Uzunca bir süredir Kuzey Kürdistan’da üç ayaklı apolitik masa PDK-BAKUR, TKDP ve PWD arasında KDP’nin yasal kuruluş çalışmaları üzerine sıkça gelgitler yaşadı. Kuzey Kürdistan’da sivil, liberal demokratik siyaset ekseninde yol almak isteyen biri olarak KDP-BAKUR’un bir türlü gerçekleşemeyen partileşme sürecini, kırılan fay hatlarını ve gelinen olumsuz aşamayı vicdani ve siyasal değerlerim gereği en yalın biçimiyle kamuoyuyla paylaşmayı uygun gördüm. Ayrıca halen daha illegalite hastalığından kurtulamamış, sürekli olarak yumuşak karınlarından konuşan, sermayeleri şeffaf siyaset olmayan insanların bir misyon hareketi olan KDP geleneğine verdikleri zararları minimize etmek ve de yaşananların Kürd ulusunca alenice bilinmesi açısından, bu sürecin tüm çıplaklığıyla yazıya dökülmesi gerektiğine inandım.
24 Temmuz 2016’da Hewler’de yapılan son PDK-BAKUR kongresinde altı ay içerisinde yasal partileşme kararı alındı. Alınan bu karar bir çoğumuzda ciddi pozitif bir heyecan yarattı ve destek buldu. Akabinde dokuzuncu ayın başlarında PDK-BAKUR Başkanı, Avrupa temsilcisi, ben ve başka birkaç arkadaşın da hazır bulunduğu Almanya toplantısında somut bir konsensüs yaratıldığı gibi, ben ısrarlı bir şekilde KDP’nin biran önce sivil siyaset sahasında yer alması gerektiğini, olası gecikmelerin partiye zarar vereceğini özelliklede Başur Kürdistan’ındaki gelişmeleri göz önünde bulundurarak, oraya nefes aldırması gerektiğini net bir biçimde ifade ettim. Prensip olarak ta toplantıya katılan arkadaşlar da hem fikirdiler. Paralelinde PDK-BAKUR kadrolarını bir araya getirmek vede süreci hızlandırmak için Ekim 2016’nın sonlarında Diyarbekîr’de iki günlük bir parti çalıştayı düzenledik. Bu çalıştay birçok konuda ilklere imza atıyordu, haftalarca üzerinde çalıştığım bir pedagojik programla kadro ve kurumsallaşma üzerine enerjimi, katkımı sundum. Değil sadece ben, o toplantıya katılan çoğu arkadaş son derece umutvardık. Maalesef duyumlar üzerinden kulağıma gelen bir takım gizli pazarlıklara bu toplantı vesilesiyle şahid oldum, öyle ki birçok arkadaş bu üç ayaklı masa dedikodularından olan rahatsızlıklarını bana açıkça ifade ettiler. Aynı günün akşamı mevcud yöneticilerle geç saatlere kadar yaptığımız özel sohbetler esnasında partiyi kendi dinamiklerimiz ile en kısa zamanda kurma konusunda yine hemfikir idik. Bu çalıştayın etkisi daha dinmemişken, üç ayaklı siyasal masa pazarlıkları gizliden gizliye sürdürülüyormuş meğer. Şu kadarına vicdanen rahatım hiçbir zaman bu tür gizli saklı niteliksiz kirli pazarlıklara itibar etmedim. PDK-BAKUR içinde Barzanî hareketine gönül vermiş, Kürdistani düşünen gerçekten sivil siyasette onurlu Kürd davasına hizmet etmek isteyen birçok arkadaşın da bu rencide edici pazarlıklardan fazlasıyla muzdarip olduklarını biliyorum. Üzülerek belirtmek isterim ki bu konuda başta PDK-BAKUR başkanı olmak üzere ve müzelik parti meclisi üyeleri gerekli net tavrı sergilemedikleri gibi masanın bir ayağı olarak ip sarmalının bugünlere kadar gelmesine sebeb olmuşlardır.
