
1917 Ekim Devrimi ile ortaya çıkan ve Rusya’yı 70 yıl yöneten rejim bütün dünyada hep tartışıldı. 25 Aralık 1991 yılında ta tedavülden kalkarak, tarihe geçti. Lenin Çar’ı devirip Rusya’da yönetimi ele geçirdiğinde, Kürtler de Osmanlıya karşı bağımsızlık mücadelesini veriyordu. Gelin hep birlikte, Lenin Rusya’sının Kürtlere olan bakışına bir göz atalım, bakalım Lenin Yoldaş Kürtler hakkında neler yapmış.
Birinci Dünya Savaşının çıkış nedeni, Osmanlı-Almanya Berlin antlaşmasıdır. Bu anlaşmaya göre Osmanlı toprakları, Almanya’nın Hindistan’ı olmuştu. Başta İngiltere olmak üzere, Fransa ve diğer Avrupa devletleri de bundan huzursuz olmuşlardı. İşte bu anlaşmanın sebep olduğu birinci dünya savaşı tam dört yıl sürdü, Osmanlı Paşaları da Mondros’ta devletin anahtarını İngilizlere teslim ettiler.
Savaş sona ermeden kısa bir süre önce, İngilizler, Çar’ı devre dışı bırakmak için İsviçre’de sürgünde yaşayan Lenin’i Moskova’ya götürdüler. Lenin orada yaptığı başarılı bir devrimle, Çar’ı devirdi ve bir Emekçi İmparatorluğunu kurdu. 30 Ekim 1918 tarihinde de Osmanlı Paşaları Mondros Ateşkes antlaşmasıyla, Osmanlıyı İngilizlere teslim ettiler. Çünkü Osmanlı Paşaları koşulsuz ateşkes ilan etmişlerdi. O ana kadar İşgal edilmemiş Osmanlı topraklarının yönetimine de, İngiliz General Charles Harington getirildi. Lenin ve Mustafa Kemal’in ilişkilerini de işte bu Harington denen adam oluşturuyordu.
Lenin yönetimi ele alır almaz, başta Çar ailesi olmak üzere, Çar’ın bütün general ve eski yöneticilerini ortadan kaldırdı. Bunu yapan Lenin, 17-18 Aralık 1917 tarihinde, Osmanlıyla Erzincan Antlaşmasını imzaladı. Buna göre; Kızıl muhafızlar dahil, Rus orduları en geç üç ay içerisinde Anadolu topraklarından çekilecek. Gerçekten de tek mermi atmadan, Ruslar çekilip gitti, çünkü İngilizler daha önce Çar’a söz verdikleri Osmanlı topraklarını vermek istemiyorlardı.
26 Nisan 1920 tarihinde, Mustafa Kemal’in Lenin’e yazdığı ünlü mektup. Ankara’nın ilk dış politikası olarak tarihe geçer. Mustafa Kemal, Lenin’e yazdığı bu mektupta emperyalizme karşı siyasi ve askeri dayanışmayı önermiştir. Sovyetlerden başlangıç olarak, asker, silah, cephane ve malzeme talep ediyor. Lenin’in 3 Haziran 1920’de yazdığı cevapla da ikisi arasındaki iş birliği ve dostluk resmen başlıyor.
Mustafa Kemal yakın arkadaşlarına, “Ülkemiz içerden ve dışarıdan komünizm tehlikesi altındadır. Onun için denetim altında resmi bir Komünist Partisi’nin kurulması gerekiyor” diyor. İçeri nere, dışarı nere. Mustafa Kemal’in ülkesi neresi, bilene aşk olsun. 18 Ekim 1920’de Tevfik Rüştü (Aras), Mahmut Esat (Bozkurt), Yunus Nadi (Abalıoğlu), Kılıç Ali gibi Mustafa Kemal’in has adamları, Komünist Partisini kuruyorlar. Asıl amaç Lenin’in güvenini kazanmak, gerisi yalan. Osmanlı Paşası Mustafa Kemal CHP’yi kurmadan yıllar önce Komünist Partisini kuruyor.
Ankara İstiklal Mahkemesi, 9 Mayıs 1921 tarihinde komünist oldukları gerekçesi ile Çerkez Ethem ve kardeşleri hakkında gıyaben idam kararı, birçok arkadaşı hakkından da 15 yıl hapis cezası veriyor.
