Bahar mevsiminde, diğer zamanlardan daha fazla öldürüldüğümüz bir realitedir. Ulusal diriliş günü olan Newrozumuz başta olmak üzere, birçok felaket günlerimiz de bu mevsime rastlamaktadır. Direniş ve yenilgi, yaşam ve kendi coğrafyamızda katledilişimiz hep beraber olmuştur.
Sömürgeci devlet yaptığı her katliamını fetih ve zafer günü olarak ilan etmiştir. İnsanları topluca öldürme, Ermeni işyerlerine bir gece de asılan Türk bayrakları ile sahiplenip çökme, övünerek söyledikleri Yunanları denize dökme. Tüm bu insanlık dışı eylemini kendi halkına bugünde bayram diye ile kutlatmaktadırlar.
Oysa tarih öncesine kadar dayanan kökleri ve bir tarihleri yoktur.
Bundan dolayı işgal ettikleri Kürd halkının her türlü değerlerine saldırıp onu yok etmektedirler. Kürtlerin ulusal günlerinden tutun, giysileri ve dillerine kadar yasaklar getirmektedirler. Kürd giysilerini gerici, feodaliteyi temsil ettiğini söyleyip onları horlamaktadırlar. Avrupa’dan aldıkları giysileri kıyafet devrimi diye halka yutturmuşlardır. Aslında gerçek tarihleri işgal, kırım ve barbarlığa, dayanmaktadır.
Kürd halkının, beli anma ve kutlamaları dört parçada ve aynı günde yapmaları sömürgeci devletleri ürkütmektedir. Ülkemizde halkımızın direnişini çağrıştıran Newroz kutlamaları bile, parçalanmışlığa rağmen her parçada ayrı da olsa gerçekleşmesi, onları hiddetlendirmektedir.
Bizi bölen devletlerin, parlamentoları başta olmak üzere eğitim, öğretim adalet, hak, hukuk, karakol mahkeme kurumlarının tümü bizleri denetim altında tutmak, Kürd halkının millet olma iradesini yok etme amaçlıdır.
Asker ve diğer tüm kolluk görevlilerinin asıl hedefi bu inkar ve şiddet politikasını ebedi kılmaktır. Anayasalarının ilk maddeleri bu kanlı siyasetlerini devam ettirmek ve Kürde köleliği yasal hale getirme amacı taşımaktadır. Sömürgeci tüm kurumlar halkımızın mücadelesini engellemek, onların hak ve hukuklarını inkar ve imha eden politikalarını sürekli kılma gayesi gütmektedir.
Besledikleri ordularının yegâne görevi işgal ettikleri Kürdistan toprakları üzerinde kurulan “Türk vatanını” böldürmeme amaçlıdır. Bundan dolayı kendi topraklarına sahip olmak isteyen Kürd halkının mücadelesini bastırmak için İşbirlikçi Kürdün desteğini alarak bastırmaktadırlar.
Halkımızın en mazlum talebi olan kendi ana dilinde konuşma hakkını bile” “terör” ve PKK” talebi diyerek yaftalayıp ret etmektedirler.
Kuzunun, kurttan kaçması, yem olmayı reddedip yaşamı seçmesini, TC devleti bölücülük olarak kabul etmektedir. Yani Türk devleti, yaşamayı seçen Kürde “bölücü” deyip ölüme gönüllü olmasını istemektedir.
Kürd halkının var olma DNA’sı olan Kürd dili sömürgeci meclislerinin tutanaklarında “bilinmeyen bir dil” diye geçmektedir. Oysa kendileri ve dinleri bu coğrafya ya gelmeden binlerce yıl önce kadim Kürd halkı ve dili burada özgürce yaşamaktaydı.
İran ve TC devleti, ordu ve güvenlik güçleri başta olmak üzere, istihbarat ve savaş araçlarının namlularının yönü ve hedefi hep nispeten “özgür” Kürdistan’ın Güneyine dönük bekletilmektedir. Vekillerimizin girdikleri demokrasi abidesi parlamentoda, devletin suçlamalarına karşılık, yeminle “vallahi, billahi, hatta tallahi bölücü değiliz” gibi “güzel” sözleri bile sömürgecileri ikna etmemektedir. Belli ki bu denli candan yeminlerine rağmen bağlılıkları yetersiz görülmektedir.
Son birkaç yıldır, dört sömürgeci devletin ikisi yani Esad ve Bay Saddam rejimi sonlanmıştır. TC’nin ve İran Devleti’nin ayak direterek, bunların yıkılmasına, gönülsüz bir şekilde rızalık göstermişlerdir. Ancak, uluslararası güçlerin dayatması ve Başta Kürd halkının mücadele gücü olmak üzere bu iki devleti tekaütte ayırmayı başarmıştır.
Bu gidişle sıranın kendisine geleceğini gören TC ve İran devletleri Kürd halkının kazanımlarını engellemek için büyük bir plan içindedirler.
TC devletinin öldürdüğü her Kürd için moda söylemle “etkisiz” hale getirilme harekatı acımasızca devam etmektedir.
Yani “katletmek, öldürmek” teriminden hoşlanmayan, “sözde” barışçıl Türk halkını üzmemek ve Kürde de farklı bir algı oluşturmak için özenle seçildiğine kuşku yoktur.
Toprak bütünlüklerini çokça savundukları Suriye devletine bu defa kendileri işgal ve ilhak amaçlı girmeyi hak sandılar. Bugün de aynı ganimetçi anlayış İle Güney Kürdistan’a yönelik işgal, Kırım ve yağma devam etmektedir. TC devleti kendi halkını tamamen devletin işbirlikçisi bir konuma getirmiştir. Bu denli bir başka halka düşmanlık yapan bir ulus yoktur. Türk halkı Kürde karşı, kendi devleti ilen beraber bir hizadadır. Devletinden daha ırkçı olan bir millet olduklarına hiç şüphe yoktur. Türk halkına verilen ırkçı duygular Hitler dönemi Alman halkına verilen ırkçı ve söven duygulardan az değildir. Türk halkı nerdeyse hep ırkçılığı bir yaşam modeli olarak seçmişlerdir. İsmi oldukça “özel” olan şairleri İsmet Özel bile şikayetlenir. “Bizim ödediğimiz vergilerimizden kesilen paralarla Kürdçe TRT Kurdi yayın yapmaktadır”. Utanmazlığı ve düşüklüğün bu kadarına pes doğrusu.
Milleti ordusundan daha saldırgan, demokratları da faşistlerinden daha ırkçı olan millettin adıdır Türk.
Mayıs 2021