Diyarbakır’da Komünist Kürtler, Şeyh Said’e saldırmışlar. Gerekçe; bir bulvara Şeyh Said ismi verildiği için, Şeyh Said’i cumhuriyet düşmanı ilan etmişler. Şeyh Said bir Kürt büyüğü ve ulusal mücadelenin önderi olduğu için, Kürt düşmanları tarafından, 99 yıldır saldırı ile karşı karşıya. Şeyh Said 1925 tarihinde 46 arkadaşı ile Diyarbakır’da idam edildi, cenazesini de çaldı götürdüler. Paşalar Cumhuriyeti’nin yaptığı bu rezalet, dünyada bir ilktir. Bu konuda epeyce açıklama yapan ve saldırganları kınayan yazılar okudum. Yazanların eline sağlık, bana yazacak hiçbir şey bırakmamışlar. Ben sadece şunu söylemek isterim. Eğer sizin finonuz başka kapıda size hırlıyorsa, sizi tanımadığı için size hırlıyor, ciddiye almayın, hoşt deyin geçin gidin!..
Ben biraz daha Paşalar Cumhuriyeti ile ilgileneceğim.
Osmanlı Türk değil, Afgan kökenlidir. Osmanlı hiçbir zaman devlet olmadı, bir eşkıya karargahıdır. Hiçbir Osmanlı Paşası, babasının kim olduğunu bilmez ve tanımaz. Çocukken devşirilir, saraya hizmetçi olarak yetiştirilir. Padişahlar; kendi gözünün önünde, kardeşini, oğullarını bu devşirmelere öldürtür, hemen paşa yapardı. Osmanlı Sarayı’na “Şeriatçı” demek, İslam’a yapılacak en büyük saygısızlıktır. Çünkü; yüzlerce kadından oluşan Saray haremini, Afrika’dan getirilmiş ve kısırlaştırılmış, siyalar korur, Padişah ölünce, tahtı da Haremi de Padişah olan oğluna miras kalırdı. Bu rezaletin İslam’la ne alakası var? Bu Sarayın Paşa rütbeli bekçilerinin, kurduğu Cumhuriyet’in yüz yıldır içerisinde yaşıyoruz. Müslümanı da komünisti de bunu çok iyi biliyor, gizlenecek bir şey kalmadı.
Rus Çarı 1916’da Karadeniz’i baştan başa işgal etti. 1917’de Çarın da desteği ile Karadeniz’de yaşayan Rumlar, Başkenti Trabzon olan, Pontus Cumhuriyet’ini ilan ettiler. Ekim 1917 tarihinde Atina’da Pontus Devleti temsilcilerinin de katıldığı, bir toplantı yapıldı. Pontus Cumhuriyeti; çizilmiş haritası, bayrak, marş ve pasaport gibi, işlerini de bitirdiler. Hatta Pontus adıyla bir milli marşları bile vardı.
Sultan II Abdülhamid, Şafi-i Kürtlere kendilerini korumak için, Saray’ın finanse edeceği, 1891’de Sadece Şafi-i Kürtlere, Hamidiye Alaylarını kurdu. Kısa süre sonra, bunları Ermeni, Zerdüşt ve Alevi Kürtlere karşı, savaştırmak istedi. Başta Kürtler Ermenilerle çelişti, bazı çatışmalar oldu ama, Kürtler çabuk farkına vardı ve vazgeçtiler. Paşalar bu nedenle Bütün Kürtleri kendilerine düşman ilan ettiler, düşmanlık hala devam ediyor.
Çanakkale savaşını, Müslümanlaşmış ve Türkleşmiş Kemalistler kurtuluş savaşı olarak anlatırlar. Bir konuşmasında, Mustafa Kemal, “Biz Çanakkale’de Darul’i Hilafet ve Saltanat kapılarını muhafaza amacı ile savaştık” diyor. Ayrıca Çanakkale savaşı Osmanlılar için, birinci dünya savaşının başlangıcı sayılır. Çanakkale nireee, kırık dökük bir gemiye binip Samsun’a gitmek nireee? Kemalistlerin birinci Dünya savaşı ile ilgili, yazdıkları ve anlattıkları yalan ve uydurma, inanmayın.
