70 yaşlarında, 40 yıldır Türkiye’ye karşı savaşan, 20 yıldır İmralı Adası’nda, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm, Abdullah Öcalan’dan iki yıldır haber alınamıyor. Akrabaları ve avukatları iki yıldır arıyor ama bulamıyorlar. Bilenler, insanlık adına, bulunduğu yeri bildirsinler.
Bir mahkûmun suçu ne olursa olsun, cezası kesinleştikten sonra, avukatları ve birinci derecede akrabalarıyla görüşme hakkı vardır. Koşullar ne olursa olsun, hiç kimse buna engel olamaz. Cezası kesinleşmiş bir mahkûm; eğer hapishanede ölürse, hapishane yönetimi, avukatlarına ve sahiplerine haber vermeden, cenazeyi defin edemez.
Öcalan nerede?
Devlet ne yapmak istiyor?
Kaldı ki Öcalan Paşalar Cumhuriyeti’nin en kutsallarından biridir. Öcalan’ın idam kararı Yargıtay’dan Meclise geldiğinde, kısa bir süre sonra Meclis, Türk ceza yasasından idam kararını kaldırdı, çünkü Öcalan’ı idam etmeye kıyamadı. Öcalan’ın yanında kullanabileceği bir telefonu vardı, istediği zaman istediği insanla görüşebilirdi.
Bilindiği gibi zarla çok değişik oyunlar oynanır. Devlette elindeki Öcalan’ı zar gibi kullanarak, yeni oyunlar icat ediyor. Eğer Kandil de iki yıldan beri Öcalan ile görüşemiyorsa, bilin ki sorun ciddi.
Türkiye iki yıldan beri Güney Kürdistan’ın kuzey sahasında PKK ile savaşıyor. “MSB şimdiye kadar 1400 hedefi, 60 sığınak, barınak ve mağarayı yerle bir ettik” diyor. Hedef deyince ne demek istediğini bilmiyoruz ama iki yıldır ara vermeden, PKK ile savaştığını biliyoruz. Böylece PKK’nin bölgede bitmez tükenmez hedeflerinin olduğunu da öğrenmiş oluyoruz. Bir günde 40 uçak, bir o kadar helikopter ve çok sayıda insansız hava aracıyla saldırdığını, haberlerde öğreniyoruz. Yine de PKK’nin bitmez tükenmez hedeflerini hala bitiremediler. Yanlışlıkla da olsa, Kandil Vadisine Hulusi Akar’ın bir tek mermisi düşmedi. Sanıyorum PKK Kandil Vadisine Rus S400 savunma füzeleri yerleştirmiş, Akar’ın kara ve hava sistemi Kandil söz konusu olunca, işlemiyor. Olup bitenleri bütün dünya izliyor, dişlerini açmadan ağzını büzerek gülüp geçiyor ama ne zamana kadar?
40 yıldır PKK Gerillası kırsal alanda, düzenli ordu ile savaşıyor. İki yıldır Kuzey Kürdistan’ın kırsal alanını bıraktılar, Güney Kürdistan’ın kırsal alanında düzenli ordu ile savaşıyorlar. Gerilla hiçbir zaman düzenli ordu ile cephe savaşına girmez, şayet çatışmak mecburiyetinde kalırsa, çatışarak geri çekilir. Eğer gerilla isteyerek düzenli ordu ile savaşıyorsa, sonuç bellidir. TSK iki yıldır PKK’nin daveti üzerine Güney Kürdistan topraklarında savaşıyor.
Herkes Kürtlerle ilgili bir şeyler yazıp konuşuyor, bazı Kürtlerin de buna kızdığını görüyorum ama ben kızmıyorum, çünkü herkes içinden geçenleri konuşur. Ben daha önce, “Dünya Medeniyeti’nin Beşiği Kürdistan” başlığıyla yazdığım bir yazıda, Kürdistanı biraz tarif etmeye çalışmıştım. Günümüzde dünyanın hiçbir bölgesi ve kültürü Kürdistan kadar tahrip edilmedi ve edilmiyor. Kadim Medeniyeti bitirmek de herkesin harcı değil.
