Büyük bir zulümden kaçmaktaydık. İş hayatı, okul, aile, evimiz ve can güvenliğimiz için terk etmek zorundaydık. Yakalanmak devletin sistemli eziyet ve işkencesine maruz kalmak, mücadelede edilgen duruma düşmek anlamına gelmekteydi. Avrupa’ya kaçmak, bir şans gibi görünse de, yıllar uzadıkça, bunun hep avantaj olmadığı anlaşılacaktı.
Sonu görünmez bir yokuştan aşağı, belirsizliğe doğru yuvarlanmaktaydık. Ülkemize dönmek için barış kapılarının açılacağını kestirmek oldukça zor ve uzun bir bekleyiş.
İnsanın öz annesinden ayrılmasından daha zor bir duygudur. Bu ruh hali, dün olduğu gibi bugün de iyi yaşamanızın önünde hep engel teşkil etmeye devam etmektedir.
Eğer siyasi aktivite ile uğraşan biriyseniz, bu ömrübillah fakir kalacağınıza dair bir nişanedir.
Çünkü devletin size ve halkınıza yaptığı kötü muamele sizde hep canlı kalmaya devam eder. Siyasetin sizi fakir bırakacağını bilerek, koca bir sistemle mücadele etmeyi bir vicdani görev olarak yürütürsünüz. Örgütsüz olmanız halinde çabalarınız heder olur, yıllar ve yollar biter, devlet ise eskisinden daha da acımasızca, bugün olduğu gibi sizi ve halkınızı ezmeye devam eder. Mücadele halklara zafer getirirken, bize faydasının olamayışının tek nedeni yanlış yönetilmiş olmamızın kesin olmasıdır.
Dünyanın her ülkesinde, ekonomik amaçlar için gelen, bedeller karşılığı yaratılan değerlerimiz sayesinde oturum alan büyük Kürd kitlesi oluşmuştur.
Mevcut kurumların yetersizliği ve yanlış yöntemler sonucu bu kitleler yozlaştı. TC ile ilişkilerini sürdürmekte hatta devletin şiddeti karşısında sinip kendi halkının davasını sahiplenmekten uzaklaştılar. Giderek tam tersine sömürgeci zülüm politikasını yürüten devletin yurt dışındaki gözdesi olmaya devam etmektedirler.
Bir dönem kendi kitlelerini örgütleme konusunda başarılı olan örgüt, kurum ve kuruluşlarımız, onları kendi yanlarına çekeceklerine kendilerini onların yanına konumlandıklarını söylemek hiçte abartı olmaz. Avrupa da kazandıkları paralar ile sahil beldelerine yatırım yaptıkları, turizm boykotunu savunup, aynı tatil yaptıkları hiçte ahlaki değildir.
Avrupa’da sahipleri oldukları işyerlerine kendi köylerinin veya şehirlerinin adını koyacaklarına, büyük çoğunluğu Türkçe isimler koymaktadırlar. Sömürgeci devletin Kürdistan da içeri attığı kitleler bunların vicdanlarına dokunmamakta.
Özellikle yüzbinlerce döner ve restaurant, süper market, tekstil atölyeleri ve diğer iş yerleri sahibi olan Kürdler giderek Tc menşeli mallar satmayı hedef haline getirmişlerdir.
Bu pandemi sürecinde kârlarına kâr katarak hem kendilerini hem de Türk devletini zenginleştirmeye devam etmektedirler.
En büyük kitleye sahip olan PKK ise bunlara önderlik yapmaktadır. En fazla kendi kadrolarının yok edildiği halde, alacakları birkaç kuruş “bağış” için milli menfaati sömürgeci devletin zenginleşmesine de peşkeş çekmektedirler. Halbuki dünyada Hindistan başta olmak üzere birçok yerde bu malları daha ucuz almak imkan dahilindedir.
Birçok ülke, Türk mallarını veya sattıkları araçları kötü kullandıkları gerekçesi ile onlara yasak getirirken, biz Kürdistanlıların bunları görmezden gelmeleri hiçte ahlaki bir durum değildir.
Böyle nedenle Kürd iş ve işveren kurumlarına büyük görevler düşmektedir.
Sayıları 3-4 milyona varan Kürt kitlesine rağmen Avrupa’da yürütülen diplomasi utanılacak düzeydedir.
