Türkiye’de siyasetçiler arası yalan söyleme yarışı var, 14 Mayıs günü yarış sonuçları açıklanacak, bakalım kim birinci olacak? Birinci gelecek olan, yalanlarıyla vatandaşın yarısından bir fazlasını inandırmış olması gerekiyor. Görüldüğü kadar kolay bir yarış değil. Birinci olan gayet konforlu bir koltuk kazanacak. Koltuğuna oturup tam beş yıl Türkiye’yi yönetecek. Haydi rast gele!
Her ne kadar yalan söyleme yarışı olsa da, ağızlarında bazen de doğru sözler kaçırıyorlar. Kılıçdaroğlu bir soru üzerine, “İmam Hatip okulları ve Diyanet İşleri Başkanlığını Atatürk açmıştır, onlara elini uzatanın elini kırarlar” diyor. Gayet doğru söyledi, Mustafa Kemal’in açtığı kurumlara elini uzatanın elini keserler. Din Dersi mecburiyetini Mustafa Kemal getirmişti, ona uzanan dili keserler. Imam Hatip okullarını Mustafa Kemal açtı, ona dokunanın elini keserler. 5 Yaşındaki çocuklara kuran kursunu Mustafa Kemal açtı, ona dokunanın gözünü oyarlar. Hilafeti Mustafa Kemal kaldırdı, ona dokunanın, tırnağını çekerler. 1925 Tarihinde 677 sayılı yasa ile Aleviliği Mustafa Kemal yasakladı, o yasağa karşı çıkanın kellesini keserler. Bu yasaklar yüz yıldır uygulanıyor, Kılıçdaroğlu’nun da temel düşüncelerini oluşturuyor. Yalan söyleme yarışını kazanırsa, yasaklar aynen devam edecek demektir. Hem Marksist hem de Leninistler de, Kemal Kılıçdaroğlu’nu bu yasakları sürdürecek diye destekliyorlar.
İslam’da dini kurum olmaz, cemaatte bilen birisi ezan okur, bilen birisi de namaz kıldırır. Şayet birisi bu görevi sürekli yapacaksa, cemaati onun giderlerini karşılar. Türkiye’deki Din İşleri Genel Müdürlüğünün İslam’la hiçbir alakası yoktur. Buradaki görevli devlet memurları, Kemalist Din’nin görevli memurlarıdır. İmam Hatip okullarını açarken, “Dini bilgisi ve Milli bekası yüksek nesiller yetiştirmek üzere bu okulları açıyoruz” diye konuşmuştu. Milli beka tamamen İslam’a aykırıdır, İslam’da milli beka olmaz. Görüldüğü gibi bunlar Kemalist Din’in korucularıdır.
Mustafa Kemal’den başlayarak, günümüzde hala üçüncü büyük bütçe, Din İşleri Genel Müdürlüğüne ayrılır. Görevlileri devlet memuru kadrosu ile çalışır, maaşını bütçeden alır. Halbuki bütçe; Müslüman olmayanların ödediği vergilerden, İçki imalatçıları ve satıcılarının ödediği vergilerden, Banka faiz paralarından ödenen vergilerden, Meyhane ve Kerhane çalışanlarının ödediği vergilerden oluşur. Bu vergilerden maaşını alan bir adam, ancak Kemalist Din görevlisi olabilir. İslam’a göre haram sayılan bu paradan maaş alan bir adamın arkasından namaz kılınmaz. İslam’ı ağzınıza alıp, İslam’a karşı saygısızlık yapmayın, sizin dininiz size kutlu olsun.
Türkiye’de 20 Milyon kadar Müslüman Şafii yaşıyor. Devlet Kendi adamı APO’yu gerekçe göstererek, Kürt köylerini yıkarken, 3 binden fazla, Müslüman Şafii Camisini de yıktı. Ayakta kalan Müslüman Şafii Camilerine de devlet memuru Kemalist Din görevlileri atandı. Devletin yaptıklarını bütün insanlar görüyor, tartışıyor. Devletin Müslüman Şafiilere yaptığı en büyük ikinci zulümdür. Kılıçdaroğlu yarışı kazanırsa, zulüm devam edecek görünüyor.
