Erdoğan; “Gel gayri, bitsin bu hasret” dedi ama FETÖ gelmedi.
Erdoğan; “Ne istediler de vermedik” diye dert yandığı zamanlar, Fetullah Hoca Efendi demeyenler dayak yiyordu. Şimdi de bir yönetici; “AKP zaten FETÖ’cülerin giremediği bir parti olmuştur” diyor. Beyefendi AKP zaten FETÖ’cülerin partisidir, onlar için de kapısı sonuna kadar açıktır. Türkiye’de FETÖ’cülerin olmadığı hiçbir devlet kurumu olmadığı gibi, FETÖ’süz hiçbir parti de yoktur. Türkiye FETÖ demek, FETÖ de Türkiye demek. On yıldır devlet dairelerinde FETÖ’cü avluyorlar hala da bitiremediler, bitiremezler de.
21 Mart 1999’da Fetullah Hoca Efendi, cebinde sahte yeşil pasaportuyla THY 35 kişilik business class bölümünde, 1- A numaralı koltukta, yanında refakatçisi bir genç 2- C numaralı koltukta uçup ABD’ye gitti. 2 Haziran 2011 tarihinde Atatürk Hava Alanında ABD’ye giden bir yolcunun valizinde, Fetullah Gülen adına hazırlanmış hususi pasaport ve Topkapı Müzesi’ndeki Yavuz’un Hilafet kaftanı çıktı. Topkapı Müzesinin Müdürü Yusuf Benli ve Topkapı Müzesi’ndeki Yavuz’un kaftanını taşıyanın sorgusu bile yapılmadı. FETÖ’ye yeşil pasaport ve daha sonra hususi pasaport hazırlayanlar nerede? Demek ki FETÖ Türkiye’nin çok özel bir şahsiyeti olarak, şu an ABD’nin kontrolü ve denetimi altında.
Parlamentodaki 600 milletvekili tek sıra dizilse, FETÖ’cüler bir adım ileri çıksın desek, yarısından fazlası ama, AKP’nin de tamamı ileri çıkar. Hiçbir parti, parlamentoda aramızda FETÖ’cü yoktur diyemez. ABD FETÖ’ye ipotek koyunca, FETÖ’cüler aralarında bir sorun yaşamaya başladı, şimdi bir kısmı hapiste, bir kısmı takipte, bir kısmı da ülkeyi yönetiyor.
FETÖ’izm Mustafa Kemal’in hayali, İnönü Gürsel Cuntasının ürünü, Türkiye’nin de kendisidir. Yüz yıldır devlet; Kuran kurslarında, okullarda, camilerde, eğitimde ve günlük yaşamda, insanları FETÖ’cüleştirmeye çalışıyor. İslam-i görüntü altındaki, Devletin Din İşleri Genel Müdürlüğü’ne kimse dokunmadı. Halbuki FETÖ’cü olmayan, Diyanetin kapısından bile geçemez.
FETÖ’cüleştirmenin önemli bir kurumu da MÜSİAD’dır. İnönü – Gürsel Cuntası milli sermayeyi yaratmak için birilerini büyüttü besledi. Evren Cuntası sonrasında ise bunlar MÜSİAD’ı kurup 13 bin üyesi olan dev bir kuruma dönüştü. Bugün MÜSİAD’a elini sürenin eli yanar, çünkü Türk ekonomisinin %60’ı bu kuruluşun elindedir. Türkiye MÜSİAD’a dokunanın başına yıkılır. MÜSİAD’da gücünü kuvvetini biliyor, son zamanlardaki siyasi tartışmaların dışında kalıyor ve sesini çıkarmıyor.
