
Kürd halkının yakın tarihinde, 25 Eylül ve 16 Ekim iki önemli tarih, birincisi coşkunun ve ulusal birliğin tavan yaptığı, ikincisi oldukça kara ve kederli ulusal değerlerimizin yerde olduğu günler. Eğer bu ihanet, tarihi Talabani Barzani çelişkisinden kaynaklıysa, Barzani’nin tarihe bağımsızlıkçı bir lider olarak geçmesini engellemek içindiyse, o zaman, ne de olsa İran ve diğer devletlerin desteğini almışken, bir yolunu bulup Barzani’yi öldürmeniz daha hayırlı olurdu diye düşünüyorum. Bu ihanet Barzani’ye değil, KDP ye değil, Kürdistan hükümetine değil, Kürdistan’ın dört parçası da sadece değil. Bunun acısını dünyanın 4 bir tarafına dağılmış göçmen olarak yaşayan her Kürd çekmektedir.
Biz sizi desteklemek sahiplenmek dışında bir şey yapmazken bu alçaklığı neden bize yaptınız? Kürd tarihinde en büyük ihanet ve yere düşmüş umutlarımız. Geleceği karartıp, kuşkuyla bakma fikri oluşturdunuz. Bununla nasıl yaşayacaksınız ey soysuzlar!
Gözlerimiz her yerde sizi arayacak, korkuyla yaşayacaksınız. Adınız Kürd sözlüğünde silinecek hiçbir Kürd çocuğuna bu lanet adlarınız konulmayacaktır. Sizin bu ihanetiniz Barzani’yi daha büyük harflerle tarihimize yazmasını sağladı.
Yanı başınızdaki TC devleti bir kişinin başkanlığı için referanduma giderek diktatörlüğü tescil ederken, Barzani, “ben halkımı Bağımsızlık referandumuna götürdükten sonra istifa edip sade bir vatandaş gibi yaşayacağım” demekteydi. Yani TC referandumunda %51 diktatörlük, Kürdistan da ise % 93 bağımsızlık ve demokrasi çıkmıştı. Ve dünyanın her yerindeki Kürdlerde ciddi bir uluslaşmayı tetiklemiş, kara günlerin biteceği umudunu güçlendirmişti.
Sömürgecilerin öfkesi bu uluslaşma azmi kırmak ve demokrattık açılımı engellemekti. Ve 4 parça düşman devletler bunu birleşerek engellemeyi başarırlarken, birçok Kürd kişi ve kurumu da birlikten kaçarak, hatta düşman safında yer alarak bu süreci hep beraber engellediler. Ancak bunu engelleyen bir devlet ve kurumumuz olmadığı için bunları yargılama ve cezalandırma imkanı da bulunmamaktadır. Ancak düşmanlarımızın işleri bittiklerinde genellikle onları cezalandırırlar. Bu defada kaide değişmeyecektir.
Son 30 yıldır Kürd halkına laik olmayan ve alkışlanan liderler ve halkına laik olup ta desteklenmeyen liderler özellikle beli merkezler tarafında Kürd halkına empoze edilmektedirler. Adeta kurdun arkasında giden bir sürü…
Kürdistan’daki referandum ve devlet olma fikri dünya merkezlerinde gündemin birinci sırasındayken, Kuzey Kürdistan örgütü olan PKK gündemi ise, daha önce yaptığı gibi, Öcalan’ın hücresini birkaç santim büyütmek pahasına birçok eylemlerde Kürd halkının enerjisini tüketmek. Bu defada kendilerine tekrar Kürdistan’daki referandumu gölgelemek için Öcalan’ı kurtarıcı kalkan olarak tekrar gündeme koymuşlardı.
Oysa öyle görünüyor ki tutsak olan Öcalan dışardaki PKK’li kadrolardan çok daha özgür ve Kürd “menfaatlerini” koruyandır. Ve her insan düşmanın elinde olan her. Kürdü sahiplenmelidir. TC devletinin Öcalan a uyguladığı tecrit kırılmalı ve özgürlüğüne bir an önce kavuşmalıdır. Ancak kimilerinin dediği gibi Öcalan’ın özgürlüğü Kürd halkının özgürlüğü anlamına hiç gelmemektedir. Fakat bunun tersi doğrudur.
Kardeşi Mehmet ve Osman Öcalan’ın referandum yönelik destekleyici tavırları oldukça net ortadadır. TC devletinin bu dönem Öcalan ile ailesinin ve avukatlarının görüşmesini engellemesinin nedeni de belki budur. PKK’nin Öcalan’ı sahiplenerek Kürd kazanımlarını ötekileştirmesi veya gölgelemesi büyük olasılıkla Öcalan’ın bilgi ve iradesi dışındadır. Tarih bu anti referandum, anti devletçi , anti bağımsızlıkçı anti Barzani tavrın hangi karanlık güçlerin dayatması olduğunu yazacaktır. Ancak bu ihanet zehiri halkımıza içirildiği için ciddi bir fırsat kaybı olacaktır.
