Birbirlerine düşman olan, hatta birbirlerinden çok adam öldüren, bu nedenle bunlardan yüz binlercesi şu anda hapishanelerde yatan, bu siyasi guruplardan, dışarıda kalanlar şimdi iş birliği yemini etmiş, Kemalist CHP’nin peşine takılmış, CHP’nin başa getirdiği, Erdoğan’ı devirmeye çalışıyorlar. Şayet Erdoğan’ı devirebilirlerse, ortak bir hükümet kurup, kilosu 30 lira olan soğanı ucuzlatacaklarmış. Zaten bu efendilere göre Türkiye’nin başka sorunu da yoktur.
14 Mayıs seçimlerini kimin kazanacağı belli değil ama, enflasyon seçimleri kazanacak gibi görünüyor. Çünkü insanları kör etmişler, asıl sorunlarını göremiyor, enflasyonun sebebini de bilmiyor. Ekonomi hiçbir sorun yaşamadan, her yıl %3-4 seviyesinde büyürken, fiyatlar aniden hızla yükselmeye başladı, çünkü kısa sürede 10 milyon yeni tüketici oluşmuştu.
Türkiye’yi etkileyecek, dünyada hiçbir ekonomik sorun yoktu, üretimde hiçbir sorun yoktu, Petrolün varili 33-34 dolar seviyesinde seyir ederken, Türkiye’de enflasyon hızla yükselmeye başladı. Buna daha sonra, Ukrayna savaşı da eklenince, petrolün varili 100 doları aştı ve süreci daha da hızlandırdı. Ekonominin dolaşım sistemi bankalar, rekor karlar ediyorlar. Büyük üretici firmalar karlarını katlayarak yollarına devam ediyorlar. Bunların pazarlamacıları küçük esnaf da kazanç sarhoşluğunu yaşıyor. Enflasyonun zararını yaşayan da ücretli çalışanlar oldu. AB ülkelerinde üretim içerisinde işçilik payı %70’tir. Türkiye’de üretim içerisinde işçilik payı %30 iken, enflasyon ile birlikte %20 civarına düştü.
Normal koşullarda enflasyonla birlikte, alım gücü düşer, lüks tüketimde pazar daralır, halbuki Türkiye’de tam tersi oldu. Sahil şehirlerde özellikle İstanbul’da lüks konut ve kira fiyatları, baş döndürücü şekilde yükselmeye başladı. Fabrika çıkışlı yeni araba almak hayal olduğu gibi, piyasada kullanılmış araba bulmak bile sorun oldu. Çünkü gelen 10 milyon mülteci arasında, yüzbinlerce de zengin iş adamları vardı, bunlar Avrupa’ya geçip gitmek istiyorlardı ama, çoğu Türkiye de demir atıp kalmak zorunda kaldılar, konut ve kira fiyatlarını bunlar körükledi.
3 Temmuz 2013 yılında Mısır askeri darbesinden sonra, Ortadoğu’daki İslami örgütlerde hareketlilik başladı. Bu hareketler bölgedeki İsrail ve batı ülkelerini huzursuz etti. Türkiye hayallerini gerçekleştirmek üzere devreye girdi, zaten Osman abi olmayı hayal ediyordu. Bölgeyi terk etmek isteyen iş adamlarına ve örgüt militanlarına Türkiye kapılarını açtı. Bunları batıya geçirip kullanmak istedi. AB oyunu gördü kapılarını kapattı, bunların tamamı Türkiye’de kaldı ve sayıları 10 milyon civarında. Bu mültecilerin üretime hiçbir katkısı olmadan, bunların tüketimini de karşılamak gerekiyordu. İşte hayat pahalılığının başlıca sebebi budur.
Seçimler yaklaşıyordu, insanlar seçimde sadece hayat pahalılığını tartışsın, asıl sorunlar tartışılmasın diye, enflasyon siyasetin işine de yaradı. İnsanlar sadece patates ve soğan fiyatlarını tartışıyor, Yukarıda isimlerini saydığım siyasi gurupların da işine geliyor. Onlar da bakın biz CHP’nin arkasında birleştik, Erdoğan’ı devirip Patates, soğan fiyatlarını ucuzlatacağız diyorlar. Böylece ucuz siyasetin, ucuz siyasetçileri de değer kazanıyor.