1 Mart 1924 Tarihinde Mustafa Kemal Halifeliği kaldırdı, Halife Abdülmecid Efendi’yi, bütün ailesiyle birlikte sürgüne gönderdi. 3 Mart 1924 Tarihinde Din İşleri Müdürlüğünü açtı. Amaç Dini devlet eliyle yönetmek. Şeyhler, Zaviyedarlar ve Türbedarlar da yardımcı ve destekçi olarak, Müslüman olmayanları Kemalist Din’e entegre etmek. Hala büyük bir sadakatle görevlerini sürdürüyorlar, devlet de bunlara yardımcı oluyor. İslam’da böyle bir kurum yoktur olamaz.
Türkiye’de 20 Milyon kadar Zerdüşt (Alevi) yaşıyor. Mustafa Kemal 30 Kasım 1925 Tarihinde 677 sayılı yasa ile, “Dedelik, Pirlik, Mürşitlik, Taliplik, Alevilik ve Cem Evlerini yasaklayan yasayı çıkardı, Ondan beri Alevilik yasaktır. Aleviler Devletin üst katlarında asla memur ve yönetici olamazlar. Kılıçdaroğlu yalan söyleme yarışını kazanırsa, bu yasak devam edecek demektir.
Mustafa Kemal “Türkiye Laik bir ülkedir” demiş. Yani herkes inancından özgürdür demiş. Halbuki yukarıda kısaca belirttiğim gibi Şafii’ler, Aleviler ve diğer inançlarda olan insanlar, devletin baskısı altında. Devlet bunlardan topladığı vergilerle, devletin resmi dininden olan, Din görevlilerinin maaşını ödüyor. Kılıçdaroğlu’nun açıklamasına göre, kendisi kazanırsa bile bu baskı ve zulüm devam edecek. Çünkü Mustafa Kemal’in oluşturduğu bir devlet yapısıdır. Alın size laik devlet.
Fakat Kılıçdaroğlu Mustafa Kemal’in önemle söylediği bir sözünü ve bunun için söylediklerini hiç dikkate almadı. Yoksa Kılıçdaroğlu bu konuda yalan mı söylüyor? Sanıyorum bu konuda yalan söylüyor, böylece yarışmada o lüks koltuğu kapabilir. Yoksa kapmak için mi yalan söylüyor?
Daha dün Mustafa Kemal’in partisi CHP Türkiye’de Kürt yoktur diyordu. Var diyenleri de ağır yaptırımlar, işkence ve hapisle cezalandırıyordu. Şimdi Kılıçdaroğlu çıkmış “Ben Kürt sorununu çözeceğim” diyor. Acaba Kılıçdaroğlu bunları söylerken, Mustafa Kemal’in dediklerini unuttumu, yoksa yalan mı söylüyor? Zaten yarışı kazanmak için yalan söylemesi gerekiyor.
Türkiye kelimesi ilk defa 1921 Tarihinde Rusya ile yapılan, Kars sınır antlaşmasından geçiyor. Hiçbiri de Türk olmayan Osmanlı Paşaları kendilerine Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduklarında, Anadolu’da Türkmen yok denecek kadar azdı. Acaba Kılıçdaroğlu yalan söyleme yarışında birinci olursa, Türk olmayanlar için Mustafa Kemal’in oluşturduğu, Şark İstiklal mahkemelerini ve Şark Islahat planını da kaldıracak mı? Çünkü bunlar da Mustafa Kemal’in oluşturduğu planlar. Sanıyorum bunlara dokunanları da fizana gönderirler, aman ha Kılıçdaroğlu, kendine dikkat et.
Kılıçdaroğlu; Ali Babacan aracılığıyla FETÖ’cü oyları, Meral Akşener aracılıyla Ülkücü oyları, Ahmet Türk aracılığıyla APO’cu oyları garantilemiş, Alevi oylarını da garantilemek için, Alevi olduğunu söylüyor. Aynı zamanda bu yalanı da yarışı kazanmak için söylüyor. Kılıçdaroğlu; Konya Akşehir’deki Nakşibendi Şeyh’i Halid’in Tekkesinde yetişmiş, bir İmamın torunudur. Zerdüştleri Ali’ye bağlayarak müslümanlaştırmak için, Dersim Ballıca köyüne görevli gönderilmiştir. Paşalar Saraya karşı darbe yapıp yönetimi ele geçirdikten sonra, aile korku içerisinde sessizce Dersim’de kalmaya devam etti, Dersim katliamında Paşaları destekledi, Kamer Bey de ödülünü aldı, tapu müdürü oldu, oğlu Kemal de Genel Müdür oldu. Şimdi de Başkan olmak istiyor.
