
3 Ocak 2020 tarihinde, ABD; İran Devrim Muhafızları Ordusuna bağlı, Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’yi, zebanilere teslim etti. Türk basınını takip ettiğimizde, sanki Süleymani Tahran’ın kuzeyindeki zenginler mahallesindeki evinden çıkmış, işine giderken ABD’li caniler tarafından öldürülmüş. Süleymani; Ortadoğu’da on binlerce mazlum insanın ölümünü gerçekleştiren bir canidir. Kuzuların ağılına dalan kurdu öldürenlerin, eline sağlık.
ABD’nin bölgede yolladığı ilk yolcu, Abdullah Öcalan’dır. Öcalan’ı 9 Ekim 1998’de Şam’daki yüzme havuzlu villasından kaçırdı, zebanilere değil, getirdi 15 Şubat 1999 tarihinde, Kahire Havaalanında, sahiplerine teslim etti. Ankara siyaseti ve devşirme aydınları ekseriyetle “asmayalım besleyelim” dediler. MİT devreye girdi, elbirliğiyle Öcalan’ı idamdan kurtardılar. Türkiye Öcalan’ın sayesinde, Türk ceza yasasının yüz karası, idam cezasını yasadan çıkardılar.
Humeyni 1979 tarihinde, Şaha karşı savaşırken, Dr. Kasımlo liderliğinde Kandil’de üslenen Kürtler tarafsız kaldı. Bu nedenle, Humeyni, Dr. Kasımlo”yu “Allah’ın bir numaralı düşmanı” ilan etmişti. Yönetimi ele geçirdikten sonra, Devrim Muhafızları Kürtlere saldırdı. Şam devlet mahallesinde oturan Öcalan da İran Devrim Muhafızlarıyla bir olup, Doğu Kürdistan’daki Kürtlere saldırdı, çünkü Duran kalkan İran’ın bölünmesini istemiyordu. Kasımlo akıllı davrandı güçlerini geri çekti, savaş bitti ama binlerce Peşmerge de öldü. ABD; Irak’taki Kürtleri korumak için Kuveyt’te Saddam’a saldırırken, ne yapacağı belli olmayan APO’yu bölgeden uzaklaştırdı. Götürdü asıl sahipleri olan devşirme Türklere teslim etti. ABD’den başka Apo’yu niçin Türklere teslim ettiğini, bilen yoktur.
İkinci adam; 2 Mayıs 2011 tarihinde El- Kaide’nin lideri Usame bin Ladin’i Pakistan’ın Abbottabat şehrinde öldürdü. Ortalığı kirletmesin diye cenazesini bile ortalıkta bırakmadı, aldı bilinmeyen bir yere götürdü. Zavallı Usame çok çabuk unutuldu. Acaba Usame kaç yüz bin mazlumun ölümüne sebep, olmuştu?
Üçüncü adam; 26 Ekim 2019 tarihinde İŞİD’in lideri ve Halife Ebu Bekir el-Bağdadi’yi, Türkiye sınırına çok yakın bir yerde öldürdü. El-Bağdadi Müslüman bir devlet kurmak için yola çıktı ama önce devleti olmayan Kürtlere saldırdı. Kobani katliamı, hala insanların kafasında tazeliğini koruyor. Bağdadi’yi eğiten, donatan ve görevlendiren sahipleri, bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır.
Kasım Süleymani, fakir bir köylü çocuğu olduğu, küçük yaşta çalışmak mecburiyetinde kaldığı için de okuyamadığı söyleniyor. Humeyni’nin en önemli Generallerinden birisi, Kudüs gücü Komutanı. Yıllardan beri, Yemen, Lübnan, Suriye ve Irak’ta kan kusturdu. Özellikle de hedefinde Kürtler vardı. Bu cani Halep’te çoğu Kürdlerden oluşan, on binlerce insanı öldürdü. 16 Ekim 2017 tarihinde onu Kerkük saldırısında gördük. Öldürdüğü insanların, çay yerine kanını içerek, kahvaltısını yapan bu cani, söylendiği kadar mazlum bir yaratık değil.
Kasım Süleymani 1990 tarihinde 23 yaşında Devrim Muhafızları komutanı oluyor. 1998’de İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı oluyor. Humeyni’nin en çok güvendiği adamlarından biriydi. Kasım Süleymani ve Ahmedinecat’ın, 13 Temmuz 1989 tarihinde Viyana’da, Humeyni’nin nefret ettiği Dr. Kasımlo ve arkadaşlarını, öldürenler olduğu söyleniyor. Bir haftadır Kasım Süleymani’nin olmayan bedeni kocaman bir tabutun içerisinde, İran’da her gün bir şehre götürülerek, yalnızca tetik çektiği eli için tören düzenleniyor. İran bu oyunla kamuoyu oluşturmaya çalışıyor.
Şu anda bütün dünya, ABD’nin ne zaman İran’a saldıracağı beklentisi içerisinde. Başta Türkiye olmak üzere, Irak ve Suriye tedirginlik içerisinde. Çünkü bunlar yüz yıldan beri, ötekileştirme politikalarını ortaklaşa yürütüyorlar. Hesap günü yaklaştıkça tedirginlikleri de artıyor. Hiçbirinin de diğerine yardım edebilme, ortamı ve olanağı kalmadı.
Türkiye ve İran’ın da desteği ve bazı ihanetçi Kürtlerin yardımı ve Kasım Süleymani’nin Haşdi Şabi güçleriyle, Irak ordusu 16 Ekim 2017 tarihinde Kerkük’e saldırdı. Kürtler akıllıca davranarak, çatışmadan geri çekildi ve plan suya düştü. Hatırlanacağı gibi Devlet Bahçeli, ‘5000 ülkücüm hazır bekliyor, hemen gönderebilirim’ diye nara atıyordu. Türk tankları, Silopi sınır kapısında Türk-Irak askerleri ve bayrakları ile donatılmış, her an Güney Kürdistan’a girmek üzere hazır bekliyordu.
