Akşam gazetesi yazarı Hüseyin Besli, bir yazısında Alevi ve Kürt ailelerin çocuklarını yalancı yetiştirdiklerini iddia etti ve şu sözleri sıraladı.
“Aleviler devlette bir yere gelmek için kimliklerini gizliyorlar.”
“Alevilik Türkmenlere mahsus bir şeydir.”
“Kürd Aleviler makbul sayılmaz.”
“Kürd bir aile çocuğuna kimliğini gizlemeyi öğretir.”
İbn-i Haldun’dan bir söz; “Adetler zamanla karaktere dönüşür” diyor.
Önce bu zatı tanıyalım; Giresun Görele doğumlu, İstanbul Üniversitesini bitirmiş, devlet memurluğu yapmış, Sümerbank Beykoz Deri Kundura’da Eğitim Şefi, Dokuma Sanayinde Ticaret Müdürü, İBB’de basın danışmanlığı, Yeni Şafak Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni, AKP Genel Başkan Danışmanlığı, birçok gazetede yazarlık, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarının metin yazarlığı, iki dönem AKP’den İstanbul Milletvekilliği yapmış olan bu zat çok renkli bir sima. Karadeniz Pontus Rum kökenli bu zat, bu kadar renge bürünmüşse, kesinlikle MİT görevlisidir. Başka hiçbir Karadenizli bu kadar renge bürünemez, devlet de buna müsaade etmez.
Takip ettiğim kadarıyla, insanların çoğu bu zata kızmış. Ben söylediklerinin tamamına katılıyorum. Aleviler ve Kürtler öyle bir faşist zalim devletin zulmü altında yaşıyorlar ki, insan olduğunu bile unuttular. Devleti kuranlar devşirme Osmanlı Paşaları, yönetenler devşirme Türkler. Türklerin dışında bu ülkede yaşayanların sadece “hizmetçi ve köle” olma hakları vardır. İşte bu zat da bunu tarif ediyor. Aleviler de Kürtler de devletin kendileri için ne düşündüğünü bilsinler.
Hüseyin Besli Efendi, Aleviler ve Kütler kendilerini asla Kemalist devletten gizleyemezler. Bir çocuk doğduğunda nüfus dairesi onu nüfusa kayıt eder ve ona bir kimlik verir. Nüfus cüzdanında, Aleviler İçin Dini Müslüman, Kürtler için Dini Müslüman Mezhebi Şafii diye yazıyor. Diğer devşirmeler için de Dini Müslüman, Mezhebi Hanefi diye yazıyor. Kemalist bir devlet yetkilisi, bir insanın nüfus cüzdanına baktığında, Devşirme mi, Alevi mi, Kürt mü hemen biliyor. Aleviler ve Kürtler bin defa da inkâr etseler, Kemalist devlet yemez. Yalancı ve vatandaşını dolandıran, yeni doğmuş çocuğa bir din tespit eden devletin kendisidir.
Zavallı Hüseyin Besli acaba bilinen bir şeyi yazmak için, bu kadar zahmete niye katlandı ki? Fakat bu zatın görevli olduğu MİT istedi, ortalığı karıştırmak için yazdı. 1925 yılında Mustafa Kemal 677 sayılı yasa ile Aleviliği yasakladı. Alevi Cem Evlerinin kapısına mühür vurdu, arazilerini ve diğer mallarını devşirme soydaşlarına dağıttı. AİHM’sini 2015 yılında Alevilerin lehine aldığı karara rağmen, yasak hala devam ediyor. Kör ve sağır devşirme aydınlar, Kemalist devletin ordusu aracılığıyla oluşturduğu bu adaleti, neden insanlara ve siyasetçilere hatırlatmazlar? Yasağın cezası hâkimin vicdanına kalmış, bir yıldan idama kadar gidebilir. Maraş, Malatya, Erzincan, Tokat, Çorum gibi daha birçok yerde, devletin ülkücüleri ve akıncıları, polisin ve askerin gözü önünde Alevilerin evlerine ve iş yerlerine saldırdılar, binlerce Alevi’yi öldürdüler ve binlerce iş yerini ve evi talan ettiler. Olaylarla ilgili bir tek kişi tutuklanmadı. Bu rezalet karşısında elbette ki Aleviler edebilirse kimliğini gizleyecekler. İşin ucunda baskı, zulüm, işkence ve hapis var. Demek ki Alevileri yalan söylemeye mecbur eden zalim devletin kendisidir.
“Alevilik Türkmenlere mahsus bir şeydir” Peki nedir açıklasa da biz de anlasak. Türkmenistan’da bir tek Alevi yaşamıyor ve dünyada bir tek Türkmen Alevi yoktur. Acaba Türkmenistan’daki bütün Aleviler, Geyiklerine bindi, kancık Kurt Asena’nın peşine takılıp, Anadolu’ya mı geldiler? Anadolu’da Türkmenistanlı yoktur, Türkçe konuşan 3-4 milyon Alevi var, onlar da Azeri. İnanç birey ile tanrısı arasındaki manevi bir bağdır, kimsenin özel mülkü değildir. Günümüzde Kürt, Azeri ve Nusayri Aleviler var. Kemalist devletin bunlara yaptığı zulüm arşa dayandı ama, Türk Müslüman ve Hanefi mezhebinden olanlara, devletin bütün kapıları açık, her türlü yardıma hazır.
