Bazı Avrupa ülkeleri 1951 yılında, kendi aralarında, kömür ve çelik sektörünü geliştirmek için bir anlaşma yaptılar. 1992’de Maastricht’te yaptıkları yeni anlaşmadan sonra, 1 Kasım 1993 tarihindeki anlaşmayla bu günkü AB doğdu. AB, 27 üye ülke ve 507 milyon nüfusuyla, dünyanın en büyük üreticilerinden biridir. AB; demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, temel özgürlüklerin ve serbest piyasa ekonomisinin oluşturduğu bir değerler bütünüdür. Ortak bir anayasası yok ama, mevcut anlaşmalar bir anayasa yerine geçer. Ayrıca ortak bir ordu oluşturma çalışmaları yapıyorlar.
Türkiye; 1959 yılında üyelik baş vurusu yaptı. Bu sadece sözde bir başvurudur, çünkü gerçek anlamda hiçbir zaman, üye olmak istemedi. 27 Mayıs İnönü-Gürsel cuntası, cumhuriyetle başlattıkları siyaseti ikinci vitese attılar, yerli ve milli Türkiye için yoluna devam ediyorlar.
1999 Helsinki Zirvesinde Türkiye’nin adaylığı resmen onaylandı. 2007 sonbaharında, Gümrük Birliği, gıda güvenliği gibi birçok konuda anlaştılar ama Türkiye KDV’yi ÖTV’ye dönüştürdü. AB aday ülkelere katılım öncesi ayırdığı kırsal kalkınmayı destekleme programına göre, Türkiye’ye 430 milyon Euro hibe verdi. Kürt Köylülerin bir yardımdan haberi bile olmadı. 15 Aralık 2021 tarihinde AB Konseyi, Türkiye ile üyelik görüşmelerini dondurdu.
Karadeniz Pontus Rumları ağzını açan, Türk-Müslüman Orta Asya’dan geyiklerine binmiş, gelmiş Karadeniz’e yerleşmişler. Alevilerin bir kesimi ağzını açan, Türk-Müslüman Horasan’da, eşeklerine binmiş gelmiş Anadolu’ya yerleşmişler. Cumhuriyeti kuran Avrupalı Balkan Türkleri, Orta Asya’dan Kancık kurt Asena’nın peşine takılmış gelmiş Anadolu’ya yerleşmişler. Bu sersem mantık nasıl AB’ye uyum sağlayacak? AB kendi huzuru için, Türkiye’den uzak duracak.
Tarım ve Kırsal Kalkınma diye AB’nin bir programı var, üye adayı ülkelere hibe kredi verir, bunun için ilk etapta, AB Türkiye’ye 430 milyon Euro hibe kredi verdi. Türkiye kendi APO’sunu gerekçe göstererek, bir zamanlar bütün Kürdistan’da köylülere yayla yasağı koydu, geceleri dışarı çıkmayı yasakladı. Tarım üretimi durdu, yaylaya çıkama yasağından dolayı, hayvancılık bitti, Kürtler devlet baskısından dolayı batıya göçtüler. Tarımda üretim durdu. AB’nin verdiği 430 milyon Euro’dan Kürt köylü kredi alamadı. Türkiye oyun oynuyor ama, AB bunları yakından takip ediyor.
Yargı ve Temel haklar konusunda Türk yargısı, siyasi erkin emir ve komutasında görev yapan bir kurumdur. Erdoğan bir zamanlar FETÖ için “onu verin sallandırayım” diyordu. Peki sen savcı mısın, hâkim misin yoksa devlet başkanı mısın, yargının hali ortada. Erdoğan’ın ortağı Bahçeli Anayasa mahkemesine bağırıyor “O partiyi derhal kapatın” diyor. Ülkeyi yöneten siyasetçi, Anayasa mahkemesine emir veriyor. Türkiye’de 35 milyon Kürt yaşıyor ama siyasiler bağırıyor “Kürt Kürdistan diye bir yer yoktur” AB koltuğuna oturmuş, komediyi izliyor.