FETÖ’nün bir selamıyla MÜSİAD ve Diyanet bir araya gelir, Türkiye’yi rakiplerinin başına yıkabilirler. FETÖ’de ABD’nin denetimi ve kontrolü altında olduğuna göre, Türkiye uzaktan kumanda ile yönetiliyor demektir. Türkiye’deki son nokta da derin devlettir, gerisi boş tartışmalardır. Görüldüğü kadarıyla derin devlet, Ülkücü ve Akıncıları, Meral Akşener’in etrafında toplamaya çalışıyor ve bunlara yeni bir alan yaratmaya çalışıyor. Artık koalisyona gerek kalmadan, tek parti çatısı altında bir araya getirmeye çalışıyorlar. Erdoğan ve Bahçeli yapılacak ilk seçimden sonra, devre dışı kalacak. Böylece siyasi arenada MHP ve AKP diye bir parti kalmayacak. HDP’yi CHP’ye katıp, önümüzdeki süreçte uslu bir muhalefet olsun istiyorlar.
Soğuk savaş döneminde, Türkiye Ortadoğu’da batının önemli bir müttefiki idi, böylece her istediğini yapıyor, batı da görmemezlikten geliyordu. FETÖ’culuk Müslüman ülkelerde hızla yayılırken, AB ülkelerinde de hızla örgütleniyordu. FETÖ ile başlayan camileşme ile, şu anda AB ülkelerinde 6 binden fazla cami var. Bu cami çevrelerinden 12-13 bin kadar militanın İŞİD’e katıldığı ve çok sayıda militanın da katılmaya hazır olduğu söyleniyor. AB ülkelerini en çok huzursuz eden konu da bu. Bu nedenle AB ülkelerinde camiler yavaş yavaş kapatılıyor ama Türkiye kızıyor. Türkiye’de bir kiliseyi camiye dönüştürdüler, Türkiye 7 gün 7 gece kutladı ama, Fransa’da bir camiyi kapattılar, Türkiye 40 gün 40 gece yas tuttu.
FETÖ’nün kendisi ve önemli adamları ABD’de yaşıyor. Türkiye’nin FETÖ’culukla yapmak istediği siyaset, başkaları tarafından denetleniyor. Türkiye’nin ikinci siyasi jokeri APO’culuktur. APO’nun avukatı Mahmut Şakar, devletin helikopterine biniyor APO mesajını Kandile götürüyor. Ülkücü Abdullah Çatlı ile onun arkadaşı Abdullah Öcalan’ın Beka eğitim kampında top oynarken, resimleri ortalıkta dolaşıyor. MİT görevlisi Mehmet Eymür de açıklamalarında bunları doğruyor.
APO ve FETÖ’nün ABD’nin değil, Türkiye’nin adamları olduğu, inkâr edilemez. Bunu yabancı güçler biliyor ama, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin ve Müslümanların hayalleri bu gerçeği kabullenmelerine engel oluyor. APO’ya biat etmeyenleri ihanetle suçlayan, insanların bazıları şu anda, AKP ya da CHP’de milletvekilliği yapıyor. Gerçeğin üzeri yalanla kapatılamaz.
Türkiye; İnönü-Gürsel Cuntası döneminde FETÖ ile başlattığı, Kenan Evren Cuntasıyla APO’yu da eklediği siyaseti, Lenin’in Yoldaş İmparatorluğunun dağılmasıyla dumura uğradı. Türkiye sağına dönüyor Rusya’yı görüyor, soluna dönüyor yine Rusya’yı görüyor. Hatta rüyasında bile Rusya’yı görüyor ama, Türkiye Rusya’nın hiçbir işine yaramaz, görüntü sadece hayali görüntü. Rusya; komşusu Çin ile var olan tarihi çelişkilerinden dolayı, ABD ile çelişmek istemez, AB ve Ortadoğu ülkelerini de kayıp etmek istemez. Tek başına kalmış Türkiye’yi ne yapacak, hiçbir işine yaramaz.