Siyasi propaganda olsun diye, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Edirne cezaevindeki Selahattin Demirtaş’a çatıyor ama, inandırıcı değil. Aynı Süleyman Soylu Kasım 2022’de emir verdi, Demirtaş; helikopterle Edirne Hava Alanına, oradan Soylu’nun tahsis ettiği özel uçakla Diyarbakır’a götürüldü, orada polis korumasında gitti Hasta babasını ziyaret etti, geri döndü, hapishanedeki koğuşuna geldi. Bu saygılı ve kadir bilir davranışı, Türkiye’de sadece Süleyman Soylu, Hapisteki Selahattin Demirtaş’a yapmıştır. Türkiye’de başka örneği yoktur. Soylu şimdi de oturmuş Demirtaş’ı eleştiriyor. Demirtaş’ın kim olduğunu ve ne kadar saygıdeğer olduğunu biz bilmiyoruz ama, Soylu çok iyi biliyor, onun için özel uçakla Diyarbakır’daki hasta babasını ziyarete gönderdi. Halbuki Sincan hapishanesindeki Aysel Tuğluk, Ankara’da ölen annesinin cenazesine üç gün sonra elleri kelepçeli gidebildi. Mezarda olanları herkes biliyor. Ziyaretten bir gün sonra cenazeyi mezarından çıkardı, Dersim’e gönderdiler.
Seçimleri hangi yerli ve milli gurupların kazanacağı, kesin belli değil ama, seçimden 40 gün önce, kimlerin seçileceğine, vatandaşın haberi bile olmadan, Genel Başkanlar karar vermiş, listeleri YSK’ya teslim ettiler. Vatandaş da 14 Mayıs’ta oy kullanacak kendi vekillerini seçecek, bunun adı da demokratik seçim olacak. Seçim sonunda ülkeyi ya ikili koalisyon yönetecek ya da on ikili koalisyon yönetecek. Yeni yönetim vatana ve millete hayırlı uğurlu olsun.
Seçimlerde kimsenin hatırlamak istemediği, bir başka sorun var. AYM listeler kesinleştikten sonra, HDP’yi kapatırsa, davada 687 kişi için de 5 yıl süreyle siyasi yasak istemi var. Parti kapatılırsa, 687 HDP’li de siyasi yasak kapsamında aday olamayacaklar, adaylıkları da düşecek. Zaten HDP aday listelerindeki adayların yarısından fazlası, aşırı Kemalist guruplardan oluşuyor. Kalanlar seçimlerden sonra, CHP ile daha rahat sarmaş dolaş olurlar. HDP de listeleri ona göre hazırlamış, yeniden CHP’ye katılmak istiyor. Böylece oluşacak yerli ve milli koalisyona daha rahat uyum sağlarlar. Kürtlerden nefret ettiklerini açıkça söyleyen, diğer koalisyona ortakları da bunu biliyor. Onun için gelişmeleri büyük bir zevkle izlemeye çalışıyorlar.
Kılıçdaroğlu’nun seçim çantası vaat dolu, durmadan dağıtıyor. Bütün sorunları çözeceğini söylüyor ama, nasıl çözeceğini söyleyemiyor. Bir dönem Türkiye’de Kürt yoktur deyip, partisindeki Kürt Milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırıp, Meclis bahçesinde bekleyen polislere teslim edip, Ulucanlar hapishanesine gönderen CHP, şimdi de Kürt sorununu çözeceğini söylüyor ama nasıl çözeceğini söylemiyor. Kılıçdaroğlu Türk iş adamlarının dışarıya 428 Milyar Dolar kaçırdıklarını, bunu geri getireceğini söylüyor ama, nasıl getireceğini söylemiyor. Çünkü getiremeyecek. Kılıçdaroğlu şimdi de İngiliz yatırımcılarının kendisine Türkiye’de 300 Milyar dolar yatırım yapacaklarının sözünü verdiklerin söylüyor. Bu uydurmalara inanmak için, insanın cebinde Türk vatandaşı kimliği taşıması gerekiyor.