Adalet, özgürlük ve güvenlik konusunda, Kürdistan’da 17 Kürt çocuğu, polis ve askerin panzerlerinin altında kalıp ezildi, katillerden hiçbiri yargılanmadı. FETÖ’cüleri bir kenara bırakırsak, hapishanelerdeki tutukluların %80’i Kürtlerden oluşuyor. Kürtçe türkü söyleyen saldırıya uğruyor. Kürtçe konuşan saldırıya uğruyor. Hatta Bismil’de 5 yaşındaki ikiz kardeşler, Newroz’da giydikleri kırmızı-sarı-yeşil milli kıyafetlerinden dolayı, polis göz altına alıyor, ifadesi ve parmak izlerini aldıktan sonra, serbest bırakıyor. Türkiye için çok tehlikeli bu iki terörist serbest bırakılıyor, hayret hiçbir yetkili tutuklayın onları demedi. Bıraksalar ne olacak zaten ömürleri devşirme Türklerin, açık hava hapishanesinde geçecek. Güvenlik gerekçesiyle, 4 bin Kürt köyünü yakan, 7 Kürt şehrini bombalayıp yıkan devlet, AB bunları görmüyor bakar kör.
27 Mayıs 2013 bilinçli seçilen bir gün, gezi olayları başladı, 15 Haziran’da sona erdi. “Taksim Gezi Parkı için nöbetteyiz. Yemeğini, yüreğini, sanatını, çocuğunu, aklını, çadırını, kendini de al gel” çağrısı üzerine 10 binlerce insan geldi, hiç kimse ne istediklerini bilmiyor. Ben o zaman kulağıma potin sesleri geliyor diyordum. 15 Temmuz 2016’da uyduruk darbe oldu. Önümüzdeki süreçte derin devlet yönetimi, Kemalist ve Fetöistlere teslim etmeye, Mustafa Kemal’in yerli ve milli hayallerini gerçekleştirmeye hazırlanıyor.
Eğitim ve Kültür; 35 milyon kürdün yaşadığı Türkiye’de, Kürtçe konuşmak yasak, her Kürt çocuğu Türkçe okumayı öğrenmek mecburiyetindedir. Diyarbakır’da Hapishanedeki oğlunu ziyaret eden ana, Türkçe bilmiyor, Kürtçe konuşmak yasak, Jandarma yanı başında, oğlu ile konuşamadan, yüzüne baka baka ayrılıyor. Nerdeyse masallarda söyledikleri gibi, “Kürt yok ki kültürü de olsun” Türkler Orta Asya’dan geyiklerine binmiş gelmiş göbekli tepeyi yapmış geri gitmişler. 12 bin sene sonra torunlarımız gelir Anadolu’ya yerleşir kullanırlar diye. 7 Bin yıl önce, Türkmenler kancık kurdun peşine takılmış gelmiş, Halep, Harran, Diyarbakır ve daha birçok yere kaleler yapmış gitmişler. 7 bin yıl sonra torunlarımız gelir, buralarda barınırlar diye. Ayrıca atalarının binlerce yıl önce hazırladıkları barınaklara gelip yerleşenlerin hepsi de ilim sahibi. Yoksa nasıl kancık Asena’nın peşine takılıp, Anadolu’ya gelecekler?
Muhammed’in doğumundan 34 sene önce yapılan, İstanbul’daki Ayasofya kilisesi camiye dönüştürüldü, devşirme Müslüman Türkler de bayram yaptılar. Daha birçok Kilise camiye dönüştürüldü, bunlardan biri de Malatya kasap pazarındaki, Süryani kilisesi. Binlerce Kiliseyi yıktılar, ya da hayvan barınağı olarak kullanıyorlar. Başka kültürlere çok saygılıdırlar, AB de seyir ediyor.
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin önlenmesi için, 2011 yılında İstanbul Sözleşmesi yapıldı. Bütün AB ülkeleri de dahil 45 ülke imzaladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi de 24 Kasım 2011 tarihinde kabul etti. Türkiye 20 Mart 2021 tarihinde İstanbul Sözleşmesinden çekildiğini açıkladı. Çünkü İslam’da kadına saygı olmaz, herkes haddini bilsin. Sözleşmeden çekildik imzasını atan Erdoğan da bağırıyor, “AB bizi üyeliğe kabul etmiyor.” Ayıkla pirincin taşını.