“Kürt Aleviler makbul sayılmaz” Özellikle devlet büyüklerinin Dersim ile ilgili Kürt Aleviler için yazdığı raporlar var. “Aleviler ana bacı bilmezler, bunlarla zina yaparlar”, “Aleviler Cemde mum söndürür, yakaladığı ile zina yaparlar” bunun gibi daha birçok hakaret, devlet büyükleri rapor etmiş, Hüseyin Besli gibi Zübük devşirmeler de oturduğu yerde sohbetini eder. Rezil devletin bir kısım vatandaşı için söylediği bu suçlamadan sonra, hiç kimse böyle rezil olmak istemediği için, elbette ki Aleviliğini inkâr ederek yaşamaya çalışacaktır. Alevileri makbul saymayan, Aleviler için bu insanlık dışı suçlamaları söyleyen, rezil devletin kendisidir.
“Kürt bir aile çocuğuna kimliğini gizlemeyi öğretir” Kürt olmanın yasak olduğu bir ülkede, elbette ki bu canavar ülkede, Kürtler kimliğini gizleyerek yaşamaya çalışacaklardır. Kürtler yeni doğan çocuğuna ölmüş anasının ya da babasının adını koyamazlar. Devşirme Türkler, Kürtlere karşı insanlık dışı, Piran, Zilan ve Dersim katliamlarını yaptılar, idam ettikleri Kürt büyüklerinin cenazelerini de çaldı götürdüler. Cenaze hırsızlarının korkusunda, elbette ki Kürdeler kimliğini inkâr etmek mecburiyetindedir. Zübük Hüseyin anladın mı?
Daha pek yakında, 90’lı yıllarda Türk ordusu 4200 Kürt köyünü yaktı yıktı yerle bir etti. Türk ordusu en az 3000 kadar da Şafii camisini yıktılar, minareler hala cenaze gibi yerde yatıyor. 2015 yılında Başbakan Davutoğlu döneminde, devlet önce sokağa çıkma yasağı ilan etti, insanlar evlerinden dışarı çıkamadılar. Türk Ordusu, uçağıyla, Tankıyla, Topuyla başta Diyarbakır Sur olmak üzere birçok Kürt şehrini bombaladı yerle bir etti. İlan edilen sokağa çıkma yasağından dolayı, evlerinde kalan kadın, çocuk ve yaşlılar yıkılan enkazın altında can verdiler. Bu katliamı yapanlar, önce sokağa çıkma yasağı ilan eden, sonra da bombalama emrini veren, devlet yöneticileridir. Diyarbakır’da Kürtler kimliğini gizlemeye gerek yoktur, çünkü Diyarbakır’da hiç devşirmeler yaşamıyor, inandırıcı olmazdı.
“Adetler zamanla karaktere dönüşür” diyor. İbn-i Haldun’un bu güzel sözü çok hoştur. Bunu Karadeniz Pontus Rumlarından olan, Görele doğumlu Hüseyin Besli’ de görmek mümkün. Pontus devleti M.Ö. 300’lü yıllarda kuruldu, merkezi de Amasya’dır. Rumlar M.S. 1204 yılında Trabzon’u işgal etti, merkezi de Amasya’dan Trabzon’a taşıdı. Zamanla Trabzon Ortodoks Hristiyan dünyasının merkezi oldu. Başta Sümela olmak üzere çok sayıda manastır ve Kilise yaptılar. 15 Ağustos 1461 tarihinde Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından işgal edildi. Birinci Dünya Savaşı sırasında kısa süre, Pontus Cumhuriyeti olarak anılsa da 5 yıl İstanbul’u yöneten İngiliz General Harington burayı da devşirme Osmanlı Paşalarına hediye etti.
Cumhuriyet döneminde Karadeniz çok büyük bir maddi ve manevi baskı yaşadı. Devlet önce bireyler arasında kan davalarını körükledi ve el altında taraflara yandaş oldu. Çoğu insan yaşadığı yeri terk etti, göç etti gitti. Kan davaları yüzünden köyler dağıldı, insanlar birbirlerinden uzakta ev yapmaya başladı. Böylece bu günkü darmadağın ve devlete teslim olmuş Karadeniz ortaya çıktı. Pontus Rumlarından kalan Kilise yıkıldı, ahıra dönüştürüldü. Arazi kıtlığı ve kan davaları yüzünden devşirmeler, buraya yerleştirilmedi. Hala Karadeniz nüfusunun %90’ı Ortodoks Hristiyan Pontus Rumlarından oluşur. Uzun boylu, sarı saçlı, yeşil gözlü, hangi Karadenizliye sorsan, Kınık ya da Kızık boyundan olduğunu ve Türkmenistan’dan geldiğini söyler. Peki; Hüseyin Besli Efendi bu bir insan için, içler acısı, utanç verici değil mi? Büyük insan İbn-i Haldun sanki bu günkü Karadenizlilerin karakterini görüyormuş, gibi konuşmuş.
Paşalar Cumhuriyeti’nin asimile edip bitiremediği iki toplum kaldı, 20 milyon Alevi’yi Müslümanlaştıramadı, 20 milyon Kürdü Türkleştiremedi. Direnmeye devam, Paşalar Cumhuriyeti çatlasın. Dersimli Elif isminde bir ganimet kızından doğmuş, Tame isminde bir ananın adına nüfusa kayıt edilmiş, Cumhuriyetçi Eğitim Merkezi Vakfı Başkanı ve FETÖ ile Cem Evi ve Camiyi yan yana yapmaya kalkışan Kürt ve Alevi kökenli, İzzettin Doğan gibileri, ne olduğu belli olmayan, Hüseyin Besli gibilerinin elleri boş kalacak. Herkes DNA testi yaptırsa, bunlar konuşulmazdı.
Babamın her zaman bize söylediği, o güzel sözü ile bitireyim, “Zülüm ile abad olanın, ahırı berbat olur”
Kasım 2021