Yetmişli yılların ortalarında Kürt aydınları ayrı örgütlenmenin temelini attılar. Bundan öncede ayrı örgütlenmiş Kürdistan Demokrat Partisi bulunmaktaydı. Ancak bugün geldiğimiz mevzi konum ve sonuca bakıldığında ayrı örgütlenmenin bize ve halkımıza stratejik bir getirisi olmamıştır. Sadece basın yayın ve kültürel çalışmalar alanında ülke ve Avrupa’da küçümsenmeyecek adımların atıldığını söylemek mümkün.
Sol ideolojiye ilgi duyan Kürt hareketi ağırlıkta Sovyetçi bir tutum içine girmesi ile başta yanlış bir seçeneğin peşinden gitti.
Ayrı örgütlenme Kürt halkını ayrıştırarak hedef haline getirdiği gibi Kürt halkına bugün miras bıraktıkları legal imkanları iyi kullanan bir parti bile olamadı.
Bu ayrı örgütlenmenin anlamsızlığından ziyade Kürt örgüt ve partilerin kendi programlarını hayata geçirmede gösterdikleri samimiyetsiz tutarsız bir politikanın sonucu olduğuna şüphe yoktur.
Sadece devletin uyguladığı şiddet ve güce bağlamak yanlıştır.
Sömürge olan her ulusun haklarını savunan partileri olmalıdır. Bir ulusun ayrı örgütlenme ve devlet kurma hakkını savunmak o ulusun vazgeçilmez bir temel hakkı ve mecburiyetidir.
PKK kurulduktan sonra yurtsever söylemler ve yüksek talepler ile Kürt mücadelesini kendisine kanalize etmeyi başardı. Ancak büyük kitleyi kendi bünyesinde topladıktan sonra giderek eski anlayış ve örgütlenmeye çark etti. Bağımsız devlet talebi ”anayasal talepler ve ortak vatan” ile yer değiştirdi. Böyle bir sonuca fit olmak kendi kadrolarını buna ikna etmek bir olağanüstü maharet gerektirdiğine şüphe yoktur. Son dönemlerde yürüttüğü yıkım ve zarar politikası Kürt halkını büyük kandırmak ve aldatmaktan ötedir.
Türk devleti ayrılıkçı deyip binlerce Kürt gencini HDP taraftarı diye hapislerde çürütüp dağda öldüren bir anlayıştan vazgeçmemiştir.
Devlet sizi Kürtlük ile suçlamakta siz ise kendinizi daha fazla Türk görmeniz anlaşılır değildir.
Yani sizi bu politikaya mecbur eden koşulların ne olduğunu söylemediniz?
Başınızdaki Komutanlar mı?
Küçükler ve Perinçekler mi
Mağaradakiler mi?
Size devlet kurma fikrini çöpe atın diyenler kimlerdi?
Yoksa Barzaniler mi?
Her Kurban Bayramı’nda adak adayan Müslümanlar gibi gençlerimizi “15 Ağustos zaferi” naraları ile kandırıp devletin kesim için hazır beklediği kurban alanına sürmek niçin?
Türkiye’ye demokrasi gelmesi için böyle bir yöntem olamaz. Hem Kürtlerin hedefi özgürlük olmalıdır.
Aynı şeyi demokrasi için mücadele eden Türk örgütleri neden yapmıyor.
Bu uğurda ölen her Kürdün ölümünü samimi bulurum.
Hem de örgütlerinden fazla. Devletin öldürdüğü her birey için içimdeki hayat yelkovanı beni ölüme yakınlaştırdığı hissine kapılırım.
Bu dağdaki merkezi karar veren önderliğin hiç umurunda olmadığını düşünüyorum.
Hiç olmazsa Kürt siyaseti yani parti ve kurumları bizi hedef gösteren aşağılık yaratıkları deşifre etmeli isimlerini tüm yayın sitelerinde paylaşılmalıdır.
Başta Kürdü hedefe koyan Türk gazetecileri yazar geçinen “Mehmetçikler” şehit hayranı TV sunucuları Kürdü öldüren politikacılar savaş sanayisini elinde bulunduran Bayraktar ve TC devletini diğer savaş aparatları ile beraber kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Buna alet olan örgütün sorumluları da her zaman deşifre edilmelidir.
Halkımızı ve haklarımızı hedef gösteren unsur ve kurumlardan hesap sorulmadan özgürlüğümüz 21. yüzyılda da tehlikededir.
Kuzey Kürdistan’da legal alanda mücadele eden Türk parlamentosunda vekil bulunduran HDP’lilerin de giderek ortak örgütlenmeye hız vermeleri anlaşılır bir durumdur. Anlaşılmayan ise giderek HDP’nin içi Kürt dışı kılık kıyafet “devrimine” uygun bir düzen partisi haline gelmesidir.
Bedel ödeyenler hapishanelerde ömür tüketiyorlar. Parti yöneticileri ve karar alıcılar bu durumdan memnun bir vaziyette “hazır” yeni aday listelerini seçecekler. Bu listelerin seçimini de nasıl bir yöntem ile seçeceklerini beraber göreceğiz. Umarım Mehmet Öcalan da listede yer bulur, birçok vekilden daha samimidir.
AKP’nin muhalefete ve bize uyguladığı tecrit ve kötü muameleyi Kürt tarafı da kendilerinden olmayan Kürt parti ve kurumlarına uygulamaktadırlar.
