Bilime göre insan beyni iki bölümden oluşuyor. Birisi normal mantıklı düşünmeyi oluşturan bölüm, ikincisi ise R-kompleks denen sürüngen beyin bölgesidir. İnsan normal olarak birinci bölümü, yani mantıklı düşünen bölümü kullanır. Faşist diktatörlüklerde bu yöneticilerin işine gelmez, insanları sürüngen beyin bölgesini kullanmaya yönlendirirler.
Mesela; dünya bilim insanlarının çoğunu yetiştiren Almanya, Sosyoman hasta olan cahil Hitler’in peşine nasıl takıldı? 6 Milyon işsizin yani hiçbir geliri olmayan, aile reisini işleyip mantıklı düşünmelerini engellediler. Yahudi düşmanlığını işleyerek, R-kompleks sürüngen beyin bölgesini devreye soktular. Mantık devre dışı kalınca, insanlar sosyoman hasta cahil Hitler’in peşine takıldı. Hitler de idolü Mustafa Kemal’i örnek alarak tek adam olmayı başardı. Almanya harap olup, 12 milyonu Alman, 60 milyon insan öldükten sonra, mantık yeniden devreye girdi.
Müslümanlıktan ve Türklükten haberi olmayan Devşirme Osmanlı Paşaları, kurulan Türk-Müslüman Türkiye Cumhuriyeti’ni, İngiliz General Harington’dan devir aldılar ama, büyük şaşkınlık yaşadılar. Çünkü Cumhuriyet alanında Türk yok denecek kadar az ve ancak nüfusun %56,5’i Müslümandı. Müslümanların tamamına yakını da Kürtlerden oluşuyordu. Başta “Ne mutlu Türküm diyene” “Bir Türk dünyaya bedeldir” söylemleri hiç de itibar görmedi. Çünkü ilgili insan yoktu.
Önce biz ve onlar deyimini Kürtlere karşı kullanarak, akıl ihalesi yoluyla toplumu mantığını kullanmaktan vaz geçirmeye başladılar. Dış düşmanlardan korkutarak politik propaganda yapmaya başladılar. İlkel içgüdüleri aktivite ederek mantıklı düşünmeyi baskılamaya başladılar. Böylece akıl (mantık) servis dışı kaldı, sürüngen beyin devreye girdi, Mustafa Kemal her şeyi bilen tek adam oldu. Bir asırdan beri her türlü yolu deneyerek, yerli ve milli Türkiye’yi yaratmaya çalışıyorlar ama, buna engel sadece Kürtler oldu.
Önce insanlar için çok önemli olan, manevi dünyasını alabora ettiler. “Kemalizm Türklerin dinidir” yaklaşımı ile kendilerine İslam’a benzeyen Kemalist dini yarattılar. Hilafeti kaldırdı yerine “Diyanet İşleri Başkanlığını” kurdular. Siyasetin emir ve komutasında, çalışanlarını da devlet memuru sayıldı. Türkiye’nin üçüncü büyük bütçesi Devletin Din İşleri Genel Müdürlüğüne ayrılır, çalışan memurlar maaşını bu paradan alırlar. 4-5 yaşındaki çocuklar için Kuran kursları açtılar. Halbuki İslam’da diyanet diye bir kurum yoktur. İslam’a göre bilen birisi cemaate namaz kıldırır, şayet bu görevi sürekli yapacaksa, cemaati da onun giderlerini karşılar.
