İkinci Dünya savaşından sonra, Türkiye kendisine batıyı siyasi kıblesi olarak belirledi ve yönünü batıya döndü. Özellikle Avrupa Birliği kurulduktan sonra, üyelik için ilk baş vuran ülkelerden biridir. O günden beri de Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu, Türkiye’nin siyasi kıblesi olmuştur. Tam üye olabilmek için de AB taleplerinin hiçbirini yerine getirmedi. Özünde tam üye olmak istemediği için de, bilerek sorumluluklarını yerine getirmedi. Türkiye mevcut düzenini bozmak istemiyor, bu düzenle de AB korosunda saz çalamaz.
Son günlerde siyasetin gündemi Şanghay üyeliği tartışılıyor. Şanghay birliğini oluşturmak için, yapılan toplantılara katılan ülkelere baktığımızda, kırk yamalı bohçaya benziyor. Her biri bir donda olan yamalara baktığımızda, bunlardan bohça olmaz. Hepsi batıya mesaj vermeye çalışıyor, bak beni dışlarsan, ben de yeni bir birlik oluştururum Ha..! Türkiye’de bunlardan biridir. Fakat Türkiye; batının kapısının önünde elini ovup daha çok beklemeye devam edecek.
Türkiye; batıdan kopamaz, koptuğu an aslanın kopmuş kuyruğuna döner, hiç bir işe yaramaz. Birleşmiş Milletlerin üyesi, NATO üyesi, Avrupa Çocuk Hakları Sözleşmesinin altında imzası var. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin altında imzası var. AB ülkeleriyle yaptığı yüzlerce, ticari sözleşmeler var. Türkiye Avrupa’dan kopup başka bir ülke olamaaaaz…! Siyasi alanda Dünya beşten küçüktür ve hala dünya o beşlinin avucunun içerisindedir.
Devşirme Paşalar, Osmanlıya karşı darbe yaptı yönetimi ele geçirdi, Harington’un da desteği ile kendilerine bir Cumhuriyet kurdular. Adı Anadolu’da yaşayan 43 milletten hiçbirinin adı olamaz. Sonunda 1921 tarihinde Ruslarla yapılan Kars sınır anlaşmasında da ilk defa kullanılan, Türkiye Cumhuriyeti’nde karar kıldılar. Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür, Müslümandır ve Hanefi’dir, hiç kimsenin başka bir şey olma şansı yoktur. O günden beri Türkiye Cumhuriyeti’nin değirmeninde insanlar öğütülüp, Müslüman Türk’e dönüştürülüyor. Yaşadığı bütün baskılara rağmen, hala Kürtler varlığını sürdürüyor. Alevi Kürtler Müslümanlaşmadı, Müslüman Şafii Kürtler de Hanefileşmedi. Bunların dışında kalan 42 millet yerli ve milli malzemeye dönüştü. Kürtleri dönüştüremeyen Türkiye, şimdi de büyük bir şaşkınlık içerisinde, batı Kürtleri desteklemeye başlayınca, siyasi kıblesini değiştirmeye çalışıyor. Yüz yıldır batıyı oyalıyor, bir yüz yıl da doğuyu oyalarım diyor.
APO Şam devlet mahallesinde oturuyor, Beka’da eğitim kampı var ve Türkiye’ye karşı savaşıyor. Türkiye’nin asla Suriye sınırında, bir güvenlik sorunu olmadı. APO Türkiye’de, karargâhı Kandilde ama, Suriye sınırında bir güvenlik sorunu yaşıyor. Esad’a karşı savaşan 50-60 bin cihatçıyı yanına aldı maaşa bağladı, Suriye’yi işgal etti, güvenlik şeridi için, Kürtlere karşı savaşıyor. Komşu ülkenin sınırları içerisinde, kendisine güvenlik şeridi oluşturmaya çalışan tek ülke Türkiye’dir.
