Birinci dünya savaşında yenilip, devleti Mondros antlaşmasıyla Fransız ve İngilizlere teslim eden Osmanlı Paşaları, hiçbirinin burnu bile kanamadan birliklerini terk etti kaçtı İstanbul’a geldiler. Daha sonra Padişah Mehmet Reşat’ı da ihanetle suçladılar. Yedi Kule zindanları cephe kaçkını Paşalarla doluydu. Devşirme oldukları için gidecek yerleri ve kimseleri yoktu, İngilizlerin yardım ve tavsiyesiyle Ankara’da bir araya geldiler. Fransız ve İngilizler Osmanlı toprakları üzerinde devlet haritaları çiziyorlardı. Kürtler ve Ermeniler hariç, hiçbirinin devletleşme talebi yoktu. Türkmenlerin ve Müslümanların yaşamadığı bir alanda, gidecek yerleri olmayan devşirme Paşalar için Türkiye Cumhuriyeti’ni haritasını çizdi Paşalara teslim etti gittiler. Paşalar Türklükten, İslam’dan ve Aile içi yaşamdan bihaberdi, çünkü evlilik yasak hepsi Balkanlardan devşirme çocuklardı. Türk-İslam sentezini de siyasi ve sosyal ideoloji olarak seçtiler.
Yunanistan’a kaçan Rumlar ve Ermenilerden boşalan köylere kendileri gibi devşirmeleri Türk-İslam diye milyonlarca insanı Balkanlardan getirdi Anadolu’ya yerleştirdiler. Kalan yerli gayrimüslimler de korkudan gelenlerden önce Türk-İslam oldular. Sadece Müslüman Şafii Kürtler inkâr ve her türlü zulme rağmen köleliği ve Türklüğü kabul etmediler. %80 kadarı Kürt olan Aleviler de inkar ve her türlü zulme rağmen köleliği, zulmü ve İslam’ı kabul etmediler. 100 Yıldır Paşalar Cumhuriyetinin bunlara uyguladığı soykırım seviyesinde zulme, baskıya rağmen, milli ve yerli yapamadı.
“PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan’ın Asrın Davası’na Sunduğu Savunma” diye 43 teksir sayfadan oluşan bir belge var. Belge ne zaman yazıldığı, yazanın adı ve imzası yok. Savunmadan ziyade, özene bezene hazırlanmış siyasi bir belge. 2010 Yıllarında küçük kitapçık haline getirmişler, APO’nun savunması diye Kürtlere satıyorlardı. Belge kesinlikle APO’nun savunması olamaz, çünkü savunmadan ziyade, siyasi bir belge. Yazılan edebi dile ve içeriğine baktığımızda, APO’nun böyle bir edebi dili ve içeriği yazmış olması mümkün değil. Belge derin devletin özel görevlileri tarafından hazırlanmış ve kalemi güçlü olan birileri tarafından yazılmış. APO’nun siyasi görüşlerinden ziyade, devletin Kürt meselesine nasıl baktığını ve bakacağını yazıyor ve bu günleri tarif ediyor.
APO Şam devlet mahallesinde otururken, Türkiye için hiçbir sorun yoktu, her şey planlandığı gibi tıkır tıkır yolunda gidiyordu. Hiçbir iktidar döneminde, Türkiye rahatsızlığını dile getirmedi, belli ki derin devlet, planlarından ve gelişmelerden memnundu. CİA bir gün APO’yu Şam’dan kaçırdı götürdü, Türkiye’nin de uykuları kaçtı. Üç ay sonra yapılan zımni bir anlaşmayla, Kahire hava alanında APO Türk yetkililere teslim edildi. Hatta Başbakan Ecevit “bunu getirdi kucağımıza koydular, şimdi biz bunu ne yapacağız” diyerek şaşkınlığını dile getiriyordu. Demek ki Türkiye’de başbakanların bile bazı şeylerden haberi olmuyor.
