Türkiye’de 20 Milyon kadar Alevi yaşar. 50 yaşından yukarı hangi Alevi’ye sorsan, en iyi Müslüman olduğunu iddia eder. İslam’ın hiçbir kaide ve prensibine uymaz, Hz. Ali’den başlar, mazlum Hüseyin der, Kerbela’dan çıkar. Bazıları dede olduğunu söyler, koynunda sakladıkları şecerelerine sarılır ve İmam Hüseyin’in soyundan geliyorum derler.
İslam inmiş bir dindir, peygamberi Hz. Muhammed, kutsal kitabı da Kuranı Kerimdir. İslam’da, farz, vacip ve Sünnetin, kaide ve prensipleri, gayet açık ve net, yoruma yer bırakmaz. Dünyada yaşayan 1,5 milyardan fazla Müslüman var, bunlar değişik mezheplerden olsalar da hepsinin ibadethanesi Cami’dir. Kıyamet kopacak, bütün Müslümanlar Arasat meydanında toplanacak, günah işleyenler, Cehennemde cezasını çektikten sonra, Cennete gidecek ve orada ebedi yaşayacak. Bütün Müslümanların sosyal yaşamları, buna göre belirlenir.
Halife Ali; İlk Müslümanlardandır. Hz. Muhammed’in kızı Fatima ile evli, çocukları Hasan 624’de, Hüseyin de 626’da dünyaya geldi. 629 tarihinde Fatima hastalanıp öldü, Hasan 6 yaşında, Hüseyin de 4 yaşında yetim kaldı ve dedeleri Hz. Muhammed’in yanında büyüdüler.
Hz. Ali’nin bacanağı, Halife Hz. Osman, Müslümanlar tarafından öldürülünce, 656 tarihinde Hz. Ali halife seçildi. Seçime itiraz edenler oldu, bunların başını, Hz. Ali’nin üvey kaynanası, Hz. Muhammed’in 9 yaşındayken evlendiği karısı Ayşe çekti. Ali ile Ayşe güçleri, 656 tarihinde Cemel bölgesinde karşılaştılar. İslam tarihinde meşhur Cemel savaşı olarak geçen, Müslümanlar arasında yaşanan ilk savaştır. Savaşı Ali taraftarları kazandı, her iki taraftan 15 binden fazla Müslüman öldü. Cemel savaşı aynı zamanda İslam’ın içerisine sokulmuş ilk fitnedir. Müslümanlar arası ikinci savaş, Şifin savaşıdır. Bu savaş 657 yılında Halife Ali ile, Ayşe’nin desteklediği Muaviye arasında yaşandı. Her iki taraftan da 30 bin Müslümanın öldüğü söylenir. Bundan sonra İslam parçalandı, Mezhepler, Tarikatlar ve Şeyhler ortaya çıktı. Parçalanmışlığın acılarını, günümüzde bütün İslam dünyası çekiyor.
Hz. Ali 661 tarihine kadar halifelik yaptı. Halife; vekildir, bütün Müslümanların tek din görevlisidir. Hz. Ali 656 tarihinden 661 tarihine kadar 5 yıl İslam’ın tek din görevlisiydi. Halife Hz. Ali, adamlarıyla dar bir boğazdan geçerken, İslam’ın içerisine nifak sokuyor gerekçesiyle, Mülcen adında Harici bir Müslümanın saldırısına uğradı ve yaralandı, üç gün sonra da öldü. Ali öldüğünde 9 karısı, 17 oğlu ve 19 kızı yani 36 da çocuğu vardı.
661 tarihinde Ali Harici Müslümanlar tarafından öldürülünce, kendisinin de istediği gibi oğlu Hasan Küfe’de halife seçildi. Muaviye buna itiraz etti Şam’a gitti ve kendisini halife ilan etti. Hasan 6 ay kadar halifelik görevini sürdürdü. Muaviye, Hasan’a bir heyet göndererek, Müslümanlar arası nifakı ortadan kaldırmak üzere, anlaşmak istediğini söyledi. Halifenin payına düşen ganimetten, Hasan’a 5 bin, Hüseyin’e 3 bin ayrıca, her yıl 2 bin dirhem gümüş vererek anlaştı. Bunun üzerine Hasan, Halifeliği Muaviye’ye bıraktı, bütün ailesini topladı Medine’ye döndü.