Oysa Şubat 1918 tarihinde Komünist gazetesi “Yeni Dünya” çıkmış ve Mustafa Suphi Temmuz 1918’de Komünist Partisini kurmuştu.
28 Ocak 1921 tarihinde Mustafa Suphi ve arkadaşları, Mustafa Kemal’in adamı Faik Reis tarafından Sürmene açıklarında öldürülerek denize atıldılar. Alın size başka bir rezalet. Bunları yaparken de Lenin’in güveni ve desteğini alıyordu.
1918 yılında Kürtlerin Batı Dersim’de Osmanlıya karşı başlattıkları, bağımsızlık mücadelesi, Osmanlı Paşaları döneminde de, 1920-21 yıllarında Sivas’ın Zara, İmralı, Su Şehri, Hafik, Kangal, Gürün ve Erzincan’ın Kuruçay, Kemah ve Refahiye ilçelerinde devam ediyordu. Kısaca Kürtlerin Osmanlıya karşı başlattığı bağımsızlık savaşı, Dersim’in tamamında devam ediyordu. Aynı dönemde Lenin, İngilizlerin tavsiyesi ile samimi dostu Mustafa Kemal’i destekliyor ve ortak antlaşmalara imza atıyordu. Çatışmalarda kullanılan silah, cephane ve malzemeyi de Lenin Osmanlı Paşalarına gönderiyordu.
13 Ekim 1921’de Mustafa Kemal ve Lenin arasında, Kars sınır antlaşması imzalandı. Türkiye kelimesi ilk defa bu antlaşma metninde geçiyor. Görüldüğü gibi ortalıkta Osmanlı diye hiçbir şey yok ama Lenin’in Anadolu’daki tek muhatabı ve dostu, Osmanlı Paşaları.
16 Mart 1921 İngiltere ve Rusya arasında, İngiliz-Rus ticaret antlaşması imzalandı. 16 Mart 1921 Ankara-Rusya Moskova antlaşması imzalandı. Ankara adına anlaşmayı Yusuf Kemal, Rıza Nur ve Büyükelçi Ali Fuat Paşa imzaladılar. İki antlaşmanın aynı gün olmuş olması tesadüf olamaz. Ayrıca Lenin bütün Rus Paşalarını öldürürken, İngilizlerin isteği ile Ankara’da toplanmış, Ermeni ve Kürtlere karşı savaşan Osmanlı Paşalarıyla antlaşma imzalıyor. Çünkü Ankara’yı İngilizler çok önceden hazırlamışlardı. Ayrıca Stalin, Ankara heyetine, “Siz Ermenistan ve Kürt meselesini kendi kendinize hallettiniz. Eğer daha halledeceğiniz bir şey varsa, onu da halledebilirsiniz” diyor.
21 Ocak 1924 tarihinde Vladimir İlyiç Lenin öldü. Yerine hemen 1924 tarihinde, Aleksey Rikov seçildi ancak Moskova’nın Kürt ve Ermeni siyasetinde hiçbir değişiklik olmadı. 1918 tarihinde başlayan Dersim hareketi, kesintisiz 1938 tarihine kadar devam etti. 13 Şubat 1925 tarihinde başlayan Piran Hareketi, 25 Haziran 1925 günü Şeyh Sait’in 47 arkadaşı ile idamı ve binlerce ölü ile sonuçlandı. İstiklal mahkemeleri boş durmadı, idam kararlarına devam etti. 1926 – 1930 yılları arasında Ağrı Kürt katliamıyla on binlerce ölü ve harap olmuş bir Ağrı kaldı. Eylül 1929’de Tendürek saldırısında Rus Devlet Başkanı Aleksey Rikov, 500 kişilik bir Kazak Süvari Alayını göndererek Osmanlı Paşalarına destek verdi. Devşirme Paşalar döneminde, 1937 sonuna kadar, Kürtlere karşı tam 24 katliam uygulanmıştır. Bu katliamların hepsinde de Ruslar, Devşirme Osmanlı Paşalarına silah, araç, gereç ve her türlü yardımı yapmışlardır.