Aşiretçiliğin başlangıç tarihi kesin olarak bilinmezse de takriben üç bin yıldan beri, Kürdistan’da bir yönetim biçimi olduğu biliniyor. Bu yönetim biçimi, Zerdüşt inancıyla birlikte başlamıştır. Aşiretlerde kan bağı olmaz, Aşiret Ağası toprak sahibi değil, bölge yöneticisidir ve seçimle gelir. Günümüzde hala Müslüman olmayan, Êzdi, Alevi, Keldani gibi Kürt Aşiretlerinde, toprak sahibi olan ağa yoktur. Müslümanlar Kürdistan’a girdiklerinde, yönetim biçimi devam etti ama bölgelere kendi yöneticilerini atadılar. Şengal’in güneyinde kalan, Suriye ve Irak topraklarındaki Arap Aşiretler olarak bilinen bütün Aşiretler bu yöntemle araplaştırılmış Kürt Aşiretleridir. Araplarda aşiret olmaz, kabilecilik vardır o da aşiretçilikten farklı bir şeydir. Kuzey Kürdistan’da da Osmanlılar, Hamidiye Alaylarıyla aynı yöntemi denediler. Her şeye rağmen Kürt Aşiretleri, kadim geleneklerini yaşattılar. Her şeyiyle Kürdistanı günümüze taşıyan da, bu aşiret yönetim biçimidir. Her Ağa konağı bir yönetim sarayıdır.
M.S. 70 yılında Roma Kralı Titus Kudüs’e saldırmadan önce ordusuna, ‘ben Kudüs’te canlı fare bile istemiyorum’ talimatını verdi. Bu katliamdan canını kurtaran Yahudiler Kürdistan’a doğru kaçtılar. Zerdüşt Kürtler gelen Yahudileri korudu ve birlikte yaşamaya başladılar. 643 yılında Müslümanlar Kürdistan’a girdiklerinde de, Mecusi Kürtleri Yahudiler korudular. Günümüzde 100 bin kadar Yahudi Kürt İsrail ve ABD’de yaşıyor. Kısaca Yahudilerle Kürtlerin birbirleriyle hiçbir sorunu yoktur.
643 tarihinde Müslümanlar Kürdistan’ı işgal edince, canını kurtaran Zerdüşt Kürtler kuzeye doğru kaçıp, Ermenilere sığındılar. Erzurum, Ağrı, Van, Muş yöresinde Êzdi Kürtler, Dersim, Erzincan, Sivas, Maraş ve Malatya yöresinde de Ehli Hak Kürtler yerleştiler. Ermeniler bunları en iyi şekilde korudular. Günümüzde kesin sayıları belli olmayan Ermeni (Gregoryan) Kürtler yaşıyor. Hamidiye Alayları saçmalığıyla Osmanlılar devreye girip ortalığı karıştırdıktan sonra, bazıları ahlaksızlık yapmış, bunu Kürt Ağalara atfetmek daha büyük ahlaksızlıktır. Her türlü kışkırtmalara rağmen, Ermenilerle Kürtler her zaman birbirlerine sahip çıkmışlardır ve çıkmaya da devam edecekler.
Her şeye rağmen Kürdistan’ın neresinde yaşarsa yaşasın ve hangi inançta olursa olsun, Kürtlerin kültürel olarak birbirlerine benzediğini ve diğer toplumlardan farklı olduğunu görürüz. Kürt geleneği ve Kültürünün merkezinde insan vardır. Günümüzde de aynen devam etmektedir. Herkes kendine yakışanı söyler, sakın kızmayın. Devşirme Türklerden Müslüman din adamı olmaz, sosyalist ve demokrat çıkmaz. Olsa, olsa Yahudileri, Kürtleri ve Ermenileri birbirine karşı kışkırtan iyi bir ırkçı olurlar. Yahudiler, Ermeniler ve Kürtler bu bölgenin kadim toplumlarıdır. Bunların kışkırtmalarla yaşadıklarını unutup birbirleriyle çelişeceklerini sanmıyorum. En kalabalık Kürtler oldukları için, en çok da onlar dikkatli davranmalıdır. Ancak bin yıllardan beri Kürt medeniyetini en iyi şekilde günümüze taşıyan, Şengal bölgesi ve Zerdüşt Kürtlerdir. Her Kürt Şengal’i gözü gibi korumak zorundadır. Şengal Kürt kültürü ve yaşam biçimini günümüze taşıyan Kürdistan’ın önemli bir parçasıdır. Geleceğimizin aynası ve gururu Şengal olacaktır. Şengal’in son yaşadıkları, bütün Kürtlerin yüreğini yaralamıştır.
