
Nasrettin Hoca bir gün evine giderken, bir de ne görsün, bir hırsız testereyi almış kapının zoğunasını kesiyor.
Hoca soruyor, ‘ulan sen ne yapıyorsun…!’
Hırsız gayet sakin bir şekilde, ‘kemençe çalıyorum’ diyor.
Hoca öfke ile bağırıyor, ‘ulan bu nasıl kemençe, sesi çıkmıyor?’
Hırsız da yine aynı sakinlikle, ‘sen bunun sesini sonra duyarsın’ diye cevap veriyor.
İnsanlar merak ediyor ama, Türkiye de olup bitenlerin sesi de sonra duyulacak gibi görünüyor. Devlet yöneticileri de şimdilik el birliğiyle olup bitenlerin, üstünü kapatmaya çalışıyorlar.
İki gazeteci tutuklanıyor; Meclis ikiye bölünüyor. Bir taraf yakalananların ajan olduğunu, diğer taraf da gazeteci, ajan olmadıklarını iddia ediyor. Tabanda, en alt kademede de aynı tartışmalar. Peki ajandır diyenlere soralım, siz nereden biliyorsunuz, onların ajan olduğunu?
Bir de ajan değildir diyenlere soralım, siz nereden biliyorsunuz, onların ajan olmadığını?
Sizin ülkenizde mahkemeler yok mu, insanları Meclis mi yargılıyor, kararları Meclis mi veriyor? Benim bildiğim en uygun ajan gazetecilerden çıkar.
Çoklu Barolar diye bir saçmalık tartışılıyor. Meclis ayakta, Barolar ayakta, vatandaş ayakta, lehte ve aleyhte bağırıyorlar, bağırtılardan başka ses duyulmuyor. Peki efendiler, Paşalar Cumhuriyeti kurulduğu günden beri, adaleti çoklu mahkemeler uygulamıyor mu?
Hakimleri ve temyiz hakkı bile olmayan, Şark İstiklal Mahkemeleri’ni ne çabuk unuttuk?
O Mahkemelerden daha rezil, sıkıyönetim mahkemeleri, hala görev başında, görmüyor musunuz? Aslında bu mahkemeler Kürtleri yargılamak için çoklu değil, özel mahkemeler, anla artık. Çoklu mahkemelerin ve tekli vatandaşın olduğu bir ülkede, çoklu Barolar da gerekiyor. Yüz yıllık Cumhuriyetin olağanüstü emeği var, yüz yıl önce diktiğiniz çekirdeğin meyvelerini topluyorsunuz.
2 Temmuz 1993 yılında, Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılmak üzere, Sivas’a giden insanlar, Madımak Oteli’nde kalıyorlardı. Askerin ve Polisin gözü önünde birisi oteli yaktı ve 37 kişi yanarak can verdi. Yakan adamı televizyonlarda bütün Türkiye görüyordu ama “Türk adaleti” onu hala bulamadı. O olaydan üç gün sonra, 5 Temmuz 1993 Tarihinde PKK militanları, Erzincan, Kemaliye Başbağlar Köyünü bastı, 33 insanı öldürüp köyü yaktılar. Acaba bu rezaletin Gerilla eylemi ile ne alakası var?
O dönem Demirel ve İnönü Türkiye’yi birlikte yönetiyorlardı. Asker, polis ve otelin önünde birikmiş binlerce insanın arasında, Erbakancı Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu da vardı. Daha sonra CHP onunla seçim ortaklığı yaptı, solcular ve Aleviler de oyunu verdiler. Hala dillerini çarık gibi dışarıya çıkarıp sallayarak konuşuyorlar. Peki devletin gizli örgütü MİT nerede?
Geçmişte bunun gibi çok olay yaşandı, 90’lı yıllarda buna benzer çok olay oldu. CHP sözcüsü Faik Öztrak, “ FETÖ kendisi okyanus ötesinde ama fikirleri İktidarda” diyor ve doğru söylüyor. İşte o dönemde, Madımak ve Başbağlar Köyü olayları ve diğer hazırlıklar, Derin Devlet’in FETÖ fikirlerini iktidara getirme hazırlıklarıydı. Ortamı hazırlayanların başında CHP var. Seçimde anayasal engelden dolayı Erdoğan dışarıda kalınca, CHP devreye girdi Anayasa’yı da değiştirerek, FETÖ fikirlerini iktidara getirdi. Öyle değil mi bay Öztrak, akıllı ol sen kimi suçluyorsun?