Kürd örgüt mensupları aynı şehirde yaşamalarına rağmen, birbirlerinin kurumlarına gitmezlerken, elçilik ve konsolosluklara işleri düştüğünde isteyerek gitmektedirler. Avrupa’da yaşayan yurtseverler, özellikle mesuliyet sahibi aydınlarımız kimseye yandaşlık yapmadan seslerini yükseltmelidirler.” Kürd diasporası “ birlikçi bir perspektifle, doğru bir talep ile bir yola kanalize edilmezse, bu yüz yıl da özgürlüğümüz için heba edilen bir yüzyıl olacaktır. Hapislerde çürütülen, sürgünlerde yaşlanıp ölen insanlarımızın ve gözü yaşlı çocuklarımızın eli hep yakamızda olacaktır.
HDP ye yapılan zulüm
Her ne kadar yöneticileri HDP’i Kürd partisi olarak görmeseler de milyonlarca taraftarı olan partinin yöneticileri tutuklanmakta. İçeride olan Demirtaş ve diğerlerine her gün yenileri eklenerek, on binlerce üyesi suçsuz bir şekilde içeri atılarak, adeta rehin tutulmaktadırlar.
Buna rağman hala, ‘Kürd sorunu İmralı da çözülür’ söylemi artık kabak tadı vermektedir. Ölüm yaşına gelmiş birinin ölmesi halinde, çözüm adresi diğer dünya mı olurö anlamak mümkün değil.
Yapılan bir takım yersiz eylemler ve Öcalan’ın yakalanışının her yıl dönümünde, ”bu yıl Zafer yılıdır”, “Serok Apo ya yapılan komplo boşa çıkarılacaktır” söylemleri ile kitleleri yel değirmeni ile savaşa çağırma anlamına gelmekte ve bunun Öcalan’a bir katkısının olmadığı bilinmesine rağmen. İktidar ortağı Bahçeli’nin bir söz ile, “milli katil Çakıcı” serbest bırakılırken Ahmet Altan ve yıllarını hapiste geçiren Gülten Kışanak ve diğer tüm Kürd esirler ağır koşullarda içeride yatmaya devam etmektedirler. Bunun vebali tüm parti ve örgütlerin boynundadır. Büyük, küçük tüm örgütlerin hataları, yanlış ve eksikleri vardır. Devlete karşı ne kadar çaresiz oldukları da ortadadır. Tc Devleti’nin anlayışı, kendisinden güçlü olanın önünde eğilmek, devleti olmayan Kürdlere karşı ise zalim olmaktır.
Bu nedenle ABD devlet başkanının “aptal olma” sözüne, Putin’in diplomatik nezaketten uzak söylemlerine katlanırken, Kürtlere karşı celallenme söylemi tavan yapmaktadır.
Öyle anlaşılıyor ki Öcalan’ın ölümü halinde bile, onun cansız maket ile, kendi isteklerini Kürtlere dikte etme yoluna başvuracak. Dışardaki taraftarları da, Güney Kürdistan’a, Barzanilere düşmanlık ederek, Eşme ruhu, Tc’nin hassasiyetleri, demokrasi ve sahte kardeşlik söylemlerine devam edeceklerdir. Eski bir yetkilinin deyimi ile ‘içenin parasında, içmeyenin sağlığında, beslediklerimizin eti ve sütünde, ölenlerin derilerinde yararlanırız’ deyimi tam da bunu izah etmektedir. Bugün devletin karakteri değişmediği gibi, giderek oligarşik, baskıcı bir diktatörlüğe evrilmektedir. Bu beladan Kürdler kadar olmasa da Kemalistler de paylarına düşeni fazlasıyla almaktadırlar, ki AKP’nin desteklenecek yanı da budur.
‘PYD yanı başımızda bir Kürd devleti kuruyor” diye hedef gösterip, şikayetçi olan CHP de başına gelenleri hak ediyor. CHP’lileri de bu cehennemde görmek hiçte fena değil.
Kim bilir belki de AKP ve CHP’nin bu düşmanca tavırları, Kürdlerin birgün hak sahibi olmalarını sağlar. Çünkü devletin ve yandaşlarının her yanlışı, her zaman Kürtlerin yararınadır.
10.10.2020
diyarbudak@navkurd.net