Erdoğan; 20 yıldır ülkeyi yönetiyor, bu yıl ilk defa, Hacı Bektaş Veli’yi anma programına katıldı ve ilk defa Alevileri hatırladı. Mamak Hüseyin Gazi Cemevi’nde muharrem iftarına katıldı. Yaptığı konuşmada “Ülkemizde 1585 Cemevi var” dedi. Devlet Başkanı Erdoğan yalan söylüyor, Türkiye’de resmiyette bir tek Cemevi yoktur. 13 Aralık 1925 tarihinde, Mustafa Kemal Hükümeti 677 sayalı yasa ile, Cemevlerini kapattı, Dergâhlarını ve arazilerini de kamulaştırdı, 677 sayılı yasaya göre Mürşitlik, Pirlik, Dedelik, Taliplik ve Dergâhlar yasaktır. Yasak hala devam ediyor. Erdoğan’ın Cemevi olarak insanlara yutturmaya çalıştığı yerler, Cumhuriyetçi Eğitim Merkezi Vakfının şubeleri ve bazı devrimci dernekleridir. Buralar çaresizlikten Alevilerin buluşma yerleri olmuş.
Cumhuriyetçi Eğitim Merkezi Vakıf’ını 1995 yılında devlet kurdu, başına da İzzettin Doğan’ı getirdiler. Amaçları Aleviliği dejenere edip ortadan kaldırmaktı. İzzettin Doğan; Cumhuriyetçi Eğitim Merkezi Vakfı’nın, baş harfleri olan C.E.M. alarak adını CEM’e dönüştürdü. Şimdi basın yayın alanında, Cem Radyo, Cem Tv. Adıyla yayın yapan, kurumlar var. İşte Erdoğan devletin finanse ettiği bu vakfın şubelerini, Cemevleri diye yutturmaya çalışıyor. İzzettin Doğan; kim olacak canım, şu FETÖ ile Cami Cemevi’ ni bir arada yapmaya kalkışan herif.
AİHM’nin 26 Nisan 2016 tarihinde, Alevilikle ilgili aldığı bir kararı var. “Alevilik bir inançtır, Cemevleri de onların ibadethanesidir, yasaklanamaz.” Bu karar 7 Mayıs 2004 yılında Erdoğan tarafından, Anayasa’nın 90’cı maddesine eklenen son fıkrasına göre, kanun hükmündedir. Kararın TBMM’den onaylanması gerekiyor. Fakat AKP 8 yıldır, kendi yaptığı Anayasa değişikliğini uygulamayı aklına bile getirmedi. Bir de AİHM’nin 16 Nisan 2014 Yılında, mecburi dindersi ile ilgili aldığı bir karar var. AİHM’nin kararı; “Din dersi mecburiyeti, Çocuk Hakları Sözleşmesine aykırıdır, derhal durdurulmalıdır.” Türkiye mecbur olmasına rağmen, bu karar da halen TBMM’nin aklına gelmedi.
Erdoğan; konuşmasında “Kaynağını Kuran-ı Kerim’den alan “Dört kapı kırk makam” insanların hayatına yön veren ilkelerdir” diyor. Erdoğan yalan söylüyor, Kuran-ı Kerim’de “Dört kapı kırk makam” sözü geçmez. Kuran İslam-i sosyal yaşamını eksiksiz belirler, buna uymayanlar da günah işlemiş olurlar. Erdoğan birkaç Müslüman bayanı bakan atadı, en son Müslüman bayan Özlem Yılmazı da General atadı. Bunun İslam’la ne alakası var? İslam’da bayan yönetici ve komutan olamaz. Erdoğan Kemalist Din’i İslam diye uyguluyor, günah işliyor, insanlar da korku içerisinde susarak seyir ediyor.
