Bektaşi baba şarap küpünü alıyor, bostan tarlasının kenarındaki elma ağacının gölgesinde içiyor ve uzanıp uykuya dalıyor. Birden kafasına daldan bir elma düşüyor, sıçrayıp uyanıyor. Elmayı eline alıyor, yukarıya dallara bakıyor, dallar elma dolu, sonra dönüp tevekteki kocaman kabağa bakıyor. Kabağa diyor ki; “iyi ki sen cezalısın dalda değil tevekte büyüyorsun, ya dalda büyüseydin, nice olurdu benim halim?”
Ya Türkiye’yi yönetenler dalda olsaydı, nice olurdu Kürtlerin hali?
Duyuyorum yazıyı okuyanlar, yani Kürtler çok mu akıllı diye, kızarak bana soru soruyorlar, haklısınız. Öyleyse gelin inatlaşmaktan ve cehaletten vaz geçip biz akıllanalım. Yüz yıldır Türkiye laik demokratik bir hukuk devleti olarak yönetiliyor. Kürtler yüz yıldır acımasız, bir soykırımı yaşıyorlar. 50 Milyon insanın konuştuğu Kürtçenin, bu yüzyılın sonunda yok olacağı söyleniyor. Kürt aydınları açısından, utanç duyulacak bir sonuç olmaz mı?
Mesela; CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, “Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu peygamber soyundan geliyor. Umrede şırıl şırıl ağlamış. Dedesinin Türbesi Alaşehir’dedir” diyor. Bu salak hem Marksist hem Leninist, bir daha milletvekili olabilmek için cahilce bir yağcılık yapıyor. Erdoğan ve Bahçeli de bunu ciddiye alıp, çok kızıyorlar. Kızmayın beyler, bütün insanoğlu, Amazonda yaşayan altı parmaklı kabile ve kutuptaki Eskimolar da dahil, Âdem Peygamberin soyundan gelmiyor mu?
Kılıçdaroğlu kimdir; Dersim-Nazimiye-Ballıca köyünden, Kamer Karabulut’un oğludur. Ballıca köyü ormanların içerisinde, bir çayın kenarında orta büyüklükte bir köydür. Çayın bir tarafında köy diğer tarafında da Kamer Karabulut’un ailesine ait 3-4 ev vardır. Ballıca Kureyşan Aşiretindendir. Dersim katliamında, Ballıca köyü Sabiha Gökçen tarafından bombalandı yerle bir oldu ama, Karabulutların evlerine hiçbir şey olmadı. Tesadüfen sağ kalan Dersimliler batı illerine sürgüne gönderilirken, okuma yazmanın dışında hiçbir tahsili olmayan Kamer Karabulut, Van-Erciş oradan da Ağrı-Patnos ilçesine tapu müdürü olarak atandı. Tapu müdürü Kamer Karabulut’un Patnos’taki evi yandı, söylentilere göre Dersimliler yaktı ama, evi kimin yaktığı belli olmadı. Daha sonra Kamer Bey korkudan kendisini gizlemek için, Karabulut olan soyadını değiştirip, Kılıçdaroğlu yaptı. Kamer Dersim’in ilk müdürü, oğlu Kemal da tek genel müdürüdür.
Burası devşirme Türklerin yurdu, kimini öldürür kemiklerini çalar götürür, kimini sürgüne gönderir, kimini de müdür yapar. Kureyşan Aşireti’nde sağ kalanların en çok sürgün edildiği Aşiretlerden biridir. İleri gelen 19 aile, Tekirdağ-Saray ilçesine bir daha dönmemek şartıyla sürgün edildi. Sürgün edilen Kureyşan Aşiretinin listesi.
