Kanada Parlamentosu şubat ayı sonunda, Çin’in Uygur Türklerine yönelik uygulamalarını “Soykırım” sayan bir karar aldı. Siyasetçiler ve devşirme Türk aydınları karardan son derece memnun görünüyorlar. Kanada Parlamentosunun aldığı bu insani kararından dolayı kutluyorum. Daha önce ABD Dışişleri Bakanı Pompeo; “Çin, Uygurlara ve Müslümanlara soykırım yapıyor” diye bir açıklama yapmıştı. Avusturya Parlamentosu ‘Çin’in yaptıkları soykırımdır’, kararını aldı.
Kanada Parlamentosu “Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı bir soykırımdır” kararı aldı. Kanada Parlamentosu bu kararı, BM anlaşmalarına dayanarak aldı.
Çin’in Uygur Türklerine yönelik gayri insani uygulamalarına karşı bugüne kadar dünyanın suskunluğu anlaşılır gibi değildi. Dünya bu soykırımı dilini tutmuş izliyordu. Umarım Kanada’nın aldığı bu karar, bütün ülkelere örnek olur ve Uygur Türkleri de Çin’in zulmünden kurtulur. Çünkü Çin’den ayrılıp bağımsız devlet olmak, Uygur Türklerinin hakkıdır.
1997 yılında Doğu Türkistan İslam Hareketi kuruldu. Çin’de bir dizi saldırıyı da üstlenen grubun istemi, Doğu Türkistan’ın İslami bir devlet olarak bağımsızlığıydı. Örgüt 2012 yılından beri, 7 bin militanı ile Suriye’deki diğer İslami örgütlerle birlikte savaşıyor. 2015 yılında Erdoğan’ın Çin ziyaretinde, Uygur sorunu gündeme geldi. Uygur Türklerinin yaşadığı Sincan Özerk Bölgesinde 13 Milyon Müslüman yaşıyor. Bölge Özerk ve seçimle gelen Uygur Valiler tarafından yönetiliyor. Buna rağmen bağımsızlık talebi, Uygur Türklerinin hakkıdır.
BM 1948 tarihli Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesine göre, bir eylemin soykırım olarak nitelendirilmesi için, belirli bir insan topluluğunun milliyeti, ırkı, etnik kökeni veya dini dolayısıyla tümünün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetinin bulunması gerekiyor. Fiziki ya da ruhsal açıdan zarar verilmesi, çocukların başka bir topluluğa aktarılması soykırım sayılıyor. Bir milleti ya da bir azınlığı yok etmek için, kullanılan her yöntem soykırım sayılır. Bu sözleşmeyle sadece soykırım değil, bireylere veya topluma teşvikte bulunmak, soykırım komploları kurmak ve soykırıma suç ortaklığında bulunmak eylemleri de ceza kapsamındadır.
Bu anlaşmayı bazı Avrupa ülkeleri bölgesel parlamentolarından geçirerek özerk yönetimler oluşturdular. İngiltere’de İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda. İspanya Bask Bölgesi, Katalonya, Aragon, Navarre ve Balear Adaları. ABD’de 50 eyaletin 44’ü. Avusturalya’da Yeni Güney Galler ve Güney Avusturalya. Belçika’da Volumlar ve Katalanlar kuruluş aşamasında ortaklar. İsviçre’de yine aynı şekilde, İtalyanca, Fransızca ve Almanca olmak üzere, üç resmi dil konuşulmaktadır. Görüldüğü gibi AB ülkeleri, BM kararlarına çoktan uymuşlar ama dostlarını da uymaya zorlamalıdırlar.
Türkiye Günlüğü Dergisinde bilim adamlarının açıklamalarına göre, bölgede 13 milyon Uygur yaşıyor, bunlardan 1 milyonu toplama kamplarında kalıyor, zorla ve köle gibi pamuk tarlalarında çalıştırılıyor. Çin; tarihsel Uygur anıtlarını, mezarlarını yok edip, Uygurların izlerini silmeye çalışıyor. Çok sayıda Uygur Türkü insanlık dışı baskılardan kaçıp canını kurtarmak için, başka ülkelere sığınıyor. Bunlardan 50 bin kadarı şu anda Türkiye’de yaşıyor. İşte Soykırım kararının BM anlaşmalarına göre haklı gerekçesi.