Bedirxanlara yapılan Yezdanşer ihaneti, nede Dersim’de Rehberin yaptığı ihanete benzemeyen, özgürlüğümüze birkaç adım kala yapılan bu ihanet oldukça örgütlü, birçok devlet ve bir kısım Kürd örgütlerinin de katkısıyla eksiksiz hazırlanmış bir büyük tezgah ve girişimdir. Meyvesi de %50 kazanılmış toprakların ve enerji şehri olarak bilinen “Kerkük “sömürgeci Irak ve İran devletine sunulmuştur. Ancak bu azimli itibarlarına karşılık, madalya olarak belki birkaç kemik ve zabıta amirliği verilmiştir.
Kürdleri birbirlerine vurdurma
Genellikle büyük yenilgi ve kayıplarda, karşı taraf sizi içten fetih edip birbirinizle savaşmaya sürükler hatta bunun için özel fonları bulunmakta. Bu örtülü fonlarla para ve silah sağlamaktadırlar. Bu konuda Tc ve İran devletlerinin oldukça “yetenekli” olduklarını bilmekteyiz. Kerkük sonrası böyle bir Kürdlerarsı kavganın olmaması oldukça iyi bir üst akılın işi olduğuna inanan biriyim.
Dilerim bundan böylede Kürdistan’ın birkaç yerinde üs oluşturmuş TC de oradan atılmalıdır. Ve bu meşru olmayan devletler, İslami teröristleri bize ve insanlığa karşı kullanırlarken, bizimde bunlarla olan ilişkilerimiz hesap ve kitap dahilinde olmalıdır.
Güney Kürdistan Parlamentosu işleve başlamalı Kürdlerarsı dostluk ve kardeşlik her koşulda öne çıkarılmalıdır. Aksi takdirde iç savaş kaçınılmazdır. Daha öncede kendi aralarında barışmak mümkün olmamıştı. Ancak büyük devletlerin emir ve istekleri sonucu bir anlaşma sağlandığını bir daha hatırlamakta fayda bulunmaktadır.
Umarız her gün koşulları değişen bu coğrafyada bir güçlü devletin katkı ve çabasıyla Kürdler arası bu birlik yeniden oluşur ve gerekli adımlar atılır.
Er veya geç Tc ve İran’ın çelişkileri artacak. Bunlar iki gizli düşman ebediyen Kürde düşmanlık temelinde götüremezler. Hata yapmaları birbirlerine girmeleri kaçınılmazdır. Düşman güçlerin bu çelişkisine hazırlığımız iyi olursa kazanmamız büyük olacaktır.
Bu aşamada ABD’yi ciddi suçlamanın bir getirisi yoktur. Dar günde dost sayısının azaldığını kendi pratiğimizde bilmekteyiz. Hiç olmazsa tavrımız, düşmanı çoğaltmak olmamalı. Bizim önceliğimiz ulusal birliğimiz ve örgütlü olmamızdır. Başkasından ziyade gücümüz kendimize yetmeli ve kendimize güvenmeliyiz.
Dostlarımız kimlerdir?
Düşmandan daha onurlu dostlarımız olmalı. Yanımızdaki dost geçinenlerin bir kısmı düşmanımızdan daha onursuz ve düşkündürler. Bu hem kişisel yaşamda hem örgütsel yaşamda da böyledir. Aynı örgütte büyümüş insanlar bile ayrı düştüklerinde ne kadar birbirlerine düşman olduklarını çokça bilmekteyiz. Birde 4 düşman devletlerin içimizde görevlendirdikleri istihbaratçılar ve işbirlikçileri düşünün. İhanet ve darbe hep yakından gelir. Bir kuru soğan için bile adam öldürenler var.
Şerefi ve onuru kazandıran yiğitlik, cesaret ve inançtır. Bu özelikler bize mevzi, başarı, kazandırır. Ülkemizi özgürleştirip onurluca yaşamamızı sağlar. Hayattaki en büyük kazancımız olur.
Korkaklık ve iradesizlik kaybettirir.
Bu iradeyi güçlendirmek ve dost edinmek için büyük metropol şehirlerinde diplomatik bir ofisimiz olmalı. Hiç olmazsa petrolden gelen geliri Kürdistan’ın inşaatına bir tuğla koymamış showmenlerin “korumalarına” harcayacağınıza buralara harcasaydınız belki kaderimiz böyle olmazdı. Kürdistan’da Tc mücahitlerinin eliyle yaptığınız bir ATM veya OTELİN parasıyla New York, Paris, Londra’ya bir ofis açabilirdiniz. Bugünkü sonuçta böyle olmayabilirdi. Ama yapmadınız.
Dünyada azda olsa bizi destekleyen dostlarımızın sayısını artırmamız gerekmekteydi.