Söylentilere göre zımni anlaşmada CİA PKK’nin silah bırakmasını talep etmiş. Bunun üzerine APO, 1 Eylül 1999’da ateşkes ilan etti, militanlarına “Silahları bırakın yurt dışına çıkın” talimatını verdi. Militanlar silahlarını bıraktı guruplar halinde yurt dışına çıkmaya başladılar. Türk basınında, biz neden bunları kullanmıyoruz da yurt dışına gönderiyoruz, haberleri çıkmaya başladı. Bunu “ABD APO’yu asmamak şartıyla bize verdi” haberleri izledi. PKK yurt dışına çıkışları durdurdu ama ateşkes devam etti. 2004 Yılında Kandil’de PKK kongresi yapılacak ama ateşkesin devamı kararı alınacağı konuşuluyordu, APO’nun avukatı Mahmut Şakar, TSK’nın helikopterine bindi gitti, kongre toplantısına APO’nun “Silahlı mücadeleyi başlatın” talimatını okudu geldi. O günden beri çatışmalar devam ediyor, çatışmaları başlatan da derin devletin kendisidir. O zaman APO’yu assalardı, savaşı ve Kürt siyasetini kim yönetecekti?
Biraz geriye dönüp meseleye bakarsak, yaşananlar sadece bundan ibaret değil. Dünyada hiç bir ekonomik sorun yokken, Türkiye 2001’de büyük bir ekonomik kriz yaşadı. O krizin asıl nedeni, Türkiye zımni anlaşmaya uymadığı için, ABD’nin ufak bir dirsek çakmasıydı. Hala ABD Türkiye ilişkileri, buz dolabında. Bakalım Türkiye APO Amerika’nın adamıdır, söylemini nereye kadar sürdürecek? Amerika elindeki kendi adamı APO’yu getirdi Kahire hava alanında teslim etti. Acaba neden FETÖ’yü getirip teslim etmiyor? Çünkü APO’yu teslim ettiklerine pişman ettiler.
Türkiye’nin yaşadığı yeni kriz, dış siyasetiyle yakın ilişkilidir ama şimdilik sadece uyarıdır. Yaşanan ekonomik sorun yetmiyormuş gibi, yaşanan enerji sorunundan dolayı, üretim bir hafta durdu. 60’dan fazla ülkenin katıldığı “Orta Doğu deniz tatbikatında, İsrail var ama, Türkiye yoktur. Türkiye izlediği yanlış dış siyasette U dönüşü yapmak istiyor ama, yol daraldı ve yalnızlaştı dönemiyor. Günümüzde ekonomik savaş, Atom Bombasından daha etkili bir silahtır, öldürmez ama süründürür, Türkiye ikinci ekonomik bombayı yedi, üçüncüsü yolda.
AKP’nin 2010 yılında yayınladığı, “Demokratik açılım süreci, milli birlik ve kardeşlik projesi” diye bir kitapçık var. Yukarıda da belirttiğim APO’nun sahte savunması ile bu kitapçık, sanki aynı insanların elinden çıkmış ve yazılmış. Burada en dikkat çeken yanı, “Türkiye bugüne kadar teröre karşı 300 Milyar dolar harcadı” diyor. Bu para ile neler yapabileceklerini açıklıyorlar. 2010 Yılından beri harcadıklarını da hesaplarsak, bu para ile nelerin yapılabileceğine hesaplamak epeyce zor. Bir de Kürt Milletinin, yayla yasağı, tarımda üretimin durması, TSK’nın yaktığı yıktığı köyleri ve şehirleri, hesaplamak çok zor ama sanıyorum, devletin zararından birkaç kat daha fazladır. Buna bir de mülteci durumuna düşmüş 5-6 Milyon Kürt batıya göçtü, devşirme Türklerin saldırıları da işin cabası. 40 Yıldır, hiçbir yönetim, Kürt muhacirler bizim vatandaşımızdır deyip sahip çıkmadı, dönmüş Yunanistan’ı eleştiriyorlar. Bu insanların içerisine kin ve nefret doldurdular, devlet hala kendi APO’sunu gerekçe gösterip bu insanlara saldırıyor.
Yaşanan ekonomik kriz kar topu gibi büyüyecek, buna dayanamayan Türkiye, işgal ettiği sınır ötesi bütün Kürdistan’dan da geri çekilecek. Elinde sadece siyasi araç olarak kullandığı APO ile FETÖ kaldı. FETÖ’nün İslam-i görüntüsünü batıya karşı koz olarak kullanıyor, batının desteğini almaya çalışıyor. APO’nun da terörist yanını yine, batıya karşı koz olarak kullanmaya çalışıyor. Batı da PKK’yi terörist olarak ilan ettiği için, Türkiye’nin işini kolaylaştırıyor görünüyor. Batı Ortadoğu’daki gelişmeleri yakından takip ediyor. ABD 2019’da İdlib’de İŞİD lideri Ebu Bekir El-Bağdadi’yi öldürdü. Yerine geçen İŞİD lideri Ebu İbrahim el Haşimi el Kureyşi’yi de 2 Şubat 2022 tarihinde Türkiye’nin kontrolündeki İdlib’in Atme köyü yakınlarında bir evde buldu ve öldürdü. Demek ki Ortadoğu’da hiç bir şey ABD’nin gözünden kaçmıyor, kimsenin bir şeyler gizleme şansı yoktur.