Osmanlı; Birinci Dünya savaşında, 30 Ekim 1918 tarihinde tek taraflı ateşkes ilan edip, koşulsuz teslim oldu. Böylece Lozan’la ilgili, barış görüşmelerine alınmadı, ordusu fes edildi. İşgal edilmemiş Osmanlı topraklarının yönetimine, İngiliz General Harington atandı, 26 Kasım 1918 tarihinde İstanbul’a geldi, yönetimi devir aldı. Anadolu’daki şehirlere de İngiliz ve Fransız subaylar, yönetici olarak atandı. İstanbul işgal edildi, Kemalistlerin kocaman bir yalanıdır. İngiliz General Harington ve arkadaşlarına teslim edildi.1919 Tarihinde, 19’uncu alay yok ki, Mustafa Kemal müfettiş atansın. Çünkü Mondros antlaşmasıyla, Osmanlı ordusu fes edilmişti. Bu da Kemalistlerin kocaman bir yalanı. İngiliz General Harington Mustafa Kemal ve 19 subay arkadaşını, Sarayın özel gemisi Bandırma’ya bindirdi, görevli olarak Samsun’a gönderdi. Görevi de Pontus Cumhuriyeti’ni dağıtmak. Havza toplantısında Pontus Cumhuriyeti görevlileriyle görüştü ve anlaştı ama, 3,5 ay Sivas’ta kaldı, Osmanlıya karşı bağımsızlık mücadelesi veren Kürtlerle anlaşamadı, döndü Ankara’ya geldi. Mustafa Kemal’in Samsun macerasının özü bu, gerisi yalan, Kemalistlerin uydurması. 1921 Tarihinde, Osmanlıya karşı bağımsızlık mücadelesi veren, Koçkiri Kürtlerine karşı güvendiği dostu Nurettin Paşayı görevlendirdi, Pontus militanlarını da emrine verdi, silahlarını da Lenin gönderdi saldırıya geçti, Kürtlere karşı görülmemiş bir katliam yaptı.
Kemalizm’in ideoloğu, 1921 ve 1924 Anayasasını hazırlayan, Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, Ödemiş’te yaptığı bir konuşmada “Burası Türklerin Ülkesidir. Türk olmayanın, hizmetçi ve köle olma hakkı vardır” demişti. Halbuki kendisi de Türkmen değil, zaten Cumhuriyetin kurucusu hiçbir Osmanlı Paşası da Türkmen değildir. General Harington, yedi kule hapishanesinin kapılarını açtı, cephe kaçkını devşirme Osmanlı Paşalarını, Ankara’ya Gönderdi. Devşirme Paşalar; Ankara’da bir araya geldiğinde, ordusu yoktu, silahı yoktu, peki nerede Osmanlıya karşı savaştı, Osmanlıyı devirdiler, Cumhuriyeti kurdular? Kısaca Cumhuriyet’i General Harington görülen lüzum üzerine kurdu, sınırlarını belirledi, devşirme Osmanlı Paşalarına teslim etti, çıktı gitti. Kısaca biz buna, Türk-İslam Sünni Cumhuriyeti de diyebiliriz.
Şeyh Sait; Hamidiye Alaylarının Ermenilere, Alevi ve Ezdi Kürtlere saldırılarını durdurdu, Hamidiye Alaylıların büyük çoğunluğunu bir araya getirdi, bağımsız Kürdistan için mücadeleye başladı. Artık karşılarında Osmanlılar yoktu, Paşalar Cumhuriyeti vardı. Bu nedenle Paşalar Cumhuriyeti Kürtlerin tamamını düşman ilan etti. Silahlarını da Lenin’den temin ederek, bütün gücüyle Kürtlere saldırdılar.