HDP yöneticilerin bilinçli bir şekilde Diyarbakır merkezli siyasetten kaçıp Ankara siyasetine kapılarını aralamaları boşuna değildir.
Her ne kadar kendilerini demokrasisinin inşası için anahtar parti olarak görseler de iktidar ve muhalefet özenle HDP ile ortak resim vermekten kaçmaktalar.
Mevcut Kürt ittifaklar gerçekleşmeden HDP’nin Kürt halkı nezdinde nitelikli söz ve hak sahibi olması mümkün değildir.
Ülke gündeminin çok yoğun olmasına rağmen HDP yetersiz bir performans sergilenmekte ve uluslararası siyasete kendi kendilerine kota uygulamış gibi görünmekte.
Kurt gibi uluyan Cemal Enginyurt’un bile HDP’den fazla gündemde olması ilginç değil mi?
Türkiye’nin giderek seçim atmosferine girdiği bir dönemde örgütler Kürde düşmanlık yapan gazeteci ve politikacıları iyi tanımalıdır. Gelecek kuşaklar onların bu alçaklıklarını bilerek yaşamalıdırlar.
Bu suçlara ortak olmadıklarını yaşarlarken bir koşul ile ispat edilmeli özürleri alınmalıdır. Mağdur bir Kürt ailesinin giderini karşılamak başta olmak üzere yetim kalmış çocukların eğitim masrafları veya Kürdi kurumlarına maddi manevi tazminat ödemeleri gibi bir koşula bağlanmalıdır.
Aksi takdirde Oktay Esat Yıldıranın oğlu gibi babasını şehit olarak gören ve onun kasaplığını devir almak isteyen bir anlayış hep var olur.
Tarih haklıya bakmaz. Yeryüzü güçlüye ve zalime yenilen nice mazlumların mezarı ile doludur. Tarihi elinde kalem ve defter olanlar yazar. İkinci Dünya savaşını Almanlar kazansaydı sonucu da farklı olurdu. Londra’da bulunan Madam Tissot Müzesinin köşesine konulup gelen geçen ziyaretçilerin yüzüne tükürdüğü Adolf Hitler’in heykeli yerinde Sovyet lideri Joseph Stalin’in olurdu. Kazanmak insanı haklı iyi ve doğru, kaybetmek ise bölücü ve terörist yapar.
Mevcut kurumların içinde kalarak ortak legal mücadele etmemiz halinde durumumuzun belki de geldiğimiz konumdan daha iyi olabilirdi.
Devleti eline geçirmede taktik örgütlenme yapan AKP “başarısını” imkân ve zulmünü biz kendimiz görmekteyiz.
Yarım asırdan beri yürüttüğümüz Kuzey Kürdistan’ı özgürleştirme mücadelemiz birtakım kazanımların yanı sıra stratejimiz giderek sömürgeci devletlerin denetimine girmiştir. Çıtayı en yukarıda tutanlar bağımsızlık dışındaki tüm hak ve hukuku reddedip demokrasi mücadelesini bile burjuva gören şeflerimiz sadece bağımsız devlette ısrarcı oldular. Bu deyim ve belirleme temiz duygulu Kürt gençlerini devletin iş birliği ile dağa çıkarıp birçoğu heder edildi. Bu da yetmezmiş gibi yurtsever damara neşter atılmıştı. Apo’nun yakalanması ve mahkemedeki tavrı ne kadar küçültücü de olsa. PKK‘nin onu sahiplenmesi ve kadrolarını TC sınırlarının dışına çıkmaları ve hendek siyaseti bir o kadar küçültücüdür. Bu süreçten sonra gidişat hep baş aşağı ve kadro kaybıydı. Sanki bu ölen gençler Öcalan’ın kendi ailesindeki gençler olmadığı için hunharca kurban ediliyorlardır. Oysa eli bin ölünün içinde soyadı Öcalan olan biri yok. Osman ise çoktan ayrılmıştı. Bugün geldiğimiz yer, elli yıl önce başladığımız yerden daha geridir.
Ulusal kurtuluş mücadelelerinde onlarca halkı özgürleştirmesine rağmen. Bizim giderek mevzi kaybımız ve geriye doğru bir gidişat söz konusudur. Yanlış mücadelenin bizi geri götürdüğü mevzi kaybı yaşandığını görüyor ve onursuzluğunu yaşıyoruz. Elinde güç bulunduran silahlı örgütler bize karşı acımasız devlete karşı tatlı dilli melek rolünü oynamaktadırlar. ”Biz devlet istemiyoruz. Devlet olma fikrini çöpe attık” demeleri düşmana baldan tatlı önerilerini unutmuş değiliz. Bu ihaneti yapan anlayış yargılanmadan bir arpa boyu yol alamayız.
Düşmanla danışıklı siyaset yürütenler asıl suçlu olanlardır. Silahlı savaş yürütenler sömürgecilerden fazla kendi halkına zarar verdikleri ortadadır.
Bu yazılanlar öfkeyi dindirmek için söylenen sözler ve notlar değildir.
Bu uğurda toprağa can verenler Kürdistan devletini çöpe attım ortak vatan diyenler için ölmediler. Demokratik cumhuriyet ve bayrakları içinde de değildi. Onlar bizim ile aynı düşünen özgürlük savaşçılarıdır. Bunlarla helalleşmek sizin haddinize değildir
Bunların hakkı size helal olmaz.
Ey sahte şefler!
Varsa sizde biraz şeref ve ar.
Bir an önce bu yanlış gidişattan dönün
Kürde verdiğiniz sadece zarardır, zarar.