Hasan haremindeki kadınlardan biri tarafından öldürüldü. Hasan öldüğünde sarayında, 232 cariyesi vardı. Ölüm tarihi kesin bilinmese de 680 olarak söyleniyor. Aynı tarihte Halife Muaviye ölüyor ve yerine oğlu Yezit Halife oluyor. Yezit Halife olunca, anlaşmayı babamla, Hasan yaptılar, her ikisi de öldü, anlaşma da bitti dedi, söz verdiği parayı göndermedi. Ailenin reisi Hüseyin, bir mektup yazıp Müslüm’e vererek onu Halife Yezid’e gönderdi. Yezid Müslüm’ü öldürdü. Bunu duyan Hüseyin, 72 kişiden oluşan, bütün ailesini aldı, Küfe’ye gitmek üzere yola koyuldu. Hüseyin’in geldiğini duyan Halife Yezid, adamlarını gönderdi, Kerbela’da Hüseyin’in yolunu kestiler, erkekleri öldürdüler, kadınları da ganimet olarak, alıp Halife Yezid’e getirdiler. Hüseyin ganimetten kendisine söz verilen payını almak için, Küfe’ye gidiyordu. Ortada mazlumu koruma diye bir şey yoktur. Alevilerin mazlumu Hüseyin, dedesi Hz. Muhammed’in yanında, ganimet geliri ile büyüdü. Ganimetle büyüyen ve ganimetten pay almaya çalışan bir insan, mazlum olamaz.
Aleviliğin İslam’la hiçbir bağı, bağlantısı yoktur. Aleviliğin Piri Hallacı Mansur’dur. Hallaç’ı Mansur 922 tarihinde Enel Hak dediği için, Bağdat’ta Hz. Ali yanlısı, Abbasi Halifesi Muktedir Billah’ın emriyle 56 yaşında idam edildi. Suçu Mecusi bir Zerdüşt olması ve Enel Hak demesi.
Alevilerin ibadethanesi Cem Evi’dir. Mürşit dedelerin, dedesidir. Pir Taliplerin dedesidir. Mürşit ve Pir mutlaka bağlı bulundukları, Tekkeden eğitim görmüş ve Tekkeden görevlendirilmiş olması gerekiyor. Dedelik asla babadan oğula geçmez. Bazıları dede olduğunu iddia ederek, cebinde şecere denen bir görevli belgesi taşırlar. II- Mahmut döneminde 1825 Tarihinde bütün Alevi Tekkeleri yakıldı, yıkıldı ve Alevilere karşı acımasız bir katliam uygulandı. 1836 tarihinde çıkarılan bir afla Alevilere de dedelik yapmak için, kendi adamlarına görevli belgesi (Şecere) vererek, onları Alevilere dede yaptı. Dedelikte Şecere olmaz, olanlar işbirlikçi belgeleridir. Nasıl oluyor; Osmanlı hem Alevilere karşı katliam uyguluyor hem de Cem Evlerine Dede atıyor? Zaten 1925 tarihinde 677 sayılı yasa ile M. Kemal Cem Evlerini kapattı ve Aleviliği tamamen yasakladı. Kemalist Din’e bağlı yüzlerce Şeyh işinin başında, başta Din İşleri Müdürlüğü olmak üzere, bütün devlet dairelerinde ve Mecliste, kontenjanları vardır. Ülkeyi Tarikatlar, Müritler ve Vakıflar yönetiyor.
Din; birey ile tanrısı arasında, manevi bir bağdır. Bir insan istediği inancı seçme hakkına sahiptir. Ben Müslümanım diyen bir insan, ebetteki Müslümandır. Bütün Müslümanların ortak ibadethanesi Camidir. Ben Müslümanım diyen bir insan, gider Camide namazını kılar, buna hiçbir engelde yoktur. Türkiye’de yeterinden fazla Cami var. Ayrıca Cami cemaati, Kemalist devlet tarafından da büyük itibar görüyor. Müslüman cemaatin üzerinde ekonomik bir yük de oluşturmuyor, bütün giderlerini devlet karşılıyor.