Kemalist Din’e göre, kadınların mahrem yeri boynu ile saçlarıdır. Türkbant denen örtü ile mahrem yerlerini kapatan bir kadın, dilediği gibi davranabilir. Kemalist Din’de kadın, Türkbant ile mahrem yerleri olan boynunu ve saçlarını kapattıktan sonra, Müftü ve din adamı olur, cemaate namazda kıldırır. Kadın; yüzme ve güzellik yarışmalarına katılır, her türlü çalgıyı çalar, türkü söyler, güreşçi, boksör, subay, polis, Milletvekili, devlet yöneticisi velhasıl her şey olabilir. Ali Erbaş’a göre İslam’da kadın erkek eşittir. Hadi oradan; bir erkeğe dört kadının nikahını yapıyorsun ama, bir kadına dört erkeğin nikahını yap eşitliği konuş. İslam’da kadın, kocasının eşi, evinin hanımı ve çocuklarının anasıdır. Dışarı çıkmak mecburiyetinde kalırsa, Burka denen bir örtü ile tepeden tırnağa örtünür, gider işini görür gelir. Devşirme Türkler sürüngen beyinle İslam’a en büyük saygısızlığı yapıyorlar.
Kemalist Dinden olan devşirme Türkler, kadınlar ve erkekler tek işi faiz ticareti olan, Banka’da, Bira, Rakı ve Şarap fabrikasında çalışır, maaşını buradan alır. Buralarda çalışanlar işi bırakır koşarak Cami’ye cuma namazını kılmaya gider. Loto, Toto ve şans oyunları kumardır, İslam’a göre haramdır. Kemalist Din’in Genel Müdürü Ali Erbaş bunu hak görür. Bu görüş İslam’a yapılan en büyük saygısızlıktır.
Din İşleri Yüksek Kurulu, başlarında Din İşleri Genel Müdürü Ali Erbaş olmak üzere, verdikleri Fetvalarla inanç alanını ne hale getirdikleri ortada. Hiç kimse bunları eleştiremez, teşebbüs eden Dine hakaret suçlamasıyla saldırıya uğrar. Din alanında akıl servis dışı bırakıldı, kimsenin yorum yapma, ya da soru sorma düşüncesi yoktur, söylenenler doğrudur, anlayışı hakimdir. Toplum söylenenlere uymayanlara saldırıyor, çünkü sürüngen beyin devrede.
Biz ve onlar anlayışı körüklenerek, buna bir de dış düşmanlar korkusu eklendi, Kürt düşmanlığı yaratıldı. Devşirme Türkler yaşadıkları bütün sorunların sebebi dış güçlerle birleşen Kürtleri görüp, yekvücut oldu Kürtlere saldırmaya başladılar. Tarihçiler, Coğrafyacılar bile “Türkiye’de Kürt yoktur” “Kürdistan diye bir yer yoktur” diye naralar atıyorlar. Burada da aklın servis dışı kaldığını ve mantığın olmadığını, sürüngen beyin bölgesinin devrede olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin yaşadığı sorunların sebebi de budur. Hitler’in kulları büyük bir felaketi yaşadıktan sonra mantık yeniden devreye girdi. Bakalım Mustafa Kemal’in kullarında mantık ne zaman devreye girecek?
Sürüngen beynin hakimiyetinde, uygulamaya konan Şark Islahat Planı, hâkimi ve temyiz hakkı bile olmayan, Şark İstiklal Mahkemeleri, Kürtleri yargıladı, cezalandırdı, idam etti cenazelerini de çaldı götürdüler. Kürt yoktur da Devşirme Türkler, Piran’da, Zilan’da ve Dersimde kimleri öldürdüler, kimleri idam ettiler ve kimlerin cenazelerini çaldı götürdüler? Kürt yoktur da TSK kimlerin 4-5 bin köyünü ve şehirlerini yaktı yıktı. Evet Sürüngen Beyin devrede ise, saçmalamak bile insanlara gayet normal geliyor. Hitler; idolü Mustafa Kemal’in Kürtlere yaptıklarını örnek aldı, aynısını o da Yahudilere yaptı. Kemalistlere göre burada Kürt yok, Kürdistan yoktur. Çünkü burada sürüngen beyin iş başındadır.