Erdoğan; konuşmasında “Alevilerin 8 bin 740 talebi belirlendi, bunların 5 bin 600 hızla karşılandı” diyor. Bu kadar büyük bir talep, kaç yılda oluştu ve kaç dosya doldurdu? Hangilerini yerine getirdiler, hangilerini getirmediler, bunu Erdoğan’dan başka bilen yoktur. Görüldüğü gibi bu yalan ötekinden çok daha büyük bir yalan. Eğer bir ülkede, 20 milyonluk bir kitlenin 3 bin 140 talebi hala çözüm bekliyorsa, herkesin başını iki elinin arasına alıp biraz düşünmesi gerekiyor. Ben birçok Alevi çevreleriyle konuştum, istedikleri öncelikle eşit vatandaş olmak ve üç temel talepleri var.
1- AİHM’sinin 26 Nisan 2016 tarihinde aldığı kararın Anayasal bir hak olduğunu ve bunun uygulanması, “Alevilik bir inançtır, Cemevleri de onların İbadethanesidir yasaklanamaz” Bu
Anayasal hak olan kararın uygulanıp, Mustafa Kemal’in 1925’de 677 sayılı yasa ile gasp ettiği,
Alevi Dergahları, malları ve arazilerinin iadesi. Alevilerin acilen çözüm bekleyen birinci sorunu.
2- AİHM’sinin mecburi din dersi ile ilgili aldığı karar. “Din dersi mecburiyeti, Çocuk Hakları
Sözleşmesine aykırıdır, derhal durdurulmalıdır” Anayasal bir hak olan bu kararın derhal uygulanması. Devlet inancından dolayı vatandaşı ayrıştıramaz ve vatandaşına herhangi bir din dayatma hakkı yoktur. Alevilerin acilen çözüm bekleyen ikinci sorunu.
3- Diyanet İşleri Başkanlığı sadece bir kısım vatandaşın din işleriyle ilgileniyor. Burada görevli din adamları devlet memuru olarak, bütçeden maaşını alırlar. 20 Milyon Alevi de vergi ödüyor
ama inançları yasak. Bu eşitsizliğe derhal son verip, Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalı ve
İslam’da olduğu gibi, her cemaat kendi din adamını kendisi finanse etsin. Alevilerin üçüncü temel sorunu.
Bu üç sorun adil bir çözüme kavuştuğunda, insanların manevi dünyası, özgürleşmiş ve huzura kavuşmuş olacak. Maddi dünyada insanlar birbirlerine güven duyacak ve daha huzurlu bir ortam oluşacak. Devletin dini olmaz ve vatandaşını inancına göre ayrıştırma hakkı yoktur.
Müslüman orduları Halife Ömer döneminde, Zerdüşt Kürtlere saldırdılar. Halife Ömer’in fetvası, “Zerdüştler Mecusi’dir, katli vacip malı helaldir”. Bu günkü İŞİD’in yaptıklarına baktığımızda, Ömer’in ordusunun o zaman neler yaptığını tahmin edebiliriz. Müslüman orduları Musul’u işgal ettikten sonra, Kürt Medreselerinde (Üniversite) ve Zerdüşt tapınaklarında, 700 bin boğa derisine yazılı belgeleri topluyorlar ve bunları ne yapacaklarını Halife Ömer’e soruyorlar. Halife Ömer “Eğer bunlar Kuran’a benziyorsa, gerek yok Kuran var, eğer benzemiyorsa da yanlıştır yakın” fetvasını veriyor. Müslüman orduları da 700 bin boğa derisine yazılı belgeleri yakıyorlar.
