedenlerini parça parça eden barbar askerlerin Sosyal medyadaki o vahşi davranışını dünya alem seyrederken, bakın Gürcü devşirmesi, 24-2-2018 günü kendi partisinin Maraş İl kongresi öncesinde etrafında toplanan barbar vahşi kurt topluluğa ne diyor. Konuşması aynen şöyle: “Bizim kanımızda sivilleri vurmak yok” diyor. Bu birinci cümlesi ve yalanın da daniskası De gel de bu adamın yedi bin sülalesine girme. Ulan sen değil miydin meclis kürsüsünde CHP’lilere “Siz değil miydiniz Dersim’de on bin, yirmi bin, elli bin Kürd kardeşimi öldüren” diyen, soran kişi. Ulan o yetmiş bin insanın hepsi silahlı, terörist kişiler miydi? Ya senin “Mehmetçik” dediğin o zalim barbarların binlerce hamile kadınlarımızın karınlarını deşerek, canlı bebekleri süngü ucuna takarak, kız mı, oğlan mı diye bakmalarına ne diyeceğiz? Ya başları kuzu gibi kesilen, Munzur ve Harçik ırmağına atılan çocuklarımıza ne dersin? Ya kudurmuş Mehmetçik askerlerinizden kendilerini korumak ve namuslarını kirletmemeleri için koca yüksek tepe ve zinarlardan kendilerini aşağıya atıp öldüren bacı ve analarımıza ne dersin Reco Efendi? Ya Piran ve Zilan deresindeki Türk’ün barbarlığına ne ad vereceğiz? Birde utanmadan “Bizim kanımızda sivilleri vurmak yok” diyor bu alçak devşirme Reco, ki bu koca yalana milyonlarca Asena enikleri inanıyor. Hatta binlerce hain Kürdler de buna “Doğru söylüyor” diyorlar.
Evet sevgili Kürd kardeşlerim, Türk’ün kanlı giysisini giyen herkes, birden ya kurtlaşıyor, ya da vampirleşip insan kanını emiyor. Bu kurtlaşan ve dişlerine kan arayan insan görünümündeki, kendini Asena
eniklerinden biri sayan Kasımpaşalı Reco, bakın ne diyor: “İşte bu sabah etkisiz hale getirilen teröristlerin sayısı 1931 oldu. Hamdolsun dün günlerden Cuma’ydı, Mehmet’imiz Cuma namazını kılıyordu. Evde
ağlaştık. Mehmet’imiz Cuma ile beraber cephede görevini yerine getiriyordu. Bunlar bir milletin küllerinden yeniden dirilişidir. Bize terör örgütleri üzerinden yapılanlar, milletimizin sakalını kesmeye benzer. Halbuki biz harekete geçtiğimizde o teröristleri tümüyle imha ederek inşası için var güçleriyle çalıştıkları yapının kollarını, kanatlarını kırarız, haberleri yok. Kesilen sakal daha gür olarak çıkar ama giden kol, kanat geri gelmez.” dedikten sonra, bu kez “İnşallah hep beraber Afrin’e gideriz” dediğinde, oradaki çapulcu ve barbar güruh içinden biri “Reis bizi Afrin’e götür” tezahüratı üzerine faşistin cevabı yine aynen şöyle: “İnşallah hep beraber gideceğiz. Sefer görev emri olanlar hazır olsunlar. Şu an ihtiyaç yok… Yeni bir dirilişin arifesinde bulunuyoruz. Eşrefli mahlukata, insana hak ettiği değerle bakmayan hiç kimsenin bizim nezdimizde kıymeti olamaz. İstiklalimiz ve istikbalimiz adına verdiğimiz şehitlerimize asla ölü olarak bakmıyoruz. Onlar bizi izliyor, onlar bizi takip ediyor. Diyorlar ya, düğüne gider gibi gidiyorlar.” Yine böylesine işkembeden bu kadar palavra atan ve yalan söyleyen adama ne diyeceğiz? Dünyanın tanıdığı barbar bir toplumu Melek ve insan sever göstermek ne kadar doğru? Zaten kuyruklu yalanların piri kimler
olduğunu modern insanlık dünyası bilmektedir, ama Kürdlerin bu yalan seslere kulakları sağır, gözleri ise kör.
Evet Kasımpaşalı Gürcü Recep etrafına topladığı insan kılığındaki vahşi aç kurtlar ve bir bütün Asena enikleri hep olur olmaz yerde “Biz Kürdlerle İslâm kardeşiz, et ile tırnak gibiyiz, bin yıldır birlikte yaşıyoruz” diyorlar, nedense iş Kürdün hak istemesine gelince, İslâm kardeşliği hiç akla gelmez, hepsi birden vahşi kurt olur, ama ne yazık ki kör ve ruhsuz Kürd bunu görmez ve vahşi Türk’ü kendine kardeş görür, onun için gider öz kardeşini bile vurur. Bakın Diyanet emri ile yüz bin camide ölen Türk’ün vahşi kurt enik askerleri için El-Fatiha okuyan kansız, satılmış Kürd Mele ve hocalara. Bunlara “İnsan” demek bile büyük hata. Bunlar para-pul için namusunu bile satarlar. Bunların vahşi aç kurtlardan farkı yok. Halkına düşman olmuş namertler.
