Cezası kesinleşmiş bir mahkûmun, istediği zaman avukatları ve birinci derece yakınlarıyla, görüşme hakkı vardır. APO; ömür boyu hapis cezası almış, 22 yıldır hapiste yatıyor. 3 yıldır avukatları da dahil hiç kimseyle görüştürülmüyor. Terörist olmakla suçladıkları Selahattin Demirtaş’ta cezası kesinleşmiş, Edirne Hapishanesinde yatıyor. Her gün basında demeçlerini ve yazılarını izliyoruz. Demirtaş’ın Diyarbakır’da oturan babası kalp krizi geçiriyor, İçişleri Bakan’ı Süleyman Soylu’nun talimatıyla, Demirtaş hapishanede devletin helikopterine bindiriliyor, Edirne Hava Alanına götürülüyor, oradan da özel bir jet uçağına bindiriliyor, doğruca Diyarbakır Hava Alanı’na. Özel korumalar eşliğinde, Demirtaş hasta babasını ziyaret ediyor, aynı şekilde dönüyor, Edirne Hapishanesi’ndeki koğuşuna geri geliyor.
Demirtaş’ı taşıyan özel uçak kime ait, sahibi kim, kirası ne kadar taşıma Devlete kaça mal oldu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan başka bilen yoktur. Dünyada hiçbir mahkûm, bu kadar el üstünde tutulmadığı gibi, Türkiye’den de görülmemiş duyulmamış. Selahattin Demirtaş şanslı bir Kürt. İnönü Gürsel Cuntasının hapse attığı Başbakan Adnan Menderes’e neler yaptıkları, hala zihinlerde tazeliğini koruyor. APO avukatlarıyla görüşemezken, terörist olmakla suçlanan Demirtaş, hapishaneden helikopterle Edirne Hava Alanına, oradan da özel uçakla Diyarbakır’a, hasta babasını ziyarete götürülüyor ve getiriliyor. Demirtaş’lar şanslı insanlar, 2008 yılında DTP Genel Başkanı olan Abisi Nurettin Demirtaş, sahte raporla askerlikten muaf tutulduğu için tutuklandı. İlk duruşmada hiç kimseyi tahliye etmediler, sadece Nurettin Demirtaş tahliye olunca götürdüler askerlik şubesine teslim ettiler. Nurettin askerliğini yaptı, teskeresini aldı doğru Başkent Kandil’e gitti. Şimdi orada başkomutan olarak görevini sürdürüyor. Nurettin’in raporu sahte olmadığı için tahliye ettiler, yani Nurettin askerlik yapacak durumda değil. Peki bu hasta adama neden iki yıl askerlik yaptırdılar? Demirtaş’lar şanslı insanlar demeyelim de ne diyelim?
Türkiye’de daha önce de Demirtaş olayı gibi bir olay izlendi. HDP Eş Genel Başkan’ı Aysel Tuğluk Ankara’da hapisteyken anası 2007 yılında Ankara’da öldü. Zar zor Tuğluk’a izin verdiler. Tuğluk elleri kelepçeli, iki jandarmanın refakatinde anasının evine gelene kadar, cenazeyi anasının vasiyeti üzerine Ankara’da İncek mezarlığına defnettiler. Tuğluk anasının mezarını ziyarete gitti, burada ırkçıların saldırısına uğradı, saldıran ırkçılar, „biz teröristin anasının cenazesini burada istemiyoruz, çıkarıp sokak köpeklerine yem yapacağız” diye bağırıyorlardı. Akrabaları da cenazeyi gömülü mezarından çıkarıp götürdüler, Dersim’de defin ettiler. Ankara hapishanesindeki Tuğluk, Ankara’da ölen anasının cenazesine yetişemedi, Aysel de HDP Eş Genel Başkanlığı yapmış bir insan.
Selahattin Demirtaş; Erdoğan’a isabetli bir soru sormuştu. Erdoğan’a “Senin çevrende üniversite arkadaşlarından hiç kimse görünmüyor, onlar nerede” diye sormuştu. Elbette ki Erdoğan bu isabetli soruya cevap veremezdi. Şimdi de ben Selahattin Demirtaş’a bir soru soruyorum. Selahattin sen Ankara’da hukuk okurken, nerede kalıyordun, oradaki arkadaşlarınla akşamları hangi kurslara katılıyordun, abin Nurettin’de bazen Muğla’dan gelip bu kurslara katılıyor muydu? Kurs arkadaşlarından hiç kimseyi çevrende göremiyoruz. Bunu açıklayabilir misin?
