Erbil’de Kürtler devasa bir statü elde edip, bütün dünyanın tanımasıyla, Ankara’nın uykuları kaçtı. Buna bir de Batı Kürdistan’da Kürtlerin kazanımları ve dünya desteği eklenince, Ankara kâbus görmeye başladı. Türkiye, iki yıldır Güney Kürdistan’ın kuzeyinde PKK’yi gerekçe göstererek savaşıyor. Sınırın içerisinde 50 km’lik bir şerit oluşturdu, 300-400 köyü boşalttı ve askeri üsler kurdu. Aslında Türkiye’nin asıl hedefi Erbil, gerisi yalan.
Karayılan’ın açıklamalarına göre, Türkiye bir süre önce görüşmeler yapmak üzere, Başkent Kandil’e bir heyet göndermiş. APO kendi telefonu ile istediği zaman Kandil’e talimatlar veriyor. Eğer APO devreden çıkmış ise, APO ile ilgili önemli bir sorun var demektir. Zaman geçmeden APO aramaya başlansa fena olmaz.
Önemli görüşmelerde, Ankara heyetleri Askeri helikopterlerle Başkent Kandil’e giderler. Mesela PKK kongresine APO’nun avukatı Mahmut Şakar, Askeri helikopterle gitti, APO’nun mesajını okudu, aynı helikopterle geri döndü geldi. Acaba Ankara heyeti, yürüyerek mi yoksa Askeri Helikopterle mi, Başkent Kandile Murat Karayılan’ı ziyarete gitti. Çünkü önemli konularda giden heyetler hep Askeri helikopter kullanırlar. Karayılan sen zahmet çekme, şu andaki TSK ve PKK çatışmalarının anlaşmalı olduğunu bütün kâinat biliyor.
1991 yılında ABD Saddam’a 36 paralelin kuzeyini yasaklayınca, Saddam Güney Kürdistan’dan çekildi. Çekilirken Kürdistan’ı da bir harabeye çevirdi. Elektrik şebekesini yok ettiler, direkler arasındaki telefon tellerini bile kopardılar. Bütün hayvanlarını ve ev eşyalarını talan edip, götürdüler. Kürtler ekmek yapacak un bulamıyorlardı, çünkü un fabrikaları tahrip edilmişti. Araplar güneyden bir kamyon un getiriyor, buğdayla değiştiriyor, üç kamyon buğday götürüyorlardı. Türkler yağ, makarna, un, patates ve soğan gibi yiyecekleri götürüp misliyle satıyor para kazanıyorlardı. O zaman güney Kürdistan’a bu yiyecekleri taşıyan kamyonları PKK’liler yakıyordu, yiyecek taşımasınlar, diye. Ben şahsen yollarda yakılmış yüzlerce kamyon gördüm.
Kürdistan’ın Kuzeydoğusunda İran sınırında, Saddam’ın zulmünden kurtulmuş, bazı köyler vardı. PKK bunların sürülerini talan edip, götürüp İran’da satıyordu. Bunun üzerine de Güneyli Kürtlerle çelişki yaşamaya başladılar, uyarılara kulak asmadan, zaman zaman da saldırıyorlardı. Bunun üzerine KDP ve YNK birleşti, PKK’ye saldırdılar, PKK 1700 ölü verdi ve teslim oldu. Bu cenazeleri gören Barzani, “Kardeş kavgasına son” dedi.
O sıralarda Güney Kürdistan’dan Kuzeye elli bin civarında mülteci geldi. Bunlar Muş, Diyarbakır ve Kızıltepe’ye yerleştirildiler. PKK’liler bunları kimseyle görüştürmüyor ve dışarı çıkanları dövüyorlardı. Kızıltepe’de insanlar 3-4 yıl yaz kış çadırlarda yaşadı. Ahmet Türk’ün evine çok yakın olmasına rağmen, Ahmet kampın önünden geçip Mardin’e giderken, yüzünü öbür tarafa çeviriyordu. Aynı Ahmet Türk bugün Barzani’ye saldırma diye çağırıda bulunuyor ama PKK’ye saldırıları durdurun demeye dili varmıyor.
Bilindiği gibi Peşmergeler Musul ve Kerkük’ü İŞİD’in işgalinden kurtardı. Bir süre sonra, Bafel Talabani ve çevresi, Bağdat’la anlaştı Kerkük’ü yeniden Araplara teslim ettiler. Orada asıl amaç KDP ile Bağdat’ı çatıştırmak. Barzani akıllı davrandı çatışmadı geri çekildi. Mele Bahtiyar’ın PKK ve TSK çatışmalarıyla ilgili açıklamasını dikkatlice okursak, çok şey söylüyor. Sanki Mele kendisi Erbil’i yönetemiyor, çok uzakta bir Kürt şahsiyet, konu ile ilgili KDP’ye akıl veriyor. Buda gösteriyor ki, PKK, Haşdi Şabi ve Bafel Talabani ekibi ortak hareket ediyor. Bunları Ankara, Tahran, Bağdat ve Şam da destekliyor.