Masanın bir diğer ayağı olan TKDP üzerinden yapılan Rojat Amedi takma isimli namı değer Veysi Efe ve Dara Bilek eksenli her türlü etik değerden yoksun mahalle dedikoduları bütün morallerimizi alt üst ediyordu. Her iki zatı tanımamakla birlikte kimden sorduysam olumsuz, politik ahlaka ve insani değerlere tezat cevaplar aldım. Nasıl oluyorsa üçüncü sınıf bir pavyon şarkıcısı ve çevresi, üçüncü derece memurlar sayesinde sözümona KDP-BAKUR’un kuruluş sürecinde masanın bir ayağı olarak müdahil olabiliyorlar. Bu konudaki uyarı ve önerilerimi defalarca sözlü ve yazılı olarak PDK-BAKUR’lu arkadaşlara yaptım. İlginç olan bu insanların zaaflarını ve politik niteliksizliklerini sağır sultanlar duyarken PDK-BAKUR’un mevcud yöneticileri ve Başur’daki üçüncü derece memurlar bir türlü görmek duymak istemediler.
Masanın son ayağı ise yıllar yılı vesayet silahşörleri arasında en ön saflarda yer almış, KDP geleneği ile uzak yakın alakaları olmayan eski silahlı militanların bugün KDP-BAKUR dümeninde olmaları düşündürücü bir durum. Maalesef bu arkadaşlarda KDP-BAKUR’un yasal kuruluş sürecinin sekteye uğramasında en az diğerleri kadar sorumludurlar. Defalarca PWD’li arkadaşlara da KDP-BAKUR’un biran önce kurulması, kurumsallaşması gerektiğini söylememe rağmen üç ayağın sorunlu sorumluları bildiklerini okumaya devam ederek partinin kuruluş sürecini geciktirmek için her seferinde ilginç bahaneler bulabiliyorlardı. Öyleki Mart 2017’de yasal başvuru yapılıp KDP-BAKUR olarak Kürd sosyolojisiyle buluşulmalı dediğimde, bir türlü illegaliteye alışmış üst aklın engellerini aşamadım. Nisan referandumu bahane edilerek bir taraftan göbek büyüten müridlerin nabızlarına şerbet verilirken, diğer yandan üç ayaklı masa arasındaki güvensizlik zirve yapıyordu. Heba edilen onca zamanın tek ve net sonucu güvensizlik ve karşılıklı itimadsızlık olarak ellerinde patlıyordu.
KDP-BAKUR misyonunun içler acısı halini anlamak için sorumlu bu üç ayağın çok iyi irdelenmesi gerekir. Bu tablo içerisinde PDK-BAKUR’lular olarak ikinci bir kez yine sonuçsuz bir Diyarbekîr toplantısı gerçekleştirdik. Üzüldüğüm bu davaya gönül vermiş donanımlı kadroların bu kadar hoyratça heba edilmelerine hiçbir zaman rıza göstermedim. Neylersiniz ki suyun başını tutanlar kendi menfaatleri doğrultusunda suyun akışına istedikleri gibi yön vermeye devam ediyorlardı. Ta ki 11 Temmuz 2017 tarihinde İçişleri Bakanlığına yapılan tiraji komik başvuruya kadar, yaşanan serüven ucu görünmeyen karanlık bir mecraya doğru hızla kanalize edildi.
Öyleyse ne yapmalı bu dakikadan itibaren üç ayaklı masa devrilmiş bu negatif süreç miladını doldurmuştur. Dolayısıyla bu vasıfsız KDP kopyacılarının KDP-BAKUR adına söz ve söylem hakları kalmamıştır. Bu sürecin tek adresi KDP şahsında bu davaya ömrünü adayan Sayın Mesud Barzanî’nin denetimindeki KDP’dir. Bu nedenle de KDP’nin yetkili mercileri duruma biran önce el koyup bu sorunlu insanları baypas ederek tarihi misyonuna yakışır dürüst, kirlenmemiş, siyaseti ve konjonktürel şartları okuyabilen, Kürdistani ulusal değerlerinden taviz vermeyen, sivil siyaset içerisinde düşünce militarizmi yapabilecek pırıl pırıl insanlarla KDP-BAKUR’u kurdurup kurumsallaştırmalıdır. Aksi takdirde ana KDP’nin tarihi imajı zedeleneceği gibi başta Kuzey Kürtleri olmak üzere Başur Kürdistanı da bu durumdan ciddi sıkıntılar yaşayabilir.
Her ne olursa olsun bilindik bütün ezberleri bozarak Rebaza Barzanî geleneğine uygun düşen yenilikçi KDP espirisini Kuzey’de Kürd sosyolojisiyle buluşturmak hem çoğulcu siyaset açısından bir gerekliliktir, hem de tarihi misyonuna sahip çıkmak etik olarak da boynumuzun borcudur.