Unutmak kolay, hatırlamak çok zordur.
İnsan; işine gelmediği zaman çok zor hatırlar, çünkü insan çok unutkandır. Ben de uzun uzun düşündükten sonra, siz değerli okuyucularla, hatırladıklarımı paylaşmak istedim. Bilmem kaç yüz gündür, Diyarbakır’da bazı analar PKK’ye katılan çocuklarını istiyorlar. O anaların içerisinde çocuğu dağa gittiği için, polisten dayak yiyenler de var. Aynı analardan, çocuğum dağda haaa..! haberin olsun deyip, komşusunu tehdit edenler de var. Zavallı Kürt anası.
90’lı yıllarda Kuzey Kürdistan en hareketli günlerini yaşıyordu. APO Şam devlet mahallesinde, yüzme havuzlu villasına yeni taşınmıştı, PKK’nin eğitim kampı da Beka Vadisindeydi. Kuzey Kürdistan’da, trafik kontrollerini bir tarafta APO’cular, bir tarafta Jandarma birlikte yapıyorlardı. Ayrıca Kuzey Kürdistan’da, Hakkâri, Ağrı, Dersim ve Lice Vadisinde PKK’nin dört tane eğitim kampı vardı. Bu kampların her birinde 500-600 gerilla eğitimi görüyordu ama, devletin polisi ve askeri bunları görmüyordu. Lice kampına haftada bir gün, dolmuş üzerinde 10-15 büyük sini dolusu baklava Diyarbakır’dan Lice kampına giderdi. Yol kontrolü yapan Polis, Asker bunu görmüyor, bu baklavanın nereye gittiğini bilmiyordu ve sormuyordu. Ama aynı polis ve askerler, PKK’lilere ekmek veriyorlar diye 4000’den fazla Kürt köyünü yaktı, 3-4 Milyon Kürt, yerini yurdunu terk etti.
Askerliğini yapan birinin anlattıkları “Askerler anne, baba ve iki çocuğu evden dışarı çıkardı, ben elimdeki benzin bidonuyla içeri girdim, evi yaktım. Dışarı çıktığımda, çocuklar annesinin eteğine sarılmış, bağırarak ağlıyorlardı. Biri anneee oyuncaklarım yandı diye feryat ediyordu. Ben o anı hiç unutmadım” diye bana anlatmıştı. Şöyle bir baktığımızda, APO’nun kurmayları, o anları hep unutmuşlar, Türkiye’yi demokratikleştirmişler, kimin Ankara’da yönetici olması gerektiğini tartışıyorlar. Ulan Ankara’yı kimin yöneteceği sizi ne ilgilendiriyor? 40 Yıldır kaç kere Ankara’yı yönetenler değişti, Kürt Milleti için değişen ne oldu?
Devşirme Türklerden yöneticilik yapanlardan hiçbiri, o günleri hatırlamıyor. 12 Eylül Cuntası 17,0 bin kişiyi vatandaşlıktan çıkardı. APO halis muhlis Türk vatandaşı olarak, görevini sürdürdü. APO 19 yıl Şam devlet mahallesinde oturdu, devlet desteğiyle Kuzey Kürdistan’da olanları örgütledi. Devlet bir gün resmi bir belgeyle APO’yu Şam yönetiminden istemedi. Hiç birisi APO’yu korudukları için, Şam yönetiminden rahatsız olduklarını dile getirmedi. Hatta Erdoğan eşini de yanına alarak, özel uçağıyla, Esad’ın sünnet düğününe gitmişti. Suriye Türkiye sınırından insan gelgitlerinden kimse rahatsız olduğunu, tehlike arz ettiğini dile getirmedi. Ne zamanki APO Şam’ı bıraktı Ankara’ya taşındı, Suriye’deki gelişmeler, Türkiye için tehlikeli olmaya başladı.
Türkiye’nin APO’su, İran’ın Haşd-i Şabisi ve Saddam’ın Cumhuriyet ordusu, dayanışma içerisinde birlikte çalışıyorlardı ve dayanışma çalışmaları hala devam ediyor. ABD’nin Irak’a girmesiyle, Saddam’ın Cumhuriyet Ordusu militanlarının çoğu kaçtı Suriye’ye sığındı. Daha sonra İŞİD diye İslami bir örgüt kurdular. İŞİD’in ilk hedefi, Güney ve Batı Kürdistan’da yaşayan Kürtler oldu. İŞİD tökezlemeye başlayınca, Türk Ordusu Suriye’ye girdi, Esad’a karşıymış gibi davrandı, Esad’a karşı savaşan Cihatçı örgütleri topladı Suriye Milli Ordusu diye bir örgüt kurdu, Batı Kürdistan’a karşı savaştırıyor ve kendisinin tehlikede olduğunu anlatıyor.
Türkiye Beka Kampına, Lice Vadisindeki kamplara yaklaşmadı ama, Kandil Vadisini gerekçe gösterip, Güney Kürdistan’a saldırdı. Büyük bir alanı 500’den fazla köyü boşalttı ve PKK ile çatışmalar devam ediyor. Acaba PKK’nin bu alanda ne işi var, ne yapmak istiyor? Aslında her şey ayan beyan ortada. Türkiye’nin Güney ve Güney Batı Kürdistan’ı işgal için, PKK ile dayanışma içerisinde, danışıklı bir savaş var, Tahran, Bağdat ve Şam’da bunda haberi var ve onlar da bu dayanışmanın içerisindeler.
