Türkiye; AİHM’in Selahattin Demirtaş ile ilgi verdiği kararı tartışıyor. “Anayasa madde 90: Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir.”
Türkiye kararları denetleyen, Avrupa Konseyi’nin üyesidir. Bu nedenle Türkiye kurallara uymak mecburiyetindedir. Ancak Türkiye daha önce de uymadığı kararlar var ama sorun yaşamadı. Siyasiler ve basın hiç ilgilenmedi, alınan kararlar unutuldu gitti. Türkiye’de kanunlar uyulması için değil, olması için vardır. Türkiye’de hukuksuzluğun destekçileri, devşirme Türk aydınlarıdır. Eğer bunlar Demirtaş kararını tartışıyorlarsa, bunda mutlaka bir bit yeniği vardır.
2016 yılında Erdoğan iki HDP’li Milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırmak istiyordu. CHP buna şiddetle karşı çıkıyordu. Sonunda Kılıçdaroğlu, “mevcut bütün fezlekeleri getirirseniz ki benim de fezlekem var, biz de evet diyeceğiz” diye öneride bulundu. Sanki anlaşmışlar gibi Erdoğan da öneriyi kabul etti. Bunun için Anayasa değişikliği yapılmasına ve 330 evet oyuna ihtiyaç vardı. 20.05.2016 günü meclis toplandı, 138 milletvekili hakkında, 667 fezleke mecliste bekliyordu. Dokunulmazlıkların kaldırılması için 373 evet oyla Anayasa’nın ilgili maddesi değişti, dokunulmazlıklar kaldırıldı ve yargılama süreci başladı.
138 milletvekilinden biri de Selahattin Demirtaş’tı. Demirtaş ve bazı arkadaşları derhal tutuklandı, hala zindandalar. Kılıçdaroğlu’da yargılandı ama onu tutuklayacak mahkeme bulunamadı, istediği oldu ama şimdi gelmiş Demirtaş’ı destekliyor. Acaba Demirtaş’ı yargılamak için sorumlu Kılıçdaroğlu mu yoksa Erdoğan mı? Bu daha ziyade tarafların kendi aralarında yaptıkları gizli bir anlaşmaya benziyor. O zaman Kılıçdaoğlu, “bu dokunulmazlık tiyatrosuna inanmayın” diyordu. Çok doğru söylemiş. Siz de bu son tiyatro oyununa inanmayın.
22.5.2004 yılında Cumhur İttifakı, Anayasa’nın 90. maddesi, “usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir” cümlesini ekledi. Anayasa’ya bu cümleyi ekleyen Devlet Bahçeli, “Demirtaş serbest kalmayacak” diyor. Görüldüğü gibi Türkiye bir kanun devletidir ama sadece kanun devleti. Yargı konusunda ülkeyi yönetenler karar verir, hakimler de görevini yaparlar. Bahçeli’ye sormazlar mı, sen Yargı mısın, Yargıç mısın, sen hükümetin ikinci adamısın, git kendi işine bak. Sen APO’yu infazdan kurtaran hükümetin de ikinci adamıydın. AİHM’sinin kararları, Anayasal kararlardır, Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla, Anayasa mahkemesine başvurulamamaktadır. Demirtaş’ın tahliyesine karşı çıkmak, Anayasa’yı tanımamak anlamına gelir, ama önemli değil, Bahçeli de Demirtaş da verilen rolünü oynuyorlar.
16 Eylül 2014 AİHM bir başka kararı; “Din dersi mecburiyeti Avrupa Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır. Türkiye zaman geçirmeden öğrencileri din ve ahlak kültürü derslerinden muaf tutulmalıdır.” Bu kararın denetçisi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’dir. Bu karar Türkiye’de en az 20 milyon çocuğu ve bir o kadar da aileyi ilgilendiriyor. Parlamento topluca kararın üzerine çömelmiş, etekleriyle üstünü kapatıp gizlemeye çalışıyor. Devşirme aydınlar kör ve sağır olmuş duymuyorlar. Onlar görmezse Genel Başkan Selahattin Demirtaş hiç görmez. Türkiye’de toplumu ilgilendiren konular, her zaman olduğu gibi toplumdan gizlenir. Hak, hukuk, adalet kimsenin umurunda değil, çünkü devlet böyle istiyor, onlar da görevini yapıyor.
16 Nisan 2016 AİHM’sinin başka bir kararı; “Alevilik bir inançtır, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesine göre yasaklanamaz, Cemevleri derhal açılmalıdır.”
Demirtaş’ın partisi de bu karar ile ilgili ağzını açmadı. AİHM’in aldığı karara göre, Türkiye din ve vicdan özgürlüğünde ayırımcılık yapıyor. Bu konuda Türkiye’yi denetleyecek Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’dir. Alevilik bir inançtır, 1925 tarihinde 677 sayılı yasa ile yasaklanmış, Cemevleri de kapatılmıştır. AİHM kararına göre, “Alevilik üzerindeki yasak kalkmalı ve kapalı olan Cemevleri açılmalıdır.” Bu karar bir kişiyi değil, 20 milyon Alevi’yi ilgilendiriyor. Devşirme aydınların, siyasetçilerin ve Demirtaş’ın sesi çıkmadı, susmak ikrardan gelir.