2019 sonbaharında, Irak’ta protestolar, sokak tartışmaları derken, en son Başbakan ve Cumhurbaşkanı istifa ettiler. Şu anda Bağdat’ta hükümet yoktur. Hükümetsiz Parlamento, ABD’yi Irak’tan çıkarma kararı alıyor. ABD Savunma Bakanı da, ‘çıkmayacağız‘ diye açıklama yapıyor. Irak’ın dostları arazi oldu, ortalıkta görünmüyorlar. Bahçeli’nin 5000 ülkücüsü, hala hazır kıta Bahçeli’nin emrini bekliyor.
Yüz milyonlarca Şii Arap, 15 milyonluk Fars Şii’nin egemenliğini asla kabul etmeyecektir. Humeynicilerin asıl sorunu burada. İran namlunun ucunda, pek yakında bu İran haritadan silinecek. İran dörde, muhtemelen de beşe bölünecek. Böylece çevredeki küçük Arap ülkeleri de rahat nefes alacaklar. Ortadoğu’da yerleşik güçler dengesini sağlamak, bütün dünya devletlerini, memnun edecektir.
İran’da Humeynici yöneticiler, işin ciddiyetinin farkında. Çevrelerinde tek bir dostları bile görünmüyor. Putin İran’ın yüzünden, batı ile asla çelişmeyecektir. Çünkü o da Humeynicilerden rahatsız ve dağılacağını biliyor. İran her ne kadar Süleymani’in sadece bulunan elini tabuta koyup, ABD’ye karşı kamuoyu oluşturmaya çalışsa da bir süre önce sokak gösterileri de gösterdi ki, insanlar yönetimden memnun değil. 1952 Bağdat anlaşmasının verdiği destek ve güçle, 80 Milyonluk İran’ı 15 Milyon Şii Fars yönetiyor. İnsanlar artık buna dur demenin zamanının geldiğini biliyorlar.
40 yıldır Humeyni inancında olan, azınlık bir güruh Tanrı adına İran’ı yönetiyor. Yaptıkları ve yapmak istedikleri, dünya insanlığının gözlerinin önüne serildi, görmeyen kalmadı. İran tek başına kaldı ve Katar’ın dışında bir dostu kalmadı. Humeynicilerin sonu belli bir savaşta, gidip sığınacakları bir ülke de kalmadı. Bunlar için tek çıkar yol ya ölüm ya ölüm deyip savaşmak. Batı da bunu biliyor, onun için İran savaşının, uzun sürmeyeceğini sanıyorum.
Türkiye, İran’ın sonunu görüyor, şimdilik çaktırmadan gizlice izlemeyi tercih ediyor. Türkiye Kahire Havaalanında APO’yu teslim alırken, verdiği sözü tutmadı. Her ne kadar “idam etmeyeceğiz” şartıyla teslim aldık deseler de, gelişmeler bunun doğru olmadığını gösteriyor. Öte yandan, Erdoğan, ‘FETÖ’yu verin sallandırayım’ diye bağırıyor. Buda gösteriyor ki Türkiye için, APO’da, en az FETÖ kadar önemli bir insan. Devlet her ikisine de kıyamaz.
25 Şubat 2003 tarihinde, 1 Mart tezkeresi olarak bilinen ve Mecliste ret edilen karar. Bu kararla Türkiye, Saddam’a kuzeyden saldırmak üzere, Antep, Urfa, Mardin üzerinden Silopi’ye varan ABD ordusunu, buradan geri çevirerek, İskenderun körfezinden denize döktü. Bu ABD’nin kendi tarihinde yediği en büyük kazıktır. Türkiye ABD’nin kendi müttefiki olduğunu unutmuştu. ABD; FETÖ, APO ve 1 Mart tezkeresini çantasına koymuş, gözü gibi koruyor. Bir sorun daha var, bunu da pek yakında herkes görecek. Biraz sabırlı olalım.
İran, ABD ve müttefikleri arasında, savaş çanları çalmıyor, savaş başladı. Savaşın asıl hedefi, bölgedeki yerleşik güçler arasında, bir denge oluşturmak. Bölgenin yeni haritası ve yeni devletler ortaya çıkacak. Birleşik Kürdistan, bütün dünyada kabul bile görmüş. Kürdistan ile birlikte, kuzeybatı İran’da bir de Azerbaycan ortaya çıkıyor. Devşirme Türkleri kara, kara düşündüren de bu. Azerbaycan’ı kabul etse, öbürlerini ret edemez. Görüldüğü kadarıyla Türkiye’nin işi çok zor.
Fokur, fokur kaynayan bir alanın ortasında, Kürtlerin işi daha da zor. Nasıl ki bir anne, doğacak evladı için o korkunç sancılara katlanıyorsa, Kürt Milleti de doğacak olan anavatanı için biraz daha acılara katlanması gerekiyor. Bu acılar yüz yıldır dökülen göz yaşları için son acılar olacak.
Kürtler sadece Kürt oldukları için, kendi evinde acı çektiler. Bu seferde her şeyi unutup, sadece Kürt oldukları için, bir araya gelmek mecburiyetindedirler. Kürdistansız yeni bir Ortadoğu haritası olmayacağına göre, haritayı çizecek olanlardan yana olmalıdırlar. Geçmişteki hatalar, Kürtler için sadece bir ders olmalı, ders almak da bir erdemliliktir.
Her çiçek, kendi dalında güzeldir.
Ocak 2020