Maraş merkezli 6 Şubat 2023 Tarihinde gece saat 4,17’de 7,7 büyüklüğünde bir deprem oldu. Antakya, Adıyaman, Antep, Osmaniye, Urfa, Adana, Malatya, Diyarbakır gibi on il birden sallandı. Yüzlerce ilçe ve binlerce köy de birlikte sallandı. Çok sayıda artçı deprem devam ederken, 9 saat sonra 7,6 büyüklüğünde bir deprem daha oldu. Arka arkaya, birbirine yakın bir alanda iki depremin olması, deprem değil felakettir. Bunu her iki depremden oluşan, yüzlerce artçı deprem takip etti. Kısaca; bir haftadır buralar beşik gibi sallanıyor.
Meydana gelen çok geniş deprem alanında, 13 milyondan fazla insan yaşıyor. Elbette ki sadece il merkezleri değil, ilçeleri ve köyleri de birlikte sallandı. Kış hava soğuk eksi 7-8 derecelerde, kar yağıyor ulaşım çok zor. Ölüm korkusuyla kendisini sokağa atan milyonlarca insan ve enkaz altında kalan, yüzbinlerce insana yardım yetiştirmeyi, organize etmek, hiç de kolay bir iş olmazsa gerek. Bol keseden atan tartışmacıları bilmem ama, ben şahsen şaşırırdım böylesi bir organizasyonu yapamazdım, savsaklardım. Niye yapmadılar diyenler kadar, becerikli değilim.
Yeryüzünde ender görülen böylesi bir felaket, bütün dünyanın dikkatini çekti ve hemen yardıma koştular. Karda kışta ve havaalanlarının, demir yollarının ve hatta yer yer karayollarının da tahrip olduğu bir yere hemen yetişmek kolay olmazsa gerek ama, adamlar yetişti. Altı yedi bin binanın yıkıldığı, devasa bir alanda, enkazın altında hala canlı insanları kurtarıyorlar. Ben şahsen bu insanlara, bu soğuk havada canla başla yaptıkları işten dolayı, saygılarımı sunuyorum.
Yıkılan binalar enkaza dönüştü, yıkılmayanlara da insanlar korkudan içeri giremiyor. Beş gündür basın bile köylerden haber veremiyor. Herkes aç susuz yağan karın altında, korku, heyecan ve üzüntü içerisinde, bir biçimde korunmaya çalışıyor. Malatya içme suyu kaynaktan geldiği için, dipte bir yerler yarılmış, su bulanık akıyor, içmesi yasak.
Efendiler; 500 km uzunluğunda, 300 km eninde devasa bir alanda ve karda kışta dışarıda yaşamak mecburiyetinde kalan, 13 milyondan fazla insana yardımı organize etmek, hiç de kolay bir iş değil. Kendisini akıllı sanan bazı akıllılar için hiç de zor bir iş olmayabilir. Çünkü onlar patronun cebindeki kurmalı saatten farkı yoktur.
Adalet Bakanı Bozdağ, bu binaları yapanlar hakkında, tahkikat başlatacağını söylüyor. Hoppala buradan yak!.. Ben yetkili olsam, yasaları uygulamadığı ve takip etmediği için, önce Bakan Bozdağ hakkında tahkikat başlatırım.
11 Mart 2022 yılında Japonya’da, 7,3 büyüklüğünde bir derem oldu. Sadece 4 ölü, 107 yaralı var.
2 Nisan 2014 yılında, Şili’de 8,2 büyüklüğünde bir deprem oldu. Sadece 5 ölü var.
Ben Yüksek Mühendis Mimarım, Üniversiteyi Hamburg’da okudum. Bütün dünya Alman DİN normlarına göre hazırlanmış, beton teknolojisini kullanır. Türkiye de buna dahil. 1976 yılında Türkiye’ye döndüm, devlet dairesinde iş vermediler. Kısa bir süre İstanbul’da kaldım, sonra gittim Malatya’ya yerleştim, serbest mimar olarak çalışmaya başladım.
İstanbul’da gördüklerim, inşaatlarda deniz kumu kullanılıyordu. Tuzlu deniz kumu, çimento ile birbirlerine düşmandır, asla kaynaşmazlar. Bir araya gelseler de ömürleri çok kısadır. Topraktan yapılan kerpiç evler bile, deniz kumu ile yapılan evlerden, daha sağlam olur.
Malatya; Yazıhan ovasının, Fırat Nehrine kavuştuğu Eğribük köyünde, tarlaların bir metre kadar altında, çıkardıkları kumları kullanıyorlar. Beton yapılırken de baktığımda, donup kalıyordum. Bu betonla 8-10 katlı binalar yapıyorlardı. Beton binada işçilik de çok önemlidir ama, burada bilinçli işçilik te yoktur. Birisine şunu şöyle yap desen, “Abi bir şey olmaz” cevabını alırsın.