Türkiye’de 20 milyon kadar Şafii mezhebinden olan insan yaşıyor ve On binlerce Şafii Camisi vardı. Kenan Evren cuntası, Diyanette görevli devlet memurlarını, Şafii Camilerine imam olarak görevlendiriyordu. Evren’in memuru bir kenarda oturur, Cemaatten bir kişi, Cemaate namaz kıldırırdı. Son zamanlarda, Şafii Camileri Hanefileştirildi, Diyanette görevli Hanefi devlet memurları namaz kıldırıyor. Türkiye’de bir tek Şafii Camisi kalmadı, hepsi Hanefi Camisine dönüştürüldü. Şafiilere karşı uygulanan insanlık dışı manevi baskı ile ilgilenen yoktur.
Milyonları ilgilendiren AİHM kararlarıyla kimse ilgilenmiyor. Çünkü çoğunluğu ilgilendiren AİHM kararları, Kemalist sistemin özüne dokunuyor. Bu kararların uygulanmasını istemek, devlete ihanettir. Demirtaş ile ilgili karar bir kişiliktir, tiyatro oyunu için de önemlidir. Bu nedenle devşirme Türkler günlerdir, Demirtaş ile ilgili kararı tartışıyor. Türkiye iki parçaya ayrılmış bir tarafı ‘Demirtaş tahliye edilmeli’, diğer taraf da ‘zindanda kalmalıdır’ diyor. Oluşturmaya çalıştıkları ortam, kedi-fare oyunundan başka bir şey değil. Demirtaş tutuklanırken de karşılıklı zil taktı oynadılar, şimdilik de zil takmış oynuyorlar. Bunlar Kürtlerle oyun oynuyor, yeni oyunlar hazırlıyorlar. Milyonları ilgilendiren kararlarda herkes suskun ama bir kişiyi ilgilendiren kararda, kıyamet kopuyor.
Devlet APO’yu resmi bir belgeyle Şam’dan istemedi, vatandaşlıktan çıkarmadı, yurt içerisindeki eğitim kamplarına dokunmadı, kardeşi Osman devlet televizyonlarında programlara katılıyor, yeğenleri sıra ile milletvekili olurlar, kimseden çıt yok. APO’nun avukatı Mahmut Şakar devletin helikopterine biner, Kandile gider, PKK’nin kongresinde APO’nun mesajını okur, aynı helikopterle geri döner, pasaportunu alır ve Avrupa’ya gider. Şimdi Avrupa’da keyfine bakıyor. Bu bilmeceyi ancak falcılar çözerler, onun için devşirme aydınlar susuyor.
Rıza Altun ve Mustafa Karasu; PKK toplu davasında 27 idam mahkûmu arasındaydı. Yargıtay bir gün davayı ele aldı, Usulden davayı bozdu, iki idam mahkümüne tahliye kararı verdi. Sayın Yargıtay üyeleri, usulden bozulan davalarda, Yargıtay’ın başka işlem yapma yetkisi yoktur. Acaba bu iki kişinin tahliyesi için kimden talimat aldınız? Görevi kötüye kullanma ve Yargı suçu işlediğinizin farkında mısınız? Yoksa Türkiye’de siyasetin talimatlarını yerine getirmek, suç sayılmıyor mu?
Dünyada var olan FETÖ okulları için, her yıl Milli Eğitim Bakanı ve Kültür Bakanı ortaklaşa Türkçe Olimpiyatları düzenliyorlardı. FETÖ’nün reklamını yapan bu bakanlardan hiçbir tanesi hapiste değil. Başta eski Başbakan Erdoğan olmak üzere, bütün Başbakanlar Türkçe Olimpiyatlarının açılışını yapıyorlardı. Konuşmalarında FETÖ’yü överek göklere çıkarıyorlardı, bunlardan da hiçbiri hapiste değil. Allah’ım sen aklıma mukayyet ol.
Siyasiler ve devşirme aydınlar, Selahattin Demirtaş’ın hapiste kalmasının hiçbir yasal gerekçesi yoktur. Eğer Türkiye bir hukuk devletiyse, Demirtaş derhal serbest kalmalı. Oynadığınız tiyatro oyununda size verilen rolünüzü oynadığınızı, siz de biliyorsunuz.
AİHM 16 Eylül 2014 yılında, çocuk hakları sözleşmesine istinaden aldığı karar, çocuklara zorla dayatılan din ve ahlak dersleri, derhal son bulmalı.
AİHM 16 Nisan 2016 yılında, “Alevilik bir inançtır ve Cemevleri derhal açılmalıdır” kararı, 1925 tarihinde, Aleviliği ve Cemevlerini yasaklayan 677 sayılı yasa, derhal iptal edilmelidir.
Devletin işgal ettiği bütün Şafii Camileri, eski sahiplerine iade edilmelidir. Diyanetin atadığı Hanefi memurlarını, geri çekmelidir. Şafii’ler kendi din adamlarını, kendileri tespit ederler. Onlar Kemalist Din’den değil Müslüman.
Eğer siyasetçiler ve devşirme aydınlar, kavga etmek istiyorlarsa, Kürtlerle ilgili konuları bırakın, üzerinde kavga edeceğiniz başka çok konu var. Gidin kendi konularınız üzerinde kavganızı yapın.
Her gün yüz kere dinlediğimiz bir söz, ‘Türkiye laik demokratik bir hukuk devletidir”.
Bunun böyle olmadığını ve işin gerçeğinin küçük bir parçasını yukarda anlatmaya çalıştım.
Türk siyaseti, komisyon olarak Demirtaş’ı kullanıp, Kürt oylarını pazarlamaya çalışıyor. HDP gidip CHP’ye yamanmak için çoktan hazır olduğunu, her vesileyle dile getiriyor. AKP de payına düşeni almak istiyor. İşte oynan tiyatronun ana konusu budur. Kürtler kimsenin umurunda değil.
Ocak 2021