Paşalar Cumhuriyetinin Kemalist aydınları, her konuşmalarında bu sözleri nakarat gibi tekrarlarlar. Hatta; 12 Eylül darbesinin işkencesini yaşamış, kazığını yemiş, hapis yatmış çıkmış, bazı insanlar bile, bu sözleri konuşmalarında sıkça kullanırlar. Bu hiç de normal bir davranış değil, bu tür insanların ruhi bir sorunları olsa gerek.
Paşalar Cumhuriyetinin zindanlarında 297 bin mahkûm var, bunların %70’i siyasi mahkûm, yarısı yıllardan beri tutuklu, davalarının sonucunu bekliyorlar. Kürt Milleti’nin seçtiği, 65 Kürt Belediye Başkanı görevden alındı, yerine batıdan getirilen ithal Türkler Kayyum olarak atandı. HDP’li 451 Kürde mahkeme kararıyla siyasi yasak talebi var. Batıda tarımda çalışan mülteci Kürt aileleri, ırkçı Türk köylüler toplanır mülteci Kürtlere dayak atar, yevmiyelerini vermeden köyden kovarlar. Jandarma karakolları, şikayetlerini bile kabul etmezler. Bu saçmalıkları sayfalar dolusu yazmak mümkün. Görüldüğü gibi Kemalist aydınların demokrasisi tıkır, tıkır çalışıyor.
Muş’un Vartinis Köyü kırsalında 3 Ekim 1993 tarihinde devletin APOcuları ile askerleri çatışıyor, çatışmada bir astsubay ölüyor. Gece saat 2 civarında, yüzlerce asker Vartinis köyünü basıyor, bütün köylüleri bir meydanda topluyor. Köylülerin gözü önünde, anne baba ve 7 çocuğu bütün aile evin içerisinde, askerler evin kapısını üstlerine kilitliyor ve evi yakıyorlar. İçerde yanan insan çığlıkları gökleri inletiyor, askerler köylülerin müdahale etmesine engel oluyor. Aradan 27 yıl geçti, tutuklu kimse yok, dava hala devam ediyor. Her gün 3-5 kadın sokak ortasında, çocuklarının gözü önünde, kocası tarafından dövülüyor bıçaklanıyor, ölüyor ya da ağır bir şekilde hastahanelik oluyor. Kamera kayıtlarına göre polis suçluyu yakalıyor, hakim adli kontrol şartıyla serbest bırakıyor. Görüldüğü gibi Paşalar Cumhuriyetinin Kemalist aydınlarının Hukuk’u tıkır tıkır işliyor.
Bu herifler son günlerde, laiklikten dem vurmaya başladılar. Efendim Paşalar Cumhuriyeti laikmiş, bunu da Mustafa Kemal Paşa, Fransa’dan örnek almış, tek adam düzeni Erdoğan da bunu ihlal ediyormuş. 1923’den, 1938’e kadar, Mustafa Kemal Paşa’nın dışında ikinci adamı duymadım. 1938 -1950 arası dönemde Albay İsmet’in dışında ikinci bir adamı duymadım. Bunlar da tek başına ülkeyi yönetiyorlardı. Sözünün üzerine söz söyleyenin vay haline. Paşalar Cumhuriyeti böyle gelmiş, böyle gidiyor. Kasım 1937 Dersim katliamı bütün azametiyle sürdüğü bir dönemde, Başbakan İnönü akşam geç vakit köşke çıkıyor. Avenesiyle oturmuş demlenen Mustafa Kemal, “İsmet devlet işleri nasıl gidiyor” diye soruyor. İsmet’te “Paşam devlet işleri içki masasında konuşulmaz” diyor. “Aaa… İsmet sen niye geldin ki, yazıp gönderseydin de olurdu” diyor. “Çocuklar kalkın bana Celal’ı bulun getirin” diyor. Gecenin geç vaktinde Kılıç Ali arkadaşlarıyla birlikte Celal Bayar’ı bulup getiriyorlar. Mustafa Kemal de “bak Celal, İsmet istifa etti, başbakan sensin, yarın saat 9’da görevinin başında ol” diyor. Böylece de kimse ses çıkarmadan, herkes kalkıp evine gidiyor. Evet Paşalar Cumhuriyeti var olduğu günden beri böyle yönetiliyor, Erdoğan da büyüklerini örnek alıyor.
Cumhuriyet var olduğu günden beri, laiklik en çok tartışılan konu. Kemalistlere göre “Laiklik olmadan demokrasi olmaz” bunu kendilerine göre şekillendirip, toplumun önüne yuvarlıyorlar. Herkes kendine göre şekillendiriyor ama, genel olarak “din ve devlet işlerini birbirine karıştırmayan” anlamında kullanırlar. Bu anlam Fransız Anayasası’nda da varmış. Fransa’da devletin din işleri başkanlığı yoktur. Papazlar devlet memuru olarak Kilise’de görev yapmazlar. Devlet bütçesinden Papazlara toplanan vergilerden bütçe ayrılmaz. Fransa’da bir tek İncil kursu yoktur. Papazlar çocuklara İncil dersi vermezler. Kiliselerin ve Papaz evlerinin elektriği ve suyu bedava değildir. Baş Papazın makam arabası, şoförü ve korumaları olmaz. Her dini kesim kendi din adamını kendisi finanse eder. Kemalistlerin bunları söylemeye dilleri varmaz. Hay dilinizi arı sokun!
Laik; Eski Yunanca Laikos kelimesi, halktan yönetici anlamında, yani günümüzdeki siyasetçi anlamında kullanılırdı, dinle hiçbir alakası yoktur. Devlet işleri, din işleri Kemalistlerin uydurması.