Yüz yıllık Kemalist yönetim döneminde en çok zulüm yaşayanlar Aleviler oldu ama, en çok Mustafa Kemal’e tapanlar da onlar oldu. Alevilerde sadece Sürüngen beynin devrede olduğu bir gerçek. Oruç yok, gusül yok, abdest yok, namaz yok ama en iyi Müslüman olduğunu iddia ederler, mantık bunun neresinde? 1937 Yılında Dersimde başlayan Alevi-Kürt katliamı, 1 Eylül 1939 tarihinde Hitler’in savaşı başlatmasıyla durduruldu. Asıl hedef Türkiye’de tek Alevi kalmayacaktı. Kalan Aleviler varlığını Hitler’e borçludurlar. Aleviler Kürt-Alevi oldukları için daha çok manevi baskıya maruz kaldılar. Günümüzde Türkçe bilmeyen yaşlı bir Alevi, Türk-Müslüman olduğunu Orta Asya’dan geldiğini iddia eder. Davranışın Sürüngen beynin ürünü olduğu, açıkça ortada.
Paşalar Cumhuriyetinde sürüngen beynin kısmen devreye girdiği tek alan Kürdistan oldu. Kenan Evren Cuntası, Kürtlere yaptığı zulmün korkusundan, APO denen adamı yarattı, Kürtlerde de sürüngen beyin kısmen devreye girdi. Almanların Hitler’e tapması, devşirme Türklerin Mustafa Kemal’e tapması ve bazı Kürtlerin APO’ya tapması arasında hiçbir fark yoktur. Artık APO’ya tapan Kürtlerin mantığı devreye sokup, düşünmelerinin zamanı gelmiştir.
Sürüngen beyin ile APO’nun peşine takılan Kürtlere sormak gerekiyor. APO 1969 yılında Tapu Kadastro mektebini bitirir bitirmez, Diyarbakır Tapu Kadastroda memur oldu. 22 Yaşında genç ve fakir bir ailenin çocuğu olan APO nasıl 300 Bin m2 hazine arsasını kendi adına tapusunu yaptı? Müdür ve diğer tecrübeli memurları kim susturdu? APO’nun genellikle arkadaşları, mafya ilişkili Ülkücülerden oluştuğu da daha sonra ortaya çıkıyor. APO nasıl Türkiye’yi hiç rahatsız etmeden, Devşirme Türklerin gözü önünde, Suriye Şam Devlet mahallesinde, Türk askeri ataşesi ile oturdu? Türkiye neden APO’yu bir gün Suriye’den istemedi ve kırmızı bültenle aramadı? Acaba zaten yerini bildiği için mi aramadı? O dönemde Başbakan Yardımcısı olan Bahçeli, Anayasa’yı değiştirerek, APO’yu nasıl idamdan kurtardı? 2004 Yılında APO’nun avukatı Mahmut Şakar ve İrfan Dündar TSK’nın helikopterine bindi, Kandile gitti PKK Kongresine katılanlara APO’un çatışmaları başlatın mesajını okudu ve tekrar helikopterine bindi döndü geldi. APO’cu devlete ve APO’cu Kürtlere soruyorum, lütfen mantık bunun neresinde? Türkiye; sürüngen beyinle yarattığı siyasal ortamın cezasını çekecek, ondan sonra muhakkak mantık devreye girecektir.
Elbette ki İç İşleri Bakan’ı Süleyman Soylu, APO’nun malvarlığı ile ilgili soruyu cevaplamaz, nasıl devlet Diyarbakır’da APO’ya 300 bin m2 hazine arsasını hediye etti diyecek? Soylu onu açıklamadı ama, umarım bir gün Sedat Peker’in söylediği, İstanbul’dan her ay Ankara’ya gönderilen çanta dolusu paraların kime geldiğini açıklar.
Kürtler; sizi APO’nun peşine takan sürüngen beyni ve “bir bildiği vardır” sözlerini bırakın, yaşadığınız zulme yeter deyin, mantıklı düşünün ve birleşin, bütün dünya sizden bunu bekliyor. Kürdistan’ın elit kesimi ve dünya Üniversitelerinde okuyan Kürt gençleri, bu işin öncüleri sizlerden başka, hiç kimse olamaz.
Kürtler; size yalvarıyorum, sürüngen aklınızı tatile gönderin, mantığınızı kullanın.
Ocak 2022