Demirtaş; 13 Kasım 2022 tarihinde, özel uçakla Edirne Hapishanesinden Diyarbakır’a hasta babasını ziyarete götürülüyor. Bir hafta sonra, 20 Kasım 2022 tarihinde, Beyoğlu İstiklal caddesinde bir bomba patlıyor, 6 ölü 81 yaralı var. Güvenlik güçleri 10,5 saat sonra, bombayı bırakan Arap kökenli Terörist Ahlam Albashir ve 50 yardımcısını yakalıyor. İçişleri Bakan’ı Süleyman Soylu açıklama yapıyor, “bu terörist dört ay önce Kobani’den gelmiş bir PKK’lidir” diyor. Arkasında DSG lideri Mazlum Kobani bir açıklama yapıyor. “Bombayı koyan Ahlam Albashir ile hiçbir alakamız yoktur. İŞİD kökenli bir ailenin kızıdır, üç kardeşi İŞİD saflarında öldürülmüş, üç karısı olan bir kardeşi de şu anda İdlip’te ÖSO saflarında komutan olarak görev yapıyor” diyor. Hattın üstündekiler Süleyman Soylu’ya inanıyor, Hattın altındakiler de Mazlum Kobani’ye inanıyor. Acaba bunların dışında kalan insanlar kime inanıyor?
Olaylar ipe takılan inci taneleri gibi, birbirini izliyor. Bunun hemen arkasında, Türkiye havadan Güney Kürdistan’a ve Batı Kürdistan’a saldırıyor. Yetkililer açıklama yapıyor, “yüzlerce hedefi yerle bir ettik, TSK asla sivillere zarar vermez” diyorlar. TSK Kuzey Kürdistan’da 4200 köyü yerle bir etti, üç milyondan fazla insan nere ve nasıl yaşar bilen yoktur. Başbakan Davutoğlu önce memurlarına süresiz izin verdi ve yerlerinizi terk edin dedi. Daha sonra sokağa çıkma yasağı ilan etti, TSK uçaklarıyla, tanklarıyla saldırıya geçti, yedi Kürt şehrini yerle bir etti, evlerin içerisinde insan doluydu. Askerler tecavüz edip öldürdükleri Kürt kızının çıplak bedenini internette sergilediler, “TSK sivillere asla dokunmaz”, yukarıda saydıklarım, devşirme Türklerin hizmetçisi ve kölesi Kürtlerdir.
TSK üç yıldır PKK’yi gerekçe göstererek, Güney Kürdistan’a havadan bomba yağdırıyor. 600 köyü yerle bir etti, yüzlerce sivil öldü, yüz binlercesi de savaş alanını terk etti. Son saldırıda TSK açıklama yapıyor, “Teröristlerin inlerini başlarına yıktık” diyor. TSK böyle söylüyor ama, üç yıldır Güney Kürdistan’ı bombalıyor, yanlışlıkla da olsa bir mermi Kandil vadisine düşmedi. Demek ki Başkomutan Cemil Bayık ve KCK lideri Siyamend Moeyini boşuna açıklama yapmıyorlarmış. PKK İran güçleriyle birleşmiş, Doğu Kürdistan’a saldırıyor, Türkiye ile birleşmiş Güney Kürdistan ve Batı Kürdistan’a gel gel ediyor. Türkiye müttefiki İran’la birleşmiş Güney Kürdistan’a saldırıyor. Bağdat ve Şam’ın izini olmadan, Türkiye asla buralara saldıramaz.
Erdoğan 2009 yılında Davos’ta “one minute” ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e “Siz adam öldürmesini iyi bilirsiniz” dediği günden beri, çevresi boşalıyor. Türkiye telaş içeresinde, yalnızlık korkusunu yaşıyor. En güvendiği müttefiki İran, kalp krizi geçiriyor, geri dönemeyeceği belli oldu. Diğer müttefikleri Irak ve Suriye zaten devlet özelliğini kayıp etmiş durumdalar. Türkiye çaresiz ve şaşkın. Bu nedenle de pot kırmaya devam edecek ama, bütün dünya da eski dostu Türkiye’yi yakından izliyor ve söylediklerine inanmıyor. Çünkü onlar da bölgedeki gelişmeleri çok iyi biliyor.
Türkiye karlı ve sisli havada yolunu kayıp etmiş yolcudan farkı kalmadı. Erdoğan şu sıralarda Kuba Devlet Başkanı Miguel Diaz-Canel’i Ankara’da ağırlıyor. Yakında Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-un’u Ankara’da görürsek şaşırmayalım.
Az kalsın unutuyordum, Süleyman Soylu hala APO’nun mal varlığını açıklamadı, sanıyorum unuttu yoksa açıklardı. Evet; Süleyman Soylu APO’nun mal varlığını acaba ne zaman açıklayacak?
Kasım 2022