PKK Kandil’i başkent seçmiş, karargâhını kurmuş, Rus S400 füzeleriyle koruma altına almış, TSK yaklaşamıyor. İki yıldır bölgede çatışmalar sürüyor. Türkiye her ne kadar BM antlaşmasından doğan meşru Müdafaa hakkı dese de, Aslında BM kararlarına göre bu topraklar Irak’a aittir ve Bağdat’ın koruması gerekiyor. Türkiye PKK’yi gerekçe göstererek, Irak’ın kuzeyini işgal etmiş ve 500 köyünü boşaltmış ama, Bağdat’tan ses çıkmıyor. PKK’nin üst düzey yöneticileri, Irak topraklarındaki Kandil’de oturuyor, Türkiye neden bunları Irak’tan istemiyor? Bu çakma savaşta ‘PKK gel gel ediyor, TSK’da geliyorum’ diyor, Irak da sus pus izliyor.
Görüntü biraz bulanık olsa da, derin devletin yeni yönetim kadrosu belli olmaya başladı. Kim Erdoğan’a karşı daha sert davranıyor ve bağırıyorsa, sürüngen beyinli insanlar da onun peşine takılıyor. İstanbul’a kar yağarken, İmamoğlu İngiliz Büyük Elçisiyle yemek yediği için Erdoğan’ın saldırısı da uğruyor. Erdoğan İzmir Belediye Başkanını bir kere ağzına almadı, nedenini Erdoğan bilir. Belli ki Erdoğan İmamoğlu’nu işlemek için, derin devlete yardımcı oluyor ve gündemde tutuyor. İkinci günü ABD Büyük Elçisi ile görüştü. Hikmette sual olmaz ama ilginç. Büyük Elçiler de destek vermek için değil, derin devletin yeni kadrosunu tanımak istiyorlar. ABD Büyük Elçisi çok önceden, Türkiye’ye karşı bayrak açtığı için, Ankara’da görevlendirildi, gerisi palavra.
Paşalar Cumhuriyeti yüz yaşında, 40 yıldır Kürtlerin çekici lokomotifi APO. Önceki 60 yılı düşündüğümüzde, Şark Islahat Planı, Şark İstiklal Mahkemeleri, astıkları Kürtlerin cenazelerini çalıp götürmeler, öldürülenler yüzbinlerle ifade edilse de sayı bundan çok fazla. Acaba son yüzyılda Kürtler; hangi dönemde, kimin yönetiminde insanca yaşadığını söyleyebilirler? Erdoğan bir göçmen çocuğu olarak, Kasımpaşa’nın gecekondularında büyüdü, 5 Yılı İstanbul, 20 yıldır da Türkiye’yi yönetiyor. Erdoğan’ın kendi gayretleri ve yetenekleriyle burada olduğuna inanmak biraz saflık olur. Görev süresini doldurdu gidiyor, giderayak kendisini getirenlere yardımcı olmaya çalışıyor. APO’da 40 yıllık görevini gayet başarılı bir şekil yaptı artık yaşlandı, APO’ya görev verenler onun yerine daha genç bir görevli hazırlıyorlar. Erdoğan da bunlara destek veriyor.
Kürtler bir kuzu kadar mazlumdur, kuzu için kara kurtla, beyaz kurdun birbirinden farkı yoktur. Gelecek olan kuyruğunu sallayarak geliyor ama, buna aldanmayın sizi yemeye geliyor.
Devlet Fetullah Gülen’in Kenya’da yaşayan yeğeni Selahaddin Gülen’i aldı Türkiye’ye getirdi 22 yıl 6 ay hapisle yargılıyor. APO’nun yeğeni Ömer Öcalan Meclis’te Milletvekili Türkiye’yi yönetiyor.
Alın size; Köleliğin İnkarcılığın Zulmün devleti, nasıl olmuyor?
Şubat 2022