Alevilik Zerdüşt’ün bir alt versiyonudur. Müslümanların Musul’u işgal ettiği günden beri, hep takip baskı ve zulüm altında yaşıyorlar. Aleviliğin Pir’i ve kurucusu Hallacı Mansur “Enel Hak” dediği için 922 tarihinde Bağdat’ta parçalanarak yakıldı. Hallacı Mansurlulara karşı, yüz yıldan fazla süren Celali katliamları, en son Kuyucu Murat Paşa kuyu katliamlarından sonra biraz sakinleşti. 1825 II- Mahmut Hacı Bektaş Dergâhı yöneticilerini İstanbul’a merkeze aldı ve diğer bütün Dergâhları buna bağladı. Dergâhlara karşı planlı programlı ve acımasız bir yok etme saldırısı başladı. Dergahların mallarını ve arazilerini de gasp etti. Katliamdan sağ kalıp canını kurtaranlar, dağlarda ve derelerin kuytularında gizlenerek yaşamaya çalıştılar.
1937 tarihinde çıkardığı bir aftan sonra, kendi düzenlediği, adına şecere (ruhsat) dedikleri belgeleri verip, hocaları Alevi köylerine dede olarak atadı. Bunların İmam Hüseyin’in soyundan geldiklerini, insanlara dayattılar. Günümüzde Aleviler, Kerbela olayı ile işe başlar ve en iyi Müslüman kendileri olduklarını iddia edenler var, böylece de dedelik soydan geçer. Alevilikte dedelik soydan geçmez, şecere sahiplerinin hepsi, II- Mahmut’un atadığı hocaların, soyundan gelenlerdir. Alevilikte “Şad olmayan, İrşat edemez” sözü çok önemlidir. Yani eğitim görmeyen, eğitemez anlamındadır. Alevi dedeleri dergahlarda eğitim görenlerden oluşur, başkası dedelik yapamaz.
Aleviliğin özü Zerdüşt inancıdır. Her katliamda başka bir isimle, katliamlarını sürdürmüşler. II- Mahmut döneminde yapılan katliamda, Ali ve Kerbela ile bütünleştirip, Müslümanlaştırmak için Alevi olarak söylemeye başlamışlar. Alevilerin Ali ile hiçbir alakası yoktur. Ali İslam’ın dördüncü Halifesidir. 8 karısı, 16 oğlu ve 19 kızı vardır. Alevilikte iki evlilik yasaktır, bunu yapanlar düşkün sayılır Cem’e alınmaz. İslam Halifesinin, Alevilikle ne alakası var? İslam ansiklopedisi Ali ve Kerbela bölümünü okumanızı tavsiye ederim. Böylece Hüseyin’in Kerbela’da ne işi vardı, öğrenmiş olursunuz. Ben Müslümanım diyen Aleviler, Türkiye’de yeteri kadar Cami ve namaz kıldıran Kemalist devlet memuru var, gidin namazınızı kılın.
Erdoğan; ben Müslümanım diyen herkes için güzel bir örnektir. Ortodoks Hristiyan mülteci bir Gürcü’nün çocuğudur. Müslüman oldu, Türk oldu çalıştı çabaladı geldi, 20 yıldır ülkeyi yönetiyor. Aynı şansı siz de yakalayabilirsiniz ama, bu işler sadece ben de Müslümanım demekle olmuyor.
Aleviler; Aleviliğin kurucu Pir’i Hallacı Mansur’dur. Hallacı Mansur 922 tarihinde “Enel Hak” Hak bendedir dediği için, Bağdat’daki Şii Müslümanlar tarafından, parçalanarak öldürüldü kafasını kesti aldılar, bedenini yaktılar. Kafasını bir mızrakın ucuna takıp şehir şehir dolandırdılar. Günümüzde Hallacı Mansur’a ait olduğu söylenen, beş türbe var ama hiçbirinde Hallacı Mansur’un bedeni yoktur. Çünkü Şii Müslümanlar Hallacı Mansur’un bedenini parçaladı yaktılar.
“Yarin lebinden gayri, herşeyimiz ortaktır” Aleviliğin özünü Hallacı Mansur’un bu sözü oluşturur.
Ayrıca; Hallacı Mansur, Şeyh Adi ve Şeyh Durdi, aynı dergahın öğrencileri ve arkadaşıdırlar.
2022 Ağustos