Kürdistan sözüne alerjisi olan devşirme Türkler asabileştikçe, Kürdistan sözüne aşık olan, Kürtler de çoğalıyor. Batı parlamentolarında, Bağımsız Kürdistan tartışılıyor. Kürt Milletinin artık bunu görmesi gerekiyor. Kürt Milleti artık yalnız değil, bütün dünya devletleri mazlum Kürtlerin yanındadır. Bağımsız Kürdistan olmadan, Ortadoğu’da huzur olmaz. Kendisini Türk sanan, Kürdistan sözüne alerjisi olan devşirme Türkler, gitsin DNA testi yaptırsın, öyle konuşsunlar.
Türkiye’de Güneybatı Kürdistan’a saldırı hazırlıkları olduğu söyleniyor. ABD ve Rusya’nın olurunu almadan, asla bunu yapamaz. Güneybatı Kürdistan’ın hava sahası bir kısmı Rusya’nın diğer bir kısma da ABD’nin koruması altında. Güneybatı Kürdistan, batının İŞİD’e karşı mücadelesinde, bölgedeki tek müttefikidir. Böyle bir saldırı aynı zamanda, İŞİD’e karşı mücadele eden Uluslararası Koalisyona da saldırı sayılacaktır. Türkiye ekonomik olarak, denizde dalgalar üzerinde boş gemi gibi sallanıyor, savaşacak takati kalmadı. Böylesi bir saldırıda, İran ve Irak destekleyecektir ama, onların da mecali kalmadı, tırnakları olsa kendi başlarını kaşıyacaklar. Türkiye bunu tek başına yaparsa, ekonomik ambargoyu da göze almak zorundadır. Küçülen dünyada savaşlar artık sadece silahlarla yapılmıyor, ekonomi de önemli bir savaş aracı, hatta sonucu belirleyici bir savaş aracı oldu. Kendi başına saldırmaya kalkışırsa, Türkiye için intihar olur. Böylesi bir saldırıda, Türkiye’nin tek güvencesi PKK’dir ama, onun da artık çaputlarının çalılara serilmesinin zamanı geldi.
Son zamanlarda Doğu Akdeniz, mavi vatan, gaz, petrol, ege adaları ve yeni sınırlar belirleme gibi afaki tartışmalar var. Türkiye’nin Akdeniz ve Ege’de deniz sınırları, Çanakkale ve İstanbul boğazının kullanım hakkı, Lozan antlaşmasında belirlenmiş, altında da İsmet İnönü’nün imzası var. Zaten Türkiye’nin Lozan’da belirlenen sınırları da sadece buralardır. Eleştirilmez, değiştirilmez bir sonuçtur, gerisi anlamsız tartışmalar. Bunları gerekçe göstererek, Türkiye’nin Yunanistan’a sataşması, AB’yi temsilen Fransa hemen Yunanistan’ın yanında yerini aldı. Zaten AB’nin üyesi olan Yunanistan, AB’nin bir eyaleti sayılıyor. ABD Yunanistan’a üsler kurmaya başladı ve ağır silahlar yığmaya devam ediyor. Bu bir göz dağı ya da askeri müze değil, ABD ve AB’nin birlikteliğinin göstergesidir. Pek yakında 10 ülkenin büyükelçilerini istenmeyen adam ilan edeceklerdi ama yaptıkları gafın farkında oldu, geri çekildiler. Türkiye yaptığı hataları görmemezlikten gelemez, devam ederse de bedelini öder.
Kürtler hep saldırı karşısında kaldıkları için, saldırı sözü çok acı geliyor. Felçli Türkiye’nin de saldırı sözünü, „yerimden kalkabilirsem saldırırım ha…!” diye algılamalıdırlar. Kürt Milleti konumu gereği, her an bir saldırıya karşı da hazır olmalıdır. Öncelikle kendi aralarındaki sorunlarını çözüp, batı ile bütünleşmelidirler. Kimsenin Kürt Milletine dost ve düşman belirlemeye hakkı yoktur, dostunu da düşmanını da kendileri belirlemelidirler.
Kürtlerin yapacakları en hayırlı iş dostlarıyla bütünleşmektir.
Kasım 2021