2020 yılı bütçesinden, Din İşleri Müdürlüğüne 11,5 Milyar lira bütçe ayrıldı. Ayrıca Hac, Umre ve ısmarlama kurban kesiminden de, müdürlük yüklüce para kazanıyor. Peki bunların İslam’la ne alakası var diyeceksiniz, kesinlikle hiçbir alakası yoktur. Bunlar Kemalist Din uygulamalarıdır.
İslam inmiş bir dindir. Peygamberi Hz. Muhammed, kutsal kitabı da Kuranı Kerimdir. Bir Müslümanın yapması gerekenler, yoruma yer bırakmadan, Kuran-ı Kerimde açıkça belirtilmektedir. Türkiye’deki uygulamalar, İslam’a benzetilmeye çalışılır ama İslam’la hiçbir alakası yoktur. Türkiye’deki uygulamalar, Kemalist Din’in kendisidir.
Din İşleri Müdürlüğü’nü 1925’de M. Kemal kurdu. İslam’da dini kurum olmaz. Hocalar; alkol paraları, Şans oyunları, Faiz ve hatta genelev patronlarının ödediği vergilerden, haram olduğunu da bilerek maaşını alırlar. İslam’a göre bunların arkasından namaz kılınmaz. Emine hanım, kadın hakları gününde, kadın Müftü ve Vaizlere sarayda yemek ziyafeti çekti. İslam’da kadın din adamı olmaz, Emine Hanım Kemalist Din’in Rahibelerine ziyafet çekmiş ve İslam’a saygısızlık yapmıştır.
Türkiye’de kadınlar, din adamı, subay, polis, futbolcu, güreşçi, kısaca Türkiye’de kadınlar, mahrem yer saydığı saçını ve boynunu bir mendille kapatarak, her şey olabilirler. Hatta Erdoğan’ın kadın ve erkeklerden oluşan 50-60 kişilik orkestrası var. Milli kelimesi İslam’a göre haramdır ama Erdoğan’ın ağzından milli kelimesi düşmez. Haramla beslenen Hocaların arkasında namazını kılar. Bunların İslam’la hiçbir alakası yoktur. Bunu yapanlar Kemalist Din’e bağlı olanlardır. İslam-ı reforme etmeye kalkışmak, kimsenin haddine değildir. Acaba; Türkiye’de Müslümanlar ne zaman konuşacak?
Şubat ayı ortalarıydı, atv. de Nihat Hatipoğlu’nun bir programını izliyordum. Ekranlarda burası “İmam Ali (Halife Hz. Ali) efendimizin Küfe’deki evi gösteriyordu. Fatima anamızla bu odada yatarlardı. Çocukları Hasan ile Hüseyin de bu odada yatarlardı” diye vaız veriyordu. Behey terbiyesiz adam, Fatima 629 tarihinde Mekke’de öldü, Hz. Ali 656’da Fatima’nın ölümünden 27 yıl sonra, Küfe’de Halife oldu. Zavallı Fatima Küfe’yi hiç görmedi. Halife Hz. Ali Küfedeyken, 9 karısı ve 36 çocuğu vardı, onlar nerede yatıyorlardı? İslam’ın Halifesine İmam demek ve bilerek yalan söylemek, terbiyesizliktir.
27 Mayıs İnönü-Gürsel Cuntası döneminde, CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek FETÖ’yü buldu ve Kemalist Din’in sosyal dokusunu oluşturdu. Mart 2014 Devlet Bahçeli, “Tarikat ehli” “Mübarek zat” “Allah dostu” “Hidayet burcu” “Kâmil insan” FETÖ’yü tarif etmeye çalışıyordu. Erdoğan; “Dön bitsin bu hasretlik” diye FETÖ’ye yalvarıyordu. Şimdi de bütün liderler bir hizaya dizilmiş, verin o teröristi (FETÖ) sallandıralım diye bağırıyorlar. Şaşırmayın burası Türkiye.
Paşalar Cumhuriyeti; insanların düşünce ve davranışlarını, kontrol altında tutmak için, insanları devlet bağımlısı yaptılar. İnsanların beyni, Devletin işgali altındadır. Beyinleri Devlet işgali altındaki, insanların manevi dünyasının üzücü hali ortada. Şu iyi Müslümanlara bak hele!
Sırtından vurana kızma, ona güvenip sırtını dönen sensin.
Nisan 2020
İbrahim Aksoy