Mustafa Kemal ve arkadaşları, Padişah’ı vatana ihanetle suçlayıp darbe ile devirip yönetimi ele geçirince, ilk iş olarak 3 Mart 1924 tarihinde Hilafeti kaldırdı yerine aynı gün Diyanet işleri Başkanlığını kurdular. Devletin Din İşleri Genel Müdürlüğünün, günümüzde 120 bin Camisi var, camiler elektrik su parası ödemezler. Diyanette 180 bin kişi devlet memuru olarak çalışıyor,
Camilerde imamlık yapıyorlar. Alkollü içki paralarından, banka faiz paralarından oluşan bütçeden, Türkiye’nin üçüncü büyük bütçesi diyanete ayrılır. Hocalar da maaşını buradan alır afiyetle yerler. Devletin Din İşleri Genel Müdürlüğü sadece, Kemalist dinin Sünni mezhebinden olanlara hizmet verir. 23 bin resmi Kuran kursu, bir o kadar da gayri resmi Kuran kursu var. Küçük çocuklar için yatılı Kuran kursları var. Çocuklar okullarda din ve ahlak dersi almak zorundadır. Kemalistlerin Laik Türkiye’si, Laik Fransa’ya ne kadar çok benziyor.
Mustafa Kemal 13 Aralık 1925 tarihinde çıkardığı 677 sayılı yasa ile, Dedelik, Mürşitlik, Pirlik ve Taliplik, kısaca Alevilik yasaklandı. Kemalistler buna “Tekke ve zaviyeler yasası” derler, halt etmişler, hukuk kitaplarında öyle bir yasa yoktur. Alevilerin AİHM’sine şikayetleri üzerine, AİHM 2 Aralık 2014 tarihli kararı “Alevilik bir dindir, Cemevleri de onların ibadethanesidir kapatılamaz” Türkiye’de 20 Milyon Alevi yaşıyor, inançları yasak, ibadethaneleri olan Cemevleri kapalıdır. Anayasanın 90’cı maddesine göre karar kanun hükmündedir. Türkiye’de 20 milyon Şafii mezhebinde Müslüman yaşıyor ama Şafii mezhebi yasaktır, bir tek Şafii camisi ve din adamı yoktur. Kemalistler Fransa’yı örnek gösterirken, hiç utanmıyorlar mı?
2011 yılında 14 Türk vatandaşı, AİHM’ne eğitimde zorunlu din ve ahlak kültürü derslerine karşı davacı oldu. 16 Eylül 2014 yılında AİHM, oybirliğiyle aldığı kararda, “Zaman geçirmeden zorunlu din ve ahlak kültürü derslerine son verilmelidir, çünkü Avrupa Çocuk Hakları Sözleşmesine aykırıdır” kararını aldı. Paşalar Cumhuriyeti Anayasa’nın 90’cı maddesine göre karar kanun hükmündedir ama hala uygulanmıyor. Kemalistler bunları kendi yalan torbalarında gizliyorlar.
Erdoğan; Mustafa Kemal’in kararlarını kıskançlıkla koruyor ve en iyi şekilde uyguluyor, kendisi de tek adam Mustafa Kemal gibi davranıyor. Eğer Mustafa Kemal sağ olsaydı, Erdoğan’ın alnından öper, ‘aferin oğlum Erdoğan, benim bıraktığım emanete en iyi sen sahip çıkıyorsun’ derdi. Zaten 2002 yılında milletvekili bile olamayan Erdoğan’ı, anayasanın ilgili maddesini de değiştirerek görev başına Kemalistler getirdiler. Bugün de utanmadan, Erdoğan’a saldırıyorlar.
Mustafa Kemal ölmeden önce, 28 İmam Hatip okulunu kendisi açtı. Gerekçesi ise, dini bilgisi ve milli bekası yüksek insanlar yetiştirmek. Erdoğan her cuma namazını başka bir camide kılar. Namaz çıkışı bekleyen basına, reklam olsun diye basın açıklaması yapar. Devletin din işleri Genel Müdürü Ali Erbaş, reklam için siyasetçilerle birlikte açılışlara katılır. Devlet yöneticileri zaman zaman Tekke ve Zaviye büyüklerine ziyafet çeker. Her partide ve devlet kadrolarında, Tekke ve Zaviye büyüklerinin kontenjanları vardır. Kim Türkiye laik demokratik değildir diyebilir?
Mustafa Kemal’in laik cumhuriyetinde, 3286 İmam Hatip ortaokulu, 1615 İmam Hatip lisesi, 61 adet İlahiyat Fakültesi ve 38 adet de İslami İlimler Fakültesi var. Mustafa Kemal’in “Dini bilgisi ve milli bekası yüksek” eğitimde, toplum zirve yapmış. Aydınları laiklik elden gitmesin diye, canını dişine takmış mücadele ediyorlar. İstanbul’da 208 İmam Hatip lisesi ve 14 Fen lisesi var. Acaba Paris’te kaç tane, Papaz Hatip lisesi var? Utanmaz Kemalist aydınlar bunu yazsalar da laiklik elden gitmeden öğrensek.
Demokratik devlet: Demokratik devletin dini olmaz. Demokratik devlete göre, bir dine inanıp inanmamak kişiyi ilgilendirir ve devlet hiçbir sorumluluk taşımaz, hiçbir dini ayına iştirak etmez, ama fertlerin her türlü dini serbestliklerini kabul eder. Devlet dinlerin ibadet hüküm ve kurallarına müdahale edemez. Devlet din adına düzeni bozacak önlemlerle yükümlüdür.
Paşalar Cumhuriyeti Irkçı ve dindar bir devlet olarak kurulmuş, öylece de yoluna devam ediyor.
Gelecek olanlardan beklentisi olanlar, kısa bir sürede yanıldıklarını anlayacaklar.
Eylül 2021