Irak’ta Başkanın Talabani, Diş işleri bakanın da H. Zebari olduğu dönemi büyük bir fırsata çevirmediğimiz bilinmelidir.
Başta halkımızın öz gücü ve silahlı, silahsız kurumları en büyük güvencemiz olup gelecek nesillerimizi koruyacak ortak bir Peşmerge ordusu yaratılmalıydı.
Bu koca dünyada aramakla ulusal taleplerinizi destekleyecek dost bulunmayacağını bilmek lazım. Her ulus kendi çıkarı için düşünür ve dostlukları menfaatlerine endekslidir. Büyük devletler kürdün gencecik gerilla çocuklarını ve Peşmergemizi savaş makinesi gibi kullanır ve bizi de kenara bırakırlar. Hiç kimsenin paralı bir gücü olamayız olmamalıyız. Binlerce kürdün hayatı pahasına Musul ve Rakka kurtarıldı da ne oldu?
Bir rakama göre 600 Kürd genci ve bir ABD askeri Rakka’da zay olmuş. Bu kadar ucuz olmamalı. Kürd örgütleri biraz daha insaflı ve hesaplı olmalıdırlar. Biz Ortadoğu’nun kiralık silahı olmamalıyız.
Sizin çıkarınızı sizin yerinize başkası asla düşünmez. Bu hep öyle olacak. Bunu iyi fark eden Barzani, bir karşı atakta bulunduysa da başarılı olamadı. Boşa çıkarmak için ihanet tezgahı hızlı davranıp boşa çıkarıldı. Bu yenilginin sonucunda başkanlıktan ayrılan Barzani’ye verdikleri ilk tepki yani İran, Irak ve Tc yi destekleyen en büyük devletler başta ABD olmak üzere, Barzani’nin istifasını çok onurluca bulduklarını ve sevindiklerini utanmadan ilan etmektedirler.
Kabahati başkasında bulmakla bu yenilgi izah edilemez. ABD büyük devlet, eskiden Sovyetçilerin dediği gibi, “parça bütüne feda edilir” anlayışı halen dünyada hakim olduğunu bilmek gerekiyor.
Son söz “kes mera malê nake” “kimse bize ev kurmaz” düşen her insan kalkar yeniden yürür. Yenilen ihanete uğrayan mağlup olan insanlar ve halklar tekrar hazırlıklarını yaparak bu yeni bir dönem için, galibiyetleri ve mağlubiyetleri de içinde taşıyor olmasına rağmen ayağa kalkarlar. Kürd halkıda özgürlüğüne kavuşmadığı sürece sömürgeci efendilerimizin de enerji, insan ve ekonomileri düze çıkmayacak huzur içinde yatmayacaklardır. Her Kürd bunun için mücadele etmelidir.
Seyit Rızanın şu sözü Tarihtir ve bu dönemi çok iyi anlatır.
“Bu uğurda mağlup sayılır galip”
Egemen devletlerin toprak bütünlüğü
Kürdistan’i aralarında bölüşen 4 devlet her ne hikmetse en fazla kendi toprak bütünlüklerini savunmaktadırlar. Ellerindeki bu zenginlik deposunu kaçırmamak için herhangi bir gelişme nakaratlarını tekrar etmektedirler. Ancak Ortadoğu’da eski statü değişmiş, taşlar yerinde oynamıştır. Ne kadar gayret etsellerde eski sistem geri gelmeyecektir.
Katalan ve Kürdistan’ın alfabetik yakınlığının yanında kader yakınlığı da bulunmaktadır.
Bu çok “toprak bütünlüğünde” bahis eden Tc oldukça parçalayıcı ve bölücüdür. Birkaç yüz tarla büyüklüğündeki Kıbrıs’ın toprak bütünlüğünü hiçe sayanlar kendileri değilmiş gibi.
Türkiye, İran, lrak, Suriye başta olmak üzere, İspanya, İtalya, İngiltere, Fransa, Belçika gibi Avrupa devletlerinin de ulusal ve azınlıklar sorunu olmalarından dolayı bir birlik içinde hareket etmektedirler.
Şimdinin “birlikçileri” dünün işgalcileri, zülüm ve kan dökücüleridirler. Çıkarlarına geldiğinde savaşçı, işgalci gerektiğinde de “melektirler” yani gücün karşısında yerlere kadar eğilirler. TC’nin Rus uçağını düşürdükten sonra Selahattin Demirtaş’ın Rusya ziyaretine vatana “ihanetten” suçlarlarken, koca TC devletine fırsat çıktığında nasıl bir U dönüşü yaptıklarını, sonuna kadar teslimiyet bayrağı çektiklerini hepimiz beraber gördük. Tc devleti Kürd Barzani’ye, Kürd Selahattin’e gelince barbar, Rusya’ya gelince kümesin en cılız tavuğu.
Kerê nikanî xwe davê pêlik.
Not: Bu yazı 1 Kasım 2017 tarihinde yazılmıştır.