1 – Ali Çavuşun Hasan Efendi
2 – Seyit Mahmut Mahalli Ağa
3 – Derviş İbrahim
4 – Zeynel Çavuş
5 – Haro, Seydo, Ali Ağa, Hayri köyünden Rehber
6 – Kuresipi Köyünden Dibo Ağa
7 – Bert Türüşmekte Hasan Efendi
8 – Tarda Köyünden Dibo Ağa
9 – Kiği’nin Sitir köyünde Gasus İbrahim
10 – Nazimiye Renan köyünde Mahmut oğlu Hamdi
11 – Nazimiye Güli köyünde Hasan, Şeyh Mehmet çavuş
12 – Zine köyünde Seyit Mahmut oğlu Aligah
13 – Kalman köyünde Mehmet oğlu Süleyman
14 – Çamuret köyünde Zeynel Ağa
15 – Kiği’nin Sis köyünde İbrahim Ağa
Kureyşan Aşiretinde bazı köylerde birkaç aile olmak üzere 19 aile sürgün edilmiştir. Katliamdan sonra toplam 91 Aşiret’te 347 aile batıya dağıtılarak, bir daha dönmemek şartıyla sürgün edilmiştir. Zaten içerisinde barınabilecek sağlam hiçbir ev kalmadı. Dersim’de ölenlerin ve sürgüne gönderilenlerin, ev eşyaları ve canlı ev hayvanları ganimet olarak alındı. Bu mallar Trenlerle batıya taşındı, balkanlardan getirilen devşirme soydaşlara dağıtıldı. Batıdaki köy evlerinde hala Dersim ganimetinde kalan eşyalara rastlamak mümkün.
APO iki yıldır ortalıkta yoktur, nerede olduğu bilinmiyor ama, siyaset APO’yu tartışmaya başladı. Aslında Türkiye’de tartışılan ne KEMO’dur ne de APO’dur, tartışılan Kürtlerdir. Kürtlerin yıldızı parladıkça, devşirme Türklerin uykuları kaçıyor. Derin devlet şaşkın, yöneticileri değiştirmek istiyor ama, yeni yöneticiler kimler olacak, karar vermekte zorlanıyor. KEMO ile APO bu nedenle tartışma konusudur, Kürtleri nasıl yok edeceklerini tartışıyorlar.
Kenan Evren Cuntasıyla birlikte, gözaltı süresi 90 gün oldu. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 650 bin kişi göz altına alındı, 388 bin kişiye pasaport verilmedi, 30 bin kişi yurt dışına kaçtı,14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı, 300 kişi işkenceden öldü, mahkemeler 1500’den fazla idam kararı vermiş, 47 kişi idam edildi, 74 idam kararı mecliste bekliyordu. 1998 yılında APO kısa bir devrialem yaptıktan sonra Türkiye’ye döndü, yargılandı 29 Haziran 1999’da idam cezası aldı. Yargıtay’ın onayından sonra dosya Meclis’e geldi, Meclis 25 Kasım 1999 tarihinde idam cezasını kaldırdı, APO’yu idamdan kurtardı. Türkiye; AB’nin isteği üzerine, 4 yaşındaki çocuklar için Kuran kursunu kaldırmıyor ama, AB’nin isteği üzerine, idam cezasını kaldırıyor. Yemezler; APO’nun hizmetlerinden dolayı, koruma altına aldınız.