Türkiye’de bütün liseler İmam Hatip Liselerine dönüştürüldü, 105 adet İlahiyat Fakültesi var. Diyanete bağlı, 24 bin kuran kursu, bir o kadar da tekke ve zaviye şeyhlerine bağlı olanlar var. 4-5 yaşındaki çocuklar için yatılı Kuran kursları mevcut. İlkokuldan Lise sona kadar, Din dersi mecburiyeti var. AİHM 27 Eylül 2014 tarihinde Türkiye aleyhine aldığı karar, “Zorunlu Din ve ahlak kültürü dersleri derhal kaldırılsın” AİHM kararları Anayasal bir sorumluluk olmasına rağmen, İktidar ve muhalefet birlikte susarak Anayasayı ihlal ediyorlar. AB ülkelerinde 16 yaşından küçük çocuklara, din ve ahlak kültürü dersleri ve İncil kursları yasaktır. Türkiye bu yasakların içerisine girse, din elden gider. Zaten zor bela Kemalist Din’i ayakta tutabiliyorlar.
Türkiye’de Devletin Din İşleri Genel Müdürlüğüne, her yıl üçüncü büyük bütçesi ayrılır. Ayrıca Camilerin elektrik su paralarını, hocanın evi de dahil devlet öder. Kuran’a göre bunlar haramdır ama, demek ki Kemalist dine göre helaldir. AB ülkelerinde kendi rızasıyla Kilise üyesi olan Kilise vergisi öder, Kilise giderleri de buradan karşılanır. Cemaatsizlikten dolayı AB Ülkelerinde binlerce Kilise kapalı. Türkiye de aynısını yapmak zorunda kalırsa, Camilerin yarısı kapanır. Kemalist Din ortada kalır. Türkiye bu nedenle AB üyesi olmak istemiyor.
Kemalist Dinin Genel Müdürlüğünün Yargıtay için hazırladığı rapor, “Alevilik bir Din değildir. Cem Evleri de ibadet mekânı değildir” Konu AİHM gidiyor, AİHM 26.0.2016 tarihinde 20 milyon Alevi ile ilgili, Türkiye aleyhine aldığı karar “Alevilik bir dindir yasaklanamaz. Cem Evleri onların ibadethanesidir kapatılamaz” 1925 Tarihinde 677 sayılı yasa ile Alevilik ve Cem Evleri yasaktır. Diyanet çalışanları, Genelev kadınlarının ödediği vergilerden maaşını alırlar, Alevilik bir din değildir diye rapor hazırlarlar, Kemalist dinin İslam olduğunu söylerler.
Türkiye’de 20 milyon Müslüman Şafii yaşıyor. Yasa ile değil ama zorbalıkla, bütün Şafii Camileri, Kemalist dinin Hanefi mezhebine dönüştürüldü, Din İşleri Genel Müdürü Ali Erbaş, Şafii Camilerine Kemalist Dinin İmamlarını atadı. Sadece Diyarbakır’da yarım Şafii Camisi var. Şafiilerin tamamı Kürt olduğu için, katmerli baskı altındalar, korkudan seslerini çıkaramıyorlar. Ali Erbaş, bu rezaleti yaparken utanmaz, çünkü kendisi Kemalist dindendir.
Türkiye; AB üyesi olan Kıbrıs’ın kuzeyini işgal etti ayrılmıyor. Doğu Akdeniz diye bir sorunu olduğunu iddia ediyor. Suriye’de Esad’a karşı savaşan Cihatçı örgütleri topladı, SMO kurdu maaşa bağladı, bütün AB ülkelerine rağmen, Esad’a karşı savaşan Kürtlere karşı savaştırıyor. Başkent Kandil’i gerekçe göstererek, iki yıldır Güney Kürdistan’ı işgal etmeye devam ediyor ama, Başkent Kandil’e dokunamıyor. AB de kör bunları görmüyor.
Didem Arslan Yılmaz adında bir bayan, Giresun Pontus Türklerinden birisiyle evli, Show TW de Vazgeçme programını yapıyor. Urfa’dan bir bayan programa telefonla katıyor, Kürtçe konuşuyor. Didem hanım derhal konuşmayı kesiyor. “Burası Türkiye Kürtçe Konuşamasın” diyor. Kocası Giresun Pontus Türklerinden, Karısı Koçgirili Alevi Kürt, elbette Kürtçe konuşmak yasar olur.
Nisan 2022