Kılıçdaoğlu Alevi olduğunu söyleyince, Korucu Başı Ahmet Türk sevinmiş. Korucu Başı Ahmet Türk Alevi oyları konusunda çok hassastır, devletin sözünden çıkmaz. HEP döneminde Erdal İnönü’yü aldı İzmir’e götürdü. Hikmet Fidan aracılığıyla Şam’daki APO ile görüştüler, HEP’li Milletvekilleri CHP’den aday olacaklar ve orda kalacaklardı ama, Alevileri aralarına almayacaklardı. Korucu Başı Ahmet Türk HEP’li Mehmet Ali Eren, Kenan Sönmez ve Arif Sağ’ı listeye almadı. Çünkü devlet öyle istiyordu. Bugün de Korucu Başı Ahmet Türk’ün Alevi sevgisi depreşti. Türk belediye seçimlerinde de Kılıçdaroğlu ile görüştü ve CHP adaylarını destekleme sözü verdi, Kürtler İstanbul ve Ankara’da Akşener’in adamlarını seçtiler. Bu seçimlerde de Türk yine devrede, Korucu Başı Ahmet Türk’ün tavsiyesiyle, Cengiz Çandar ve Hasan Cemal gibi, Saraya karşı darbe yapan Paşa çocukları, Yeşil Sol Parti’nin saygı değer Milletvekili adaylarıdır. Paşa çocuklarına oy veren eller, dert görmesin, cop yemesin.
Tekrarlıyorum “Ayının kırk sözü vardır, kırkı da ekşi elma üzerinedir” Devşirme Türklerin kırk oyunu vardır, kırkı da Kürtlere karşı inkâr ve imhadır. CHP Erdoğan’ı hangi oyunlarla başa getirdi, Erdoğan 20 yıldır Kürtlere neler yaptı herkes yaşadı gördü. CHP benzemezleri çevresinde toplayarak, Kürtlere karşı yeni bir oyun peşinde. Elbette ki Kürtler arasında bunların işbirlikçileri de olabilir. Bunlara parmak uzatıp bütün Kürtleri suçlamaya kimsenin hakkı yoktur. Elinizden geldikçe, işbirlikçileri kenara itin, oyunuzu kime verirseniz verin ama, CHP’den bir beklentiniz olmasın.
İşgal altında yaşayan toplumlarda sınıf olmaz. Kürtlerin Emperyalisti olmaz. Kürtler devlet gibi davranmalı, dostunu, düşmanını ona göre belirlemeli. Devletler arası çıkar ilişkilerinde, bir devlet kendi menfaati için size yaklaşabilir, sen de o menfaati onunla paylaşmaya pay edinmeye çalış. İki adaydan biri Başkan olacak ama, ülkeyi hangi partiler yönetecek belli değil. Türkiye’de hiç kimsenin beklemediği sonuçlar yaşanabilir. Bekleyip görelim.
Paşalar Cumhuriyeti APO’sunu Şam’a yerleştirdi, kırk yıldır Kürtlere savaşıyor. Kürtleri yorduğunu düşünerek, bu işe son verme ve Kürtleri teslim alma hazırlıklarını yapıyor. Yeşil Sol Parti de Kürtleri Kemalizm’e entegre etmeye çalışıyor. Görüntüler aldatmacadır, sakın inanmayın. Bütün dünya Kürtlerin yanında, Ortadoğu’da Bağımsız Birleşik Kürdistan olmadan, Ortadoğu’da barış ve huzur olamaz. Petrol bölgesi olması nedeniyle, bazı ülkelerin bölgenin huzuruna ihtiyacı var. Kürtler de kendi huzuru için, bunlarla iş birliği yapmak ve huzuru paylaşmak zorundadır.
Türkiye’de Milletvekilliği, babadan oğula geçen bir mesleğe dönüştü.
Mitterrand’ı unutamıyorum “İbrahim acele etme, ben göremeyecem ama sen göreceksin” demişti.
Mayıs 2023