Türkiye’nin işgal ettiği topraklar, resmiyette hala Irak toprağıdır. PKK’nin barındığı Kandil Irak topraklarıdır. Herkesten önce, kendi topraklarında çatışan taraflara Bağdat’ın müdahale etmesi gerekiyor. Türkiye topraklarını işgal etmiş, ormanlarını yakıyor, kesip odunlarını pazarlıyor, topraklarında askeri üsler kuruyor ama Bağdat’tan hala ses yok. Bağdat’ın tek hayali, Türkiye ile Erbil’de kucaklaşmak, PKK ve Haşdi Şabi’ye teşekkür etmek. Bunun için PKK Erbil’e AB ülkelerinden taşıdığı “Barış ve Özgürlük” adındaki birliklerini yerleştiriyor. PKK’nin en büyük destekçisi ve mücadele ortakları, Barzani’nin en büyük düşmanı, Kemalist Soldur. PKK’nin ortaklarından Kemalist sol, şimdiye kadar çatışmalarda hiçbir kayıp vermedi.
Suriye’de sorunlar başlayınca, Türkiye hemen Esad rejimini düşman ilan etti ve cihatçı muhalefetin yanında yerini aldı. Cihatçı muhalefet öncelikle Kürtlere saldırdı, Esad çekilmeye başladı. Kobani’de müttefik güçler, Kürtleri destekledi ve Cihatçı militanlar geri çekildi. Kürtlerin öne çıktığını gören Türkiye, Kürtleri PKK’lı olmakla suçlamaya başladı. Başarılı olamayınca, Afrin’i işgal etti, cihatçı militanları topladı, hepsini maaşa bağladı, Kürtlere karşı savaşa soktu. Cihatçılar Kürtlere yönelince, Esad Rejimi rahatladı. İran Haşdi Şabi güçleriyle Esad’a destek verirken, Türkiye’de Esad’a karşı savaşan, Cihatçı güçleri denetimi altına alarak, Esad’a destek veriyor. Bugün Irak’ta devam eden savaş oyunun da bundan hiçbir farkı yoktur. Suriye’de de Irak’ta da asıl hedef, Kürtlerin kazandığı statü ve uluslararası destek.
İran; uygulanan ekonomik ambargo ile, çocukların elindeki şişirilmiş balondan farkı kalmadı, bıraksan havaya uçacak. Humeynicilerin içerde yandaşı, dışarıdan da dostu kalmadı. Bir dönem dünyanın en büyük Petrol ihracatçılarından biri olan dörtlü şirketin ortaklarından İran siyaseten iflasın eşiğinde. Hiçbir yiyeceği bir gün arayla aynı fiyata alamazsın. Rejim gittikçe sertleşiyor, herkes her an sırtında devletin kırbacını his ediyor. Bakalım nereye kadar.
PKK İran ve Türkiye’den ne sözü almış bilinmiyor ama güven en güçlü zehirdir. Düne bakmazsan, yarını göremezsin. Düne baktığımızda, Kürtler 40 yıldır PKK’nin yaptığı hataların bedelini çok ağır ödedi. Kürtler artık bunu görmeye başladı, yarınına emin adımlarla yürümek istiyor. Kürtler artık dönemsel yöneticilere değil, karşısındaki güçlere ve sürece bir bütün olarak bakmaya başladı. Doğrusu da budur.
Komünist Manifestoyu okumadan, sosyalist olanlar var. Mustafa Kemal’e ve Osmanlı paşalarına, anti emperyalist diyenler var. 68’li Kuşak diye kendilerini tanımlayan Kürtler de, bunlara uydu, bedelini de çok ağır ödediler. Kürdün statüsü olmadı ki, emperyalisti de olsun. Kürdistan işgal altındadır…!
Kürt gençleri; ben de dahil, sakın aklı başından alınmış 68’li kuşaktan olan Kürtlere inanmayın. Bütün dünya Kürtlerin yanındadır, sakın bu imkânı kaçırmayın, dünya ile bütünleşin. Yarınlar sizi bekliyor.
Doğu, Batı, Kuzey, Güney diye Kürdistan parçalanmış, Kürt Milleti buna göre şekillendiriliyor. Her Kürt bulunduğu yerde, zulmü yaşıyor. Kürtlerin genetik varlığı, öncelikli olmalıdır.
Mezopotamya’nın kadim geçmişi, yani 50 milyon Kürdün yaşadığı toprakların yeniden hayat bulması ve dünyaya açılması, her Kürdün boynunun borcudur. Dünya sizden bunu bekliyor.
Haziran 2021