Türkiye yapmak istedikleriyle, büyük bir sıkıntı içerisinde. Siyaset var olan sıkıntıları gizlemek için, vatandaşı boş şeylerle tartıştırmaya çalışıyor. Ajan mıdır, değil midir? Ayasofya cami mi olsun, müze olarak mı kalsın? Çok Barolu sistem, olsun mu, olmasın mı, gibi boş şeylerle insanları tartıştırıyor ve oyalıyorlar. İnsanlar da bu lüzumsuz şeyleri tartışmak için, havaları yerinde. İyi tartışmalar.
Bütün dünya, Koronavirüs paniğini yaşıyor. Tahminlere göre, AB ülkelerinde 2020 üretimin %10-12 gerileyeceği söyleniyor. Hatta 1929 dünya ekonomik krizi benzerini bekleyenler de var. Böylesi bir sonuç, kollarını açmış, Türkiye’yi de bekliyor. Bir de buna turizm krizi eklenince, Türkiye daha kötü bir durumla karşı, karşıya. Bunlar tehlikeli şeyler, insanların tartışması hiç de iyi olmaz.
Türkiye; 30-40 bin civarında Lejyonerle (Paralı Asker) Libya Hükümetinin yanında savaşta ve karşısında muhalefeti destekleyen Rusya var. Türkiye bütün Arap dünyasını birleştirdi ve karşısına aldı. Her ne kadar Fransa dense de bütün AB ülkelerini de karşısına aldı. Bakan Çavuşoğlu, madara Araplar ve AB 9, şahane Türkiye 1, maçın 89’ncu dakikası inşallah galibiz diye sunuculuk yapıyor. Libya savaşının günlük maliyetini hesaplayacak bir muhasebeci bulunsa iyi olur.
Türkiye; Suriye’de 30-40 bin Lejyonerle (Paralı Asker) mevcut Suriye hükümetine karşı savaşıyor. Garip olan burada, mevcut hükümeti destekleyen Rusya ile kanka. Burası Libya’dan daha karmaşık çünkü karşısında, 62 müttefik devlet, Arap Dünyası ve onların desteklediği, Batı Kürdistan var. Suriye savaşının günlük maliyetini siz hesaplayın.
15 Haziran 2020 tarihinde, PKK’yi gerekçe göstererek, TSK büyük bir azametle Güney Kürdistan’a saldırdı. Savunma Bakanı Hulusi Akar, ‘bugüne kadar, binlerce PKK hedefini yerle bir ettik ve çok sayıda, PKK’liyi silahlarıyla birlikte ölü olarak ele geçirdik’ diye açıklama yapıyor. Böylece Türkiye üçüncü savaş cephesini açtığını da ilan ediyor. En az 30-40 bin paralı asker de burada olacak, Maliyetini Hulusi Akar hesaplasın. Bin hedef için, bin uçak, hesap biraz kabarık görünüyor.
Kandil vadisinde sayısız mağara olduğu söyleniyor, malzemelerini mağaralara gizlemiyorlar. PKK; Hulusi Akar’ın uçakları gelsin bombalasın ve yerle bir etsin diye, silahını, yiyeceğini ve mühimmatını, açık alanda depolayıp, üzerine de işaret koyup, kendileri de gidip mağarada yatıyorlar. Atma Hulusi Bey, insanlar 20 yıldır bunları dinliyor. Bugüne kadar, binlerce Türk uçağı havalandı ama bir tanesi Kandil vadisinin üzerinden geçmedi ve yanlışlıkla da olsa vadiye bir bomba düşmedi. Yoksa; PKK Kandil Vadisine Hava Savunma Sistemini mi kurmuş, uçaklar korkudan mı o sahadan geçemiyor? Başkent Kandil de kimseyi dinlemedi, gitti Kandile S-300 sistemini kurdu?
Basından izlediğimiz kadarıyla TSK 30 km derinliğe kadar, Güney Kürdistan topraklarına girdi. Ele geçirdiği yerlerden, 30 kadar Köy tamamen boşaldı. Türkiye bununla yetinecek gibi görünmüyor. Hedefinde Güney Kürdistan’ın statüsünü ortadan kaldırmak var. Bağımsızlık referandumu ile bütün dünyanın ilgisini çeken Kürtler, karabasan gibi Türkiye’nin uykularını kaçırıyor. Kerkük olayında Türk Tankları Silopi’ye yığıldı, bir tarafında Türk bayrağı, diğer tarafında Irak Bayrağı ve askeri gövde gösterisi yapıp korku salmaya çalışıyorlardı. Orada oynadığı üç ayak oyununu tutturamadı.