Kim ne söylerse söylesin Şengal, hala birinci derecede işgalcilerin hedefidir. Çünkü Kürtleri geçmişinden koparmak istiyorlar. Önce İŞİD’i eğitip, donatıp Şengal’e saldırttılar. İŞİD yenilip çekilince, İran’ın Haşdi Şabi’si ile Türkiye’nin Türk Solu ile birleşmiş PKK’si Şengal’e girdi, bunlar birleşmiş Şengal’i dağıtmak istiyorlar. Hilalmiş, Dolunaymış hepsi palavra, sakın inanmayın.
İŞİD Şengal’e girince, PKK gidip yardımcı olma görüntüsünü sergiledi. İŞİD’i Şengal’den çıkardılar. Peki; PKK’nin Şengal’de hala ne işi var, niye çekilip kendi bölgesine gelmiyor. Bölgedeki müttefik güçler, Haşdi Şabi ile ilişkilerinden dolayı, PKK’yi asla istemezler. PKK Bağdat’tan izin almadan Şengal’de nasıl kalıyor? PKK normalde kendi sahası olan Kuzey Kürdistanı terk etmiş, Ağrı, Hakkari, Dersim ve Lice vadisindeki eğitim kamplarını kapatmış, bütün gücünü Güney Kürdistan’a yığmış savaşıyor. Bunda bir anormallik olduğu, PKK’nin kimin için savaştığı ortada.
Kürdistanı işgal eden devletler, her türlü yöntemi kullanarak birleşmiş, Kürtlere karşı savaşıyorlar. Ne oldukları belli olmayan bazı insanlar da her türlü yöntemi kullanarak, Kürtleri, Yahudileri ve Ermenileri birbirine karşı kışkırtmaya çalışıyorlar. PKK de kendi bölgesini bırakmış, savaşı Güney Kürdistan’a, Şengal’e taşımış. Birazcık vicdanı olan bir Kürt, bu oyunlara alet olmaz.
Mustafa Karasu ve Rıza Altun 12 Eylül’den önce, bir PKK’liyi öldürmekten tutuklandılar. Daha sonra davaları PKK toplu davasıyla birleştirildi, 27 idam mahkûmunun içerisinde bunlar da vardı. PKK toplu davası 10 yıl bekledikten sonra, Yargıtay bir gün davayı ele aldı ve usulden bozdu, Rıza Altun ve Mustafa Karasu’yu tahliye etti. Bunlar askere bile alınmadan doğruca Suriye’ye gittiler, şimdi de PKK’yi ve savaşı yönetiyorlar. Her ikisi de şimdi kırmızı bültenle aranıyor. Nurettin Demirtaş 2007 yılında DTP Genel Başkanı iken, askere gitmemek için aldığı sahte çürük raporundan dolayı 20 kişi ile birlikte tutuklandı. İlk duruşmada sadece Nurettin tahliye oldu, gidip askerliğini yaptı, terhis olduktan sonra da elini kolunu sallayarak dağa gitti. Şimdi PKK’yi ve savaşı yöneten Nurettin, sahtecilik suçundan kırmızı bültenle aranıyor.
Bunlar şimdi savaş yöneticileri, Kürt gençlerini kırsal alanda, düzenli ordu ile savaştırıyorlar. Hatta Türk soluyla birleşip, savaş alanını Güney Kürdistan’a taşıdılar. Türk solunun TSK’leriyle hiçbir sorunu yoktur, asıl hedefleri Barzani’dir. Kürt gençlerinin yardımıyla, hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar. Savaşın Güney Kürdistan’ın içlerine taşınmasının asıl sebebi de budur.
Türkiye bir süre önce sınıra yüzlerce Kalekol yaptı, artık hiç kimse buradan geçemez diye açıklamalar yapıyordu. Şimdi sınırlarımız tehlike altında diye, iki yıldır sınırı korumak için savaşıyor. Acaba İran sınırlarında niye sessizlik var, PKK neden oradan, Türkiye’ye geçmeyi düşünmüyor?’
İki yıldır APO ortalıkta görünmüyor. Kuzey Kürdistan’da her gün düzinelerce insan toplayıp, hapislere dolduruyorlar. Kim oldukları meçhul kişiler, Türk soluyla ve Haşdi Şabi ile birleşmiş, PKK’nin adına savaşı yönetiyorlar. Kürtler de her şeyini ortaya koymuş, felaketi izler gibi, olup biteni izliyorlar.
PKK’den uzaklaşan Kürtler, Selim Çürükkaya’yı örnek alın, Kürt Milletine PKK ile ilgili bildiklerinizi anlatın, vicdani görevinizi yerine getirin, eğer biraz vicdanınız varsa…
Mayıs 2021