Evren Cuntasının yaptıklarına bak ama, APO’yu vatandaşlıktan çıkarmadı. Kırmızı bültenle aramadı. Resmi bir belge ile Şam’dan istemedi. APO Türkiye’ye döndü PKK ateşkes ilan etti, Mayıs 2004 yılında 10 kongresi başkent Kandilde olacak ve ateşkes sürecinin uzatılacağı tartışılıyordu. APO’nun avukatı Mahmut Şakar TSK helikopterine bindi, kongre alanına indi APO’nun savaşı sürdüreceksiniz mesajını okudu, helikopterine bindi Ankara’ya geldi. Ülkücü Abdullah Çatlı ile top oynarken çekilen resimler. Evren cuntasının kancasına takılan insanların çocukları güvenlik soruşturmasına takılırken, APO’nun yeğenleri milletvekili ve Süleyman Soylu ile ülkeyi yönetiyorlar. Diğer taraftan, devlet dilediği Kürt’ü APO’cu olmakla suçlar, hapse atar.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, APO’nun mal varlığını açıklayamıyor, her ay bir çanta dolusu paranın kime geldiğini açıklamıyor. Acaba Soylu APO’nun mal varlığını açıklarsa Türkiye ne kayıp eder? DTP eski Genel Başkanı, Korucu başı Ahmet Türk, çanta dolusu paranın kime geldiğini açıklasa Türkiye hiçbir şey kayıp etmez. Kimin eli kimin cebinde deseler de aslında her şey ortada.
Devşirme Türklerin kırk siyaseti vardır kırkıda, Kürtleri yok etme üzerinedir. Daha dün Kürt yoktur, Kürdistan yoktur diye avazı çıktığı kadar bağıranlar, seçmeli Kürtçe derslerine ses çıkarmıyorlar. Elbette çıkarmazlar, çünkü seçmeli Kürtçe dersleri Kürtlere karşı kullanacakları en tehlikeli silahtır. İleride herkes bunu görecek ama, geç kalmış olacak. 30-35 milyon Kürt’ün yaşadığı Türkiye’de, Kürtçeyi seçmeli ders yapmak, Kürt Milletine yapılacak en büyük saygısızlıktır. Kürt çocukları ilkokul, lise ve Üniversite de dahil, kendi ana dillerinde eğitim görme hakkı vardır. Dünyaca tanınan temel insan haklarındandır. Türkiye yüz yıldır soykırım derecesinde zulümle, Kürtlerin bu hakkını gasp ediyor. Kürtler kurs değil, Anadil’de eğitim istiyor.
1991’de derin devletin isteği üzere, korucu başı Ahmet Türk devreye girdi Erdal İnönü ile APO’yu telefonda görüştürdü, Erdal İnönü APO’dan uslanacaklar sözünü aldı APO’cu Kürtlere kucak açtı. Derin devlet Kürtlerin başına bir çuval geçirmeyi planlıyor, onun için CHP ile APO’yu bir araya getirmeye çalışıyor. Bundan sonra Meral Akşener’in çevresinde bir araya gelen, Ülkücüler ve Akıncılar tek parti çatısı altında, siyasetin çekici gücü olacak, CHP ile APO’cular da itici güç olacak. Kürtler bu oyuna alet olmamalı, kenarda seyirci kalmalıdır.
Lenin’in Yoldaş İmparatorluğu battı, Mao’nun Sosyalist Çin’i battı, dünya siyaseti ve siyasi ilişkiler değişti, Devşirme Türkler hiçbir değişiklik yapmadan, Paşalar Cumhuriyetini ayakta tutmaya çalışıyorlar. Sadece statükoy korumak değil, kendisine yeni bir siyaset ve buna uygun siyasi alan oluşturmaya çalışınca, dünyadan soyutlandı tek başına kaldı. U-Dönüş yapmaya çalışsa da artık çok geç. Kürtlerin temel insan haklarından olan, bütün haklarını tanırsa başına kabak düşmeden, paçayı kurtarabilir. Bazı Kürtleri halay başı yaparak, kurtulacağını hiç sanmıyorum
Sezen Aksu kendi Hava anasına ve Adem babasına cahil dediği için, Erdoğan Sezen Aksu’nun dilini koparacakmış, Cuma namazından önce koparsa da, Cuma’dan sonra cemaate söyleyeceği sözü olsun. Sizi bilmem ama ben inanıyorum, Erdoğan koparır, hiç kimse Erdoğan’ın ve benim Hava anamıza cahil diyemez! Minik serçe de haddini bilsin, profesöre cahil denir mi?
Ocak 2022