Kerkük’teki üç ayak oyunundan sonra, Türkiye’nin Kerkük ortağı İran’ı saman çuvalına koyup ağzını bağladılar. Humeyni rejimi son 30 yılın en sıkıntılı günlerini yaşıyor. Ekonomisi uygulanan ambargo ile felç oldu. Aylık enflasyon %10-12, asgari ücret bir yıl içerisinde 220 dolardan, 68 dolara düştü. Siz bunları okurken 50 dolara da düşmüş olabilir. Vatandaşın üzerindeki ekonomik ve siyasi baskı her gün biraz daha dozunu artırarak devam ediyor. Yetkililer; ‘bütün sahillerimiz, yeraltı füze rampaları ile doludur’ deyip muhataplarını tehdit ediyorlar. Haşdi Şabi militanlarının Güney Kürdistan’a top atışları da devam ediyor. Kürtler söz konusu olunca, İran’ın da hesabı Türkiye ile çakışıyor, birlikte sıkıntılarını geçiştirmeye çalışıyorlar. Koronavirus Humeyni rejimine, çare değil ama geçici olarak merhem oldu. İran içten içe yanan saman yığınına döndü, yakında patlar.
Türkiye ve İran her ne kadar PKK’yi gerekçe gösterseler de Başkent Kandil, Bafel Talabani ve Bağdat yönetiminin bilgisi dahilinde, ikinci Kerkük hareketini başlattılar. Kısaca eski Kerkük ortakları arasında, ortaklık devam ediyor. Hepsinin ortak hedefi, Güney Kürdistan’a saldırıp, statüsünü ortadan kaldırmaktır. Güney Kürdistan’ın Dünyada kazandığı prestij, Türkiye’yi çok rahatsız ediyor. İran da bir o kadar huzursuz. Garip olan İran Esad’ın arkasında, Türkiye karşısında ama oynadıkları oyun başka. Batı Kürdistan’da, Kürtlerin kendi aralarında birleşmesini engellemek için Türkiye en güvendiği adamı Sabri Ok’u görevlendirdi ama Sabri birleşmeye engel olamadı. ABD’li yetkili, “Sabri seni alır Türkiye’ye teslim ederiz” deyince, Sabri arkasına bakmadan kaçtı gitti. Türkiye şimdilik Batı Kürdistan’ı erteledi, yeniden Güney Kürdistan’a döndü.
Türkiye; yüz yıllık Kürt siyasetini uygulamaya çalışıyor. Görüldüğü gibi, bütün dünya ile de çelişiyor. Resmen savaş ilan etmiş, Libya, Suriye ve Güney Kürdistan’da üç cephede savaşıyor. Savaş giderleri devlet sırrıdır, siyaset tartışmaz, vatandaş da ‘vatanın bütünlüğüne canım feda olsun’ diyor. Türkiye Kovid-19’un dünyada yarattığı ekonomik küçülme ile sonbahara doğru yüzleşecek. Buna bir de siyasi çelişkilerin yaratabileceği bir ekonomik ambargo eklenirse, işte o zaman gör Türkiye’nin halini. Mesela Alman firması VW Türkiye’ye yapacağı yatırımdan vazgeçti.
Kürtler; çoklu Barodan size ne, İstanbul’daki Cami’den size ne, Ajan Gazetecilerden size ne?
TSK Güney Kürdistan’da Kürt köylerini bombalıyor, dönün oraya bakın.
Türkiye’deki işsizlikten size ne, TSK 4200 Kürt köyünü yaktı, 3 milyondan fazla Kürd ortada kaldı, dönün onu tartışın. Üniversiteyi bitirmiş yüzbinlerce Kürt gencinden kaç kişi iş bulabildi, oturun onu konuşun.
Bütün verilere bakıldığında, Erdoğan iflas etmeden, sonbaharda baskın seçimi düşünüyor. Eğer derin devlet karar vermiş ise, ki vermiş görünüyor. FETÖ’nün bir selamı ile 40-50 kişi AKP’den ayrılıp karşı tarafa geçebilir. Erdoğan’ın bu konuda yapacağı, hiçbir şey yoktur.
Temmuz 2020
İbrahim Aksoy