Türkiye haklı olarak yaşadıkları yerlerde, Türk toplulukları konusunda son derece hassas davranıyor. Mesela Kuzey Azerbaycan’a sahip çıkması son derece olumlu bir davranıştı ama Güney Azerbaycan’da 20 milyondan fazla Azeri Türk’ü yaşıyor ve yaşadıkları bölgede, nüfusun %80’nini oluşturuyorlar. Bunlar 1828 Rus-Fars anlaşmasından beri Farsların işgali altında, eğer yaşam dersek, yaşıyorlar. İran Azeri mültecileri bütün dünyaya dağılmış, 100 bin kadarı da Türkiye’de yaşıyor. İnsan olarak sahip olmaları gereken haklarından yoksun olarak, Fars yönetiminin zulmü altında yaşıyorlar. BM’nin soykırım tarifine göre bu da tam bir soykırımdır. Türkiye’nin 10 bin km uzaktaki Uygur Türklerine gösterdiği yakınlık, komşusu Azeri soydaşları için susup sırtını dönmesi insani bir davranış değil. Siyasetçiler ve devşirme Türk aydınları ne zaman Azeri soydaşlarına sahip çıkacaklar?
Birinci Dünya Savaşında, Osmanlı Mondros Anlaşmasıyla kendisini fes etti, kendi yaşamları karşılığında, bütün topraklarını İngiliz ve Fransızlara bırakıp kaçtı. Bu sonuca yaklaştığını fark edince de yaşadıkları acılarının bir bölümünü, Ermenilerden çıkardı. Devşirme Türklerin 1915 (tehcir) dediği, yok etme göçürmelerini Ermeniler iliklerine kadar yaşadı. 1915 yılında Ermenilerin yaşadıklarını 29 ülke parlamentosu soykırım olarak kabul etti. Türkiye bu soykırım kararlarına karşı çıkıp, alınan bu kararları kabul etmiyor, ama o dönem ortalıkta kalmayan Ermeniler konusunda da bir açıklama yapamıyor.
Osmanlılar 1461 tarihinde II-Mehmed döneminde, Pontus Rum imparatorluğuna saldırıp kısa sürede başkent Trabzon’u işgal ettiler. Karadeniz doğusundan batısına, Pontus’un eski başkenti Amasya’ya kadar olan topraklarda, Ortodoks-Hristiyan Rumlar yaşardı. Günümüzde burada yaşayan insanlara sorulduğunda, Orta Asya’dan geldiklerini, Oğuz Türklerinden ve Müslüman-Türk olduklarını söylerler. Fiziki ve genetik yapısına bakıldığında, yalan söyledikleri de belli oluyor. Hangi ilahi güç, bunları bu hale getirdi, Ortodoks-Hristiyan Rumlara ne oldu?
Türkiye’de Zerdüşt inancında (Alevi) olan 20 milyon insan yaşıyor, bunların %80’ni Kürt’tür. Bunlara sorulduğunda, en iyi Müslüman ve Türk olduklarını söylerler. 1925 tarihinde kabul edilen 677 sayılı yasa ile (Alevilik) yasaklandı, bütün Tekkelere ve mal varlığına el konuldu. 2015 tarihinde AİHM aldığı karara göre, “Alevilik bir inançtır, Cemevleri kapatılamaz” kararına rağmen, Cemevleri kapalı ve Alevilik yasaktır. AİHM 2015 tarihli kararı, Anayasanın 29’cu maddesine göre Anayasal bir hak olmasına rağmen. Hiç kimse AİHM kararlarını ağzına bile alamıyor.