Lozan Antlaşması Devşirme Türkler için şeref belgesi olarak anlatılır ama, aradan yüz yıl geçti hala Lozan gizli bir belge olarak saklanır. Aslında Lozan Misak-ı Milli belgesine göre, Türkiye’nin sınırlarını belirler. Buna göre Türkiye’nin güney sınırları, Lazkiye’nin hemen kuzeyinden başlar, Halep’in güneyinden, El Cezire’nin güneyinden, Kerkük’ün güneyinden geçer, Halepçe’nin hemen kuzeyinden, Zagros dağlarında İran sınırına kavuşur. Şimdiki Suriye ve Irak sınırları, 1926 Ankara antlaşmasıyla belirlenen sınırlardır. Ortalık karışmışken Türkiye’nin bütün derdi, Lozan antlaşmasındaki sınırlarına yeniden kavuşmaktır. Türkiye’nin Güney Kürdistanı ve Batı Kürdistanı işgale kalkışmasının nedeni budur.
ABD 8 Ocak 1918 tarihinde, görüşme komisyonuna 14 maddeden oluşan “Wilson ilkelerini” sundu gitti. Lozan antlaşmasının altında adı bile açılmadı, çünkü görüşmelere katılmadı. Rusya’nın adı var o da görüşmelere katılmadı anlaşmayı imzalamadı. Bu nedenle Türkiye Lozan antlaşmasını bir sır gibi saklıyor. Ayrıca Lozan antlaşmasını müttefikler hazırladı, Albay İnönü’de gitti imzaladı.
Putin Ukrayna işgalinden siyasi itibar kayıp etmeye başlayınca, gözler yeniden Kürdistan’a döndü. Türkiye kayıp ettiğim eski dostlarımı nasıl kazanırım, telaşını yaşıyor. Filistin’i gerekçe gösterip, İsrail’e çatarken, Müslüman ülkelere mesaj gönderiyor. Karşılıklı görüşmeler ve ziyaretler devam ediyor. Sadece Putin değil, onunla birlikte Türkiye de kayıp ediyor diye yazmıştım. Ortadoğu’da değişim hızlanırken, Türkiye’nin önüne başka bir sorun daha çıkıyor. İran dağılırken, burada yaşayan 30-35 Milyon Azeri ne olacak? Türkiye Ukrayna savaşında tarafsız kaldı ama, bakalım İran’da başlayacak olan kargaşada, tarafsızlığını koruyamayacak.
Ortadoğu haritasını yeniden belirleme meselesi biraz uzayınca, birçok AB ülkesi enerji ihtiyaçlarını Rusya’dan temin etmeye başladı. Ukrayna savaşı da gösterdi ki, AB’nin Rusya’ya fazla güvenmemesi gerekiyormuş ve yeniden Ortadoğu’ya dönüş yaptılar. Bunun için de yeni Ortadoğu haritasının kısa sürede belirlenmesi ve enerji alanının huzura kavuşması gerekiyor. Kürdistan hızlı bir süreç yaşayacak demektir. Çünkü Bağımsız Birleşik Kürdistan haritası belirlenmeden, Ortadoğu’da barış ve huzur olmaz. Sadece Kürtler değil, batının da Kürtlerin yaşadığı topraklara ihtiyacı var. Kürtler bu bilinçle yoluna devam etmek zorundadırlar.
Haberlerde İngiltere; Suriye’nin sivil insanları nasıl öldürüp kuyulara doldurduklarını gösteriyor. İnsan olanlara baktığında, sanki Kuyucu Murat Paşa döneminde yaşıyoruz. ABD İran ile ilgili yeni görüntüler, Esadların mal varlığı gibi, yeni haberler vermeye başladı. Bundan sonra, her gün yeni bir haber ve yeni bir görüntü izlenecek. İŞİD’i kimin kurduğunu desteklediğini, silah gönderdiğini, yaptığı katliamları, canlı izlersek şaşırmayalım. Daha batının elinde nice görüntüler var ama çoğunu izleyeceğiz, suçlular teşhir edilecek.
Sanıyorum teşhir siyasetinde, en büyük sorunu PKK yaşayacak. Bağdat yönetimi yaşadığı siyasi bunalımdan dolayı, gelişmeleri de bildiği için, PKK ile ilişkilerde tavır değişikliğine gidiyor. Yakında Bağdat PKK ile çatışmaya girebilir. Böyle bir sonuç PKK için büyük bir darbe olabilir. Fakat işgalci güçler de sonuna kadar direnecektir. Bağdat paçayı kurtarmak için, PKK Saddam ilişkilerini PKK Esad ilişkilerini ortalığa dökebilir. Yakında dizi film izler gibi, her gün yeni bir ilişki filmi izlersek şaşırmayalım. PKK akıllanmak istese de akıllanamaz, geç kaldı.
Erbil Kürtlerin kutsalı, “Bağımsız Birleşik Kürdistan” diyenler, yönünü Erbil’e dönmeli. Çok önemli bir süreçten geçiyoruz, Kürtler kendi aralarındaki çelişkileri, kısa bir süreliğine mendiline sarıp cebine koymalıdır. Kürtler arasında işbirlikçiler elbette ki olacaktır. Onları elinizin tersiyle kenara itin. Mesela dağda gerilla, bağda parti başkanlığı yapanlar gibi.
Ben Kürt Milletinin tarihini, yaratıcılığını ve yaşadığı asaleti biliyor, Kürt Milletine inanıyorum.
ABD Esadların mal varlığını açıkladı ama, Süleyman Soylu hala APO’nun mal varlığını açıklamadı.
Mayıs 2022