Ya seroklarımıza ne diyeceğiz? Yüzyıllardır birbirine düşman güçler Kürd sorunu gündeme gelince, aniden, sanki bin yıllık dost imişler gibi bir araya gelip güçlerini Kürde karşı birleştiriyorlar, nedense yedi bin sülâlesi Kürd olan, Kürd Seroklar, Kürd Ağa, Şeyh ve Seidler düşmanları örnek alarak bir araya gelip arzu ve isteklerini yalın ayaklı mazlum halkı için birleştirmiyorlar. Hatta bazıları düşmanla bir olup kardeşini öldürmeye gidiyor. Alın size köy koruyucuları ve onların başı Ağalar, Şeyhler. Şimdi de 300 Türk lirası günlük yevmiye için kardeşlerini öldürmeye hazırlanan caşlar, askerlik şubelerine gidip, “Bizi de Afrin’e gönderin” diyen hainler. Dün Kıbrıs için, bugün de Afrin için hain Kürdün durumu bu. Ülkesinin bir parçasını düşmana veren Paveller, Alalar, Herolar. “Hepisine bin lanet” diyerek, Afrin için ağlayan duygularımdan kopup gelen dizilerle yazıya son vereyim” diyorum. Son notum da şöyle: “Bütün bu belalar, zalim Türk’ün
barbarca davranışı ve vahşileşerek kurtlaşması, PKK ve onun güdümünde olan legal parti HDP’nin yanlış politikası sonucu Kuzey Kürd kardeşlerimin başına gelmektedir, diğerleri de hep seyirci kalmış. Yani S………… Yazık, çok yazık.
Mersîye ya Efrînê.
Ku Heye Xwedê Nepejirîne
Hey lê lê
Hey lo lo
Bavo, yadê
Xuşk û birano
Efrîn e, Efrîn e
Erdê wê çîya û deşt in
Hêşin e, şîn e
Warê zeytûnên reş û hinaran
Rez û bostan
Li zozanan naxirên pêz
Çelek, bizin û mî ne
Lê îro Tirkên barbar
Efrîn kirîye çeperê
Dor pêçane
Li wir tê kuştin jîyan e
Jîn e
Pitikên hundur dergûşan
Kal û pîr in
Keç e
Bûk e
Dayîk e, jin e
Erdê Efrînê tev sor bûye
Wekî Qoçkîrî
Wekî Pîran
Wekî Agirî
Wekî Zîlan
Wekî Dersim
Wekî Mihabad
Wekî Helebce û Enfal
Wekî Kobanî
Reng xwîn e
Ax hewaaaaar, hewaaaaaar
Axli serê min
Pênce mîlyon dayîk û bav digîrin
Gîrî bûye para Kurd
Kêf bûye para Tirkên barbar
Tirk gurê har e
Zalim e, dijmin e
Lê cîhan li hember vê barbarîyê
Guh kerr e, çav kor e
Kurd jî bûne neyarên hev
Yekîtî tune
Dayîk û bav digîrin
Di malan da şîn e
Reş girêdane di gorê da
Meleyê Cizirî
Feqîyê Teyran
Fîlozofê gewre Ahmedê Xanî
Li Qamîşlokê Cîgerxwîn e
Li Awistûralya
Kalê heştê sê salî
Riza Çolpan e
Rizê Alê Memê şivan e
Di dilê wî da xwîn diçe
Nikare here meydana şer
Ji ber ku ne ciwan e
Ew bang dike, dike hewaaaaaaaar, hewaaaaaaaar
Dibêje “Serokên Kurd rabin ser lingan e
Barbaran jibo me Kurdan derxistine ferman e
Ferman tunekirina me Kurdan e
Girtina Efrînê
Tevahîya dayîka me Kurdistan
Li holê rakirine 50 mîlyonê me kesan e”
Hewaaaar, hewaaaaar
Ax li serê min
Histêr di çavên min da bûne çem û robar
Digîrim jibo Efrînê
Bi qîrîn bang dikim
Dibêjim ey cîhan
Heft mîlyarên çav kor û guh kerr
Li Kurdistanê Kurd tên kuştin
Ew ne ajal ın, ne jî kevir û dar
Hemû reben û belengaz
Şernexwaz û aştîxwaz
Wekî we hemûyan mirov in
Ne ku hirç û hov in
Hewaaaaaaaaar, hewaaaaaaaaaar
Ax li serê min
Raymezin bêdeng in
Temaşevanê ceng in
Dil qirêj, dil jeng in
Piranî bûkelemûn
Xudan pirr reng in
Pênûsê lehengan (!) şikestîne
Deng ji wan dernakeve
Kes nizane ew li kune
Leheng û mêrxwas Serokên Kurd
Gîşt li dijê hev in
Evîna Neteweyî
Yekîtîya biratî
Di dilê wan da tune
Sed mixab, sed heyf
Dane gelê xwe derd û kul
Ji dijminan ra jî ken û keyf
Ku heye Xwedê ne pejirîne.
21-2-2018 Roja zimanê zikmakî,
Sydney