Partiler, siyasiler ve devşirme Türk aydınlar, devletin resmi görüşüne ters düştüğü için, konuyu asla konuşmazlar. İçişleri Bakanlığı emrinde 262 bin polis görev yapıyor. Bunların içerisinde bir Alevi emniyet müdürü bulamazsınız. Savunma bakanlığında lazım olur diye birkaç Alevi subay olsa da bir tek Alevi general yoktur. Aleviler büyükelçi, vali ve kaymakam olamazlar. BM anlaşmasına göre Aleviler dinsel olarak yok edildiği için, Türkiye’nin yaptığı bir soykırımdır. Devşirme Türk aydınları susarak soykırıma komplo ve teşvike destek oldukları için, suçlu ve sorumludurlar.
Türkiye’de 30-35 milyon Kürt yaşıyor. Paşalar Cumhuriyeti ilan edildiği günden sonra Kürtlerle ilgili her şey, hatta Kürt olmak bile yasaktı. Kürtçe konuşmayı bırak, Kürtçe müzik yapmak ve dinlemek bile yasaktı. Daha 1990’lı yıllarda Kürtçe bir kaset yapacağını söyleyen Ahmet Kaya, devşirme Türk sanatçıların saldırısına uğradı. Ahmet’in bu nedenle ülkeyi terk etmek zorunda kalması, hala zihinlerde tazeliğini koruyor.
Paşalar Cumhuriyetinde, Kürt yoktur, Kürtçe konuşmak yasaktır, Kürtçe şarkı söylemek yasaktır, çocuklarına Kürtçe isim koymak yasaktır. Kısaca Kürt olmak yasaktır. Hukukçusu ve temyiz hakkı bile olmayan, Kürtler için oluşturulan Şark İstiklal Mahkemeleri, on binlerce Kürdü idam etti. Kürtleri Türkleştirmek için oluşturulan, Şark Islahat Planı (Kürt Islah Planı) gibi insanlık dışı uygulamalar, yüz yıldır kesintisiz devam ediyor. Batıda olan devşirme Türk illerinde ortalama kişi başı milli gelir, 15 bin dolar iken, Kürdistan’da ortalama milli gelir 5 bin dolar civarında. Böylece Kürtleri batıya göçürüp asimile etmek isteniyor. Çukurova’daki pamuk tarlalarında bir tek Trakyalı çalışmıyor, pamukları Kürtler topluyor. İstanbul, İzmir, Antalya ve Bursa gibi illerinde, nüfusun önemli bir bölümü, göçmen Kürtlerden oluşuyor. PKK’yi gerekçe gösterip güvenlik gerekçesiyle, Kürt köyleri TSK tarafından yakıldı, yıkıldı bu köylerde oturan Kürtlerin önemli bir kesimi, AB ülkelerine sığındı. AB ülkelerinde 3-4 milyon göçmen Kürt yaşıyor. 20 Milyon Şafii Kürdün, 3 bin kadar Camisini TSK yıktı, geri kalanları da Devletin Din İşleri Genel Müdürlüğü ganimet olarak gasp dip Hanefi Camilerine dönüştürdü ve o camilerde Hanefi imamlar görevlendirdi. 20 milyon Şafii için bir tek Şafii Camisi kalmadı. Diyarbakır işkencehanesinde günlerce kanalizasyon suyunda bekletilenleri de unutmamak lazım.
Kemal’in en sadık adamı, Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, Ödemiş’te yaptığı bir konuşmada “Burası Türk olanların ülkesidir, Öz Türk olmayanın sadece köle ve hizmetçi olma hakkı vardır” diyordu adalet dağıtan adama. Acaba Bozkurt’un kendisi Öz Türk müydü, hitap ettiği insanlar arasında kaç tane Öz Türk vardı? Bozkurt her şeyi söylemiş, söyleyecek söz kalmamış.
Bozkurt’un Öz Türklerine sormak gerekiyor, Cumhuriyeti kuranlar arasında Öz Türk var mıydı?
Paşalar Cumhuriyetinde yüz yıldır devşirme Türklerin Kürtlere yaptıkları, hala resmi olarak hiçbir devlet tarafından kabul edilmemiş olsa da, vicdanlarda bir soykırımdır.
Etme komşuna, gelir başına.
Mart 2021