Türkiye için yanan bir yanar dağdan farkı yoktur, ne zaman patlayacağı belli değil. Bunu gören yerli sermaye de Kılıçdaroğlu’nun da söylediği gibi, 428 Milyar dolarını yurt dışına kaçırmış. Seçim havası ısındıkça, sermaye kaçırma işleri de hızlanıyor. Bunu son döviz fiyatlarında görmek mümkün. Yerli sermayenin yurt dışına kaçtığı bir sırada, İngiliz sermayesi gelip yatırım yapacak kadar aptal değil. Siz onu daha çok beklersiniz! Hiçbir sermaye gurubu, Kılıçdaroğlu’nun benzemezlerden oluşturduğu siyasi ortama güvenip gelmez. Köylü tarlasına tohum eker gibi, Kılıçdaroğlu da yalan ekiyor ama, yalan yeşermez ki.
Türkiye AİHM kararlarına uymadığı için, AB üyeliği 2022 yılında askıya alındı. Kılıçdaroğlu; AİHM kararlarını kabul edep, Aleviliği bir din olarak kabul edip, Cem evlerini açacak mı?
Kılıçdaroğlu; AİHM kararlarını kabul edip, 18 yaşından küçük çocuklar için din dersi mecburiyetini kaldıracak mı?
Kılıçdaroğlu; Diyanetin gasp ettiği Şafii Camilerini, Şafiilere geri verecek mi?
Kılıçdaroğlu; İslam’da olmamasına rağmen, Diyanete bütçeden para vermeye devam edecek mi?
Ortadoğu’da Türkiye müttefik güçler arasına alınmadı, Kılıçdaroğlu Ortadoğu’daki sorumluluklarını yerine getirip, müttefik güçlere katılmak istiyor mu?
Kılıçdaroğlu; Başkan olursa Kürtleri ve Alevileri de Vali, Emniyet Müdürü ve General olarak atayacak mı?
Kılıçdaroğlu; Irak ve Suriye’deki işgalci ordusunu geri çekecek mi?
Türkiye Avrupa Konseyi kararlarına yeniden uyum sağlayacak mı?
Türkiye bu sorunlarını çözmeden, bırak 300 Milyar doları, beş kuruş yatırım bile gelmez.
Türkiye’nin en önemli sorunu Kürt sorunudur. Türkiye’nin soruna yaklaşımı sadece Kürtleri değil, artık bütün batıyı da rahatsız etmeye başladı. Çünkü Kürt sorunu artık Ortadoğu sorunu oldu. Kürt sorununa adil ve makul bir çözüm getirmeden, yabancı sermaye güvenip Türkiye’ye tatile bile gelmez. Türkiye; Kıbrıs’taki soydaşları için hangi insani hakları istiyorsa, Kürtler için de aynı hakları hak görmeli. Sadece Kürtler değil, bütün dünya bunu bekliyor.
Bir asırdan fazla bir zamandan beri, Kürtler inkâr ve imha uygulamalarıyla, soykırımı yaşıyor. Kürtlerin sorunu sadece hayat pahalılığı değil, insanca yaşama arzusudur. Kürt oldukları için, işkencehaneler, hapishaneler ve mezarlar Kürd gençleriyle doldu. TSK uçaklarının bombalarla yerle bir ettiği köyler şehirler ve enkazın altında kalanlar, zalimin zulmü Kürtlerin temel sorunudur.
Her ne kadar Kılıçdaroğlu Alevi olduğunu söylese de Alevi değil. Kılıçdaroğlu’nun dedesi Konya Akşehir’deki Nakşibendi Şeyh’i Halid’in Tekkesinde özel yetişmiş bir hocadır. Alevileri İslam’a dönüştürmek için birçok Tekke imamı gibi, Dersim Ballıca köyüne görevli gönderilmiştir.
Kürtler; ne yaparsanız yapın, dededen toruna devam eden zulmü sakın unutmayın.
Nisan 2023