Lenin’in, Rus Paşalarına faşist deyip öldürmesi, Osmanlı Paşalarını da antiemperyalist görüp desteklemesi, Kürtler için çok şey ifade ediyor. Günümüzde hala zurnayı görünce, turna sanıp şiir yazmaya kalkışan, kendisini sosyalist sanan Kürtler de var. Hala aşırı Kemalistleri sol olarak görüp, birlikte siyaset yapan Kürtler de var. Kemalistler on binlerce Şafi-i Camisini kapattı, sadece yarım Şafi-i Camisi açık kalmasına rağmen hala ağzını açınca Müslüman kardeşim diyen, Kürtler de var. Artık yeter, Kürtlerin de gözünü açıp etrafını görmelerinin zamanı gelmiştir.
Bağımsız Kürdistan olmadan dinler tarihi doğru yazılamaz ve doğru okunamaz. Ortadoğu tarihi, doğru yazılamaz ve doğru okunamaz. Dünya medeniyeti, doğru yazılamaz ve doğru okunamaz. Bütün dünya bunu görmeye başladı ve Kürtlerin yanında olduklarını haykırıyorlar. Kavrama sorunu olan Kürtlerin, gözlerini açıp bunu görmeleri gerekiyor.
Mustafa Kemal sizin olsun, Vladimir İlyiç Lenin de sizin olsun. Verin benim Ömer Hayyam’ı mı. Günümüzde bütün dünyanın kullandığı ve hatasız olan güneş takvimini hazırlayan, Ömer Hayyam’dır. Hayyam; matematik, fizik, metafizik, astronomi, felsefe ve mantık konularında, dünya bilim insanlarının örnek aldığı bir alimdir.
1999 yılının UNESCO tarafından “ÖMER HAYYAM YILI” olarak ilan edildiğini, Türkiye’de kaç kişi duydu?
Acaba Ömer Hayyam Kürt değil de bir devşirme Türk olsaydı, Ankara’da devşirme Türkler ne yapardı?
Tek silindirli Lokomotifin projesini çizen, Ebul İz El-Cezeri olmak üzere, dünyada her alanda kabul görmüş daha yüzlerce Kürt alimin ismini sıralayabilirim. Dünyada ilk tekerlek’in kullanıldığı yer Kürdistan’dır. Dünya medeniyetinin beşiği Kürdistan’dır. Bazı Kürtlerin inancı, ideolojisi engel olduğu için Kürdistan’a ihtiyaç duymayabilirler ama dünyanın Kürdistan’a ihtiyacı var. Kürdistan’ın oluşumuna, yoldaşım, dindaşım diyen Kürtler bile engel olamayacaklardır.
Lenin’in yoldaş imparatorluğunun dağılmasıyla, dünyadaki siyasi dengeler de hayli karıştı. En karışık alan, Kürtlerin yaşadığı alandır. Kürtler geçmişte kafalarına doldurdukları lüzumsuz fazlalıkları çıkarıp atmalıdırlar. Siyasette ilişkiler ve dostluklar çıkara dayanır, siyasette kadim dost olmaz. Batı, Kürdistan’ı görmeye başladı, umarım bütün Kürtler de bunu görürler.
İsrail üç bin yıl önce, Kral Yakup’un (Yakup Peygamber) kurduğu ve Kenan Diyarı olarak anılan bir devlettir. Özellikle Romalıların saldırılarıyla, katliamdan kaçan bütün İsrailliler dünyaya dağıldı. 1948 yılında yakaladıkları fırsatı iyi değerlendirdiler ve başkent Kudüs’te yine devletleştiler. İsrail Kürtlerin düşmanı değil, Kürtler için çok önemli bir örnektir.
Yüz yıldır zulmü yaşayan Kürtler de, canlarını kurtarmak için dünyaya dağıldılar. Günümüzde her devlette sığınmacı Kürt’e rastlamak mümkün. Vardığı her ülkede üniversite okuyan çok sayıda Kürt genci var, bu da sevindirici bir yanı. Dört devletin dışında, bütün dünya devletleri Kürtlerin yanındadır. 70 yıl önce İsraillilerin yaptığı gibi, Kürtlerin de bu fırsatı çok iyi değerlendirmeleri gerekiyor. Bazı Kürt bireylerin inanç ve ideolojik algıları buna engel olmamalıdır.
Haziran 2020
İbrahim Aksoy