Zaten Koçgiri Kürtlerine, 1921 tarihinde saldırdılar insanlık dışı bir katliam uyguladılar. 1925 Tarihinde daha büyük bir hiddetle, Şeyh Said liderliğindeki Şafi-i Kürtlere saldırdılar, Kürtlerin destekçisi ve silah vereni olmadığı için yenildiler. Öldürülen Kürtlerin sayısı kesin belli değil, zindanlar Kürtlerle dolduruldu. 1925 Tarihinde Şeyh Said 46 arkadaşıyla, Diyarbakır’da idam edildi, cenaze hırsızları, cenazesini de çaldı götürdüler. Kürtler 99 yıldır hala Şeyh Said’in cenazesini arıyor ama, yerini kimse söylemiyor.
1926’da başlayan,1929 Tarihine kadar devam eden, Zilan Ezdi Kürt katliamı, çok daha acımasız oldu. On binlerce Ezdi Kürt, acımasızca öldürüldü. 1937-1938 Tarihinde ancak sıra Dersim Alevi Kürt katliamına geldi. 1921 Tarihinde Koçgiri katliamını yapan Nurettin Paşa, Dersim katliamında Kasap Nurettin oldu. Munzur dağlarında yaşayan, Ayılar, Kurtlar ve diğer yabani hayvanlar, yıllarca Mustafa Kemal’in sağ kolu, Kasap Nurettin’in öldürdüğü Kürt cenazeleriyle ile karnını doyuruyordu. Dersim’de 70 Binden fazla Alevi Kürt katiller tarafından katledildi.
Türkçü-İslamcı Sünni Cumhuriyet, toprak reformu yapmaya başladı ama, önemli bir belirleme de ekledi. “Soy ve dili Türk olmayan çiftçiye toprak verilemez” sözünü de ekledi. Oluşturulan Türk merkezlerine, dili Türkçe olmayan yerleştirilmez. Buralara Türkler ve Süryaniler yerleştirilmez ve bunlara toprak da verilmez. Bu görevleri yapmak için, Umum Müfettişler Türklük merkezleri görevliydi. Topraksız Kürt köylüsüne size de toprak vereceğiz, toprak sahibi Ağalara da topraklarınızı dağıtırız haaa deyip, her iki tarafı da susturuyorlardı, bekleyiş hala devam ediyor. Batıda Balkanlardan getirdikleri Muhacirlere de toprak dağıtıyorlardı.
Şark Islahat Planı, Şark İstiklal Mahkemeleri, Türkçü-İslamcı Sünni Cumhuriyetin, Kürt Ağa ve Şeyh’lerini kısaca, Kürt ileri gelenlerini yargılamak için oluşturduğu, temyiz hakkı bile olmayan İstiklal Mahkemelerdir. 27 Mayıs 1960 Tarihinde İnönü Gürsel Cuntası, Sivas’ta Nazivari biçimde oluşturdukları, toplama kampına yüzlerce, Ağa, Şeyh ve Aşiret reisini doldurdular. Geriye kalanları da batıya sürgüne gönderdiler. Kenan Evren Cuntasının yaptıklarını unutmayalım, işkencehanelerde yedi yaşından büyük bütün Kürt’ler, Ağa, Şeyh, Dede ve hocalar da vardı. Ben şahsen bunu gören ve yaşayanlardan biriyim.
Osmanlı Paşalarının Anadolu’yu yönetmeye başladıkları günden beri, bir tek Büyük Elçi, Vali, Emniyet Müdürü ve General Kürt olmamıştır. Çünkü Kürtler bu ülkenin kölesi ve hizmetçisidir. Köle ve hizmetçiden de Büyükelçi, Emniyet Müdürü, Vali ve General olmaz.
Evet; İdeolojisi Kemalizm olan, Türk-İslam Sünni Cumhuriyetinin, Şafi-i, Ezdi ve Alevi gözetmeksizin, Kürtlere yaptıkları bir soykırımdır.
Bütün Dünyanın gönlü Kürtlerden yana, artık köle ve hizmetçilerin kucaklaşma zamanı gelmiştir.
Şeyh Said ve Seyit Rıza’nın resimleri benim evimde asılı, her gün nurlu yüzlerine bakabiliyorum.
Aralık 2023