İki yıldır PKK’yi gerekçe göstererek, Güney Kürdistan’ı işgale devam ediyor ama, asıl hedefi PKK değil Erbil. Bağdat yönetimi ile Erbil’de buluşmayı hayal ediyordu. Amacı Güney Kürdistan’ı yeniden, Bağdat yönetimine teslim etmekti. Görüldüğü gibi Bağdat’ta Erbil’i Türkiye’den teslim alacak, yönetim kalmadı. Türkiye’nin hayalleri suya eğil, Kandil vadisine düştü. Bağdat’ın içerisine düştüğü çaresizliği görenler, Güney Kürdistan’ın neden PKK’yi muhatap almadığını görmüşlerdir sanıyorum. Tekrarlıyorum; ABD büyük devlettir söylemez yapar.
Türkiye’nin PKK’den sonra en önemli müttefiki Humeyni yönetimiydi. Tahran, Türkiye’nin güvendiği tek başkentti. Geçtiğimiz günlerde, 22 yaşındaki Jina Emini adında Kürt kızı, başörtüsünü kurala göre bağlamadığı için, ahlaksız (ahlak) polisi tarafından gözaltına alınarak, işkence ile öldürüldü. O günden beri İran’ın her tarafında, rejime karşı protesto gösterileri yapılıyor. Yüzlerce ölü ve binlerce yaralı ve binlerce insan tutuklandı. Sadece İran’da değil, bütün dünya İran’ı kınıyor ve protestolar yapılıyor. Olaylar durulmuyor, yöneticiler tehlikeyi his ediyor, Türkiye de en önemli müttefikini kayıp ediyor, telaşını yaşıyor. Kuzey Azerbaycan’da 10 milyon kadar Azeri yaşıyor ama soydaş kelimesi devşirme Türklerin ağzından düşmüyor. Güney Azerbaycan’da 30 milyon kadar Azeri Farsların egemenliği altında yaşıyor ama, Türkiye bir gün bunları ağzına almadı. Bundan sonra ağzından düşürmeyecek gibi görünüyor.
Görüldüğü gibi; Kürt Milletini yok etmek için yüz yıldır ortaklar birleşmiş Kürtlere karşı savaşıyor. Türkiye’nin müttefikleri çaresizlik içerisinde. Aynı çaresizliği Ankara daha derinden yaşıyor. Siyasi kıblesini değiştirmeye çalışması da çaresizliğin çaresi olacağını düşünüyor. Suriye’yi yöneticiler parçaladı, Irak’ı yöneticiler parçaladı, İran’ı Humeynici Farslar kendileri parçalıyor, Türkiye’yi de devşirme yöneticiler kendileri parçalayacak. Elbette ki parçalanmanın sebebi Kürt düşmanlığıdır.
Türkiye izlediği yanlış dış siyasetten dolayı, ipleri elinden kaçırdı, büyük bir siyasi bunalım içerisinde. Siyasi kıblesini bile şaşırmış, nereye döneceğini bilemiyor. Siyasi şaşkınlık ekonomik bunalımı getirdi. Ukrayna savaşında artan yakıt fiyatlarından dolayı, dünya ufak bir ekonomik krizi yaşıyor. Türkiye’deki ekonomik sorun savaştan çok önce başladı, dünyada enflasyon ortalama %8 civarındayken, Türkiye’de %80 civarında. İnsanlar artık bu yükün altında eziliyor. Derin devlet gelecek yıl yapılacak seçimlerde, yönetim kadrosunu değiştirmek istiyor ama, bunun da çare olamayacağı şimdiden görüyor. “Türkiye’de tek sorun Erdoğan ve onun getirdiği Başkanlık sistemidir” Eğer Erdoğan’ı devirir, güçlendirilmiş Başkanlık sistemini yeniden getirirsek, Türkiye’nin bütün sorunları çözülmüş olacak, tartışmalarıyla insanları oyalıyorlar.