Ben de başladım, Malatya’da 5-6 kooperatif sitesi yaptım, 8-9 da yap-sat apartman yaptım. Bu binalar nasıl ayakta kalıyor diye, hep de merak etmişimdir. İkinci depremden sonra 2-3 binada hasar var ama, yıkılan yoktur. Bu kullanılan malzemeden değil, işçiliğe dikkat ettiğim içindir. İşçiler için bir eğitim yoktur, karaborsada öğreniyorlar. Onu öyle yapma dediğin zaman da “bir şey olmaz” cevabını alırsın. Ben de hep, “benim inşaatımda olur, size bir şey olmaz sözünü yasaklıyorum” diyordum. Yasaklama işe yaramış.
Ağzını açan Müteahhitleri suçluyor. Müteahhit tüccardır, hedefi para kazanmaktır ama, Müteahhit kendi başına değildir. İmar yasaları var, buna göre; inşaatı yaptıran kurumun elinde projesi var, kontrol mühendisi var. Müteahhidin kendi şantiye şefi var. İnşaatı denetleyen Belediye Fen İşleri Müdürlüğü var. Bunları da denetleyen devletin yasaları var. Bu koşullarda görevini yapmadığı için, ben Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ı yargılamayayım da kimi yargılayayım? Çöken bütün binaların sorumlusu Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve geçmişteki meslektaşlarıdır. Ey devlet sen neredesin?
Bir kişi Belediye sınırları içerisindeki arsasına bina yapmak isterse, izlenen yol. Elinde krokili tapusu, Belediye fen işlerine müracaat eder, imar durumunu ister. İmar durumuna göre, mimar projesini hazırlar, mühendis de betonarme hesaplarını yapar, Belediye fen işlerine teslim eder ve inşaat ruhsatını ister. Fen işleri; mimari ve betonarme hesaplarını denetler, uygun görürse inşaat ruhsatı verir. Arsa içerisindeki inşaat alanını Belediye Fen İşleri belirler. Bina su basman yani toprak seviyesine çıkınca, fen işleri tekrar kontrol ettikten sonra, inşaata devam edebilir iznini verir. İnşaat başlangıçta ve bitene kadar, fen işleri kontrol eder. Projeyi hazırlayan Mimar ve Mühendis de baştan sona, inşaatın yapılışını takip etmek mecburiyetindedir. İnşaat bittikten sonra, Belediye fen işleri denetler, ona göre binaya oturma ruhsatı verir.
Benim yukarıda tarif etmeye çalıştığım şekilde yapılan bir bina, Japonya’daki, Şili’deki binalar kadar sağlam olur, böylesi depremlerde yıkılmaz. Mevcut yasalar uygulanmadığı ve takip edilmediği için, sorumlu Adalet Bakanı ve Belediye Başkanıdır. Başkalarını suçlayacağınıza, kendi memurlarınıza sahip çıkın. Türkiye’de inşaatlar, başında sorumlu teknik personel olmadan, eğitimsiz ustalar tarafından yapılıyor.
Bir ülkede önemli olan anayasa veya evlat yasalar değil, önemli olan yöneticilerin var olan yasalara uymasıdır. Osmanlının da yasaları vardı ama, hiçbir zaman kendi yasalarına uymadı. Sultan kendi gözlerinin önünde, paşalarına kendi kardeşlerini ve evlatlarını öldürtüyordu. Bu Paşaların kurduğu cumhuriyet aynen devam ediyor. Mustafa Kemal 800 lira maaşla, 15 yıl Cumhurbaşkanlığı yaptı. Öldüğünde; 103 bin dönümden oluşan çiftlikleri ve İş Bankasının % 30 hissesi vardı. Osmanlıda olduğu gibi, cumhuriyet yöneticilerinden de hesap sorulamaz. Aynı yönetim biçimi bugün de devam ediyor, Belediye Başkanlarından ve onun memurlarından hesap sorulamaz.
Demokrat Parti Göç ve Sosyal Politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İlay Aksoy namında bir manyak, “Adıyaman’dan Gölbaşı istikametine giden Barzani Vakfına ait tırlar görüldü. Bu tırları kim kontrol ediyor. Büyük güvenlik boşluğuyla karşı karşıyayız. TSK İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü nerede?” diyor.
İlay Aksoy denen manyak, Lefkoşe doğumlu ama, Türk değil Arnavut kökenlidir. Kıbrıs’ta hiçbir Türkmen kökenli yaşamıyor. “Ben Türküm” diyenler, Yugoslavya Arnavut çekişmelerinden kaçıp gelmiş Kıbrıs’a yerleşmiş Arnavutlardır. Aksini iddia edenler, gitsin DNA testini yaptırsın, haramzade olmaktan kurtulsunlar.
İlay Aksoy manyağı İyi Parti kurucularından ve 2014 Belediye seçimlerinde İyi Parti Fatih Belediye Başkan adayı oldu. “Fatih’i Suriyelilere teslim etmeyeceğim” diye, reklam levhaları asıyordu. Bu manyak 2018 Genel seçimlerinde, İyi Parti Milletvekili adayı oldu. İyi Partiden istifa etti Demokrat Partiye geçti. Şimdi de Demokrat Parti’nin önemli yöneticilerindendir. Biraz manyak olduğu için söyledikleri, yedili ortaklığın beyninden dışarı taşanlardır.
Bu manyak, 13 milyon Kürt’ün yaşadığı felaketi duyunca, kıçına kına yakmakla kalmamış, ‘çirtik’ atıp oynamıştır.
Şubat 2023