İran’da Humeynicilere yol görünmeye başlayınca, en büyük şaşkınlığı yaşayanlardan biri de PKK’dir. Bilindiği gibi Humeyniciler iktidara gelince, Kürtler Kasımlo önderliğinde karşı çıktı ve savaş devam etti. O zaman PKK Humeynicilerle birleşti, Doğu Kürdistan’daki Kürtlere saldırdı. Kasımlo da baktı ki Kürt Kürdü öldürüyor, savaşı bıraktı geri çekildi. O günden beri başkent Kandil’in birçok ihtiyacını, başkent Tahran karşılıyor. Humeynicilerin Haşdi Şabi’si ile PKK ortaklıkları ve ortak mücadeleleri devam ediyor. Gelinen noktada, PKK önemli ortaklarından birini kayıp etmek istemiyor. Jina Emini olayı ile ilgili, Başkent Kandil’de Cemil Bayık ağzının dolusu açıklama yaptı. “Humeyniciler ABD’ye karşı olduğu için, biz Humeynicileri destekliyoruz” dedi. Bu sözde akıl, mantık arayan Kürt’te, akıl mantık olamaz. Geçmişte Suriye’de ABD’ye karşıydı, APO onun için sırtını Şam’da Esad’a yaslamış, keyfine bakıyordu. Humeyniciler giderse, Cemil’in sırtını yaslayacak yeri kalmayacak, Cemil’in keyfi kaçacak.
Hiçbir Kürt PKK’nin Güney Kürdistan’da ne yaptığını ve ne yapmak istediğini kimse bilmiyor. Fakat Türkiye’yi demokratikleştirmek için 40 yıldır, dağlarda savaştığını, yüzbinlerce Kürt gencinin öldüğünü herkes biliyor. PKK Bağımsız Birleşik Kürdistan talebi zaten bir yutturmacaydı. Ankara’da aşırı Kemalistlerle birleşti, dünya âlem görsün, kısa sürede Türkiye’yi nasıl demokratikleştiriyorlar. Bu da PKK’nin Türkiye’yi demokratikleştirme talebinde ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Yarın sandık başında, oyunu eline alan Kürt, elbette ki vicdanına danışmadan oyunu kullanmayacaktır. Kürt köyleri ve şehirleri TSK tarafından yakılıp yıkılırken, milyonlarca Kürt sahipsiz, yersiz yurtsuz ortalıkta kaldığı zaman, PKK’nin şimdiki ortakları, bu aşırı Kemalistler ıh..! İyi oldu diyorlardı. Yarın Kürt; oyu bir elinde diğer elini vicdanına koysun, PKK’nin yaptıklarını ve Doğu Kürdistan ile ilgili Cemil’in söylediklerini hatırlasın oyunu öyle kullansın. Sakın Başbakan Davutoğlu döneminde, Cizre katliamında, askerin ve polisin tecavüzüne uğramış, Kürt kızının çırılçıplak internette sergilenmiş cenazesini unutmasın. Davutoğlu’nun yaptığı rezalette, Cizreli Kürt kızına hiç kimse sahip çıkmadı, HDP’nin bu günkü hem Marksist hem de Leninist ortakları da dahil.
Türkiye’de yüz yıldır seçimler yapılıyor. Acaba hangi aday Kürt düşmanlığı yapmadan, seçim propagandasını yaptı? Yüz yıldır Türkiye’yi yönetenlerden ve Altılı ortaklardan, eli Kürt kanına bulaşmayan yoktur. Erdoğan eli temizdir diyemem, Kürtler söz konusu olduğunda, birinin diğerinden farkı yoktur. Geçmişte bu böyleydi, bugün de böyledir. Kürtler; bunu görmeniz için, yeniden yaşamanıza gerek yoktur. Dedemin kemiklerini kırdılar, babamın kemiklerini kırdılar, benim de öyle, hanginiz benim gibi değilsiniz ki?
Sırıtarak size yaklaşanı kendinize yaklaştırmayın, sizi parçalayabilir.
Aleviler M. Kemal’e tapınmayı, Kürtler de APO’ya tapınmayı bırakırsa, kim olduklarını göreceklerdir.
Eylül 2022